EKSEN

Gazeteci Göçmen: Bir taraf işbirliği ve barış derken öteki taraf nasıl savaşırız diye bakıyor

Gökhun Göçmen’e göre, Çin’in ev sahipliği yaptığı Kuşak Yol Forumu’nda 130 ülke işbirliği, istikrar ve barış için bir araya gelirken, ABD öncülüğündeki Batı’nın ‘savaş tamtamları çalıyor. Göçmen, Çin ile Rusya’nın Filistin konusunda ortaklaşan ‘uluslararası adalet arayışına’ dikkat çekti.
Sitede oku
Çin Halk Cumhuriyeti, Kuşak ve Yol İnisiyatifinin onuncu yıldönümünde başkent Pekin’de Kuşak ve Yol Forumu’na ev sahipliği yaptı. 130 ülkenin liderler ve bakanlar düzeyinde katıldığı forumda, ülkeler arasında istikrar, refah, ilerleme ve barışçı bir model oluşturmak üzere pek çok konu ele alındı. Çin Devlet Başkanı Şi Jinping de Kuşak ve Yol rotalarının çeşitlendirilmesiyle ilgili bir konuşma gerçekleştirdi.
Çin lideri, forum vesilesiyle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i de ağırladı. İki lider küresel gelişmeleri de görüşürken, Ortadoğu’da yeniden alevlenen Filistin-İsrail çatışmasına dair önemli mesajlar verdiler.
Çin’deki Kuşak ve Yol Forumu’nu ve foruma yansıyan Ortadoğu gündemini kısa süre önce kapsamlı bir Çin ziyaretinden dönen gazeteci Gökhun Göçmen ile konuştuk.

‘Çin, ABD ve İsrail’i hayal kırıklığına uğrattı’

Gökhun Göçmen’e göre, Çin’in Filistin konusundaki açıklaması, Batı’nın bütün Filistin meselesini Hamas’a indirgemeye yönelik propagandasına yönelik bir darbeydi:
“Çin’in tutumu hiç olmadığı kadar konuşulur hale geldi. Eskiden bu kadar konuşulmazdı. Çin’in bu konularda ne düşündüğü, Türk televizyonlarında böyle altyazılarda geçmezdi. Ama artık çok kez Çin’den gelen açıklamaları TV’lerde de görmeye başlıyoruz. Bunun birkaç tane sebebi var. En başında da Çin’in yükselen gücü önemli. Bu aslında 7 Ekim’den itibaren, Hamas’ın düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu ile birlikte bir kırılma anı yaşandı. Ve ABD ile İsrail, ve onlarla birlikte hareket eden bazı Batılı devletler, uluslararası anlamda bir söylem hegemonyası kurmaya çalıştılar. Ve bütün bu Filistin meselesi tamamen Hamas’ın son taarruzuyla ilgiliymiş gibi bir algı oluşturmaya çalıştılar. Ama Çin’den gelen açıklamalar, ABD ve İsrail’i hayal kırıklığına uğrattı. Tırnak içerisinde bu ‘hayal kırıklığı’ tanımlaması doğrudan hem ABD’ye hem de İsrail’e ait. Çünkü iki ülkenin de dışişleri bakanları bu tanımlamayı kullandı. Peki Çin ne dedi? Çin, bu meselenin ilk başından itibaren sivil ölümlerini kınadığını ve üzüntü duyduğunu, ama bugün gelinen noktanın, Filistin halkının yarım asırdan daha fazla süredir uğradığı tarihsel haksızlık olduğunu söyledi. Aslında meseleyi, bu sorunu Hamasparantezine sıkıştırmayan, meseleyi tarihsel boyutlarıyla ele alan Çin’in yaklaşımı, hem Washington’da hem Tel-Aviv’de kendilerinin deyimiyle ‘hayal kırıklığı’ yarattı.”

‘Çin Halk Cumhuriyeti, kurulduğu andan itibaren Filistin davasıyla yakın bir ilişki içinde oldu’

Çin’in Filistin meselesinin tarihine inerek Filistin halkının haklarına vurgu yaptığının altını çizen Göçmen, Mao’dan beri Çin Halk Cumhuriyeti politikasının aynı çizgiyi koruduğunu söyledi:
“Yakından takip edenler için bu yeni bir gelişme değil. Aslında Çin Halk Cumhuriyeti, kurulduğu andan itibaren Filistin davasıyla yakın bir ilişki içinde oldu. Mao’dan günümüze dek Pekin’de yöneticiler, uzmanlar ve akademisyenler, Filistin halkının tarihsel bir haksızlığa uğradığı konusunda hemfikirdiler. Filistin halkına da sempatiyle yaklaştılar. Öyle ki işte Çin’in kurulduğu yıllardan itibaren o zaman Filistin’e destek gösterileri de yapıldı. Unutmayalım Çin’in İsrail’i tanıması 1990’ların başında gerçekleşti. Ama tabii reform ve dışa açılma politikasının ardından Çin, dünyadaki bütün ülkelerle eşit mesafede ve hepsiyle bir ilişki geliştirmeye çalıştı. Tabii diplomasideki bu ilkesel tutum, bir tavır değişikliğine sebep olmadı. Örneğin geçtiğimiz sene Şi Jinping, Suudi Arabistan’daki Arap zirvesinde ağırlanmıştı. Orada dedi ki, ‘Filistin meselesi, ticaretin meselesi değildir. Yarım yüzyıldır tarihsel haksızlığa uğruyor Filistin halkı. Meşru ulusal hakları iade edilmeli’ demiştir. Dolayısıyla Çin’in bugünkü tavrını yine benzer şekilde gördük.”

‘Çin, Batı’nın söylem hegemonyasını kırdı’

Göçmen’e göre, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin diplomasi trafiğinde Suudi Arabistan, İran ve Türkiye’yi ziyaret etmesi oldukça önemli. Daha önce Çin’in İran’ı ve Suudi Arabistan’ı barıştırdığına dikkat çeken Göçmen, Çin’in çabalarının Batı’nın söylem hegemonyasının kırılmasında etkili olduğu görüşünde:
“Wang Yi gerçekten çok önemli açıklamalara imza attı. Örneğin son yaptığı açıklamada dedi ki, ‘Bugün İsrail devleti var ve İsrailliler dünya çapındaki bu insanlar, artık diasporada yaşamak zorunda değiller. Ama Filistinliler vatanlarına ne zaman dönecek?’ Bu elbette önemli bir hatırlatmaydı. Ve aslında Çin de, dünyanın geri kalanıyla ve Türkiye’yle birlikte, 1967 sınırlarını esas alan iki devletli ve başkenti Kudüs olan bir çözümün yanında durduğunu söyledi. E tabii sadece söylem düzeyinde kalmadı Çin’in hamleleri. Yakından takip etmekte fayda var Çin’i. Geçtiğimiz pazar günü üç önemli görüşme gerçekleştirdi Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi. Aynı zamanda ÇKP’nin merkez komite dış ilişkiler ofisinin de direktörü. Önce Suudi Arabistan ile, daha sonra İran ile sonra da Türkiye ile görüştü. Bu üç ülke, oldukça önemli. Çünkü oyun kurucu olarak biliniyorlar. Hakan Fidan, ‘Çin’in Ortadoğu’daki meselelere aktif ilgi duyduğunu görüyoruz ve Filistin meselesinde büyük oranda örtüştüğümüz görüyoruz’ dedi. Çin, uluslararası büyük bir güç olarak, dünyanın en büyük güçlerinden bir tanesi olarak, Batı’dan gelen bu söylem hegemonyasını kırdı. Bambaşka bir yere taşıdı, meselenin köküne indi. Çin şubat ayında, İran ve Suudi Arabistan’ı barıştırmıştı. Bakın onun etkisi bugün kendisini göstermeye başlıyor. İşte bu Gazze krizi ile birlikte, İran ve Suudi Arabistan liderleri, ilk kez telefonda, yedi yılın ardından 45 dakika Filistin meselesini ele alabildiler. Dolayısıyla Ortadoğu’da bir birlik yaratılmasına da katkıda bulunmuş oldu. Bu anlamda Çin’in tavrını önemsiyorum. Son olarak Çin lideri Şi Jinping de Mısır ve Arap ülkeleri ile bu meselenin çözümüne katkı sunmak için hazır olduklarını söyledi. Çin bölgeye Ortadoğu özel temsilcisini gönderdi. O da önemli açıklamalarda bulundu. Rus temsilci ile buluştular Doha’da. Çinlilerin ve Rusların mutabık kaldığı bir nokta var o da İsrail’in eylemleri artık meşru müdafaa sınırlarını aşmış olduğu... Meselenin çözümü de iki devletli yapıyı vurguladılar.”

‘ABD deyim yerindeyse yangına körükle gidiyor’

Göçmen’e göre, Çin’in arabuluculuk çabaları, 2006’ya kadar uzanıyor. Bu yıl içinde Filistin lideri Mahmud Abbas’la görüşen Çin’in, İsrali’i de masaya oturtmak için çaba gösterdiğini anımsatan Göçmen, ABD’nin ise yangına körükle gittiğini vurguladı:
“Bu arada şunu da söyleyelim. Çin, bu meseleye öteden beri çözüm yolları sunuyor. 2006 yılında Pekin’de görüşmeler yapılmasını önermişti. Daha bu yılın başında Mahmud Abbas, Çin’i ziyaret etti. Daha sonra Mahmud Abbas Türkiye’ye gelmişti. Netanyahu da Çin’i ziyaret etmeyi planlıyordu ama edemedi. Aslında Çin, bu ‘Küresel Güvenlik İnisiyatifi’ çatısı altında da Suudi Arabistan-İran barışının ardından aslında bu Filistin meselesi için kolları sıvamıştı. Ama ABD deyim yerindeyse yangına körükle gidiyor.”

‘Bir tarafta savaş tamtamları çalanlar var, diğer tarafta 130 ülke ile işbirliği toplantısı yapanlar’

Batı’nın sürekli savaşlardan ve silahlardan bahsettiğini belirten Göçmen, Çin’in ise 130 ülkeyi ve 30’dan fazla uluslararası kuruluşu bir araya getirerek istikrar ve işbirliği temalı bir toplantı düzenlemesinin manidar olduğu görüşünde:
“İlk başta aslında şunu söylemek lazım: Bir tarafta savaş koalisyonları var, İsrail ile ilgili savaş tamtamları çalanlar var. ABD, İngiltere, Almanya sürekli silahlardan ve savaşlardan bahsediyor. Diğer tarafta Asya’da 130’dan fazla ülke, 30’dan fazla uluslararası kuruluş, ‘nasıl bağlantısallık teşkil eder, altyapıya yatırım yapar, gelir elde eder ve refaha kavuşuruz’ diye toplandılar. Kuşak ve Yol Forumu’ndan bahsediyorum… Üçüncü kez düzenleniyor. ‘Yüksek kaliteli Kuşak ve Yol işbirliği: Ortak kalkınma ve refah için birlikte’ sloganıyla yola çıktı. Aslında dünyada böyle karpuz gibi ikiye ayrılan örnek var. Bir tarafta ülkeler ‘Nasıl işbirliği yapar, istikrar ve barış peşinde oluruz’ diyor. Diğer tarafta ise ‘Nasıl savaşır ve ateşin üstüne benzin dökeriz’...”

‘Şi 10’uncu yılında dünyanın ticaret denklemini değiştirecek rotaları duyurup internet vurgusunu ekledi’

Göçmen, Gazze krizi nedeniyle görmezden gelinen Kuşak ve Yol Forumu’nda Çin liderinin dünyanın ticaret denklemini değiştirecek rotaların geliştirilmesinin altını çizdiğini aktarırken, bunlara internet ve verilerin dolaşımını da eklediğini kaydetti.
“Kuşak ve Yol’un 10’uncu yılındayız. Şi Jinping bu projeyi 2013 yılında Kazakistan’da duyurmuştu. Şi artık dedi ki, ‘Bahar’da tohumları ekeriz, sonbaharda hasat zamanındayız’ dedi. Yani artık Kuşak ve Yol’un olgunlaştığının altını çizdi. Toplantıda neler söylendi özetleyeyim. Şi Jinping dedi ki, ‘Kuşak ve Yol öncelikle dünyanın ticaret denklemini değiştirecek rotalar bütünüdür’ dedi. Şi Jinping, “Çin-Avrupa demiryolu ekspresini geliştireceğiz. Hazar geçişli uluslararası koridorlar oluşturacağız. Kara ve demiryollarını tekrar bağlantılandıracağız. Deniz İpek Yolu’nda yeni limanlar entegre edeceğiz. Karadeniz ticaret koridoru ve İpek Yolu da oluşturacağız’ dedi. Sekiz madde saydı. Birinci madde, ‘Çok boyutlu Kuşak-Yol bağlantı ağını inşa etmek’ olarak söylendi. Çok boyutludan kasıt da artık internetin de verilerin de bilgilerin de ülkeler arasında ayrı bir sistemle dolaştırılabilmesi. Hep konuşuyoruz ya ABD’nin hegemonyasını, bilgide ve internetteki hakimiyetini. Bu Kuşak ve Yol’a anladığımız kadarıyla internet ve bilgi teknolojileri de eklenecek. Oldukça önemli. Bu sekiz madde içinde önemli bir başka detay ise, yeşil kalkınmanın teşvik edilmesi.”

‘Sayın Şimşek IMF’ye de gidiyor ama dünyanın en büyük ikinci ekonomisinde kendisini göremiyoruz’

Birçok devlet liderinin veya bakanın Kuşak ve Yol Forumu’na katılım gösterdiğinin altını çizen Göçmen, Türkiye’den ise üst düzey bir temsilcinin toplantıda yer almadığını açıkladı:
“Şimdi gelelim Türkiye'nin katılmamasına... Aslında yüksek ihtimalle dinleyicilerin de en çok merak ettiği konu olabilir. Birçok lider vardı. Macaristan lideri Orban, Sırbistan lideri Vucic vardı. Kazakistan lideri Tokayev oradaydı. Afrika’dan liderler vardı. Liste uzayıp gidiyor. Bir tek Türkiye’den yüksek düzeyli bir katılım yoktu. Oysa yıl boyunca orta koridorun güçlendirileceği ve Kuşak-Yol projesinin parçası olunduğu söylendi. Çin’de ‘Türkiye’ye yatırım yapın’ etkinlikleri düzenlendi. Ama böylesine bir toplantıda yüksek düzeyli bir katılım olmadı. Putin vardı, Orban vardı, biz yoktuk. Ulaştırma Bakanı’nın daha önce yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekim ayında Çin’e gidebileceği sinyali verilmişti üstü kapalı biçimde. Acaba son gelişmelerden dolayı mı gitmedi, Gazze meselesi yüzünden mi, bunu henüz bilmiyoruz. Bu tabii anlaşılabilir. Birçok bakın mesela BAE’den veya Mısır’dan da devlet düzeyinde katılım yoktu. Ama zaten bu devletler söylediler. Ama bakan düzeyinde niye katılım sağlanmadı bilmiyoruz. Bakan düzeyinde temsiliyet olabilirdi. Çünkü görüyoruz işte Sayın Şimşek IMF’ye de gidiyor ama dünyanın en büyük ikinci ekonomisinde kendisini göremiyoruz. Bunun da yorumunu artık dinleyicilere bırakıyorum.”

‘Kuşak ve Yol Projesi, çok kutuplu bir dünyanın yaratılmasını sağlıyor’

Toplantının merak edilen gelişmelerinden birisinin de Putin ve Şi görüşmesi olduğunu belirten Göçmen’in yorumuna göre, Putin’in Çin ile işbirliği yönünde verdiği mesajlar oldukça net:
“Ama şimdi en çok merak edilen konu, Putin ve Şi’nin karşılıklı verdiği mesajlar. Putin ve Şi ilişkisi, liderler arasında en çok merak edilen ilişkiler arasında. Çünkü iki lider de biraz soğuk ve sert gözüküyorlar. Ama birbirleriyle özel ilişkileri var. Doğum günlerini mutlaka kutlarlar. Putin, Şi’nin dondurma sevdiğini bilir ve Rusya’dan dondurma gönderir. Uzunca sohbet ettiler yine çay içerek. Ama Rusya lideri Putin, Çin’e gitmeden önce de Çin basınına röportaj verdi. Orada dedi ki, ‘Çin Halk Cumhuriyeti lideri, o bahsi geçenlere göre, bambaşka bir lider. O titiz, sakin ama iş odaklı güvenilir bir ortak. Onunla bir konuda anlaşırsak, o işin yerine getirileceğinden eminim’ diyerek, güvenini dile getirdi. Ve daha sonra şunu söyledi: ‘Çin ve Rusya arasındaki ilişkiler, Batı medyası tarafından şeytanlaştırılmaya çalışılıyor. Özellikle ticaret konusundaki asimetriye işaret edilerek, Çin’in Rusya’yı bir şekilde istismar ettiği öne sürülüyor. Böyle bir şey yok. Çin bizimle ilişki kurarken bugüne kadar hiçbir şey empoze etmedi. Yalnızca müşterek fırsatlar sağlıyorlar ve uzlaşma yolları arıyorlar. Bunları konuşuyoruz. Çok büyük potansiyeller var. Kuşak ve Yol Projesi, çok kutuplu bir dünyanın yaratılmasını sağlıyor.’ dedi. Doğru. Kuşak ve Yol, birden fazla ticaret hattı oluşturuyor. Örneğin eskiden sadece Malakka Boğazı vardı ABD’nin denetiminde. Ve şu anda Çin, ona alternatif rotalar oluşturuyor. Dolayısıyla Putin de bunun farkında.”

‘Şi’nin Rusya ile birlikte uluslararası adaleti savunmaya hazır olduklarını söylemesi önemli’

Göçmen’e göre, Filistin meselesine atfen Çin liderinin Rusya ile birlikte ‘uluslararası adaleti savunmaya hazır olduklarını’ dile getirmesi önemli. Göçmen, ‘bir tarafta ihtilafları olsa da masaya oturup konuşabilenlerden’ oluşan bir model varken, öteki taraftaki acı tablonun sorumlularının belli olduğunun altını çizdi:
“Gelelim Şi Jinping’in neler söylediğine... Şi de ‘Kadim dostum’ diyerek hitap etti Putin’e. Toplam 42 defa görüştüklerini söyledi, iyi bir dost olduğunun altını çizdi. En çok dikkatimi çeken cümle, Filistin meselesine atfen, ‘Biz Moskova yönetimiyle birlikte, uluslararası adaleti savunmaya hazırız’ demesi oldu. Bunu da son gelişmeler ışığında oldukça önemli buluyorum. Liderler de ticaret hacmini yıl sonuna kadar 200 milyar doların üzerine taşıyacaklarına dair inançlarını yinelediler. Özetleyecek olursak Rusya ve Çin, Kuşak ve Yol çatısı altında buluştu. Pek çok lider de katıldı. Bambaşka, çok kutuplu bir dünyanın, barış içerisinde tesis edilmesi için, elbette bu ülkelerin ihtilafları var ama günün sonunda masaya oturup işbirliğini öne çıkarmak isteyen bir model var. Öbür taraftaki acı tablonun ise sorumluları belli.”

‘Çin’i kaç kere batırdılar, yıktılar’

Göçmen’e göre, Çin’in barış vurgusunun bir diğer sebebi ekonomik. Batı medyasının her olumsuz veride ‘Çin batıyor’ başlıkları attığını anımsatan Gökmen, sonucun ise ortada olduğunu belirtti:
“Şi dedi ki, ‘Biz Çin olarak, dünya zenginleşmeye başlayınca zenginleşmeye başladık. Eğer dünyadaki ekonomi kötüye giderse, biz de kötüye gideriz’ dedi. Haklı. Çin mallarını satın alacak bir refah toplumu oluşmazsa, Çin trenlerini nereye geçirecek? Gazze’den tren geçirebilir mi? Elbette ilkesel durumlar da var ama realist yaklaşacak olursak, Çin neden barış ve istikrar istiyor? Altındaki nedenlerden birisi de bu.
Batı medyası, Çin ekonomisinin battığına dair manşetler atıyor. Üç-dört ayda bir eksi yönlü veri görünce hemen manşet atıyorlar. Çin’i kaç kere batırdılar ve yıktılar, ben sayamıyorum artık.”

‘Amerikalılar kendilerine doğaüstü bir güç vehmediyor’

Gökhun Göçmen, Biden’ın açıklamalarının “garip bir altyapısı” olduğu yorumunda bulundu:
“Biden, politikasının eksenini söyledi. ‘Dünyanın her tarafında bizi bekliyorlar’ dedi. Kendilerine doğaüstü bir güç vehmediyor. Diyor ya zaten ‘Biz istisnai bir toplumuz’ diyor. Garip bir altyapısı var. Mistik ögeler de barındırıyor bu cümleler.”
Yorum yaz