‘Blinken’ın Ankara’da Gazze’den sivillerin tahliyesine dair sözlerinin kasıtlı olduğunu düşünüyorum’
Hasan Erel’e göre Hamas’ın terör saldırısı olarak başlayan şey, İsrail’in bir nevi soykırımına dönüştü. Gelişmelerin Filistinlileri için yeni sürgününe dönebileceğini belirten Erel, Blinken’ın Ankara ziyaretine atıf yaparken, kimi iddialar ‘balon gibi’ görünse de Filistinlileri göndermek için yeni hedefin Türkiye olabileceği görüşünde.
Sitede okuİsrail ordusu, Gazze Şeridi’ne kara harekatında ağır sivil kayıpların karşısında sivilleri bölgenin güneyine sevk etmek için ‘insani koridor’ oluştururken, ABD yönetimi ile birlikte Filistinlilerin bölge dışına çıkarılması için görüşmeler yürütüldüğü iddiaları ortaya atılıyor. Mısır ve Ürdün yönetimlerinin sert tepkileri, Filistinli sivillerin Sina Yarımadası gibi bölgelere sürülmesi planlarının ardından Suudi Arabistan ve Irak seçenekleri de gündeme yansıyor.
Biden yönetimi iki haftalık tartışmaların ardından Gazzelilerin topraklarında kalmasının ‘önemine’ dikkat çeken açıklamalar yapsa da iddialar durulmuyor.
Mesele ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in üçüncü kez geldiği bölgede bu kez uğradığı Ankara’da da gündeme taşındı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüşmesi sonrası ortak açıklama yapılmazken, Blinken Türkiye’den ayrılırken havaalanında açıklama yaptı. ABD’li bakanın “Gazze’den sivillerin çıkarılması konusunda önemli görüşmeler yaptık” sözleri dikkat çekti. Bu sözler kadın ve çocuklar ile yaralıların alınmasına paralel olarak Gazze’deki Filistinlilerin de Türkiye’ye taşınacağı iddialarını artırdı. Zaten Suriye ve Afganistan nedeniyle sığınmacı sorunu yaşayan Türkiye’de tepkilere de yol açtı.
ABD ve İsrail’in Hamas’la savaşın daha kolay yürütülmesi için Gazze’deki Filistinli nüfusu çıkarma hamleleri ve Arap dünyasındaki etkilerini ile ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın Ankara’ya yaptığı ziyaret eşliğinde Türkiye’ye yansımalarını ATASAM analisti ve dış politika yazarı Hasan Erel ile konuştuk.
‘Hamas’ın terör saldırısı olarak başlayan şey, İsrail’in bir nevi soykırımına dönüştü’
Hasan Erel, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Hamas saldırılarından tıpkı ABD’nin 11 Eylül’ü gibi faydalanarak Filistin topraklarını işgale kalkıştığı görüşünde. Netanyahu’nun kısa süre önce BM Genel Kurulu’nda gösterdiği haritayı anımsatan Erel, gelişmelerin Gazze’deki Filistinliler için yeni bir sürgünü tetiklemesine işaret etti:
“Mevcut durum hiç iyi görünmüyor. Çünkü her an daha büyük bir savaşa evrilme tehlikesi mevcut. İsrail ABD’yi bile dinlemiyor, bırakın ateşkesi, taktiksel ara verme gibi kavramları bile kabul etmeden bombardımanı bırakmadı. Netanyahu şu ana kadar 5 bin bebeği ve çocuğu, bir o kadar da kadın ve sivil öldürdü. Hamas’ın terör saldırısı olarak başlayan şey, İsrail’in bir nevi soykırımına dönüştü. Gazze’yi etnik olarak ve hatta komple altyapıyı ve binaları da yıkarak temizleme operasyonuna dönüştü. Netanyahu, cehennemin kapılarını açtı diyebiliriz."
Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırıları için İran da suçlanıyor, Rusya ve Çin de ama bana kalırsa bu tamamen Netanyahu’nun şahsi siyasi planlarına oturan bir eylem. Bir nevi ABD’nin 11 Eylül’ü gibi. Üç ülkeyi işgal etmek için bahane gerekiyordu, Tora Bora Dağları’ndan eski bir İhvancı Usame Bin Ladin bulundu. Yine bir İhvancı Hamas üzerinden yine bir tek devletli çözüm mü? Biliyorsunuz, Netanyahu birkaç ay önce BM Genel Kurul kürsüsünden Büyük İsrail haritasını da gösterdi. Oradan bile belli. İsrail’in topraklarını genişletme ve Gazze Şeridi’ni elimine etme operasyonuna dönüştü.
İsrail’in planları da sızdı. Gazzelileri Mısır’a gönderip, karşılığında 160 milyar dolarlık dış borcunu kapatmayı planlıyorlardı. Farklı muhalif yazarlardan da gördüm. Jonathan Cook’un yazısında gördüm. Gazze’yi bölecekler, sonra kuzeydekileri güneye sıkıştırıp sonunda Mısır’a süreceklerini söyledi. O plan şu anda birebir işliyor gördüğüm kadarıyla.”
‘Nasrallah’ın savaş ilanı açıklamasını beklerken o topu orta sahada gezdirdi’
CIA ve Mısır istihbaratının uyarılarına rağmen İsrail’in 7 Ekim’de yaşadıklarını şaşırtıcı bulan Erel, ABD’nin askeri yığınağı eşliğindeki caydırıcılığının ötesinde bölgede çatışmayı yaymaktan çekindiği görüşünde:
“Ben yine dediğim gibi bu işin Netanyahu’nun bir oldubittisi olduğunu düşünüyorum. Ürdün-Mısır gibi direkt ABD’ye ve İsrail’e yakın ülkeler bile çok ciddi bir tepki koydular. Buradan anlaşılıyor ki bu ABD’ye de emrivaki oldu sanırım. Amerika’nın da bilgisi yoktu çünkü. Yani önceki haberleri hatırlayın, Mısır istihbaratı ve CIA, HAMAS’ın böyle bir eylem yapacağı yönünde İsrail’i uyarmışlar. Bunlar iletilmiş fakat Netanyahu hükümeti buna karşı hiçbir önlem almadığı gibi, tam da o 7 Ekim günü askerleri ve güvenlik güçlerini Batı Şeria’ya çekmiş. Burada göz göre göre gelen bir şey var.
Amerikalılar burada zor durumda kaldı, onu da tespit etmemiz lazım. Blinken’ın yüzünden bile anlaşılıyor. Bahsettiğiniz diplomasi faciaları yaşandı. Koştura koştura geldi. Bağdat’a gitti son anda. Türkiye’ye geldi, vali yardımcısı karşıladı. İran’a neredeyse yalvarıyorlar, ‘Aman savaşı büyütme’ diyorlar. İran üzerinden Hizbullah’ı da dizginlemek istiyorlar sanırım. Nasrallah’ın savaş ilanı açıklamasını beklerken o topu orta sahada gezdirdi. Topyekun bölgesel savaşa yol açacak bir şey henüz patlamadı. Ben bunun, Amerika’nın alelacele uğraşları sonucu olduğunu düşünüyorum. Çünkü İsrail ne ABD’yi ne başkalarını dinliyor; tamamen kendi gündemini uyguluyor.”
‘İsrail’in 2-3 binlik özel güçler dışında TikTok ordusu olduğu ortaya çıktı’
Hasan Erel’e göre, İsrail, 1400 vatandaşının öldürülmesini gerekçe göstererek insanlık dışı bir soykırıma yöneldi. Diğer yandan İsrail ordusunun efsanesinin sona erdiğini söyleyen Erel, ‘2-3 bin askerlik özel güçler dışında adeta bir ‘TikTok ordusu’ bulunduğu görüşünde:
“Tabii ‘1400 İsrailli’yi öldürdüler’ edebiyatıyla, 10 bin Filistinli’yi öldürdüler. Ki çok büyük kısmı çocuk ve bebekler. Bu insanık dışı bir katliam; bir soykırım. Bunun ahlaki ve vicdanı ağırlığı da var. Bugün her şey durulsa, ateşkes sağlansa bile, bu ölümlerin hesabını nasıl verecekler? İsrail ordusunun da o efsanevi ‘güçlü ordu, güçlü istihbarat’ algısı da yıkıldı. 2-3 bin özel kuvvet dışındakilerin TikTok ordusu olduğu ortaya çıktı. 150 kiloluk askerler dans ediyorlar. Tek yaptıkları havadan bombalamak. Sahaya indiklerinde o başarıyı bulamıyorlar. O yüzden sanırım harekatı yavaşlattılar.”
‘Her an bir büyük savaşa da yol açabilir’
Erel, İsrail’in hedefinin Filistin haritasının tamamına oturmak olduğu görüşünde. Arapların kimi sert tepkilere rağmen ayrı telden çaldığını söyleyen Erel, ABD’nin ağır yığınağı nedeniyle bölgede her an her şey beklenebileceği belirtti:
“Fakat nihai hedef, Batı Şeria ve Gazze dahil, Filistin haritasının tamamına İsrail’in oturması. Ama böyle bir şey olabilir mi, bilmiyorum. Bazı şeyler de var mesela Suudi Arabistan çok sert görünüyordu, yumuşadı. BAE’nin İsrail’e destek verdiği suçlamaları var. Araplar biliyorsunuz, hepsi ayrı telden çalar. Kendi hesapları vardır. İsrail buna güveniyor ama ben bu işin bir günde iki günde kapanacağını düşünmüyorum. Her an bir büyük savaşa da yol açabilir. Yani ABD donanmasını düşünürseniz, bu kadar ağır bir askeri yığınak yapıldı, her an her şey beklenebilir. Bu yüzden herkes diken üstünde.”
‘Balon iddialar dolaşıyor ama Filistinlileri göndermek için yeni hedef Türkiye olabilir’
Filistinliler’in ilk etapta Sina Çölü’ne veya Irak’a sürülmesi dahil planlar yapıldığı ve hatta 100 milyar dolardan fazla bütçe ayrıldığı iddialarına atıf yapan Hasan Erel, sürgün için yeni hedefin Türkiye olabileceği uyarısı yaptı:
“Anladığım kadarıyla, Filistinliler’in Sina Çölü’ne sürülmesi ilk plandı. Hem Mısır’ın 160 milyar dolarlık dış borcu silinecekti hem de 100 milyar dolarlık ABD para ayırmıştı. Ama Mısır reddetti. Ürdün zaten savaş sebebi saydı. ABD yanlısı diyebileceğimiz iki ülke sert bir şekilde reddetti. Sonra The Cradle’da Irak’ın Anbar Eyaleti’ne yerleştirme planlarına dair bir yazı okudum. Hatta oraya Barzaniler gibi özerk Filistin yönetimi düşünmüşler ama sanırım o da kabul edilmedi. Irak yönetimi belli noktalarda İran’a yakın. Bu da sanırım kabul edilmedi.
Geriye kim kalıyor? Daha önce milyonlarca Suriyeli almış, belki ABD’nin yetiştirdiği eski Afgan askerlerini alan Türkiye kalıyor. Para konuşuluyor, birtakım iddialar var. Rakamlar milyarlarca dolar. Şu kadar Filistinli şuraya gidecek, 1 milyonu Türkiye’ye gelecek diye balon iddialar dolaşıyor, ben ihtimal vermiyorum. Sanmıyorum bu saatten sonra Türkiye’nin böyle yapacağını. Hele böyle hassas bir konuda.”
‘Avrupalılar galiba Netanyahu’yu kıskanmaya başladılar’
Erel, krizin bir ay sonra geldiği yerde Avrupa kanadının Filistinlilerin Gazze’den sürülmesine itiraz ettiğinin görüldüğünü belirtirken, Ukrayna krizine atıfla Avrupa kanadının Netanyahu’yu ‘kıskanır hale gelmiş olabileceğini’ de söyledi:
“Biliyorsunuz Gazze’nin boşaltılmasına Hizbullah ‘savaş sebebi’ demişti. İran da demişti. Filistinliler’in oradan gönderilmesi ile bu iş kapanacak gibi değil. Ama İsrail demek Amerika demek. Netanyahu buna çok güveniyor. Şunu da gördüm şimdi; Avrupalılar galiba Netanyahu’yu kıskanmaya başlamış. ‘Adama bak tek başına Amerika’yı burnundan tutmuş her tarafa yönlendiriyor. Biz burada ezildik’ diyorlar. Şimdi AB yetkilileri oradan İsrail’e karşı ‘Gazze kesinlikle İsrail’in olamaz’ şeklinde açıklamalar yapmaya başladılar. Bu iş, Amerika’yı çok zor duruma düşürdü. İsrail bu oldu-bittiyi kullanmayı elbette istiyor. Netanyahu hem koltuğunu korumak hem de halkına ‘Toprak kazandım’ demeyi istiyor. Ama bu işin faturası çok daha ağır olacak gibi görünüyor.”
‘Blinken ortam çok müsaitken böyle bir bomba bırakıp gitmiş olabilir’
Blinken’ın Türkiye’den ayrılmadan hemen önce yaptığı “Gazze’den sivillerin çıkarılması konusunda önemli görüşmeler yaptık” sözlerini değerlendiren dış politika yazarı Erel, bu demeçte bir kasıt olabileceğini dile getirdi:
“Blinken’ın o açıklamayı kasıtlı yaptığını düşünüyorum. Sosyal medyada da artık insanlar ‘Mülteci almayalım’ moduna girdi. Blinken şöyle bir uyanıklık yapıyor; sonuçta hem bütün Türkiye hem bütün dünya, Filistinlilere destek veriyor. Burada Blinken sanki Türkiye’deki sığınmacı sorununu işin içine karıştırıp, Türklerin Filistinliler’den soğumasını mı bekliyor acaba? Bir de hükümetten de bazı işaretler var, çocukların ve hastaların getirileceğine yönelik. O yüzden bence ortam da çok müsaitken Blinken böyle bir bomba bırakıp gitmiş olabilir. Ben görüşmelerin iyi geçtiğini düşünmüyorum. Adam Bağdat’tan geldi. Zaten çok sürpriz ziyaretler oldu.”
‘Coca-Cola’yı sokağa döküyorsun ama Kürecik Üssü’nü açık tutuyorsun’
Hasan Erel, Türkiye’nin ABD ve İsrail ile dostluk ilişkileri olan NATO üyesi bir ülke gibi hareket ettiğini, insani açıdan sert söylemler sarf edilse de jeopolitik duruşunda bir değişiklik yapmadığı görüşünde. Erel, İran’ı izleyen Kürecik Üssü’nün de İncirlik’in de faal olduğunu anımsatırken, Türkiye-İsrail ilişkilerinin derinliğine atıfta bulundu:
“Türkiye’de takiyye geleneği var. Şimdi Coca-Cola’yı sokağa döküyorsun ama Kürecik Üssü’nü açık tutuyorsun. Kürecik Üssü’nün tek fonksiyonu, İsrail için İran’ı gözetlemek. Sonra İncirlik’ten ABD bombardıman uçakları geliyor. İncirlik’in kapısında İHH’ciler eylem yapıp polise taş atıyor. Türkiye’nin yapabileceği şey, sonuçta bu işin arkasında olan ve İsrail’e silah veren ABD olduğundan, Amerika’ya karşı bir şey yaparsın. Üsleri kapatma tehdidi bile ateşkes için önemli bir argüman olurdu. Amerikalılar da bunu kullanarak Netanyahu’yu ateşkese yanaştırabilirdi. Bizde öyle bir tavır yok. ‘One Minute’ dönemi ticaretimiz patladı İsrail ile. Türkiye-İsrail ilişkileri çok derin ilişkiler. 1990’larda hatırlıyorum, Erbakan zamanında İsrail ile en büyük askeri işbirliği anlaşmaları imzalandı.
Hiçbir zaman göründüğü gibi olmuyor. HAMAS, İhvan’ın uzantısı olduğu için belki İhvan bağlantıları yüzünden tepkiler var. Katar’daki Haniye İran’a gitmiş, dönmemiş. Türkiye’de de bunların yöneticileri var. Orada bir belki restleşme olabilir ama onun dışında Türkiye, NATO üyesi, ABD ve İsrail ile dost bir ülke olarak, jeopolitiğinde çok büyük bir değişiklik yapmış değil. Sadece söylenen şeyler var. Dünyada da bu anlaşılmış durumda. Endonezya’daki adam da eleştiriyor bunu. Kimse de fazla yutmuyor zaten.”