TÜRKİYE

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Ben Hamas'a Filistin'deki seçimlerin galibi bir siyasi parti olarak bakıyorum

Suudi Arabistan dönüşü basına açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hamas ile ilgili "'Terör örgütüdür' diyelim istiyorlar, hayır değildir. Topraklarını koruma mücadelesi veren, vatanları için savaşan insanlardır" dedi. Hamas'a Filistin'deki seçimlerin galibi siyasi parti olarak baktığını söyleyen Erdoğan, Türkiye gündemine dair de konuştu.
Sitede oku
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Suudi Arabistan ziyareti dönüşü uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu, sorularını yanıtladı.
Filistin'e yönelik İsrail'in saldırılarını ele aldıkları 8'inci Olağanüstü İslam Zirvesi'ni başarıyla tamamladıklarını ifade eden Erdoğan, zirveyi İslam İşbirliği Teşkilatı ile Arap Birliği'nin ortak düzenlediklerini hatırlatarak, "Bu vesileyle de Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı'nın müşterek çalışmasının bugün değerlendirmesini de 25-26 ülke ele aldık" dedi.
Erdoğan, on yıllardır işgal ve baskı altında var olma mücadelesi veren Filistin'de 36 gündür tarifi imkansız bir zulüm yaşandığını, Gazze'de masum sivillerin, ayrım göz etmeyen ağır bombardıman altında hayatlarını kaybettiğini, kendi topraklarında ayrıca göçe zorlandığını kaydederek, şöyle devam etti:

‘Batı ülkeleri, yaşanan tüm vahşeti sadece tribünden seyrediyor’

"İsrail, hastaneleri, okulları, ibadethaneleri, cami, kilise ayırt ekmeksizin hatta hasta, ölü taşıyan ambulanslara varıncaya kadar, mülteci kamplarını hedef almak suretiyle bütün dünyanın gözleri önünde savaş suçu işliyor. Batı ülkeleri, yaşanan tüm vahşeti sadece tribünden seyrediyor. Bütün bunlar karşısında vicdan sahibi olanların, sessiz kalması mümkün değil. Bu anlayışla ilk günden beri Gazze'deki katliamı dünyaya duyurma, Filistin davasının sesi olma gayretinde oldum. Bunları gerek ziyaretler vasıtasıyla gerek telefon diplomasisiyle yürütme gayreti içindeyim. Bunu yaparken sivilleri hedef alan saldırıları hiçbir şekilde tasvip etmediğimizi ve bütün bunları gerek yazılı gerek görsel medya çalışmalarıyla da ifade ettik. 7 Ekim'den bu yana diplomasi ve diyalog kulvarlarını kullanarak insani ateşkesin tesisi için yoğun çaba sarf ettik. Temaslarımızda, ateşkes sağlanmasının, çatışmaların sona erdirilmesinin ve insani yardımların Gazze'ye kesintisiz şekilde ulaştırılmasının önemine vurgu yaptım."

‘Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin bir kez daha işlevsiz kaldığını görüyoruz’

Erdoğan, şimdiye kadar 10 uçak dolusu, yaklaşık 230 ton insani yardım malzemesini, Gazze'ye ulaştırılmak üzere Mısır'a gönderdiklerini belirterek, "Sahra hastaneleri, tıbbi ve diğer yardım malzemeleriyle dolu 50 konteyner taşıyan büyük bir gemimiz dün sabah Mısır'a hareket etti ve büyük ihtimalle de yarın sabah bunlar El Ariş'e ulaşmış olacak. Gemimizin El Ariş Limanı'na ulaşması şu anda bütün gayretlerimizin neticesiyle, 660 ton malzeme yüklü." bilgisini verdi.
Uluslararası toplumun yaşanan katliamlar karşısında artık icraat üretmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şu değerlendirmelerle bulundu:
"Ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin bir kez daha işlevsiz kaldığını görüyoruz. 27 Ekim'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda ateşkes ve engelsiz insani yardım çağrısı yapan kararın, 121 üye ülkenin 'evet' oyuyla kabul edilmesi umut vericidir. Uluslararası camianın geniş çoğunluğunun yaklaşımını yansıtan bu kararı önemli buluyorum, değerli buluyorum. Kararın hayata geçirilmesi sürecinde, İslam dünyasının tek vücut, tek ses olması şarttır."
" Zirvede alınan kararların hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, "Türkiye olarak bu sürecin takipçisi olacağız" dedi
Bundan sonra barışı sağlamaya yönelik Türkiye'nin yol haritasının ne olacağının sorulması üzerine Erdoğan, şu anda Birleşmiş Milletlerde yapılan oylamada Filistin'in yanında duran 121 ülkenin kendileri için önemli olduğunu vurguladı.
Erdoğan, 40 ülkenin çekimser, 14 ülkenin de karşı oyu bulunduğunu, karşı olanların başını da Amerika Birleşik Devletleri'nin çektiğini ifade etti.

Almanya ziyareti

17 Kasım'da Almanya ziyaretinin bulunduğunu belirten Erdoğan, "Bu ziyaretimizde de Batı'ya yönelik bazı mesajlarımız olacak. Veyahut da Batı'nın en güçlü ülkesi Avrupa'nın Almanya olması hasebiyle de oradan Avrupa'ya bir ses olur" dedi.
Erdoğan, 21 Kasım'daki Cezayir ziyaretini çok önemsediğini vurgulayarak, "Çünkü bu ülkeler arasında Cezayir, duruşunu her zaman net ortaya koyabilen bir ülke, Afrika'da tesir alanı geniş bir ülke. Onun için Sayın (Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid) Tebbun ile de bu görüşmeyi çok çok önemsiyorum. İnşallah bu takvimi de başarılı bir şekilde sürdüreceğiz" diye konuştu.

‘Çünkü ben Hamas'a Filistin'deki seçimlerin galibi bir siyasi parti olarak bakıyorum’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin Almanya ziyareti öncesinde, Avrupa Birliği Komisyonunun yayımladığı 2023 raporuna ilişkin, "Bu raporda özellikle Hamas'la ilgili bir bölüm vardı. Çünkü Avrupa Birliği, yaşanan bu süreçte Hamas ile ilgili, Türkiye'nin açıklamalarından çok ciddi derecede rahatsızlık duyduğunu dile getiriyor. Avrupa Birliği Hamas konusunu, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri denkleminin içerisine sokmaya mı çalışıyor? Son Komisyon raporuna bunun yansımasını nasıl değerlendirirsiniz? Sadece 7 Ekim'de İsrail'e yapılan saldırıdan bahsediyorlar. Bu tutumlarını da nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki sorusu üzerine, şöyle konuştu:
"Her meselede malum Avrupa Birliği'nin, bir defa Türkiye'ye bakışı ne yazık ki ters. Burada da yine o tersliği görüyoruz. Biz Avrupa Birliği'nin bu tuzağına kesinlikle Türkiye olarak düşmeyiz, düşemeyiz. Avrupa Birliği, İsrail'in katliamında insanlık onurunu acaba görebildi mi, buna saygısı oldu mu? Bunları bizim tersten Avrupa Birliği'ne sormamız lazım. Ben Avrupa Birliği üyesi ülkelerden maalesef şu ana kadar bir tavır ortaya koyabilen göremedim. Yeni yeni şimdi çıkmaya başladılar. İşte (Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel) Macron'un yaptığı son açıklamalar gibi. Almanya Cumhurbaşkanı ve Başbakanı her ikisi de acaba ne gibi bir tavır içindeler? Bunu Almanya ziyaretinde çok daha net göreceğiz. Ama şu ana kadar onlarda da bir netlik henüz yok.
Avrupa'ya göre uluslararası hukuku kimin ayaklar altına aldığı çok önemli. Şu an itibarıyla Avrupa Birliği'ndeki yaklaşım tarzı, ne yazık ki bizim yaklaşım tarzımızla örtüşmüyor. Fakat Almanya ziyareti birçok şeyleri deşifre edecek diye düşünüyorum. Hamas'la ilgili Avrupa Birliği, aynen İsrail gibi düşünüyor. Ama biz onlar gibi düşünmedik, düşünmüyoruz, düşünemeyiz. Çünkü ben Hamas'a Filistin'deki seçimlerin galibi bir siyasi parti olarak bakıyorum. Onların bakışıyla aynen bakmıyorum. Şimdi oradaki seçimi kazanan bir Hamas var, o zaman bir siyasi parti, öyle bakılıyor. Şimdi ise bizi öyle bir yere getirmek istiyorlar ki 'Hamas bir terör örgütüdür' diyelim istiyorlar. Hayır arkadaş terör örgütü değildir. Tam aksine topraklarını koruma mücadelesi veren, müdafaa eden, vatanları için savaşan insanlardır. Aramızdaki bakış açısı bu kadar farklı."

'Benim Biden'ı aramam şık olmaz'

"İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına ilişkin ABD Başkanı Joe Biden ile görüşüp görüşmeyeceğine" ilişkin soru üzerine Erdoğan, "ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, daha yeni buradaydı. Herhalde bizi bundan sonra Biden ağırlar. Benim Biden'ı aramam şık olmaz. Orta Doğu'da, Doğu Akdeniz'de, bölgemizde kilit ülke konumunda olduğumuzu sadece biz söylemiyoruz. Bu coğrafyada Türkiye'ye rağmen bir girişimde bulunmak, plan yapmak mümkün değil. Bizim durduğumuz yer, takındığımız tavır, değerlerimiz ve ilkelerimiz bellidir. Bizim çabamız insan hayatını korumak, barışı sağlamak, savaşları sonlandırmak ve masumların gözyaşlarını silmek içindir" diye konuştu.
Tüm kriz bölgelerine yönelik bir çözümlerinin, hamasi söylemlerden tamamen arındırılmış ve derde derman reçetelerinin olduğunu ifade eden Erdoğan, bunları dinlemek isteyenlere anlattıklarını, kendilerini anlayabileceklere ulaştıklarını belirtti.

'Coğrafyamızdaki tüm ülkelerle görüşebilen, çatışan, savaşan tarafları aynı masada toplayabilen tek ülke Türkiye'

Erdoğan, "Bizim durduğumuz yerin kıymetini anlayabilecek herkese kapımız açıktır. Samimi çözüm için bizimle irtibat kurmak isteyen herkesle bugüne kadar olduğu gibi konuşmaya ve insanlığın itibarını kurtarmak için çabalamaya devam edeceğiz. Sorunun çözümü için en uygulanabilir önerileri sunan ülke Türkiye. Bölgedeki krizlerin, sorunların çözümü için kilit ülke Türkiye. Coğrafyamızdaki tüm ülkelerle görüşebilen, çatışan, savaşan tarafları aynı masada toplayabilen tek ülke Türkiye" şeklinde konuştu.
Ateşkesin sağlanmasının Türkiye için hayati derecede önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, ateşkesi sağlamakla da işin bitmeyeceğini, aksine daha da yoğunlaşacağını söyledi.
Gazze'deki yaraların sarılması için bölge ülkelerinin dayanışmasının çok önemli olacağının altını çizen Erdoğan, Gazze'nin altyapısının ayağa kaldırılmasından enkaza dönen yerleşim yerlerinde yeniden yaşamın başlamasına kadar yapılacakların bulunduğunu belirtti.
Erdoğan, "Akan kanın durması, sivil ölümlerinin son bulması için İran ya da başka devletlerle atılacak her adımı görüşmeye, harekete geçmeye hazırız. Diğer yandan bu savaş, Hilal-Haçlı Savaşı'na dönmeyecek çünkü bu savaş iyi ile kötünün, yalan ile hakikatin, mazlum ile zalimin, hak ile batılın savaşı haline gelmiştir. Nihayetinde inanıyorum ki iyiler, hakikatin yanında saf tutanlar, mazlumlar ve hakkın savunucuları yani Filistinliler ve tüm mazlumlar kazanacaktır" diye konuştu.

'Topraklarımız, tarih boyu nice büyük barışlara beşiklik etmiştir'

Bir gazetecinin "(İsrail-Filistin çatışmasının sonlandırılmasına ilişkin) Barış Konferansı adımı atmayı planlıyorsunuz. Konferanstan tam olarak beklentiniz nedir?" sorusu üzerine Erdoğan, bunun çözüm önerilerinden biri olduğunu belirtti ve şöyle devam etti:
"Bu konuyla ilgili olarak şu anda dayanışma halinde olduğumuz, meseleleri konuşabileceğimiz, çözebileceğimiz ülkelerle bu adımı atmanın planlarını yapıyoruz. Bu konuda Dışişleri Bakanlığımız çalışmalarını daha da geliştiriyor. Bu da muhataplarıyla çok daha farklı bir zemine inşallah taşıyacak. Tabii biz, 'Adil bir barışın kaybedeni olmaz.', bunu başından beri hep söyledik, söylüyoruz, söylemeye devam edeceğiz çünkü buna samimiyetle inandık, inanıyoruz. Savaşan taraflar dahil bölgede tüm aktörlerin katılacağı bir toplantıdan daha fazla barışa hizmet eden bir zemin olamaz. Bunları sağlamaya gayret edeceğiz ve topraklarımız tarih boyu nice büyük barışlara beşiklik etmiştir. Bunu bundan sonra da devam ettirmek bizim boynumuzun borcudur. Bunu yapabilecek güçteyiz. İnsan gücü olarak bizde var, beyin gücü olarak bizde var. Bu noktada herhangi bir sıkıntımız söz konusu değil ve geçmişimiz karanlık değildir. İslam İşbirliği Teşkilatıyla Arap Ligi’nin işte dün birlikte yaptığı çalışmada ortaya çıkan tablo görünüyor. Bütün mesele demek ki işin içerisinde olunca bir şeyler değişiyor. İnşallah bu barış konferansında da böyle bir neticeyi alabiliriz."
"7 Ekim'den bu yana insanlık ve küresel vicdan adına sergilediğiniz duruşunuzu ikinci bir 'One minute' olarak değerlendirebilir miyiz? Sizce Ortadoğu'da bundan sonra ne olacak, ne değişecek?" şeklindeki sorular üzerine Erdoğan, Davos'taki konunun İsrail tarafından o dönemde yine çocukların öldürülmesiyle ilgili olduğunu hatırlattı.

'O zat da zaten artık ortalıktan kayboldu, yok ama Allah ömür verdi, bu zat ise burada'

"Samimiyetle oluşmuş ve insanlığın adeta vicdanı olmuştu ve ben ondan sonra dedim ki: 'Bu, Davos'a son gelişimdir'" ifadesini kullanan Erdoğan, şunları söyledi:
"Dedim, 'Bir daha ben Davos'a gitmem.' O kapıyı kapattım. O zat da zaten artık ortalıktan kayboldu, yok ama Allah ömür verdi, bu zat ise burada… Şimdi de aslında kurduğumuz her cümle, attığımız her adım insanlık görevimizi yerine getirmek için. Filistin'de yaşananları görmezden gelmek, onların çığlığını yok sayıp yüz çevirmek, bizim için imkansızdır. O zaman Davos'ta da şimdi dünyanın çeşitli yerlerinde de bu vicdan çağrısını dillendirmiyor olsaydık bu tutum, kendimizi inkar anlamına gelirdi."
İsrail'in, son Gazze saldırılarıyla uluslararası kamuoyunun desteğini yitirdiğini belirten Erdoğan, "Ülke yönetimleri, emperyalist çıkarları doğrultusunda İsrail yönetimiyle kucaklaşma yarışına girse de toplumların nezdinde İsrail, artık bebek katili bir ülkedir" dedi.
Erdoğan, bundan sonraki süreçte de atılacak adımlarda dikkat edilmesi gereken hususlar bulunduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:
"Kesinlikle yani tükürdüğümüzü yalamamak gerekir çünkü burada da nasıl bir vicdan çağrısını o zaman yaptıysak bugün yine aynı şekilde bir vicdan çağrısı yapıyoruz. Vicdanlara sesleniyoruz. Herhalde bu insanların tamamı vicdansız değil. Tamamı vicdansız olsa 121 ülke burada, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda bizim gibi düşünmezdi hatta ben çekimserleri dahi adeta yanımızda hissettim. Onun için ne yapacağız? Markajımızı devam ettireceğiz. Adam adama markaj, alan markajı yapacağız çünkü bu topraklarda özellikle yıllar önce atılmış fitne tohumları var. Bu fitne tohumlarını temizlememiz lazım. Bunu da yapar mıyız? Ben yapacağımıza inanıyorum ve bu güç, bu kalite, bu kapasite bölgede diğer ülkelerde de var fakat hepsinde endişe var ve bu endişe ortadan kalkmalı. 'Türkiye, böyle düşünüyorsa biz de aynı şekilde bu adımı atabiliriz.' dedirtmemiz lazım."
Bölgedeki çatışmaların, savaşların, ihtilafların ve gerilimlerin tek panzehrinin birlik olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Bir olur, iri olur ve diri olursak bölgemizdeki ateşler bir bir söner. Yangın yerine dönen bu coğrafya geçmişte olduğu gibi gül bahçesi, medeniyet güneşi haline gelir. Bütün farklılıklarımızı zenginlik kabul ederek bir kenarda tutup ortak müştereklerimizi ön plana çıkartırsak emin olun bütün sorunlarımızın çözüm yoluna girmeye başladığını görürüz. Bölgemiz, on binlerce kilometre öteden gelerek burada güç devşirmek isteyen ülkelerden bir an önce kurtulmalı" dedi.
Bir gazeteci Erdoğan'a, yıllar önce Birleşik Milletler Genel Kurulunda "Dünya 5'ten büyüktür" dediğini anımsatarak, "Suriye, Ukrayna ve şimdi de Filistin'de yaşananlar karşısında aslında teziniz doğrulandı. Yani BM iyi bir duruş sergileyemedi. BM'nin daha işlevsel hale gelmesi için somut olarak ne olmalı?" sorusunu yöneltti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, soruya şu yanıtı verdi:
"Her şeyden önce dünyanın beşten büyük olduğunu kabullenenler bu 121 ülke oluyor. Ortaya koydukları tavırla dediler ki 'Evet dünya beşten büyüktür.' 121 ülke 'Bak biz sizin gibi düşünmüyoruz, biz burada adaletin yanında, daha adil bir dünya mümkündür anlayışıyla adım atıyoruz ve oylarımızı İsrail-Filistin arasındaki bu adeta savaşta, mazlumların yanında yer almak suretiyle tavrımızı koyuyoruz.' dediler. Bu bana göre önemli bir sınavdı. Fakat şimdi yine diyorum. Bu işi devam ettirmemiz ve daimi üyeler de dahil bu 194-195 ülkenin burada adeta yanımızda yer aldığını görmek, ona göre adımları atmamız gerekiyor. Çünkü Birleşmiş Milletlerin kuruluş amacı işlevsiz bir duruma şu anda gelmiş vaziyette."
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin dahi şu anda bir netice alamadığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Yani bir tane üye orada ters davransa hiçbir şey yok. Şimdi bunları bizim Birinci Dünya Savaşı sonrasına değil, sıfırdan başlayacak bir adımı önce ülkelere kabul ettirmemiz lazım ve hep birlikte de bu adımın atıldığını bütün dünyanın görmesi lazım. Barışı korumak üzere kurulmuş bir uluslararası yapının ardı ardına çıkan savaşları seyretmesi ne anlama geliyor? Birleşmiş Milletlerin de günün sonunda dağılıp tarihe karışmaması için revize edilmesi, adaletsiz yapısının değiştirilmesi ve yaptırım gücü olan, işlevsel, hatta caydırıcı bir yapı kazanması şarttır.
Birleşmiş Milletlerin ve diğer uluslararası örgütlerin işlevsiz olduğunu, ölen Müslüman olduğunda körleştiğini bir kez daha gördük. Küresel sistemin adaletsizliği, uluslararası kuruluşların güçten yana olduğunu, 5 ülkenin menfaatleri doğrultusunda küresel nizama yön verdiklerini hep söyledim, söylemeye devam edeceğim. Dünyanın beşten büyük olduğunu söylediğimizde bazıları bunu kuru bir slogan zannediyor. Bu aslında bir adalet manifestosudur."

'Dünyanın geleceği, halkların yaşamları veto hakkına sahip 5 ülkenin insafına bırakılamaz'

Kendini güncellemeyen, yenilemeyen hiçbir yapının yeni dünya düzeninde varlık gösteremeyeceğini belirten Erdoğan, "İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşturulan bir yapının da güncellenmesi artık elzemdir. Birleşmiş Milletlerdeki daimi üyelik ve veto sistemi değiştirilmeli. Dünyanın geleceği, halkların yaşamları veto hakkına sahip 5 ülkenin insafına bırakılamaz" dedi.
"Dünyada kimin hayatta kalacağına, kimin öleceğine, kimin kıtlığa mahkum olacağına, kimin zengin ve refah içinde bir yaşam süreceğine beş ülkenin karar vermesi kadar saçma bir şey olabilir mi?" diyen Erdoğan, beş ülkeden birinin "savaş olsun" derse diğer bütün ülkelerin elinin kolunun bağlandığını kaydetti.
Bu noktada Türk Devletleri Teşkilatının öne çıkmaya başladığını belirten Erdoğan, "Türk Devletleri Teşkilatı bundan sonra küresel ve bölgesel tıkanıklıklarda daha ön planda olacak diyebilir miyiz?" sorusuna, "Bizler Türk Devletleri Teşkilatının güçlenmesini, birlik içinde gücünü ortaya koymasını bu nedenlerle de istiyoruz. Uluslararası kuruluşlara örnek olacak kararlar almalı ve bölgesel, küresel sorunlara somut çözümler üretmeliyiz" yanıtını verdi.
Teşkilatın en son "Türk Devri" teması ile toplandığını ifade eden Erdoğan, "Türk Devri" söyleminin aslında bütün bunları da kapsadığını söyledi.
Her alanda verecek güçlü mesajlar olduğunu, bundan sonra da Birleşmiş Milletler başta olmak üzere bütün uluslararası kuruluşlara örnek olacak adımlar atmak için çabalayacaklarını dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bu nedenle bizler Türk Devletleri Teşkilatımızı 21. yüzyılın parlayan yıldızı olarak tanımladık. Siyasi ve stratejik işbirliklerini her geçen gün artırıyoruz. Teşkilat üye ülkeleri olarak ekonomiden politikaya, kültürden turizme, eğitimden spora kadar birçok alanda işbirliği yapıyoruz. Türk devletleri olarak birliğimizin, beraberliğimizin ve kardeşliğimizin perçinlenmesi sadece teşkilatımıza değil, dünyaya da bir anlamlı yol açacaktır. Savaşları, yıkımları, küresel felaketleri, politik açmazları seyreden değil, kapsamlı olarak değerlendiren, uygulanabilir ve sürdürülebilir çözümleri yol haritalarına dönüştürebilen bir teşkilattan söz ediyoruz. Birlikten doğan gücümüzün etkisiyle de uluslararası meselelerde söz sahibi olacak ve insanlığa anlamlı çıkış yolları sunabiliriz. Çünkü biz barış ve istikrara katkı yapan, küresel meselelerin çözümünde öncü rol oynayan bir Türk dünyası hedefliyoruz."

'Bireysel başvuruyla ilgili yasal düzenlemeye gitmek zor bir olay değil'

"Son birkaç gündür devam eden yargıyla ilgili tartışmalar var. Siz bir hakem rolü oynayabileceğinizi, iki tarafla da görüşebileceğinizi söylediniz. Acaba öncelikle hızlı bir şekilde yetki çatışmalarının önüne geçmek adına bireysel başvuru konusunda yasal düzenlemeye gidilebilir mi? Yargı kurumlarının başkanlarıyla görüşecek misiniz?" sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Yani bireysel başvuruyla ilgili yasal düzenlemeye gitmek zor bir olay değil. Bütün iş Cumhur İttifakı'nın alacağı karara bağlı, atacağı adıma bağlı. Fakat bireysel başvuruyu hallettikten sonra iş bitmez. Bundan sonra bu bireysel başvurunun dayandığı kapı neresi olacak? Yine Anayasa Mahkemesi olacak. Önce Anayasa Mahkemesinin buna hazır hale gelmesi lazım. Zira birçok yasal düzenlemeler Anayasa Mahkemesine gidiyor, Anayasa Mahkemesinde ters yüz ediliyor. Burada da parlamento böyle bir kararı alır ama bu karar Anayasa Mahkemesi tarafından ters yüz edilirse, bu zaman kaybından başka bir şeye yaramaz. Onun için parlamento şu anda malum plan bütçe çalışmalarına devam ediyor. Ama bireysel başvuruyla ilgili olarak, bunu zamanında Anayasa Mahkemesinin çalışmalarına hız kazandırır diyerek çıkarttılar. Şu anda bir öğrendim, dedim ne kadar bireysel başvuru var? Yanıt 130 bin. Demek ki Anayasa Mahkemesinin çalışmalarını hızlandırma hedefini sağlamamış maalesef. Bunların üzerinde durmak, hayali davranmamak lazım.
Tabii en son Yargıtay Başkanının yaptığı açıklama, bu da tabii manidar. Bir önceki seyahatimizde ben bir ifade kullanmıştım. Demiştim ki Yargıtay üyeleri sadece hukukçulardan oluşuyor. Ama Anayasa Mahkemesi üyelerinin içinde hukukçular olduğu gibi bunların yanında valiler vardır, bunların yanında iktisatçılar vardır, sosyologlar vardır, vesaire. Böyle de olması zaten gerekir. Ama misyonu noktasında ağırlık nerededir? Yargıtay'dadır. Orada Anayasa'dan tutun, ticaret hukukuna, iş hukukuna varıncaya hepsi Yargıtay'da. Buradaki kavganın tarafı olacak halim yok, o ayrı bir şey. Ama işin hakemliğine gelince bu hakemliği yapmada tabii bize görev düşebilir. O da bize yine Anayasa'nın yüklediği bir görevdir Cumhurbaşkanı olarak. Temennimiz odur ki tabii böyle bir gerilim olmasaydı. İki yargı kurumunun başkanlarıyla görüşme konusuna gelirsek. Gerekirse her ikisiyle de görüşürüm. Yargıtay Başkanı'yla zaten görüştük. Anayasa Mahkemesi Başkanı'yla da gerekmesi halinde görüşürüz. Görüşmemek diye bir şey söz konusu değil."
İsrail- Filistin çatışması
İİT ve Arap Birliği Zirvesi Bildirisi: 'Devletleri İsrail'e silah ambargosuna çağırıyoruz'
Yorum yaz