ANKARA'DAN HABER VAR

İçişleri Eski Bakanı Tantan: Cemaatler siyaseti tehdit ediyor

İçişleri Eski Bakanı Saadettin Tantan, Muğla Akbelen Ormanı'nda açılmak istenen maden sahasına karşı çıkan köylülerin ödüllendirilmesi gerektiğini söyledi. Siyasete yönelik değerlendirmelerde de bulunan Tantan, “Cemaatlerin ülke yönetimine el koyduğu, siyaseti tehdit ettiği bir duruma gelmiş vaziyetteyiz” dedi.
Sitede oku
Radyo Sputnik’te yayınlanan Aysel Alp’le Ankara’dan Haber Var programının konukları İçişleri Eski Bakanı Saadettin Tantan ve Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Koordinatörü Ercan Han’dı.

‘Türkiye siyasi tutsaklıktan kurtarılmalı’

Cemaatlerin Türkiye’nin geleceğini tehdit ettiğini dile getiren Tantan, Atatürk’le beraber özgürleşen inanç değerlerimizin tekrar bu cemaatler aracılığıyla tutsak alındığı veya bir şekilde de cemaatlerin ülke yönetimine el koyduğu, siyaseti tehdit ettiği bir duruma gelmiş vaziyetteyiz. Bunlar hukuk devletinde süratle ortadan kalkabilir. Bundan korkmaya gerek yok. Dinin siyasallaşması Türkiye’nin geleceğini tehdit ediyor. Burada önemli olan Türkiye’nin siyasi tutsaklıktan kurtulması ve bilinçli halkın ülkesine sahip çıkması. Türk kimlikli gözüken ve arşivlerin bildiği tanıdığı insanların artık Türk siyasetinden uzaklaşması gerekiyor, onlar Türk halkını yanıltıyorlar” dedi.

‘Doğasına sahip çıkan vatandaşlarımızın yanında olacağız’

Köylülerin Akbelen Ormanı’nı savunmasını ‘vatan sevgisinin bir yansıması’ olarak niteleyen Tantan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Toprağa sahip çıkan köylüyü desteklemeniz, teşvik etmeniz, onları ödüllendirmeniz gerekiyor. Çünkü yüce Türk milletlerinin evlatları, Türk köylüsü hep toprağını sahiplendiği için asla Anadolu işgal edilememiştir. Akbelen’deki köylüleri takdir ediyorum, tebrik ediyorum ve onları ödüllendirmemiz, teşvik etmemiz gerekiyor. Onun gibi ülkenin her tarafında coğrafyasına, doğasına, canlıya, cansıza, her şeye sahip çıkan vatandaşların yanında olacağız. Siyasetçilerin oraya gidip poz vermesine gerek yok. Siyasetçiler gidip oradan rant elde edemezler. Çünkü bu bir siyasi kavga değil. Bu, ülke ve millet menfaati için halkın kendi coğrafyasını sahiplenme duygusu. Vatan sevgisinin bir yansıması.”

‘Vergi dilimlerinin artmayışı mağduriyet yaratıyor’

Aysel Alp’in sorularını yanıtlayan Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Koordinatörü Ercan Han, vergi dilimlerine yönelik şunları kaydetti:

“Yüksek enflasyon dönemlerinde çalışan maaşlarında enflasyona endeksli olarak bir artış yapıldı. Enflasyon da yüksek olduğu için göreceli olarak sanki çok artış yapılmış gibi görünüyor. Ancak vergi dilimleri enflasyon kadar dahi artmadığı için çalışanlar çok daha erken bir üst vergi dilimine geçiyor böylece ödedikleri vergiler de katlanarak artıyor. Böyle de bir adaletsizliğimiz var ne yazık ki.”

‘İnsanca yaşamın maliyeti 33 bin lira’

Haziran ayı için yalnızca insani harcamaların tutarını 33 bin lira olarak bildiren Han, şöyle konuştu:

“Temmuz ayına ilişkin çalışmaları tamamlamadık ama Haziran ayına ilişkin rakamlar belli. Bir çalışanın insanca yaşayabileceği ücretin en az 32 bin, 33 bin seviyesine çıkartılması gerekiyor. Ki bu kişi herhangi bir şekilde başkasının desteğine ya da borçlanmaya ihtiyaç duymadan insanca yaşayabileceği harcamaları yapsın. Bizim kalemlerimiz içerisinde tatil, sosyal harcamalar, internet giderleri gibi harcamaların hiçbirisi yok. Tamamen insani harcamaları dahil ettiğimizde ortaya çıkan rakamdan bahsediyoruz. Yalnızca zorunlu harcamalar dediğimiz; eğitim, sağlık, haberleşme, ulaşım ve gıda gibi harcamaları dahil ediyoruz.”

‘Bölgesel ücret sistemi getirilmeli’

Türkiye’de bölgelere göre ücret sisteminin gerekliliğine vurgu yapan Han, şunları söyledi:

“Ülkemizde ücretler standart olarak belirleniyor. En doğusu ile en batısı açısından yaşam kalitesi, yaşam standartları ve harcamalar bakımından homojen bir yapı yok ne yazık ki. Yani İstanbul’daki yoksulluk sınırı ile Anadolu’nun herhangi bir ilindeki yoksulluk sınırı aynı değil. Ama İstanbul’daki bir asgari ücretli ile ve Anadolu’nun kırsal kesiminde çalışan bir çalışanın ücretleri aynı. Dolayısıyla İstanbul’daki çok daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalırken Anadolu’da bahsettiğimiz bölgelerde çalışanlarımız o kadar büyük sorunla karşılaşmıyorlar. Bunun da üzerinde önemle durulması gerektiğini düşünüyorum. Bölgesel bir ücret sistemi getirilmesi gerektiği kanısındayım. Memurlar açısından da aynı durum söz konusu. İstanbul’daki kiraların 10-15 bin liraya çıktığını görüyoruz. En düşük memur maaşı 20 bin 550 lira, ortalama memur maaşımız da 25 bin lira düzeyinde. İstanbul’da ya da büyük şehirlerde çalışan bir memurun bu maaşlarla yaşama imkânı bulunmuyor.”

Yorum yaz