Saye Kolektif Kurucu Ortağı Eda Önsel, düşünmeyi, insanları ve sanatçıları buluşturdukları projelerini şu kelimelerle anlattı:
“Sanatı bir yöntem olarak kullanıyoruz ve farklı kavramları senelik temalarla belirleyip, o kavramları hem sanatçılarla hem de meraklılarla beraber işliyoruz. Bu kavramları düşünüyoruz, birlikte üretiyoruz. Biraz performans ve tiyatronun temel alındığı bazı bedensel işlerle başlıyoruz. Daha sonra bu temayı bedenimizde hissedip daha sonra da kile, boyaya, yazıya götürüyoruz. Bu kavramları düşünmeye, konuşmaya teşvik edip, sanatın sağaltıcı etkisini kullanmaya çalışıyoruz.”
‘Bu kadar büyü kayıplar varken kadının sokakta kahkaha atarak yürümesi ayıp olarak adlandırılıyor”
Bu sene “Ayıp” kavramının köküne indiklerini ifade eden Eda Önsel, şu ifadeleri kullandı:
“Biz de bu araştırmaya başlarken, ayıp kavramının her bireye bir şekilde dokunduğunu düşündük ve kavramı iredelemeye koyulduk. Aslında kelimenin kendisi çok sınırlı bir şey. Ayıplı mal demek. Ayıplı malın belli başlı sorumlulukları var mesela. Ama baktığınız zaman bu cins isim için kullanılan ayıp, yaptığımız davranışları yargılayan bir araca dönüşmüş. Ve baktığımızda da kelimenin Arapça kökeni değişmiş ve töre kurallarına aykırı, utanç verici şeyler anlamına gelmiş. Ve töre dediğimiz şey içinde ahlakı, geleneği, göreneği ve alışılagelmiş her şeyi tanımlayan kapsamlı bir kavram. Tam olarak kimin ne olduğunu bilmediği çok özgürleşmiş bir kelime ‘ayıp’. Biraz da buna parmak basmaya çalıştık. Bu kadar subjektif olan bir kavram üzerinden giderken, ayıp nedir ve yerine neler koyabiliriz diye baktık. Kabalık da ayıp olarak kabul ediliyor mesela. Büyüklere saygısızlık örneğin. Ayrıca çok kapitalist ayıplar da var insanları köle olarak kullanan. Mesela savaş en büyük ayıp, çocuklar aç yatıyor. Bu kadar büyük ayıplar varken kadının sokakta kahkaha atarak yürümesi ayıp olarak adlandırılınca, bizim yüreğimize dokundu bu.”