Azerbaycan’ın 2020 savaşından üç yıl sonra başlattığı operasyonun ve Ermenistan’daki Nikol Paşinyan yönetiminin desteğiyle Dağlık Karabağ’daki yönetimin fesh edildiğinin duyurulmasıyla Güney Kafkasya’da yeni jeopolitik görünüm oluşuyor.
Azerbaycan ordusu sadece yıllardır tartışılan yedi rayon değil Karabağ’da tam kontrol sağlarken, bölgede yaşayan 120 bin Karabağ Ermenisi Ermenistan yollarına düştü. İlham Aliyev yönetimi ise bölge için özerkliği dışlayan ‘entegrasyon’ planları hazırlayıp nüfusa ‘gitmeme’ çağrısı yapıyor.
Rusya Federasyonu barış güçleriyle sivil halka yardım için kolları sıvarken, ABD ve Fransa yönetimleri hareketli. Biden yönetimi hemen Erivan’a bir heyet gönderirken, Aliyev yönetimi ile görüşüp bölgeye bir müdahale gücü yollamak üzere kolları sıvadı.
Türk hükümeti ise gelişmelerin ardından Ermenistan ile Azerbaycan’ın barış anlaşması imzalaması umudu eşliğinde Zangezur koridorunun açılmasına odaklanmış görünüyor. Ankara bu konuda Rusya ve İran ile işbirliği halinde hareket edilmesi vurguları yaptı.
Son gelişmeleri ve Güney Kafkasya’daki jeopolitik dengeleri, Başkent Üniversitesi’nden Prof. Hasan Ünal ile konuştuk.
‘Karabağ artık Azerbaycan’ın etkin denetimine girdi’
Prof. Hasan Ünal’a göre, 10 Kasım 2020 ateşkesinin koşulları, Azerbaycan’ın silahlı gruplara karşı operasyonu eşliğinde yerine getirilirken, süreç Bakü’nün Karabağ’ın tamamında kontrolün sağlanmasıyla sona erdi. Ünal, geriye bölge nüfusunun entegrasyonunun kaldığını belirtti:
“Hankendi başta olmak üzere, Karabağ’da yaşayan Ermenilerin ne kadarı Karabağ kökenli, yani eskiden beri Karabağlı, suça bulaşmamış ve Azerbaycan vatandaşı olarak yaşamak istiyor? Diğerleri kaçtı zaten. Bu topraklardaki Azerbaycan Türkleri etnik temizliğe tabi tutulduktan sonra yağmacılık yaparak evlere çöken Ermeniler zaten kaçtı gitti. Suça bulaşmış olanlar da kaçtı ve kaçıyor. Geriye kalan Ermeniler, Azerbaycan vatandaşı olarak yaşamayı kabul eden insanlar. Ekonomik şartlar belirleyici olduğu için, Azerbaycan’ın sağlayacağı ekonomik imkanlar her halükarda Ermenistan’dan üstün olacak.”
‘Savaşlar, ulusların müzakere koşullarını kökten değiştirir’
Ünal, gelişmeler sonucunda Karabağ’ın özerk yapısının fiilen sona erdiğini belirtirken, savaşların ulusların müzakere koşullarını kökten değiştirdiğini anımsattı. Azerbaycan’da ciddi bir Rus nüfusun yanı sıra farklı etkin grupların da yaşadığını söyleyen Ünal, bu saatten sonra Karabağ’a özerklik verilmesinin mümkün olmadığını kaydetti.
“Bence Nahçıvan tarzı bir özerklik sunulmamalı. Birincisi orada zaten özerkliği sağlayacak kadar Ermeni nüfusu yok. İkincisi, Azerbaycan toplumu zaten yeterince renkli. Ciddi bir Rus nüfusu var, Hristiyan toplumlar var, çok ciddi bir Yahudi toplumu var. Yani ne ararsanız var. Küçük de olsa bir Ermeni nüfusu da var. Şu saatten sonra Karabağ’a herhangi bir otonomi verilmesi mümkün değil. Azerbaycan mahalli idare konusunda düzenleme yapabilir ancak bu otonomi olmaz. Azerbaycan zaten uluslararası hiçbir anlaşmaya otonomi şartıyla imza atmaz, atamaz. Kimse de bunu beklememeli. Savaşlar, ulusların müzakere koşullarını kökten değiştirir. Şimdi siz bir şeyi barış yoluyla elde etmek söz konusu olunca başka şeyler teklif edersiniz. Ancak ciddi bir savaşın sonunda bunu elde ettiğinizde başka türlü olur. Savaşlar, ülkelerin müzakere pozisyonlarını kökten değiştirir ve burada da bu durum var. Ben Ermenilerin entegrasyonu ile ilgili herhangi bir sorun yaşanacağını düşünmüyorum.”
‘İran’ı Rusya ikna etti, Türkiye’nin tutumu da etkili oldu’
Ünal’a göre, ABD’nin Erivan ile yakınlaşması, Moskova’nın ikna çabaları ve Türkiye’nin net tavrı sonucunda, İran’ın Zengezur Koridoru konusundaki tutumu değişikliğe uğradı. Herkesin zaten İran üzerine ‘çullandığını’ belirten Ünal, sürecin İran’ın bir çatışmaya girişmesi olasılığını dışlayacak şekilde yönetilmesi görüşünde:
“Zengezur koridoruyla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Nahçıvan’da Aliyev ile görüştükten sonra yaptığı açıklamalardan birisi çok önemli. Orada hem Zengezur koridorunun açılmasından bahsetti hem de İran’ın tavrının daha olumlu olduğunu söyledi. Bu çok önemli. Bence İran’ın tavrının olumlu hale gelmesinde iki faktör var. Birincisi ve en önemlisi Moskova’nın tutumu. Yani Moskova, İran’a da ‘Bu iş bitti, bu dosya kapansın, Ermenistan ve Azerbaycan barış anlaşması imzalansın, Zengezur koridoru açılsın, sizin de o yolları kullanmanızda bir engel yok. Orası Ermenistan’ın egemen toprakları. Zaten sınırı da Rus istihbaratı kontrol edecek, dolayısıyla bir sorun yok’ şeklinde diyalog kurdu. Bu ikna faaliyetinin İran üzerinde etkili olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin de İran’a yönelik bir yandan uyarılarının diğer yandan diyalog çağrılarının da etkili olduğunu düşünüyorum. İran’ın zaten Türkiye ile böyle bir şeye girişmesi intiharı olur. Bir tarafta ABD, diğer tarafta İsrail, öte tarafta birçok ülke... İran’ın böyle bir işe girişmesini dört gözle bekliyorlar. Herkes İran’ın üstüne çullanıyor. Allah korusun İran zarar görsün istemeyiz. İran’ın da makul bir pozisyona gelmiş olması, Zengezur koridorunun açılacağını gösteriyor.”
‘Azerbaycan, diğer Türk devletlerini de yanına alarak KKTC’yi tanıma yönünde adımlar atacak’
Zengezur ve Laçın koridorlarının, devletlerin egemenlik haklarını ihlal etmeyeceği görüşündeki Prof. Ünal, Ermenistan ve Azerbaycan arasında barış anlaşması imzalanmasından sonra Bakü’nün de öncülüğüyle KKTC’nin tanınmasının gündeme geleceği öngörüsünde bulundu:
“Bir Karabağ’daki Ermenilerin, Ermenistan ile irtibatını sağlayacak Laçın koridoru, diğer tarafta Nahçıvan ile Azerbaycan’ın bağlantısını sağlayacak Zengezur koridoru... Bakın Laçın Azerbaycan’ın egemen toprakları, Zengezur da Ermenistan’ın egemen toprakları üzerinde. Egemenlik tartışmaya açılmış değil. Burada birinci etapta ben Ermenistan’ın Azerbaycan ile kapsamlı bir barış antlaşmasına imza atmasını bekliyorum. Ankara’nın beklentisi bu yönde. Moskova’nın da bunu dile getirdiğini tahmin ediyorum. Bu çok önemli bir gelişme olur. Kanaatimce bu anlaşmanın imzasından hemen sonra Azerbaycan, diğer Türk devletlerini de yanına alarak KKTC’yi tanıma yönünde adımlar atacak.”
‘Rusya, Türkiye ve İran arasında, bu meselenin kapatılması ile ilgili ortak bir anlayış var’
Ünal, Zengezur Koridoru’nun açılmamasının Azerbaycan nezdinde 10 Kasım antlaşmasının ihlali sayılacağı değerlendirmesinde bulundu. Ünal’a göre, bölgeyi çevreleyen Rusya, Türkiye ve İran arasında, bu meselenin kapatılması ile ilgili ortak bir anlayış var:
“Şimdi Zengezur koridorunun açılmaması, hiçbir girişimde bulunulmaması yahut Ermenistan’ın rest çekmesi, 10 Kasım anlaşmasının iptali olur. O vakit Azerbaycan da 10 Kasım mutabakatına riayet etmeyebilir, aklından başka şeyler geçirebilir. Ben Moskova’nın Ermenistan’ı böyle bir yöne teşvik edebileceğini sanmıyorum. Türkiye ve Rusya, bu iki ülkede tam bir görüş birliği içinde. Rusya, bu dosyanın kapanmasını istiyor. Kendi açısından hiçbir stratejik değeri kalmamış Ermenistan’ın Türkiye ve Azerbaycan ile ilişkilerini bozmak istemiyor. Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan üçlüsünde, Azerbaycan adeta küçük bir süper güç oldu. Hem ekonomik hem askeri olarak güçlendi. Çok dikkatli ve dengeli bir dış politika izliyor. Öte yandan bölgeyi çevreleyen Rusya, Türkiye ve İran arasında, bu meselenin kapatılması ile ilgili ortak bir anlayış var. Dolayısıyla buradan bir kopuş ben beklemiyorum.”
‘Türkiye ve Azerbaycan arasındaki ticaret hacminden Ermenistan da yararlanır’
Prof. Ünal, bu konuda Ankara-Moskova hattının iyi işlemesinin özellikle ABD ve Fransa’daki Ermeni lobileri düşünüldüğünde önemli olduğu değerlendirmesinde bulundu.
“Ankara-Moskova hattının iyi işlemesinin şu faydası da olacak; Özellikle ABD ve Fransa’daki Ermeni lobilerinin barışı reddeden, zehirli, nefret söylemlerine dayanan görüşleri de Ermenistan üzerinde hiç etkili olmayacak. Kültürel olarak birkaç kutlama devam edebilir fakat bu söylemler artık siyaseti belirleyen bir faktör olmaz. O zaman hızla Zengezur koridoru açılır. Türkiye ve Azerbaycan arasındaki ticaret hacminden Ermenistan da yararlanır. Oradan petrol ve doğalgaz hatları da geçebilir. Orta Asya’nın gaz hatlarının bir kısmı geçebilir. Ermenistan için ucuz petrol, doğalgaz ve geçiş ücreti kiraları önemli katkı olur. Azerbaycan ve Türk şirketleri buralara yatırım yapabilir. Ermenistan zaten Türkiye ile ticaret hacmi oluştukça fayda sağlar. Gürcistan bu işten yıllarca kazanç sağladı. Türk ve Azerbaycan şirketleri, Gürcistan’a ciddi yatırımlar yaptı. Azerbaycan’ın boru hatlarının tümünün Gürcistan’dan geçmesinin ciddi katkıları oldu. Yani burada gelişecek ekonomik ve ticari ilişkiler ağından Ermenistan da ciddi bir pay alabilir. İnşallah bu şekilde ilerler diye düşünüyorum.”
‘Batı dünyası yıkım sever. Barış olmasını istemez’
Prof. Ünal’a göre, ABD’nin Ermenistan’a yerleşmesi mümkün değil. Fransa ve ABD’de çok kuvvetli Ermeni lobilerin bulunduğunu kaydeden Ünal, Türkiye ve Rusya işbirliği sayesinde bu lobilerin Ermeni siyaseti üstündeki nüfuzunu yitireceğini belirtti:
“ABD, bölgeye giremez. NATO’nun orada bir üssü yok. NATO’nun Ermenistan’a girmesine Türkiye zaten izin vermez, herhangi bir kararı kabul ettirmez. Batı dünyasının orada oynayacağı bir rol yok. Batı dünyası yıkımı sever. Barış olmasını istemez. Yeniden düzen bozulsun, ülkeler savaşsın ister. Ama bunu yapmaya gücü yok Batı’nın.
Diyelim ki Paşinyan, ABD ile bir takım anlaşmalar imzaladı ve bir şeyler yapmaya çalışıyor. Rusya buna izin verir mi? Ermenistan’ın tüm devlet kurumları içinde en etkili devlet Rusya. Ruslar, Batı’nın Ermenistan’a nüfuz etmesini ister mi? İran ister mi? Batı blokunun içinde bir üye olarak yer almış olan Türkiye ister mi? İstemez. Peki bütün bunlara rağmen Batı gelebilir mi? Katiyen gelemez. Yani bu bir gösteri, karın ağrısının dışa vurumu. Buna dair yapabileceğimiz tek şey, Türkiye’deki aktarları adres göstermek. Fransa ve ABD’de Ermeni lobileri var, küresel faaliyetlerini endüstri haline getirmişler. Ciddi para kazanıyorlar, adeta varlık sebebi haline gelmiş. Bir süre daha devam eder. Ben ama bu lobilerin de Türkiye ve Rusya işbirliği ile Ermenistan politikası üzerinde etkili olamayacak hale geleceğini düşünüyorum.”
‘Ermenistan, ABD’yi bölgeye sokarsa bu intihar olur’
Hasan Ünal, Rusya ile derin bağları bulunan Ermenistan’ın bölgeye ABD’yi sokmasının intihar olacağı yorumunda bulundu:
“Bence yönetim olarak Paşinyan çok dengeli davranmaya çalışıyor. Ama biliyor ki o silahlı fanatik gruplar aslında bir yandan hep Rusya ile iş birliği yapan gruplardı. Barış olmasın diye uğraşan gruplardı. Sonuçta her şeyden Paşinyan’ı sorumlu tutan gruplar var. Bir de Karabağ klanı ile Ermenistan Ermenileri arasında rekabet var. Onlarca yıl sonra ilk defa Karabağ Ermenileri yönetimin dışına atıldı. Paşinyan’ın açıklamaları iç kamuoyuna yönelik. Daha önemli açıklamaları var. Mesela Azerbaycan ile barış antlaşmasına çok yakın olduklarını söylüyor. Bence bu daha önemli bir açıklama. Geri kalanı iç siyasete yönelik. O konuda yapacak bir şey yok.
Ermenistan, ABD’yi bölgeye sokarsa bu intihar olur. Rusya ve İran’ı kaybeder. Zengezur koridorunu açtırmazsa, 10 Kasım mutabakatına dayanarak Azerbaycan fiilen o topraklarda koridoru uygularsa kim ne diyecek? Yani oradaki Ermeni yönetiminin Batı’yı oraya davet etmesi, -ki biliyorsunuz Batı kan ve savaş ister- çağırması oradaki küçücük Ermeni devletinin tümüyle ortada kalması anlamına gelir. Dolayısıyla burada seçenekleri daralmış durumda. Fakat Paşinyan bir yandan Moskova ve Türkiye ile ilişkileri düzeltir, zaten Moskova ve Erivan çok iç içe, bir yandan da Batı ile bağlantı kurması lehine olur. Batı’dan ekonomik yardım alabilir.
Öte yandan Batı’nın gücünün sınırlarını kabul etmeliyiz. Yani siz bir yandan Azerbaycan’dan Rusya’ya alternatif doğalgaz almak için uğraşacaksınız AB olarak, bir yandan da bu süreci baltalamak için her şeyi yapacaksınız. Mümkünatı var mı?
Mesela geçenlerde AB bürokratları, Orta Asya Türk devletlerini tehdit ettiler. ‘KKTC’yi Türk Devletleri Teşkilatı’na almayı parlamentoda reddedin’ dediler. KKTC’nin tanınması durumunda yaptırım tehdidinde bulundular. Olaf Scholz, tüm Orta Asya cumhuriyetlerini Berlin’de topladı, “ilişkileri sürdürelim” dedi. Ama Brüksel’deki bürokratlara bakarsanız onlar ayrı havadalar. Buranın gerçekleri var. Burayı çok eşeler çok karıştırırsanız, istenmeyen şeyler olur ve Batı’nın bütün etkisi kalkar. Bu altılı ekonomi ticaret platformu devreye girmeli, ticaret artmalı, Ermenistan da bundan faydalanmalı. Gürcistan bundan ciddi ölçüde fayda elde etti. Ve bu bir barış ve barışma süreci olur. Barış süreci kısa olur ama barışma sürecinin uzun olacağını düşünüyorum.”