AP'nin Türkiye raportörü Nacho Sanchez Amor'un hazırladığı 2022 Türkiye Raporu, AP Genel Kurulu'nda yapılan oylamada 18'e karşı 434 oyla kabul edildi. 152 milletvekili çekimser oy kullandı. Türkiye'ye yönelik haksız eleştirilerin yer aldığı rapora ilişkin sert tepkiler de gelmeye devam ediyor.
Cumhur İttifakı’nın ortağı olan DSP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Önder Aksakal AP’nin raporunu Sputnik’e şöyle değerlendirdi:
“Avrupa Birliği Parlamentosu’nda söz konusu raporun oylanması sırasında oybirliği olmaması bir önem arz ediyor. 18 parlamenter karşı oy kullanmış 152’si çekimser oy kullanmış, geri kalan 434 oy ise bölgemiz üzerinde ön görülen plana paralel hareket eden devletlerin temsilcileri. Bu küresel emperyal sistemden kopuk bir adım değil. Türkiye 50 yıldır AB kapısında süründürülüyor. Bizim daha radikal bir duruş sergileyip AB’ye ilişkin beklentilerimizin arık son aşamasına geldiğimizi hissettirecek bir dış politikayı yeniden hissettirmemiz gerekiyor. Sayın Cumhurbaşkanın ‘Dünya beşten büyüktür’ yaklaşımı kapsamında Dünya’da ve Türkiye içinde hiçbir şey AB’den birliğinden ibaret değildir. Bunu bizim vurgulamamız gerekiyor.”
‘Ecevit, 'AB ile gerekirse ilişkileri keseriz' noktasına gelmişti, bu karlılık yeniden gösterilmeli’
AP’nin rapora Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konularında dahil edilmesini değerlendiren Aksakal “Onların her ne kadar Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konusunu rapor içerisinden konu ettiklerini görüyorsak da, onların bütün hedefleri Türkiye’nin güney sularını tamamen kapatmak. Kıbrıs konusunu da sürekli bu işlerde kullanmak. 1999 yılından Genel Başkanımız Bülent Ecevit’in başbakanlığı döneminde de aynı şekilde AB görüşmelerine Kıbrıs konusunu olumsuz bir gerekçe yaparak bir şart oluşturmuşlardı. Ecevit bunu şiddetle reddetmişti. AB ile de gerekirse ilişkileri keseriz noktasına gelmişti. O dönemde gece 10’da gelip Ecevit’ten özür dilemişlerdi. Şimdi aynı kararlılığı sayın Cumhurbaşkanı ve bugünkü hükümetin gösterme zamanı gelmiştir. Ben sayın Cumhurbaşkanı’na bazı önermelerde bulunmuştum. Türkiye özellikle Kıbrıs’ta yeni bir süreci başlatmalıdır. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Kıbrıs adasının tümün devletiymiş gibi algılanarak AB’ye alınmış olması, o dönemdeki bazı siyasi zafiyetlerden kaynaklanmış olabilir. Ama Türkiye Kıbrıs adasında garantör olan üç devletten biridir. Orada bu şekilde bir devlet kurulması sürecini yeni baştan ele alınması yönünde bir çıkış yapılmalıdır. AB’nin bu defakto durumdan vazgeçmesini sağlayacak diplomatik çabaları başlatmalıdır. Belki o zaman AB’ni kafası dank eder” ifadelerini kullandı.