New York Times'ın haberine göre, medya tarafından 'Zehirli Kadın' olarak bilinen 31 yaşındaki Gloria Ramirez, Şubat 1994'te kalp komplikasyonları nedeniyle Güney Kaliforniya'daki Riverside General Hastanesi'ne getirildiğinde son evre yumurtalık kanseriyle mücadele ediyordu.
Hemşireler, defibrilatörü takıp kadının kalbini tekrar ritme sokmak için gömleğini çıkardıklarında vücudunda 'garip bir yağlı parlaklık' fark etti. Meyvemsi, sarımsaklı bir koku da sağlık personeli tarafından fark edildi ve hemşireler kan almak için Ramirez'in koluna damar yolu açarken, bej renginde amonyak benzeri bir kokuya sahip yüzen parçacıklar keşfedildi. Hemşirelerden biri aniden bayıldı, bir diğeri de nefes almakta zorlanmaya başladı ve bunun üzerine hastanenin acil servisi önlem olarak boşaltıldı.
Ayrıca kısa bir süre sonra, bazı hastane çalışanları onun kanıyla temas ettikten sonra ciddi şekilde hastalandı. Toplamda 23 sağlık personeli hastalandı ve beşi hastaneye yatırılmak zorunda kalınca Ramirez'i tedavi etmek için geriye sadece küçük bir ekip kaldı.
Ayrıca kısa bir süre sonra, bazı hastane çalışanları onun kanıyla temas ettikten sonra ciddi şekilde hastalandı. Toplamda 23 sağlık personeli hastalandı ve beşi hastaneye yatırılmak zorunda kalınca Ramirez'i tedavi etmek için geriye sadece küçük bir ekip kaldı.
'Personel zehirlenip yoğun bakıma kaldırıldı'
45 dakikalık kalp masajı ve defibrilasyonun ardından Ramirez'in ne yazık ki öldüğü açıklanırken, ilçe yetkilileri Ramirez'in geç evre rahim ağzı kanserinin yol açtığı böbrek yetmezliğine bağlı kalp yetmezliğinden öldüğünü duyurdu. Ancak bazı personel 10 gün gibi uzun bir süre hastanede kalmış, hatta bir kişi iki hafta yoğun bakımda kalmıştı.
Otopsi için cesedi 'tehlikeli madde ekibi' taşıdı
'Tehlikeli madde ekibi' Ramirez'in cesedini otopsi için naklederken ceset üzerinde yapılan incelemelerin ardından gizemli 'kristalli' kanın olası bir açıklaması olduğu ortaya çıktı. Araştırma ekibi Ramirez'in kanserinin neden olduğu ağrıyı tedavi etmek için dimetil sülfoksit kullanmış olabileceğini düşündü. Rus bilim insanı Aleksander Zaytsev, tarafından 1866 yılında keşfedilmiş ve 1867 yılında özellikleri rapor edilen dimetil sülfoksit, cilde kolayca nüfuz etmesi ve ağızda sarımsak gibi bir tat bırakması ile biliniyor.
Neler olmuş olabileceğine yönelik teoriler
Teoriye göre, defibrilatörden kaynaklanan elektrik şokları, ağız, akciğer ve gözlerdeki hücreleri öldürebilen son derece zehirli ve aşındırıcı bir gaz olan dimetil sülfata dönüşmüş olabilir. Oluşan gaz, vücutta felç, deliryum ve konvülsiyonlara neden olabilir. Bu teori oldukça olası ve Riverside Adli Tabipliği tarafından da onaylanmış olsa da, eyaletin adli tabip sözcüsü Tom DeSantis, "Bu gizemin sır olarak kalma ihtimali var" açıklamasında bulunmuştu. 30 yıl aradan sonra hala gizemini koruyan ve tekrar gündeme gelen olay, internette tartışmalara yol açarken, kullanıcılar olayın ne kadar sıra dışı olduğu konusunda yorumlarda bulundu.