ABD’nin 100 milyar doları aşan askeri yardımı ile her türlü diplomatik çözüm kapısını kapattığı Ukrayna krizinin faturası, Batı hegemonyası açısından giderek ağırlaşmaya başladı. Ukrayna’nın yaz başındaki taarruzundan sonuç alınamamasının ardından özellikle ABD’de 2024 başkanlık seçimi öncesi gerilim yükselmiş durumda. Son 1.5 yıllık ABD ve Avrupa politikaları, küresel düzeyde çok kutupluluk eğilimini artırırken, tezahürleri ağustos sonu ve geçen haftaki BRICS ve G-20 platformlarında da hissedilmekte.
Çok kutupluluk eğiliminin güçlendiği süreçte Batı politikaları, yaptırım savaşları, ‘değerlerle’ anılan dünyada yaşanan dönüşüm ve gidişatı Prof. Dr. Hasan Köni ile konuştuk.
‘ABD Ortadoğu ve Güney Asya’da büyük kayıplara uğradı’
Prof. Hasan Köni'ye göre, Biden yönetimi Ukrayna'ya yapılan yüklü askeri yardımlar nedeniyle ABD ekonomisinin zarar görmesine yol açarken, giderek ‘küresel polis’ rolü yitiriliyor.
“Şöyle bir görünüm var. ABD artık küresel polis rolünde değil. Yapısal sorunları var. Ekonomisi sarsılıyor, zaten savaş ekonomisi nedeniyle defalarca sarsıntıya uğradı. 1970’li yıllarda Vietnam Savaşı dönemi, doların altına oranını değiştirdi. Yine 2008’de Ortadoğu harcamaları, Irak, Afganistan iflas hali getirdi. Wall Street’i bastılar. Şimdi yine göçler, ekonomik harcamalar yüzünden bir şeyler oluyor. Toplumda da ikilileşme oldu. Beyazlar, sonradan göç edenlere karşı reaksiyon ortaya koyuyor. Trump’ın adamları, demokrasi olduğunu iddia eden ABD’de Kongre’yi bastı.
Diğer devletler de güç kazanıyor, ekonomik olarak ortaya çıkıyor. BRICS var mesela. Yeni silahlar da savaş sahasında eşitlik sağladı. Tabii nükleer silahlar hariç olanlar. Türkiye bile İHA-SİHA üretimine geçti. Dolayısıyla ABD’nin gücü eski boyutta değil. Amerika, Ortadoğu ve Güney Asya’da Trump’ın da etkisiyle büyük kayıplara uğradı.
Küreselleşme nihayet tersine döndü. Küreselleşme ABD’ye yarıyordu çünkü her şey Amerika’nın koyduğu kurallar ve dolarizasyon üzerinden yürüyordu. Savaşa da gerek yoktu. Diğer ülkelere dolar yatırımını kesince, istediğini yaptırabiliyordu. Bu da çok fazla tutmamaya başladı.
Batı ekonomileri de özellikle Ukrayna savaşından sonra zarara uğradı. Ortadoğu’dan Afrika’dan devamlı göç alıyorlar. Bir günde İtalya’nın Lampadusa adasına 5 bin göçmen gelmiş. Bu akını durduramıyorlar. İnsan hakları ‘numarasında’ olduklarından ötürü göçmenleri öldüremiyorlar. Ukrayna’dan da göç geliyor. Dolayısıyla ‘zencileşiyorlar, Araplaşıyorlar’. Eski Avrupa boyutunda değiller.”
‘Putin, Avrupa ile bütünleşmeyi hedefliyordu, Avrupa güvenlik sistematiğini oluşturamadı’
Avrupa’nın ABD yüzünden kendi güvenlik şemasını oluşturamadığını belirten Köni’ye göre. ABD Avrupa’yı elinden kaçırmamak için kıtanın Rusya ile bütünleşmesini kesti:
“Bir başka boyut daha var: ABD’nin girişimleri sonucu, Avrupa kendi ordusunu kuramadı. Avrupa kendi güvenlik sistematiğini oluşturamadı. Halbuki 2000’lerden beri gerek Yeltsin gerekse Putin, Avrupa ile bütünleşmeyi hedefliyordu. De Gaulle’un de fikirleri oydu. Portekiz’den Urallara kadar bir Avrupa düşündü. İngiltere yoktu bu işin içinde. Sonra zorla İngiltere’yi soktular işin içine. Avrupa ellerinden kaçmasın diye. Çünkü Avrasya gelişiyordu. Avrupa ve Asya’yı beraber düşünürseniz 4,5 milyar nüfuslu büyük bir yapı. İki okyanusun arasında büyük bir yapı olacaktı.”
‘İnsan hakkı, demokrasi, piyasa ekonomisi ve özgürlük modeli sona erdi’
Prof. Köni, Ukrayna savaşını Trump’ın ardından Avrupa’ya ‘geri döndüğünü’ söyleyen Biden’ın çıkardığı görüşünde. Sürekli genişleme ve rejim değişikliği ajandasının yarattığı sorunlara dikkat çeken Köni, bu süreçte Batı’nın dünyada hegemonya kurmak için dayattığı ‘insan hakları, özgürlük, demokrasi ve piyasa ekonomisi’ modelinin de artık sona erdiği değerlendirmesinde bulundu:
“Dolayısıyla sürekli Avrupa üzerinden giderken Trump buna mani oldu. Biden ‘geri geldim’ dedi. Nasıl geri geldi? Ukrayna savaşını çıkararak. İsveç ve Finlandiya’yı NATO’ya katarak. Ama yetmez, Ermenistan’ı da NATO’ya bağlamak istiyorlar. Azerbaycan’ı da Gürcistan’ı da almak istiyorlar. E Rusya kapitalist, hristiyan ve beyaz adam değil mi? Sistemin ne? ‘Rejimler değişik’ diyorlar. E Araplarla kurdukları ilişkiler veya ülkemiz çok mu demokratik? Güney Amerika’daki rejimler de çok demokratik. O tür laflarla, eskiden olduğu gibi ‘insan hakkı, demokrasi, piyasa ekonomisi, özgürlük getiriyoruz’ modeli de sona erdi. Başka bir boyut var o yüzden. Bir de hata yaptılar. Okuduğumuz Pentagon ve Rand Corporation belgelerinde şöyle diyorlardı: ‘Biz iki gücü birden karşımıza almayalım. Asıl rakibimiz bizi ekonomi ve teknoloji alanında geçebilecek Çin’. Ama öyle bir oyun oynadılar ki Rusya ve Çin yakınlaşması sağladılar.”
‘İkili-üçlü oynayabilen devletler ortaya çıktı’
Köni, ABD öncülüğündeki Batı’nın politikalarının başka devletlerin güç kazanması ve ikili-üçlü oynayarak kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmelerine yol açmasına da dikkat çekti. Köni’ye göre Türkiye ve Hindistan, ekonomik bloklar içinde kendi politikalarını çizebilen devletlerin başında geliyor:
“Farklı ekonomik bloklar ortaya çıktı. Bu ekonomik bloklar içinde ikili-üçlü oynayabilen devletler ortaya çıktı. Mesela birisi Türkiye. Hem Rusya ile yakın ilişkiler içinde. Hem giremeyeceğini bildiği halde Avrupa Birliği’ne gireceğiz diyor. Sonra NATO üyesi. Peşinden gidip Rusya ile masaya oturuyor. Hindistan da böyle bir ülke. Hem Rusya’dan silah alıyor, hem Rusya’dan aldığı petrolü doğalgazı gidip Avrupa’ya satıyor. Hem Afrika ülkeleri BRICS üyesi olsun diyor hem G-20’de bulunup toplantı yapıyor. Demek ki üçüncü dünya, veya şimdiki adıyla Küresel Güney ülkeleri artık böyle davranabiliyor. Tabii ki bu 1990’lardan beri gelişen bir olay.”
‘Ortak üretim derken işte şimdi uzaylı haberleri çıkıyor. Haydi dünyalılar birleşelim!’
Hasan Köni’ye göre Batı dünyası, eski benliğini kaybetti. Yeni bir küresel düzen inşa etmeyi hedefleyen Batılı güçlerinin modellerini herkese dayatmasının karşılık bulmadığını söyleyen Köni, diğer kültürlerin de ‘gelişip, öğrenip, ilerleyebildiği’ görüşünde. Köni, diğer yandan Batı’nın da sürekli göçlerle ‘Batı olmaktan çıktığı’ yorumunu yaptı. Köni, birlikte çoklu bir dünya sistemi konuşurken, uzaylı temasının bile ortaya çıkmasına işaret etti!:
“Bu Batılıların bir yanlışı var. Mesela Çin’i Dünya Ekonomik Forumu’na aldılar. ‘Serbest piyasa ekonomisine geçen herkes ABD tipi demokrasi olacak’ dediler. Halbuki kültürler, anlayışlar, tarihsel gelişimler farklı. Devletler, kendi kültürleri içinde olabildikçe mutlu olabiliyorlar. Yani, bir nevi din gibi kendi anlayışlarını empoze etmek tutmadı. O yüzden diğer kültürler de öğrendi, gelişti ve üstüne geçti. Artık ‘üstün batılı’ boyutu da kalmadı. Göç almak da bu algıyı değiştirdi. Mesela Batı’da birçok CEO Hint asıllı. İngiltere Başbakanı öyle. Şirket CEO’ları öyle. Hatta Türkler bile Almanya’da meclise girmeye başladı. Bu Batı, eski Batı değil. O zaman Batı’ya yeni bir hikaye lazım. Tek başına ‘number one’ değil de, ‘birlikte çoklu bir dünya sistemi içinde ortak üretime nasıl geçilebilir’ diyorlar. Ortak üretim derken işte şimdi uzaylı haberleri çıkıyor. Haydi dünyalılar birleşelim!”
‘Sadece Batılı gazeteleri okuyanlar ABD’nin dediğini yapıyor’
Köni, askeri-endüstriyel yapı ve gruplaşmalara atfen ‘İkinci Dünya Savaşı’ riskinin altını çizdi. Dünyayı ABD gözünden görüp hareket edenlerin sadece Batılı gazetelerden okuma yapmalarına vurgu yaptı:
“’Küresel kuzey-güney yok, küresel dünya vara’ getiriyorlar mevzuyu. Bu askeri-endüstriyel denen silah satıp kazancını yükselten yapı bir ortak yapıya gidecek. Eğer gitmezlerse ben bu boyutta 2. Dünya Savaşı öncesi gruplaşmayı görüyorum. Asya’da gruplaşmalar var. Üçüncü dünya ülkelerinin çoğu bizim gördüğümüzü görüyor, Rusya’yı kınamıyor. Sadece Batılı gazeteleri okuyanlar ABD’nin dediğini yapıyor. Hatta Avrupa’da da Tayvan konusunda çatışma çıkarsa, Amerika için gidip ölecek kimse yok. Biz de Kore’ye gittik NATO’ya gireceğiz diye ama onun dışında yok. Bir Fransız, Belçikalı vs. ‘ABD Tayvan’ı çok seviyor, gidip kurtaralım’ diyecek değil.”
‘Biden’ın iktidarda kalabileceğini zannetmiyorum. Bu savaşı çıkardılar ama aynı Vietnam harcamalarına dönüştü’
Prof. Köni’ye göre bu koşullarda ABD’de 2024’teki başkanlık seçimi için aday adaylığı yarışının kızışmasıyla gürültü başlayacak. Biden’ın aday olmasına rağmen yaşıyla ilgili sorunlara dikkat çeken Köni, sıkıntılı görünen Demokratların başka aday çıkarma zorluklarına atıf yaptı:
“Trump’ın bir rakibi var; Florida Valisi DeSantis. Cumhuriyetçiler gerekirse Trump’ı ekarte edebilirler. Sanıyorum ki kasım ayından sonra gümbürtü başlayacak. Demokratlar da birini çıkarabilir. Biden’ın iktidarda kalacağını zannetmiyorum çünkü Biden, Trump’tan daha üstün olduğunu gösterebilmek için Avrupa’yı birleştirmek istedi ve savaş çıkardı. Bill Clinton da Demokrattı. Zamanında ‘Neden genişlemek istiyorsun’ dediklerinde Cumhuriyetçilere karşı içeride oy kazanabilmek gerekçesini söylemişti. Lüzumsuz bir genişleme. İşte Biden’ın Asya’yı birleştirme, Hindistan’dan yeni tren yolu projesi vs. Bunlar hep Trump’a karşı hamleler. E Peki proje nasıl finanse edilecek? Ukrayna’ya 100 milyar dolar kaptırmışlar, yarısını Ukrayna yolsuzluğu yemiş. Raporlar var. Demokratlar çok zor durumda olmalarına rağmen bunu kaybetmek istemiyor. Biliyorsunuz demokratlar azınlıklardan oluşuyor Meksikalı, siyahi vs. Yani Cumhuriyetçilere kaybetmek istemiyorlar. Bernie Sanders bir ara gündeme geldi ama ABD’ye göre fazla solda. Yeni bir lider de çıkaramadılar. Bu ekonomik durum içinde tekrar yeni bir aday riski almaları mümkün değil. Bu savaşı çıkardılar ama aynı Vietnam harcamalarına dönüştü.”
‘Demek ki içinde Amerikan üssü olan ülkede, bağımsız karar verme kapasitesi yokmuş’
Prof. Köni, Biden öncülüğündeki savaşın gönüllü katılımcısı Avrupa’daki durumun da parlak olmadığını anımsattı:
“Almanya bir numara olmaya gidiyordu şu anda duraksamaya girdi. Hollanda, İtalya da resesyona girdi. Bu ülkelerde popülist sağ yükseliyor. Ekonomiye, savaşa, göçmenlere tepkilere. Bir Alman solcu gazeteciyle konuştum. ‘Siz Rusya’nın gerçekten Ukrayna’yı geçip Avrupa’yı istila edeceğine inanıyor musunuz?’ diye sordum. ‘Hayır, ama bunu yazmayınca kızıyorlar’ dedi. Bu Almanya, ABD’ye bu kadar bağlı mıymış? Demek ki içinde Amerikan üssü olan ülkede, bağımsız karar verme kapasitesi yokmuş.”