İlk kez ikinci tur deneyimi yaşan Türkiye’de, Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından iç ve dış politikada sorunların çözümüne yönelik adımların nasıl atılacağı da gündeme geldi. Bunlardan biri de seçim sürecinin en tartışmalı konularından biri olan ‘Suriyeli sığınmacılar melesi’ oldu.
Erdoğan: Vatandaşlarımızın bu konudaki beklentilerini karşılamak görevimizdir
Bu çerçevede Cumhurbaşkanı Erdoğan, balkon konuşmasında, "Ülkemize ve milletimize yakışır yol ve yöntemlerle, vatandaşlarımızın bu konudaki beklentilerini karşılamak görevimizdir” ifadelerini kullandı. Özellikle ‘vatandaşların da talebi olan sığınmacıların gönüllü geri dönüşlerinin politikalarının bir parçası olarak değerlendirdiklerinin’ altını çizen Erdoğan, “Suriye topraklarındaki güvenli bölgelere bugüne kadar 600 bine yakın kişinin gönüllü olarak geri dönmesini sağladık. Katar'la bir iş birliği yaptık, yeni bir iskan projesiyle, birkaç yıl içinde 1 milyon kişinin daha dönüşünü temin edeceğiz” dedi.
Taraflar ‘geri dönüşleri’ Moskova’daki 4’lü zirvede onaylamıştı
Son olarak Türkiye ve Suriye arasındaki krizde yeni bir dönemece girilmiş, 10 Mayıs’ta Türkiye, Rusya, İran ve Suriye dışişleri bakanlarının Moskova’da gerçekleştirdiği 4’lü zirvede, Türkiye-Suriye ilişkilerinin ilerletilmesi için bir ‘yol haritası’ hazırlanmasını kararlaştırılmıştı. Buna göre zirveden, “Suriyelilerin anavatanlarına gönüllü, güvenli ve onurlu dönüşlerinin sağlanması ve ihtilaf sonrası yeniden inşanın kolaylaştırılması bakımından, Suriye'ye yönelik uluslararası yardımın artırılmasının taşıdığı önemin altı çizildi” kararı çıkmıştı.
Konuyu Sputnik’e anlatan gazeteci ve yazar Musa Özuğurlu, Türkiye’nin ‘sığınmacı sorununda’ hangi aşamada olduğuna ve neler yapılabileceğine dair değerlendirmelerde bulundu.
‘Mültecilerin Suriye'nin kuzeyindeki bölgelere yerleştirilmesi demografik anlamda problemler yaratabilir’
Suriye ile Türkiye arasında temas kurulması gerektiğine dikkat çeken Özuğurlu, “Fakat hükümetin politikasında hem bir yandan bunu sağlamak var hem de bir yandan bu kesimin meselesini bir politik koz olarak kullanmak var. Suriye ile bir takım görüşmeler ve normalleşme de devam ediyor. Suriye'nin bazı şartları var, Türkiye'nin de var. Sonuç itibariyle bir pazarlık masasından bahsediyoruz. Mültecilerle ilgili olarak aynı zamanda Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki bölgelerle ilgili gelecekle ilgili bir politikası var. O da bazı mültecilerin oraya yerleştirilmesi. Bu amaçla toplu konut gibi şeyler de yapılıyor ve bu Katar ile işbirliği halinde yapılıyor. Birincisi, böyle bir durum ortaya çıktığında Suriye yönetimi bunu kabul edecek mi? İkincisi, bu kişilerin oraya yerleştirilmesi demografik anlamda orada bazı problemler ve sıkıntılar yaratabilir” dedi ve devam etti:
‘Mültecilerin gitmesi, gönderilmesi, gönüllü olarak toplu konutlara yerleşmeleri çok da kolay değil’
“Oraya gidecek olan kişiler aynı zamanda Türkiye'nin kontrolünde olmaya devam edebilir. Dolayısıyla bu bir kontrol anlamında da Suriye açısından sıkıntı yaratabilir. O yüzden bir taraftan ‘evet, bir temas kurulması gerekiyor’ ama diğer taraftan da bu temasın hangi şartlarda kuracağını da düşünmek gerekiyor. Zannediyorum iktidarın bundan sonraki politikası böyle bir şey olacak. Tabii eğer Suriye başka bir takım şartları; özellikle Fırat'ın doğusuyla ilgili Türkiye'nin tezlerine yaklaşacak bir takım şartları kabul ederse, belki o zaman mülteciler konusu ‘pazarlık’ olmaktan çıkar ve belki Suriye'nin istediği yöne doğru evrilebilir. Ama ben Suriye'nin buna yaklaşacağını düşünmüyorum. Diğer taraftan Türkiye'nin oradaki bazı örgütlerle ilgili olarak bir takım kontrol mekanizmalarından vazgeçeceğini düşünmüyorum. O yüzden gerçekten bu mülteci meselesi çok zor bir mesele. Mültecilerin kolay kolay gitmesi, gönderilmesi ya da o bölgeye gönüllü olarak gidip kendilerine verilecek olan toplu konutlara yerleşmeleri çok da kolay değil.”
‘Hükümet, mültecilerin toplum içerisinde bir rahatsızlık yarattığının farkında ve bundan kurtulmaya çalışıyor’
Ankara’nın da mültecilerin gitmesini teşvik etmeye çalıştığına dikkat çeken Özuğurlu, “İktidar, Bu insanların orada Suriye devletinin kontrolü dışında bir yerde yaşamaları gibi orada kendilerine bir habitat yaratmaya çalışıyor. Bu Türkiye'nin güvencesiyle olur. Fakat uluslararası hukuka baktığımız zaman orası Suriye'nin toprağı. Eninde sonunda Suriye'nin oralara girme ve bu bölgelerde kontrolü sağlama hakkı var. Yani yarın öbür gün Türkiye bunu sonuna kadar devam ettiremez. ‘Mültecilerin güvenli bir şekilde kendi ülkelerine dönmelerinden’ bahsediyoruz; bu aslında tam tersi güvencelerinin ortadan kaldırılması demek. Suriye hükümetinin rızası olmadan böyle bir şeyin yapılması ileride bu mültecilerin tekrar aynı durumlarla karşılaşması anlamına gelir. Hükümet, Suriyeliler olsun başka mülteciler olsun bunların toplum içerisinde bir rahatsızlık yarattığının farkında ve bundan bir şekilde kurtulmaya da çalışıyor. Fakat aynı zamanda kendilerini teşvik eden, kendilerini buraya getiren bu hükümet olduğu için bundan geri adım atmıyormuş gibi görünmeye çalışıyor. O nedenle de böyle bir formül bulundu ama bu formül bence çok da ileride herkesin mutlu olabileceği bir formül değil. Ne Suriye yönetiminin ne de mültecilerin ve daha sonra çıkacak bir takım sorunlar nedeniyle de Türkiye'nin mutlu olacağı bir formül değil” ifadelerini kullandı.