23 Haziran'da Wagner lideri Yevgeniy Prigojin, kendisinin ve 25 bin adamının, Rusya Savunma Bakanlığı ile husumetinin ortasında Moskova'ya doğru bir 'adalet yürüyüşü' başlattığını açıklamıştı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, konuyla ilgili yaptığı açıklamada Prigojin'i 'sorumsuz ve haince eylemlere karşı uyarırken', Batı medyası ise isyanı Rusya'da kaos çıkacağı beklentisiyle karşıladı.
The Atlantic'in kadrolu yazarlarından Tom Nichols, 23 Haziran'da ortaya çıkan krizin Ukrayna'daki çatışmanın gidişatını değiştirebileceğini ve önümüzdeki birkaç gün hatta saatler içinde 'Moskova'da pek çok kötü şeye yol açabileceğini' belirtimişti.
Avrasya Grubu araştırmacısı Ian Bremmer da, Nichols'un fikirlerine paralel açıklamalarda bulundu:
"Ukrayna'nın - bugüne kadar pek iyi gitmeyen - karşı saldırısına yönelik beklentiler her dakika iyileşiyor" dedi.
ABD'li gazeteci ve Polonyalı vekil Radoslaw'ın eşi Anne Applebaum da, krizi "Yavaş ve odaklanmamış bir şekilde, Rusya ancak bir iç savaş olarak tanımlanabilecek bir duruma doğru kayıyor. Şaşırdıysanız, belki de şaşırmamalısınız" ifadeleriyle yorumlamıştı.
ABD'nin eski Rusya Büyükelçisi Michael McFaul ise daha da ileri giderek 'iç savaşın' başladığını iddia ederek "Ruslar, Prigojin teslim olmazsa büyük olasılıkla çok sayıda Rus'u öldürecekler" ifadelerini kullandı. McFaul daha sonra 'yanıldığını' kabul etti.
The Hill de koroya katılarak 'savaş ve olası kıyamet' öngörüsünde bulundu ve Rus ordusunun dağılabileceği öngörüsünde bulundu.
New York Times, Wagner'in Rostov'u 'ele geçirmesinden' Putin'in hükümeti için ciddi bir tehdit olarak bahsetti. Ancak, Moskova ve Rostov'da güvenlik gerçekten artırılmış olsa da, ülkede gerilimin arttığına dair hiçbir işaret yoktu.
Associated Press ise, Moskova'da 'şehir merkezindeki barların ve restoranların müşterilerle dolu olduğunu' ve 'FSB genel merkezinin yakınındaki bir kulüpte, insanların girişe yakın sokakta dans ettiğini' söyledi.
Bütün bu gelişmelerin yanında, ABD kongre liderlerinin geçen hafta Wagner'in askeri yığınağı Rus şehirlerinde olası ilerlemeleri hakkında bilgilendirildiği ortaya çıktı.
ABD basını, ABD istihbarat liderliğinin bulgularını kamuoyuna açıklamamaya karar verdiğini çünkü Moskova'nın onları 'Rusya'da bir darbe düzenlemeye çalışmakla suçlayabileceğini' yazdı.
Ancak, Rusya'da yakın zamanda bir 'iç savaş' çıkmayacağının netleşmesinin ardından, 'Rusya gözlemcileri' bu anlaşmanın Moskova'nın krizleri hızlı ve etkili bir şekilde çözme yeteneğinin açık bir göstergesi olmadığına ve bunun 'zayıflık belirtisi' olduğuna taraftarlarını ikna etmeye devam ettiler.
Bu itibar kurtarma manevrasına rağmen, son olaylar, Grayzone'dan Max Blumenthal'ın son yazısında değerlendirdiği gibi, Amerika'nın en iyi Rusya uzmanlarının 'kendi güvenilirliklerine karşı bir katliamdan' başka bir şey yapmadıklarını gösterdi. Batı basını, siyasetçiler ve istihbarat yetkililerinin tam aksine, çok sayıda yabancı lider Moskova ile dayanışma içinde ve Rusya'nın iç meselelerini çözmesine yardım etmeye istekli olduklarını söyledi.
Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, "Rusya'nın dost komşusu ve yeni dönemin kapsamlı stratejik koordinasyon ortağı olarak Çin, Rusya'yı ulusal istikrarın korunmasında, kalkınma ve refahın sağlanmasında destekliyor" açıklamasında bulundu.
Türkiye cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, Moskova'ya desteğini belirterek ülkesinin 'olayların barış ve sükunet içinde hızlı bir şekilde çözülmesine katkıda bulunmaya hazır olduğunu' söyledi.
İran, Rusya'da yaşanan son olayın ülkenin iç meselesi olduğunu vurgulayarak Rusya Federasyonu'nda hukukun üstünlüğünü desteklediğini, Katar Emiri Tamim bin Hamad Al Thani de Moskova'nın 24 Haziran olaylarıyla ilgili attığı adımlarda desteğini açıkladı.
Kenya Dışişleri Bakanı Dr. Alfred N. Mutua, ülkesinin 'istikrar ve düzeni sağlamaya çabalayan Rus liderliğiyle dayanışmasını' ifade etti ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'nin (Kuzey Kore) dışişleri bakan yardımcısı Im Chon Il de Wagner isyanı konusunda Kremlin'e destek açıklayan ülkeler arasında yer aldı.
Ayrıca Rusya'nın yakın komşuları Abhazya, Beyaz Rusya ve Kazakistan, Moskova'ya destek sözü verdiler ve Rusya'da 'anayasal düzenin yeniden tesis edilmesinin' önemini vurguladılar.
Minsk yönetimi ise, Belarus lideri Lukaşenko'nun PRigojin'le ile görüşmeleri ile çatışmanın çözümünde özellikle etkili oldu. 24 Haziran isyanı, uluslararası toplum içinde hangi güçlerin hukukun üstünlüğü ve insan haklarının önemi hakkında konuşmakta olduğunu gösteren bir başka turnusol kağıdı haline geldi.