EKSEN

'Batı'daki Montrö'yü askıya aldırma ve Karadeniz'e kuvvet gönderme söylemleri abesle iştigal'

Prof. Ünal’a göre Batı’nın tahıl koridoru gerekçesiyle Karadeniz’de gerilim politikası ‘abesle iştigal’. ‘Ukrayna’yı Rusya’nın üzerine sürdük, olmadı. Bu iş Türkiyesiz olmaz’ mesajı verildiğini belirten Ünal, Ankara’nın ‘razı gelmeyeceğini’ söyledi. Ünal, Batı sözlerini tutmazken Türkiye’nin tahıl koridoru için uğraşmasına gerek olmadığı görüşünde.
Sitede oku
Karadeniz Tahıl koridoru anlaşmasının Rusya'yla yapılan anlaşmanın uygulanmaması yüzünden yenilenmemesiyle Ukrayna tahılının denizden çıkarılmasının önü kesilirken, Kiev yönetimi NATO’yu bölgeye taşımak için bastırıyor. Vilnius zirvesinde oluşturulan NATO-Ukrayna Konseyi 26 Temmuz’da toplanırken, Ukrayna’nın Romanya ve Bulgaristan üzerinden hamlelerine Türkiye’nin de destek vermesi baskısı gündeme taşındı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 7 Temmuz’da ağırladığı Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile telefon görüşmeleri yürütürken, Türk kaynakları Rusya’nın deniz ablukasına geçmesinin ardından gemiler için Türkiye’nin eskortluk sağlayamayacağını dile getiriyor.
Gelişmeleri, Radyo Sputnik'te yayınlanan Ceyda Karan'la Eksen programına konuk olan Prof. Hasan Ünal ile konuştuk.

‘Batılılara bir sürü uyarıda bulunmakta fayda var ama dinleyebilecek bir psikolojide görünmüyorlar’

Prof. Hasan Ünal’a göre Batılı güçler Rusya’yı Karadeniz’de rahatsız etme fikrine çok yatkınlar ancak ‘çok kutuplu’ bir dünyada umduklarının ötesinde gelişmelerle karşılaşabilirler:
“Başta ABD olmak üzere Batılı güçler Rusya’yı Karadeniz’de rahatsız etme fikrine çok yatkınlar. Bunu eskiden beri söylediler. ‘Montrö’ye rağmen bile çıkarız, ne olacak?’, ‘Montrö’yü pes ettiririz’ diyenler oldu. Oysa çok kutuplu bir dünyada Montrö’yü pes ettirdiğinizde ne olacağına dair ve nasıl bir uluslararası düzenin orada hakim olacağına dair ilginç gelişmeler olabilir. Türkiye bu geçiş bölgesini, bilhassa Marmara Denizi’nin bir iç deniz olmasından dolayı iç suları sayarak tamamen kendi kontrolüne alabilir ve çok kutuplu bir dünyada kimse ‘Ne yapıyorsun?’ diyemez. Dolayısıyla Batılılara bir sürü uyarılarda bulunmakta fayda var. Bunları tam olarak dinleyebilecek bir psikolojide görünmüyorlar.”

‘Rusya’nın füze sistemleri dikkate alındığında Karadeniz’e kuvvet göndermeye çalışmanın anlamı nedir?’

Ünal, Türkiye’nin Montrö’yü askıya alarak yahut çöpe atarak Rusya’ya karşı Karadeniz’de gerilim yaratma politikasına girişmesini beklemenin ‘abesle iştigal’ olduğu görüşünde. Ünal, Karadeniz güvenliğinin ancak kıyıdaş ülkelerle sağlanabileceğini anımsatırken, Batılılar Romanya üzerinden gerilim yaratmak isteseler de bir şey kazanmaları mümkün değil:
“Türkiye’nin Montrö anlaşmasını tamamen askıya alarak ya da çöpe atarak, Rusya’ya karşı Karadeniz’de bir gerginlik yaratma politikasına girişeceğini beklemek abesle iştigal, mümkün değil. Boğazların geçişi, boğazların güvenliği ama Türkiye için en önemlisi Karadeniz’in güvenliği. Karadeniz’deki güvenlik ancak kıyıdaş ülkelerin işbirliği ve uyumla sağlanabilir. Burada Rusya ve Türkiye var. Batı dünyası Romanya üzerinden Karadeniz limanlarını kullanarak gerginlik alanı yaratmak isterse bence yine bir şey kazanamaz. Rusya’nın füze sistemleri dikkate alındığında Karadeniz’e kuvvet göndermeye çalışmanın anlamı nedir? Gönderilecek kuvvet hedef olur. Adriyatik’teki, Akdeniz’deki Amerikan deniz kuvvetlerini vurabilecek füzeler varken, Karadeniz’e donanma göndermeye çalışmak ne anlama gelir?”

‘Ukrayna’yı Rusya’nın üzerine sürdük olmadı, bu iş Türkiyesiz olmaz mesajı veriyorlar ama…’

Ünal’a göre Batı’da Karadeniz’le ilgili söylemlerin arkasında ‘Biz Ukrayna’yı Rusya’nın üzerine sürdür ama bu iş olmadı. Bu iş Türkiyesiz olmuyor’ mesajı yatıyor. Ancak Ünal, Ankara’nın böylesi işlere razı olmayacağı değerlendirmesinde bulundu. Ünal, diğer yandan Türkiye’nin NATO’da kalarak çok kutupluluğun kendisine sunacağı fırsatları değerlendirmeye çalışan bir ülke ve NATO ve Batı’dan ayrılan görüş ve politikaları var:
“Bence bütün bunların arka planında söylemeye çalıştıkları şey şu. Biz Ukrayna’yı Rusya’nın üzerine sürdük ama bu iş olmadı. Bu iş bir şekilde Türkiyesiz olmuyor. NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip, savaşma kabiliyeti yıllarca test edilmiş olan TSK bu işin içine girmeden Türkiye doğrudan bu çatışmanın içine girmeden bu iş olmuyor. Buna yönelik çabaları görüyorum ama buna Türkiye’nin razı olacağını zannetmiyorum. Türkiye çok kutuplu dünyada çok kutupluluk için savaşan ülkelerden değil. Çok kutuplu olması için mücadele eden ülkelerden biri değil. Türkiye, çok kutuplu dünyada NATO’da kalarak çok kutupluluğun kendisine sunacağı fırsatları değerlendirmeye çalışan bir ülke. Bu bölümde de NATO ve Batı dünyası içindeki müttefiklerinden görüş ve politikaları itibarıyla ayrılıyor. Esas önemli olan taraf bu.”

‘Türkiye Batı dünyasının tam bir neferi, mücadele partneri haline dönüşüyormuş gibi bir intiba veriyor’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son NATO zirvesiyle başlayan ve devam eden Batı ile yakınlaşma ve AB üyeliğini canlandırma söylemleri için ‘stratejik bir iletişim sorunu’ olabileceği görüşündeki Ünal, Ankara’nın durumu izah ederken fazla vurgulu bir söylem tutturduğu değerlendirmesinde bulundu:
"Yalnız burada stratejik bir iletişim sorunu da olabilir. Bu durumu izah etmeye çalışırken Türkiye fazla vurgulu şeyler söylüyor. Bu da bazen sanki Türkiye çok kutupluluğu kabul etse bile Batı dünyasının bu konudaki tam bir neferi, mücadele partneri haline dönüşüyormuş gibi bir intiba veriyor. Batı dünyası ‘Buyur gel, bizim bir parçamız ol’ demiyor. Türkiye’yi irrite eden politikalarından adım atacağına dair en ufak bir işaret vermiyor. Ukrayna’ya dedikleri, ‘Biz seni AB’ye alırız, NATO’ya bile alırız’ gibi bile demiyorlar. AB süreci ayrı NATO süreci ayrı. Eskiden Amerika, Türkiye’ye bu işi yutturmak için AB ülkelerine ‘Siz kriterleri karşılayın da sonra bakalım’ dedirtirdi. Bu defa onlar bile AB süreci ile NATO süreci arasında bir bağlantı yok diyorlar. Bu dünyanın en büyük yalanlarından biri, çünkü bunlar paralel süreçler. Biri sağlanmadan öbürünün AB üyesi edildiği hiçbir vaka yok.”

‘NATO’yu Karadeniz’e sokacağız diyor. Buyrun gelin!

Ünal, eski NATO komutanı James Stavridis’in ‘Türkiye’yi ekonomik sorunları nedeniyle Karadeniz’de de harekete geçmek için ikna edilebileceği’ görüşlerinin ‘fazla ciddiye alınmaması gerektiği’ görüşünde. Türkiye’yi Rusya ile savaşa sokmanın NATO’yla savaşa sokmak anlamına geleceğini düşünen Ünal, bu lüzumsuz tartışmaların, Türkiye’nin izlediği dengeli dış politikayı köşesinden yontmak için yürütüldüğü değerlendirmesinde bulundu:
“Yunanistan adına mı Amerika adına mı konuştuğunu şaşırıyor. Bence söylediklerini fazla ciddiye almak gerekmez. Emekli bir amiral sonuçta. Siyaseti yapma pozisyonunda değil. Amerika’daki kamuoyunun yönlendirilmesi gibi bir etkisi olabilir. ‘NATO’yu Karadeniz’e sokacağız’ diyor. Buyrun gelin! Yani Rusların füzelerine daha yakın olunca daha mı kolay olacak? ‘Montrö’yü biz nasıl yok farz edeceğiz, neyin karşılığında bütün bunları yapacağız? Türkiye’nin ekonomik durumu çok kötü, finansa ihtiyacı var’ deniliyor. Evet bunlar gerçek olsa bile Türkiye bunları yapamaz ki... Türkiye’yi savaşa bu şekilde zorlarsanız NATO ile Rusya arasındaki istenmeyen savaşı çıkarmış olursunuz. Peki bunun sonunda bir nükleer savaşı nasıl engelleyeceksiniz? Bence lüzumsuz tartışmalar Türkiye’nin son 3 yılda izlediği dengeli dış politikayı kenarından köşesinden yontmak, anlamsız hale getirmek, Türkiye’yi güvenilmez bir şeye çevirmek için yapılan manevralar.”

‘Türkiye ne istediğini söylemekte zorlanıyor. Çünkü yarın da Rusya ile görüşülecek’

Ünal, Erdoğan’ın AB üyeliğini canlandırma vurguları yaparken Kıbrıs’ta Türklerin kabul edip Rumların reddettiği ve ödül olarak bölünmüş adayı temsil edecek şekilde AB üyesi yapıldığı 2004 Annan planını yeniden anarak ‘tekrar denenebileceği’ sözleriyle tam ne dediğinin anlaşılmadığını söyledi. Ünal, ‘stratejik iletişim sorunu yaşandığı’ görüşünde:
“Birincisi iki devletli çözümden bahsediyor. Kıbrıs meselesinin çözülmesini isteriz, bu konuda Annan planında olduğu gibi fedakarlık da yaparız ama o fedakarlık yeni bir Annan planı için mi, yani iki devletli çözümden vazgeçmek için mi yoksa iki devletli çözüm için mi fedakarlık yaparız, tam olarak nedir bilinmiyor. Stratejik iletişim sorunu olduğu açık. Türkiye tam olarak ne istediğini söylemekte zorlanıyor. Çünkü yarın da Rusya ile görüşülecek.”

‘Batı dünyası ikiyüzlülükle Rusya’ya verilen sözleri yerine getirmiyorsa, biz Batı dünyasına neden kefil oluyoruz?’

Prof. Ünal, tahıl koridoru konusunda Rusya’ya verilen sözlerin tutulmamasına rağmen birkaç defa uzatıldığını belirtirken, Ukrayna tahılının yüzde 40’ının zaten karadan çıktığını belirtip, Türkiye’nin bu koridorla ilgili daha fazla ısrarcı olmasında fayda olmadığı değerlendirmesinde bulundu:
“Bizim tahıl ithalatına ihtiyacımız var. Kendi tüketimimiz için değil ama Türkiye’nin çok büyük unlu mamüller sanayisi var. Dünyanın büyük miktardaki makarna üretiminin içinde etkisi var. Dolayısıyla tahıl ithalatına ihtiyacımız var. Bunun bir kısmını Ukrayna’dan, bir kısmını Rusya’dan yapıyoruz. Daha önce aslında iyi ilişkiler içinde olduğumuz Rusya ile bütün dünyaya bir iyilik yaptık. ‘Bunlar Afrika’ya gitmezse açlığa mahkum olurlar. Putin açlıkla terbiye ediyor’ dendi. Hepsinin yalan olduğu ortaya çıktı. Rusya’ya verilen bütün sözler yalan olmasına rağmen, birkaç defa tahıl koridoru kullanılarak Rus silahlı kuvvetlerine saldırılar düzenlenmesine rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın girişimiyle bu koridor çalıştı. Acaba biz hala bu tahıl koridoru işini çözmek için mi uğraşmalıyız yoksa oluruna mı bırakmalıyız? Bu deniz ablukası Avrupa’ya denizden giden Ukrayna tahılı için risk yaratıyor. Geçen yıl ihraç ettiği tahılın yüzde 55’i deniz yoluyla gitmiş, yüzde 40’ı karayoluyla zaten gitmiş. Biz Rusya’dan kendi tahılımızı ithal edebiliyorsak ve Batı dünyası ikiyüzlülükle Rusya’ya verilen sözleri yerine getirmiyorsa, biz Batı dünyasına neden kefil oluyoruz?”

‘Biz Batı’nın sözlerini tutmamasını 50 defa kendimizle ilgili test ettik’

“Tahıl da alırız, gübre de alırız. Biz Rusya ile işimizi görürüz” diyen Ünal, Türkiye’nin de Rusya gibi Batı’nın verdiği sözleri yerine getirmemesi ve yalanlarını pek çok kez test ettiğini söyledi:
“Tahıl da alırız, gübre de alırız. Biz Rusya ile işimizi görürüz. Rusya’ya verilen taahhütler yerine getirilsin. Batı dünyası bir kere de verdiği sözü yerine getirsin. Biz bunu 50 defa kendimizle ilgili test ettik. Türkiye’ye yalan söyleme konusunda dünya şampiyonları. Rusya’ya karşı taahhütlerimizi yerine getirmediniz. Buna rağmen Türkiye ilişkilerimize saygıdan dolayı, bu koridordan saldırılar da yapılmasına rağmen 3 defa tahıl anlaşmasını yineledi. Ama siz ısrarla bunu sürdüreceksiniz, biz de yapmıyoruz. O zaman Rusya’ya verilen taahhütler tam uygulansın. ‘Rus tahılının satılmasına izin verilsin’ dediler. BM ile yapılan anlaşmada Rusların tahılının satmasına hiçbir engel yok. Ancak birkaç tane tarife dışı engelle bütün süreci zehirliyorlar. Bundan vazgeçmeliler.”
Yorum yaz