ABD’nin öncülüğünde tetiklenen Ukrayna krizi, G-20 gibi uluslararası platformlarda Batı hegemonyasının tatbiki bakımından sorunlu bir görüntü ortaya çıkarırken, Ukrayna’nın ardından Kafkasya cephesi ısınıyor. 2020 Dağlık Karabağ savaşından sonra Rusya Federasyonu’nun arabuluculuğundaki 10 Kasım bildirisi ve sonrasındaki metinlerden bir anlaşma bir türlü üretilemezken, Nikol Paşinyan liderliğindeki Ermenistan, açıkça Batı kampına geçme alametleri sergiliyor. Erivan son olarak NATO ile tatbikat düzenlerken, Azerbaycan’ın Karabağ savaşından sonra bir kez daha harekete geçeceği yolundaki haberler düşerken İran’ın Zangezur koridoru üzerinden getirdiği itirazlarla jeopolitik dengeler sallanmaya başlıyor.
Küresel bilek güreşi eşliğinde Güney Kafkasya’daki sıkıntılı görüntüyü Maltepe Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Hasan Ünal ile konuştuk.
‘Rusya'nın yenilmemesi, onlara da cesaret verdi’
Prof. Hasan Ünal'a göre BRICS zirvesini izleyen G-20 Zirvesi, çok kutuplu dünyanın nlenemez biçimde şekil kazandığını gösterdi. Rusya ve Çin liderlerinin katılmadığı zirvede ABD’nin sonuç bildirisine istediğini yazdıramadığını anımsatan Ünal, zaman içinde G-20’nin etkisinin azalabileceğini belirtirken, Rusya’nın ‘yenilmemesinin’ diğer ülkelere de cesaret verdiği değerlendirmesinde bulundu:
"G-20 önceki yıllara kıyasla sönük geçti. Putin gitmedi, Şi Çinping gitmedi. G-20'deki bildirgeye baktığımızda, Amerika'nın istediği konuların istediği cümlelerle yazılamadığını görüyoruz. Kolektif Batı'nın istediği cümleler yer almadı. G-20 bize bir kez daha gösterdi ki, çok kutuplu dünya önlenemez biçimde şekil kazanıyor. BRICS liderlerinin hemen önceki zirvesinde genişleme kararı açıklandığında, çok daha etkili, çok daha kapsamlı takip edilmişti. G-20 o kadar büyük ilgi ve beklentiler oluşturmadı. Çok kutuplu dünya isteyenlerle buna karşı olanların, çok kutuplu dünya olmasını istemeyen ve savaş çıkarmayı bile göze alanların aynı ortamda buluşabildiği bir platform G-20. O açıdan da ilginçliğini sürdürüyor.
Ama G-20'nin önümüzdeki yıllarda etkisi azalıp sönebilir. Mesela G-7'yi düşünelim… 40 sene önce G-7 toplandığında herkes nefesini tutar beklerdi. G-20'nin etki alanının azalması, Batı dünyasının ezici üstünlüğüne karşı çıkmak isteyenlerin önünü açtı. Avrasya'nın, Afrika'nın ve Güney Amerika'nın ülkelerinin büyük bölümünün tek kutuplu dünyadan şikayeti var. Rusya'nın yenilmemesi, onlara da cesaret verdi. Artık Afrika ülkeleri, Batılı eski sömürgeci patronlarına karşı başkaldırmaktan çekinmiyor. Çok kutuplu dünya, uluslararası şirketlerin hareket alanını da kısıtlayacaktır."
‘Ermenistan halkı canından bezdiği için Paşinyan’ı seçti’
Ukrayna krizinin ardından Kafkasya’nın da 2020 Dağlık Karabağ savaşıyla ateşi yükselirken, Prof. Ünal’a göre, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki sorun ve Paşinyan faktörünü anlamak için bölgedeki sosyolojik ve siyasi resme bakmak gerekiyor:
"Ermenistan halkı, hiçbir zaman Karabağ'ı, Karabağ'ın etrafında Ermenistan'ın işgal ettiği yedi Azerbaycan bölgesinin, Ermenilere ait olduğuna inanmamışlar. Bunu yaptığım gezilerde gördüm. Düşünün siz bir yeri ele geçirmişsiniz, 'burası bizim' diyorsunuz. Fakat taş üstünde taş bırakmamışsınız. Burayı ziyaret eden Japonlar, 'Tıpkı atom bombası atılan Hiroşima gibi olmuş' diyor. Veya Avrupalı gözlemciler, '1944'te Nazilerin Varşova'daki isyanını bastırmak üzere şehri yerle bir ettikten sonraki haline benziyor' diyorlar. Yanlış bir örnek olabilir, teşbihte hata olmaz ama mesela KKTC'ye gittiğinizde 1974'teki askeri harekatlardan sonra orada bir devlet, yapı, nüfus hareketliliği, ticaret ve ekonomi olduğunu görüyorsunuz. Karabağ'da yok. Ermeni halkının kendisi, buna inanmamış. Savaş ağaları, 'Karabağ Zaferi' ile Ermenistan'ı yönettiler yıllarca. Ermenistan'ı yoksullaştırıp kendileri zenginleştiler. Ermeni halkı canından bezdi. Sonunda yolsuzluğa bulaşmamış birini, yani Paşinyan'ı seçtiler. Paşinyan ve ekibini ‘Ermenistan'ın fethettiği toprakları vermek için iktidara gelmekle’ suçladılar. O da 'Ne münasebet, daha fazlasını alacağım' diye yanıt verdi.
2020 Kasım'ında savaşı kaybettikten sonra 2021 yazında seçimler yapıldı, Paşinyan ezici bir şekilde tekrar seçildi. Çünkü Ermeni halkının derdi ekonomi, geçim, perişanlıktan kurtulma. Ne ABD ve Fransa'daki diasporasının Türk düşmanlığı hikayeleri onları tatmin ediyor, ne de Karabağ savaş ağaları klanının Ermeni halkını açlığa terk etmesi... Paşinyan'ın yolsuzluğa batmamış olması, iktidarını devam ettirmesini sağlıyor. Tabii ona karşı provokasyonlar da yapılıyor. Hankendi'de birikmiş olan silahlı gruplar var. Yani savaş ağalarının tam yansıması şekilde. Bu silahlı gruplar Hankendi'den çıkmayarak belki de yeni bir savaşı körüklemek, Paşinyan'ın altını oymak istiyorlar. Ama sökmedi.”
‘Türkiye ve Rusya birlikte arabuluculuk üstlenebilir, barışa götürecek girişim de oradan çıkar’
Prof. Ünal, Ermenistan’ın uzun süre Rusya sayesinde ayakta durduğunu anımsatırken, Türkiye ile Rusya’nın birlikte arabuluculuk rolü üstlenebileceğini, barışa götürecek girişimin de buradan çıkacağı değerlendirmesinde bulundu:
“Bence Türkiye ve Rusya burada birlikte arabuluculuk rolü üstlenecek ve üstleniyorlar. Zaten barışa götürecek girişim de oradan çıkar. Türkiye ve Azerbaycan hakikaten iki devlet bir millet, çok rahatlıkla hareket ediliyor. Orada Ermenistan'a güller verecek, iyi kötü ayakta durmasını sağlayacak, 'Bir taraftan Azerbaycan, bir taraftan Türkiye tarafından yok edilmeyeceği bir güvence sağlayan' taraf Rusya. Rusya ile de uzun süredir yakın ilişkileri var ve Rusya sayesinde ayakta durabildiler. 1990'larda yaptığı katliamları da Rusya'nın o zamanki hatalı politikaları sayesinde yapabildiler. Şimdi burada Türkiye ve Rusya arasındaki yakınlaşma her şeyin kilidi. Dört Eylül Soçi Zirvesi'nde Erdoğan ve Putin arasında bu meselenin ele alınmamış olması mümkün değil. Erdoğan zaten açıklamasında bu başlığa yer vermişti. Yani buradaki barışın şöyle olması gerekiyor: 2020 Karabağ Savaşı'nda Azerbaycan'ın topraklarının büyük bölümünü işgalden kurtarması, artı imzalanan ateşkes anlaşmasının yükümlülüklerinin yürürlüğe girmesi… Buna göre de Karabağ ve etrafındaki yedi bölge, Azerbaycan toprağı zaten. Burada iki kritik konu var. Biri, Hankendi'de yuvalanmış olan Ermeni silahlı kuvvetlerinin silahsızlandırma sözü verdiği gruplar ve oradaki Ermeni grupların evlerinde kalmasına yönelik güvence. Oradaki grupların silahsızlandırılması gerekiyor ki, sıradan Ermeni halkı öne çıksın."
'İran'ın da Türkiye ve Azerbaycan ile bir araya gelmesi lazım’
Ünal’a göre İran da Türkiye ve Rusya’nın girişimlerine dahil olmalı ama Tahran’ın Dağlık Karabağ’ı ‘Azerbaycan toprağı’ olarak tanırken, Zangezur koridorundan rahatsız olması ‘şaşılık’. İran’ın Türkiye ile Azerbaycan ile bir araya gelmesi, doğu-batı koridorunun yanı sıra kuzey-güney koridorunu vurgulaması gerektiğini söyleyen Ünal, “İran kalkar da Azerbaycan ile çatışmaya kalkarsa, kimse hoş karşılamaz” vurgusu yaptı:
"Bence İran da dahil olmalı ama İran'ın baştan beri bu konuda bakış açısında bir şaşılık var. Kısmen devam ediyor. İran diyor ki, ‘Karabağ Azerbaycan toprağıdır. Zaten 7 bölgeyi de kimse tartışmaya açmamıştır’. Ama İran ‘Zangezur koridorundan rahatsızım’ da diyor. 10 Kasım 2020’de imzalanan ateşkes anlaşmasının iki unsurundan birisi Hankendi'de yaşayan az sayıdaki Ermeni nüfusunun Ermenistan bağlantısını sağlayacak Laçin Koridoru, öte taraftan Nahçıvan ile Azerbaycan'ı bağlayacak Zangezur koridoruydu. İran diyor ki ‘bu anlaşma olmadan, Azerbaycan'ın askeri üstünlüğü ile bu bölgeyi ele geçirirse, Ermenistan ile sınırım kalmaz, müdahale ederim' diyor. Bu saçmalık. İran'ın kendisine çeki düzen vermesi lazım.
İran'ın Türkiye ve Azerbaycan ile bir araya gelmesi lazım. Bu koridor Doğu-Batı olarak açılmışken, İran'ın da Kuzey-Güney koridoru olarak kullanma talebinde bulunması gerekir. 'Bunu kabul etmem' diyerek Ermenistan'ı desteklemesi şu sonucu verebilir: Ermenistan, yeni bir çatışmaya girerse, İran'ın arkasında olduğu yanılgısına düşüp bu olayı başka yerlere sürükleyebilir. İran'ın, Türkiye ile de silahlı çatışmayı göze alarak Ermenistan'ı desteklemesi mümkün değildir. Onlarca yıldır Batı'nın Türkiye ve İran'ı çatıştırmaya uğraştığı komplolara karşı çıkan, iyi ilişki geliştirmeyi savunan insanlarız. Ama İran kalkar da Azerbaycan ile çatışmaya kalkarsa, kimse hoş karşılamaz. İran'ın bu meseleyi, 2020 Kasım'da çözülmüş olarak görmesi ve kendisi için olumlu sonuçlar çıkarmaya yönelmesi gerekiyor.”