“Lakin bağımsız politika uygulayan Türkiye, Brüksel’in tutumunun tek taraflı ve kabul edilemez olduğunu AB’ye açıkça ortaya koyuyor ve tüm dünyaya gösteriyor, çünkü bu tutumla Brüksel aslında sivillere yönelik şiddeti memnuniyetle karşılamış oluyor. Bu tutum, hak ve özgürlükler için mücadele etmesi gereken bir yapının tutumu olamaz. Avrupa Birliği kendisini insan hakları ve özgürlükler mücadelesinin vücut bulmuş hali olarak konumlandırıyor. Oysa sivillerin, çocukların ve kadınların ölümlerine göz yumuyor. AB onları sadece Hamas militanlarını yok etme sürecinde savaş kurbanları ve ikincil zararlar olarak görüyor. Bir Hamas militanının yok edilmesi ile onu yok etmek için öldürülen 400 masum sivilin öldürülmesi aynı teraziye koyulabilir mi? Avrupa Birliği bunu görmek, duymak, bunu konuşmak istemiyor. Avrupa Birliği bunu görmek, duymak ve bu konuda konuşmak istemiyor. Türkiye aksine bunu yüksek sesle söylüyor. Görüş ayrılıkları bundan kaynaklanıyor, bu da doğal. Ankara ve Brüksel arasında Gazze’deki durum ve Filistin-İsrail çatışmasına ilişkin tartışmada, dünya toplumu açıkça Türkiye’nin yanında yer alıyor.”