EKSEN

‘Erdoğan bütün Arap veya Ortadoğu İslam dünyası içinde Batı’ya karşı çıkan tek kişi oldu’

Musa Özuğurlu’ya göre Arap dünyası geçmiş çatışmalar oranla Filistin meselesine daha fazla sahip çıkar görünürken, bölgesel bir savaştan çekiniyor. Erdoğan’ın ılımlı tavrını bozarak HAMAS’ı ‘mücahitler’ diye nitelemesiyle manşetlere çıktığını belirten Özuğurlu, Türkiye’nin ‘garantörlük’ önerisinin ise şansı olmadığı görüşünde.
Sitede oku
İsrail-Filistin gerilimi nedeniyle Arap ve Ortadoğu coğrafyası diken üzerinde. HAMAS’ın baskını ve ardından gelen ağır İsrail misillemesinin yanında Netanyahu yönetiminin Gazze’deki nüfusu güneye sürme hamlesi tepkileri daha da arttırmış görünüyor. Özellikle Mısır ve Ürdün, Gazzelilerin yeni bir göçe kalkışmasını önleyerek krizde arabuluculuk rolü üstlenmiş görünürken, Suudi Arabistan diplomatik cephede diğer Körfez ülkelerinden daha etkili bir ağırlık koymuş izlenimi yaratıyor.
Diğer yandan iki haftadır dengeli ve arabuluculuğu öne çıkaran Türkiye de ilk kez sert tavır sergiledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze’de hayatını yitiren sivilleri vurguladığı açıklamasında İsrail ve Batılı ülkelerin ‘HAMAS=terör örgütü’ söylemine itiraz etti. Erdoğan, HAMAS’ın ‘vatandaşlarını korumaya çalışan mücahitler olduğunu ‘ iddia etti. Diğer yandan da İsrail’e Batı dünyasının tarihte Yahudileri terk ettiği dönemlere atıfla Osmanlı’nın sığınak olduğu anımsatmasında bulundu. Bu söylemler Erdoğan’ı Arap dünyasında yeniden manşetlere oturttu.
Lübnan’daki Hizbullah ve Suriye ile Irak’taki Şii gruplardan oluşan Direniş Ekseni de savaşın büyümesini istemez görünürken, dikkatler İsrail yönetiminin ABD desteğiyle Gazze’de yürüteceği savaşın boyutlarına çevrilmiş durumda.
İsrail-Filistin çatışmasında Arap devletlerinin ve kamuoyunun tutumunu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın HAMAS çıkışını ve bölgesel savaş riski senaryolarını, gazeteci Musa Özuğurlu ile konuştuk.

‘Amman’daki zirvenin iptal edilmesi son yıllardaki en önemli tavır’

Musa Özuğurlu’ya göre, Körfez ülkeleri kendilerini geri planda tutarken, Filistin’den göç alma riskiyle karşı karşıya olan Mısır ve Ürdün, İsrail-Filistin çatışması konusunda oldukça hassas. Suudi Arabistan’ın da hızlı çıkışlar yapmadığına dikkat çeken Özuğurlu, Ürdün Kralı 2. Abdullah’ın Biden ile toplantıyı iptal etmesinin, son yıllardaki en önemli tavırlardan biri olduğu değerlendirmesinde bulundu:
“Bu süreç, Arap dünyasında çok daha fazla yankılandı. Yani eski krizleri düşünecek olursak… İsrail-Filistin çatışmaları yaşanıyordu fakat şimdi değişik bir hava var. Arap kamuoyu biraz daha duyarlı ve yöneticilerinin de bir çaba sarf etmeye çalıştığını görüyoruz. Evet somut bir sonuç alınamadı ama meseleye daha ciddi baktıklarını görüyoruz. Bu kez İsrail saldırısının çok şiddetli olması, tüm dünyada olduğu gibi Arap dünyasında da ciddi duyarlılık yarattı. Mısır ve Ürdün’ün çok çaba sarf ettiğini görüyoruz. Tabii ikisini de çok yakından ilgilendiren somut sebepler var. Bunlardan biri elbette Gazze Şeridi’ndeki insanların göçmesi. Mısır bunu kesinlikle istemiyor. Uzun zamandır Gazze’nin statüsünün korunması yönünde çaba sarf etmesinin sebebi bu. Mısır aynı zamanda insani bakarak da meselenin çözülmesini istiyor. Ürdün tarafında da aynı durumu görüyoruz. Çünkü Ürdün’de ciddi bir Filistinli nüfusu var. Mesela bu çatışmalar Batı Şeria tarafına yayılırsa, oradan Ürdün’e geçişler olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Dolayısıyla bu iki ülke daha hassaslar.
BAE’nin, Bahreyn’in ve Kuveyt’in geride durduğunu görüyoruz. Bir taraftan da Suudi Arabistan’ın daha ağırdan aldığını ama işte görüşmeleri kesmesi, yaptığı açıklamalar ile bazı adımlar attığını görüyoruz. Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün dışişleri bakanlarının ortak açıklamaları var. Doğrudan savaşın işe yaramayacağına, Filistin’e güvenlik getirmeyeceğine ve derhal durdurulması gerektiğine vurgu yapıyorlar. Bir de Ürdün’ün, Amman’da Biden’ın yapacağı bir zirveyi iptal etmiş olması, son yıllardaki en önemli tavırlardan biriydi.”

‘Eğer petrol konusunda adım atarlarsa Arap ülkelerinden ilk defa ortak bir tavır görmüş oluruz’

Arap medyasının Batı’ya karşı sert yorumlarında ve Filistin meselesinde aynı çizgide buluştuğunu kaydeden Özuğurlu, 1973’te Yom Kippur Savaşı’yla birlikte Arap ülkelerinin topyekun petrol ambargosu uyguladığını hatırlattı:
“Arap basını Batı’ya yönelik yorumlarda çok sert. Ben ilk defa Filistin meselesinde hem kamuoyunda hem de basında böyle bir duyarlılık, böyle bir kararlılık görüyorum. Mesela Çin’in Ortadoğu’ya daha fazla ağırlık vermesi, Suudi Arabistan ile ilişkileri geliştirmesi ve Suudi Arabistan’ın ABD’ye eskisi gibi her meselede ‘eyvallah’ dememesini konuşuyorduk. Gerçekten de bu sefer aynı tavrın gösterildiğini görüyoruz. Bu hem Filistin meselesinin getirdiği hassasiyetin hem de dünyada bir takım alternatiflerin oluşmaya başlamasının etkileri var. Dolayısıyla Suudi Arabistan daha ağırdan alıyor olsa da, ağırlığını koymaya başladı. Gerçekten ABD’nin yanında değiller, hatta ABD’ye baskı yapmaya çalışıyorlar.
Tarihsel olarak dinleyicilerimize 1973 krizini hatırlatalım, önemliydi. 1973’te yine Yom Kippur Savaşı’yla birlikte Arap ülkeleri, petrol ambargosu uyguladılar. Ki o zaman da bu işin koçbaşı Suudi Arabistan’dı. Ve ciddi bir kriz oldu dünyada. O zaman ağırlıklarını koydular. Fakat şimdi böyle bir şey yapabilirler mi? Belki olmaz ama daha önce Katar Emiri’nin doğalgazla ilgili bir açıklama yaptı. Eğer böyle bir tavra giderlerse uzun yıllardır Arap ülkelerinden ilk defa ortak bir tavır görmüş oluruz.”

‘Erdoğan Ortadoğu’daki yerel basının manşeti oldu’

İhvan’ın finansmanında etkili rol oynayan Katar ılımlı açıklamalarıyla arabulucu rolü üstlenmişken, Özuğurlu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iki haftalık sürenin ardından yaptığı sert çıkışa dikkat çekti. Özuğurlu’ya göre bu durum:
“Katar’ın İsrail ile herhangi bir sorunu yok aslında. Türkiye’ye bakacak olursak, Erdoğan’ın mesela İsrail’e karşı daima sert çıkışlarının olduğunu, hatta Netanyahu ile karşılıklı atışmalar yaşadıklarını görüyoruz. Katar’ın Türkiye gibi söylemleri yok. Dolayısıyla İsrail Katar’ı, HAMAS’ı kontrol edebilecek, gerektiğinde girişimde bulunabilecek bir ülke olarak görüyor. İsrail nezdinde Katar’ın daha yumuşak karşılandığını söyleyebiliriz. Fakat Türkiye’ye baktığımız zaman evet HAMAS’ın mensupları Türkiye’de de bulunuyor. Ama Erdoğan son açıklamasında ‘HAMAS terörist değildir, onlar mücahittir’ demesinden sonra Ortadoğu’daki yerel basının manşetine çıkmış durumda. Katar Filistinliler üzerinden yürütüyor söylemleri. Aynı zamanda HAMAS ile ilişkilerinin iyi olduğunu, HAMAS liderlerinin Doha’da olduğunu herkes biliyor. Katar, meseleyi diplomatik bir çerçeve içerisinde devam ettiriyor. Elbette Türkiye bunu silahlı bir çerçevede veya askeri bir çerçevede sürdürmüyor. Ama söylemlerine bakarsak HAMAS’ın cihadını öne çıkartmaları, Erdoğan’ın Katar’dan farklı olduğunu gösteriyor. İsrail de bu gözle bakıyor ve o yüzden de Mısır ve Katar arabulucu olabiliyorlar. Evet HAMAS-Katar denilebilir ama Katar’ın daha tarafsız yaklaştığı görülebiliyor.
ABD için de, İsrail için de, Katar’ın en önemli işlevi, HAMAS üzerindeki etkisi. Hatırlarsanız, eskiden çatışmalarda da Katar devreye girerdi. HAMAS’a para ve zararların tanzimi teklif edilirdi, mali yükü Katar üstlenirdi. Dolayısıyla Katar'ın daha yumuşak bir imajı var, gerektiğinde dert anlatılabilecek bir ülke olarak görülüyor. Türkiye ise İsrail’e karşı daha sert bir tavır içerisinde. İsrail o yüzden Türkiye’nin herhangi bir şekilde müdahil olmasını istemiyor.”

‘Türkiye’nin son dönemlerde nerede garantörlüğü var? İdlib’de’

Özuğurlu, Ankara’nın garantörlük önerisini de yorumladı. Gazze’de muhatabın devlet değil bir örgüt olduğunu anımsatan Özuğurlu, dolayısıyla gerçekleşecek her türlü HAMAS eyleminden Türkiye’nin sorumlu tutulacağını anımsattı:
“Garantörlük neyin garantörlüğü? Kıbrıs modeli söylendi. Gerçek garantörlük uluslararası hukuka bakacak olursak oydu. Fakat Türkiye’nin son dönemlerde nerede garantörlüğü var? İdlib’de. Hangi düzeyde? Örgütler düzeyinde. Oradaki örgütlerle, Rusya ile yapılan anlaşmalar uyarınca garantörlüğü var. Türkiye eğer Filistin halkı ya da yönetimiyle ilgili bir garantörlük teklif etse, bu yine anlaşılabilir. Ama Filistin yönetiminin böyle bir derdi de savaşı da yok. Bu savaşı HAMAS ve Gazze tarafı yürütüyor. O zaman Türkiye kime garantör olacak? Bir örgüte garantör olacak. Yarın öbür gün bu örgütün yaptığı herhangi bir eylem, Türkiye’yi bağlar.”

‘Erdoğan bütün Arap veya Ortadoğu İslam dünyası içinde Batı’ya karşı çıkan tek kişi oldu’

Özuğurlu, Erdoğan’ın krizin başındaki ılımlı tutumunun HAMAS’tan uzaklaşma olarak algılandığını anımsatırken, bu örgütün ‘terörist değil mücahitler olduğu’ çıkışının ise Arap kamuoyunda işleri değiştirdiğini söledi. Özuğurlu, Arap ülkelerinin de HAMAS’ın terörist olup olmaması konusunda tutum almayan pozisyonlarına dikkat çekti:
“Arap basınında Türkiye’nin en başta HAMAS ile ilişkisini soğutmaya çalıştığı yorumları vardı. Çünkü Erdoğan’ın en baştan açıklamalar daha ılımlıydı. Dolayısıyla ‘Türkiye, HAMAS’tan uzaklaşıyor’ iddiaları konuşuldu. Bu Türkiye tarafından yalanlanmış durumda. Bugün itibariyle Erdoğan’ın ‘HAMAS terörist değildir, Filistin halkı için savaşan mücahit grubudur’ gibi bir ifade kullanmasını Arap basınında manşet olarak görüyoruz. Şu anda herkesin HAMAS’ın terör örgütü olduğu söylemini kullanması durumu var. Araplar’ın HAMAS’ın terör örgütü olmadığı yönünde bir ifadeleri yok. Erdoğan bütün Arap veya Ortadoğu İslam dünyası içinde Batı’ya karşı çıkan tek kişi oldu. Katar da destekliyor HAMAS’ı ama çıkıp da İsrail’e ‘HAMAS terör örgütü değildir’ demiyorlar. Evet bir örgüttür ama detaylara girmiyorlar.”

‘Çok da hevesli değiller böyle bir savaşa. Ama bu hazır olmadıkları anlamına gelmiyor’

Musa Özuğurlu’ya göre, HAMAS-İsrail ve Direniş Ekseni-ABD arasında çatışmalar yaşansa da, hiçbir taraf bölgesel bir savaş arzulamıyor. İsrail’in harekatı Gazze ile sınırlı tutmak istediğinin altını çizen Özuğurlu’ya göre, İsrail hükümetinin asıl hedefi askeri amaçları gerçekleştirmekten ziyade bir başarı hikayesi yaratmak ve daha sonra durumu soğutmak:
“Şimdi Hasan Nasrallah, İslami Cihad lideri ve HAMAS’ın başkan yardımcısı buluştu. Fakat ben İsrail’in meseleyi Gazze ile sınırlı tutmak istediğini düşünüyorum. ABD’nin de bu yönde baskı yaptığını zannediyorum. Açıklamalar da bunu gösteriyor. Ama ABD’nin bu şekilde bulunmuş olması elbette çatışmaların başka yerlere sıçrama riskini barındırıyor. Böyle bir şey olabilir mi, olamaz mı? Ben çok da olası görmüyorum. Şu anda İsrail ve Hizbullah arasında atışmalar Hizbullah’ın 30 militanı öldü, çok net bir saldırı içinde olduğunu görmüyoruz. Taraflar, saldırılara karşılık verdikleri yönünde açıklamalar yapıyor. Çok da hevesli değiller böyle bir savaşa. Ama bu hazır olmadıkları anlamına gelmiyor. Herkes çok hazır. Bence İsrail ve ABD’nin çekindiği nokta, bütün Ortadoğu çapındaki direniş örgütlerinin harekete geçme riski. ABD varlıklarına veya Batı ülkelerinin varlıklarına karşı harekete geçebilirler. O zaman durum karmaşık bir hale gelir. O zaman vekalet savaşı olacağı için anonim saldırılar olacak. Örgüt isimleri telaffuz edilecek ama bunlara yönelik o gemiler ve füzelerle saldırı yapamazlar. Ülkelere baskıda bulunabilirler. Bence şu anda önlemeye çalışıyorlar. Bu yüzden İsrail’in Gazze harekatını sadece Gazze ile sınırlı tutacaklar.
İsrail’in de başarı hikayesine ihtiyacı var ve bunu bir şekilde yapacaklar. Onlara kalsa gerçekten de Gazze’nin altını oymak istiyorlar, orada canlı hiçbir şey bırakmak istemiyorlar. Ama bunu yapabilirler mi kendileri de kestiremiyor. Çok ağır kayıplar verebilirler. Şehir savaşını İsrail ordusunun kayıpsız atlatabilmesi mümkün değil, hiçbir ordu yapamıyor. Hedeflerinin tamamına ulaşamasalar da bir başarı hikayesiyle buradan çıkabilir ve meseleyi soğutmaya başlayabilirler. Ama sadece Gazze’ye saldırılardan dolayı Arap dünyasında daha ağır tepkiler olacağı ve savaş durumu meydana geleceği senaryolarına ben pek ihtimal vermiyorum. Eğer olacak olsaydı şu ana kadar da olurdu. 5 bin kişi öldü zaten. Bir o kadar kişi daha mı ölmeli? Örgütler bir taraftan ABD’nin üslerine saldırılar yapacak ama İsrail’in Gazze saldırıları devam edecek. Bunlar sanki iki ayrı olaymış gibi sürdürülecek fakat bunların aynı cephede görülmesi için hala zaman var.”
Yorum yaz