EKSEN

Gazeteci Çutsay: Seçim olsa Scholz hükümeti çıkmaz, AfD artık Almanya’da ikinci parti konumunda

Almanya'da yaşayan gazeteci Osman Çutsay, 'Bavyera ve Hessen seçimleri Scholz hükümetinin eridiğini, AfD’nin ise Alman siyasetinde artık ikinci sıraya çıktığını' söyledi. Çutsay, Ukrayna krizi üzerine patlayan İsrail-Filistin çatışmasının ise Almanları şaşkına çevirdiğini belirtip, medyadaki dezenformasyon ortamına dikkat çekti.
Sitede oku
Filistin Müslüman Kardeşler’i Hamas örgütünün İsrail’e yönelik saldırısı dikkatleri Ortadoğu’ya çevirirken, Almanya’da iki büyük eyalette düzenlenen seçimler Olaf Scholz hükümetinin durumunu ve Alman siyasetindeki değişimi ortaya serdi.
Şansölye Olaf Scholz'un Sosyal Demokrat Partisi SPD, Bavyera'da yüzde 8,4 ile tarihi oranda düşük oy aldı. Hristiyan Demokratlar, Hessen'de yüzde 34 ve Bavyera'da yüzde 37 ile sandıktan birinci çıktı. Batı basınında sıklıkla "aşırı sağcı" olarak adlandırılan Almanya İçin Alternatif partisi AFD ise Hessen'de yüzde 18, Bavyera'da ise yüzde 15,8 oy alarak tarihi rekorunu kırdı.
İki eyalet de geleneksel olarak Hristiyan Demokrat eğilimli olsa da koalisyon partilerini oluşturan SPD, Yeşiller ve Hür Demokratların oylarındaki keskin düşüşe karşılık AfD’nin yükselişi tartışılıyor. Scholz koalisyonunun ABD dış politika çizgisinin sadık uygulayıcısı haline gelmesi, Ukrayna krizinde alınan tavrın yarattığı hoşnutsuzluk ve ucuz Rusya gazından olan Almanya’da resesyon tartışmaları, göç konusundaki eleştirilerle birleşmiş durumda.
Seçim sonrası Almanya siyasetindeki tartışmalara 7 Ekim’de İsrail ile Hamas arasında alevlenen çatışmalar eklenmiş durumda. Gelişmeleri, Almanya’da yaşayan gazeteci ve yazar Osman Çutsay ile konuştuk.

‘Ukrayna’daki gelişmelerin de tetiklediği bir şey oluyor’

Osman Çutsay’a göre, Bavyera ve Hessen eyaletlerindeki seçimler, Almanya’nın ikinci büyük partisinin artık AfD olduğunu ortaya koyuyor. Bu parti içerisinde faşist kanalların da bulunduğunu belirten Çutsay, Alman siyasetini sarsan gelişmelerde Ukrayna krizindeki tutumun etkili olduğunun altını çizdi:
“Bavyera ve Hesse eyaletleri seçimleri Ortadoğu’daki gelişmelerle aşağı yukarı paralel olarak yapıldı. Ve herkesin ‘Bu böyle olacak’ dediği, ama ‘olmasa iyi olur’ diye düşündüğü bir şey çıktı. Bu ülkenin ikinci büyük partisi artık aşırı sağ diyebileceğimiz, içinde açıkça faşist kanalların olduğu bir parti. Almanya İçin Alternatif (AFD). Bu gündeme girdi. Hafta sonu yapılan anket sonuçlarında da, Hristiyan Demokratlar ile AFD arasındaki oy oranı aşağı yukarı yüzde 5’e kadar düştü. Hristiyan Demokratlar yüzde 27-28’lerde, AFD yüzde 22’lerde. Buranın pek görmek istemediği fakat acı bir gerçek. Çeşitli nedenlerle ve galiba Ukrayna’daki gelişmelerin de tetiklediği bir şey oluyor. Yani aşırı sağ giderek güçleniyor.”

‘AfD bir kitle hareketine dönüşüyor’

Çutsay, AfD’nin ekonomik anlamda neoliberal çizgide olduğunu ancak göç ve Rusya konularında klasik sağ partilerden keskin bir şekilde ayrıldığını belirtti. Alman sermayesinin bir kısmının da desteğini almış bu partiyi destekleyen herkesin nazi olmadığını vurgulayan Çutsay, AfD’nin geniş bir kitle hareketine dönüştüğü yorumunda bulundu:
“Büyük bir kitle hareketi ile karşı karşıyayız. Bir siyasi çıkış bu ama bir kitlesel arka planı var. Bu konuda şu söylenebilir: İçinde ciddi, açıkça faşist diyebileceğimiz kanallar var. Fakat bu kadar yüksek bir kitle desteği almasını o kadar insanın Nazi olmasıyla açıklayamayız. Bu iş böyle değil. Burada iki konu var. Türkiye’nin de yakından bildiği iki konu. AFD, aslında tam anlamıyla neoliberal ama iki konuda egemen sağ görüşün yani Hristiyan Demokrat çeşitlemelerine göre farklı konum aldı. Birincisi ‘göçü keseceğiz’ dedi. Özellikle yoksullaşan geniş kitlelerin desteğini aldı. İkincisi Rusya meselesi. AfD çok açık olarak ‘Rusya ile kavgamız yok. neden onlarla didişerek enerji girdilerimizdeki patlamayı yüklenelim? Biz Rusya ile hatta Çin ile ilişkilerimizi geliştiririz’ dediler. Bunun anlamı Rusya’yı sevenler olması değil. Başka bir şey. Bunun arkasında sermayenin ve sanayinin belli çevrelerinin, başta otomotiv ve kimya olmak üzere, ve çok geniş ticari sektörlerin desteğini almak da var. Burada göç ve Rusya meseleleri ile yüzde 20’lere gelen bir siyasi hareket görüyoruz. Bu şaşkınlığın nedeni bu.”

‘İsrail Savunma Bakanı’nın ‘insansı hayvanlar ile savaşıyoruz’ demesini nasıl açıklayacağız?’

Çutsay, İsrail-Filistin çatışması sonrasında Almanya’ya yansıyanları da aktarırken, ‘büyük suçun müsebbibi’ olarak Almanya’daki güçlüklere dikkat çekti. Diğer yandan 6 milyona yakın Müslümanın Almanya’nın ‘zenginlerini değil fakirlerini’ oluşturduğunu belirten Çutsay, Gazze’deki olaylar sonrasında bir türlü ‘anlaşılamayan’ resme atıfta bulundu:
“Bu mesele tam bir düğüm halini aldı. Efsanedeki gibi sonunda birisi gelecek, bana göre bir sınıfsal hareket gelişecek ve kılıcı vurup düğümü atacak. Burada mesela İsrail Savunma Bakanı’nın ‘insansı hayvanlar ile savaşıyoruz’ demesini nasıl açıklayacağız? 2 milyondan fazla insanı... Naziler ‘hamam böcekleri’ derdi Yahudiler için. Bu adamın dediğini ve burada kabul görmesini nasıl açıklayacağız? Bir şeye daha dikkat çekeyim: Burada, Almanya’daki Filistin yanlısı gösteriler o kadar geniş değil henüz. Fakat sosyal medyada büyük dalgalanma var. Bunun birkaç nedeni olabilir. Birincisi 5.5 milyon Müslüman yaşıyor, 6 milyona yakın. Bunların 3.5 milyona yakını Türk kökenli, 1.5 milyona yakını Balkan kökenli. Bunlar ne kadar İslamcı olurlarsa olsunlar görece laik bölgelerden geliyorlar. 1 milyon Arap kökenli var. Tabii sert bir İsrail karşıtlığını zaten Almanya’da anlatamazsınız. Almanya ‘büyük suçun’ yani Yahudi soykırımının merkezi olmuş. Burada bazı şeyleri İsrail’e karşı söyleyemezsiniz. Fakat çok açık haksızlıklar da var. Müslümanlar buranın yoksuları, zenginleri değil. Tuhaf bir biçimde bir beklenti var. Bir tek dün Berlin’in ünlü bir meydanında Filistin ile ilgili bir gösteri için 50 kişilik bir grup başvuruda bulunmuş. 1000 kişi çıkmış ortaya. Şimdi medya bunu konuşuyor ‘nasıl oldu’ diye. Çok büyük şeyler değil bunlar. Kim sağ kim sol, tanıyamaz hale geldik. Galiba da istenen buydu, onu da açıkça söyleyeyim. Tanımlayamayalım hiçbir şeyi, kim haklı kim haksız görünmesin. Şu gözlemimi aktarmak isterim; bu Ukrayna ve İsrail meselesinde, birbirine benzeyen iki büyük haksızlık var ve dünya sistemi bu haksızlıklardan yana çıkıyor. Fakat Almanya da bu Filistin meselesine girdi. Hükümet açıkça mühimmat. göndereceğini söyledi. Fakat bunun ötesinde halkta ‘Burada bir şey oluyor, Filistin’de. Ukrayna’ya evet dedik ama burada ne oluyor? Tuhaf’ demeye başladılar.”

‘Bunun bir yalan haber olduğunu, yanıltıldıklarını bile söylemiyorlar’

Çutsay, oluşturulan algılarda medyanın rolüne dikkat çekti. '40 bebeğin kafasının kesildiği iddiası yalan çıkmasına karşın en çok satan BILD tarafından manşetten verilip düzeltilmediğini' aktaran Çutsay, Almanya’da sol liberallerin desteklediği ana akım hegemonyasının gücüne dikkat çekti:
“Çarşamba günü buranın en çok satan gazetesi Bild, birinci sayfada, ‘Bebeklerin kafalarını kesen HAMAS var’ manşeti attı. Hiçbir görsel yok. Fakat iki-üç gün içinde iş ortaya çıktı, CNN de yalanladı. BILD buranın en büyük medya grubu, özellikle gazete ve görsel medyada çok etkili. Yalan çıktığını yazmadılar. Çok önemli biri vardır Jugen Todenhöfer diye. Şimdi 80 yaşını geçti. Fakat 50-60 yaşlarına kadar muhafazakar medyanın üst düzey yöneticisiydi ve Hristiyan Demokratların milletvekiliydi. Sonra ‘Bu dünya bir tuhaftır’ diye saf değiştirdi, fakat solcu falan olmadı. Kısa bir süre önce özel hesabından ‘Bunu siz ne yapıyorsunuz? Saddam’ın bebekleri öldürdüğü yalanı gibi. Bu dil, Nazilerin Yahudilere yönelik diline benzemeye başladı’ dedi. Tabii aydınlar var, şu an üzerleri örtülüyor. Bizim bazı sol liberallerin çok beğendiği, hadi isim de vereyim sol bir aileden gelen ve bana kalırsa bir tür Ahmet Altan olan Deniz Yücel’lere de bakarak söyleyelim... Burada çok büyük bir baskı var. Ahaber şu an Alman medyasında. Bazı aydınların kendi çabalarıyla kurdukları siteleri saymazsanız, şu anda Almanya’da sol liberallerin de ağzınının suyunu akıtan demokraside ana akım bir Ahaber egemenliği var. Tamamen böyle. Bunu düzeltmiyorlar. Bu korkunç bir şey bu haber. Bunun bir yalan haber olduğunu, yanıltıldıklarını bile söylemiyorlar. Mesele şu: İki taraftan da ciddi savaş suçları işleniyor. Bu çok açık. Mesela pazar günkü Die Welt kapaktan, 1000 küsur isim ve yaşları verildi; bunların HAMAS tarafından öldürüldüğü yazdı. Ama biz Filistinlilerin kimleri, hangi boyutta kaybettiğini bilmiyoruz. Öteki tarafta da insanlar ölüyor ve ayrıca ne oluyor? Bu insanlar bunları hak ettiler mi? İsrail Savunma Bakanı’nın ‘insansı hayvanlar’ sözünü hak ettiler mi? Gazze’de işlenen dünyanın bildiği bir şey. Bir açık hava hapishanesi... Bizdeki açık hava hapishaneleri daha iyidir. Orada insanlar bir yaşam basıncı, zorlaması altında.”

‘Tarihin yarattığı en büyük insan kasaplarındın birisini, Bandera’yı hiç sorun etmiyorlar’

Dünyada Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra emperyalizme karşı set görevi görecek bir güç kalmadığını vurgulayan Çutsay, Almanya’nın Kiev’deki 'banderacı' rejimi aleni şekilde desteklenmesinden imtina etmemesine de dikkat çekti:
“Solun sahneden çekildiği bir dünyada korkunç şeyler yaşayacağımız kesin. 1974 Dünya Kupası öncesinde Şili’de Allande’yi katlettiler diye SSCB o maça çıkmadı ve Şili girdi Dünya Kupası finallerine. Bunu hatırlatalım. Şu anda dünyada bir SSCB eksikliğini görmeyen varsa, ideolojik olarak görmek istemiyordur. Çünkü bir setti. Ne kadar eleştirilse de o set artık yok. Dolayısıyla her türlü yalanın önü açık. Saddam’a yönelik yalanların aynısını burada söylüyorlar. İnsan tipini değiştirdiler. İnsanlar buna inanıyor. Bu korkunç bir şey. İyi bir yerde değiliz. Bandera’yı hiç sorun etmiyorlar. Tarihin yarattığı en büyük insan kasaplarından biri bunlar. Bunu nasıl sineye çekersiniz? Kiev’de nasıl onların adamları iktidarda bir pay sahibi olabilir? Yanlarından bile geçilmemesi lazım, yok böyle bir tepki. Kusura bakmasınlar, buradaki sol liberaller de o Bandera’nın kuyruğunda böyle yürürler. Burada bir şey daha var. Yeni bir ışık görebiliriz. Çünkü AfD’nin yükselişini yani Almanya’daki aşırı sağın yükselişini tek bir hareketin engelleyebileceğini anladılar: Yani Almanların Sol Sosyal Demokrat çizgisi olduğunu düşündüler ve bir parti kurmayı düşünüyorlar. Çünkü Gazze’deki kanlı olaylarla eş zamanlı olarak buradaki iki büyük eyalette yapılan seçimler, Almanya’nın çok ciddi bir açmazla karşı karşıya olduğunu gösterdi.”

‘Bu hükümet düşmüş durumda’

Osman Çutsay, bugün artık mevcut Alman hükümetinin halk desteğini yitirdiği fakat erken seçim sürecini sırtlayabilecek bir siyasi kimlik bulunmadığı değerlendirmesinde bulundu:
“Şu andaki kamuoyu araştırmaları, bu hükümetin yüzde 30-35 desteklendiğini gösteriyor. Yani şu anda bir kitle desteği yok. Bu hükümet düşmüş durumda. Eğer şu anda seçim olsa bu hükümeti oluşturan üç parti hükümet kuramaz. Federal olan Almanya’da seçimler erken yapılır. Pek dikkat çekilmiyor ama tarihte öyle bir şey var. Mesela sonraki hükümet Helmut Schmidt’ten erken devraldı iktidarı. Yine 1998’den sonra da öyle oldu. Ciddiye alınması gereken bir basınç var. Tespitiniz doğru. Bu basıncı üstlenebilecek bir siyasi kimlik var mı diyorsanız, o şu anda yok.
Yorum yaz