ABD’deki Biden yönetiminin mutlak hegemonyasını sürdürmek için aynı anda Rusya Federasyonu ile Çin Halk Cumhuriyeti’ne karşı hamleleri dünyayı kritik bir eşiğe sürüklüyor. Washington, Avrupa kanadıyla birlikte Ukrayna çatışmasını bu yıl başındaki tank tedarikinin ardından yine daha önce dışladığı F-16 tedariki ile tırmandırma yoluna giderken, Kiev’in sahada yenilgisinin katlandığı bir ortamda 12-23 Haziran’da düzenlenecek Air Defender tatbikatı gerilimi artırıyor.
Çin yönetimiyle de kılıçlar çekiliyor. ABD’nin Japonya’nın Hiroşima kentinde topladığı G7 zirvesine Hindistan ve Brezilya da davet edilerek Batı politikalarına uygun davranmayan bu ülkeler iknaya çalışıldı. G7’de Çin’e yönelik ‘ekonomik zorlayıcılık’ içeren politikalar izlediği iddiası ortaya atıldı. Çin’e karşı ‘Rusya’ya yardım etmek’ iddiaları eksik edilmezken, ABD’nin Tayvan’a asker konuşlandırma ve askeri yardımları artırma açıklamaları da sinirleri germiş durumda.
Çin yönetimi de geçen hafta Orta Asya ülkeleriyle önemli bir zirve gerçekleştirdi. Rusya Başbakanı Mişutsin’in dikkat çekici Pekin ziyaretinin ardından Rusya Federasyonu’nun Moskova’da düzenlediği Avrasya Ekonomi Forumu düzenlendi.
Küresel gerilimin arttığı bir ortamda gelişmeleri, emekli Korgeneral ve Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanı, ISUGUVSM Koordinatörü İsmail Hakkı Pekin ile konuştuk.
‘ABD küresel üstünlüğünü korumak için işi Doğu-Batı çatışması haline getirdi’
İsmail Hakkı Pekin’e göre, ABD küresel üstünlüğünü korumak için meseleyi Doğu-Batı çatışmasına dönüştürdü. G7 zirvesinin Hiroşima’da yapılmasının sembolize ettiklerine dikkat çeken Pekin, haziran ayında Almanya ev sahipliğindeki Air Defender tatbikatının da bir meydan okuma içerdiği görüşünde:
“ABD küresel üstünlüğünü korumak ve devam ettirmek için bu işi Doğu-Batı çatışması haline getirdi ve böyle devam etti. G7 Zirvesi’nin Hiroşima’da olması ayrı bir mesaj. O zirveye sadece G7 ülkeleri katılmadı. Onlarla beraber Pasifik ülkelerinin bir kısmı daha katıldı. Hem ‘Bizi dinlemezseniz böyle olursunuz’ diye bir tehdit hem de Rusya’nın nükleer silahlarını kullanmasına karşı bir meydan okuma şeklinde alabiliriz. Avrupa’da Fransa oyun dışı kaldı. Mesela Almanya-Amerika ilişkileri daha iyi şu anda. (Air Defender) Hava savunma tatbikatı 12-23 Haziran’da, Almanya liderliğinde yapılıyor. Almanya, Amerika ile birlikte yapıyor ama çok sayıda ülke katılıyor. Böyle baktığımızda bir meydan okuma var.”
‘Türkiye vasıtasıyla Orta Asya’daki Rus nüfusunun azaltılmasına çalışılacak’
Diğer taraftan Çin’in Orta Asya zirvesinin de bir ‘meydan okuma’ içerdiğini belirten Pekin, gelişmelerin Afrika’da yoğunlaşmasına rağmen Orta Asya’ya kaymasını bekliyor. Pekin, Türkiye’nin de seçimler sonrasında ‘turan ve İslam’ motivasyonuyla yönlendirilmesi riskine dikkat çekti:
“Öbür taraftan Çin, Orta Asya liderleriyle bir toplantı yaptı. O da bir meydan okuma. Büyük ihtimal şunu görüyorlar; yavaş yavaş olaylar Afrika’da yoğunlaşıyor ama Orta Asya’ya doğru kayacak. Türkiye’deki seçimlerden sonra bunu göreceğiz. Türkiye belki de turan ve İslam motivasyonuyla oraya doğru Karadeniz’e doğru yönlendirilecek. Türkiye’nin vasıtasıyla Orta Asya’daki Rus nüfusunun azaltılmasına çalışılacak. Nereden bakarsanız bakın gerçekten hiç iyi günlerin bizi beklemediği şeklinde değerlendiriyorum.”
‘Rusya’ya sakın ileri doğru çıkmayın, eğer çıkarsan uçaklarını imha ederiz diyorlar’
Pekin’e göre 12-23 Haziran’da pek çok ülkenin yanı sıra Türkiye’nin de katılımıyla düzenlenecek Air Defender tatbikatı bugüne kadarki en büyük tatbikat. Rusya’ya gözdağı verilmeye çalışıldığını belirten Pekin, Rusya’nın tahribatının artırılmasının hedeflendiği görüşünde:
“12-23 Haziran’daki tatbikat, Polonya, Romanya, Çekya ve Baltık semalarında olacak. Hemen hemen bu Polonya’dan itibaren Almanya hariç Doğu Avrupa ülkelerini kapsıyor. Rusya’ya, ‘İlerlersen biz seni hava savunma tatbikatıyla burada durdururuz’ mesajı içeriyor. Çünkü 200’den fazla uçak katılıyor, 10 bin asker var. Türkiye de var. Belçika, Bulgaristan, Çekya, Macaristan, Letonya, Fransa, Almanya, Finlandiya, Polonya, İtalya, Lüksemburg, Slovakya, Britanya, İspanya, Türkiye ve ABD. Çok korkunç bir rakam. Şu ana kadar yapılan en büyük tatbikat. Rusya’ya ‘Sakın ileri doğru çıkmayın, eğer çıkarsan uçaklarını imha ederiz’ diyorlar. F-16’ları vermelerinin nedeni, şu ana kadar kullanılan klasik silahlar Rusya’yı çok fazla etkilemedi. Rusya’yı masaya doğru çekmedi. O yüzden Rusya’nın tahribatını arttırmayı hedefliyorlar.”
‘Böyle bir ikilem içinde kalacağız diye değerlendiriyorum’
Pekin, önümüzdeki dönemde Türkiye dahil bütün ülkelere ‘bizim mi onların mı yanında olacaksınız’ diye ‘hedefleme’ yapılacak. Ankara’nın ‘ikilem içinde kalacağını’ söyleyen Pekin, denge politikasının iyi değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı:
“Önümüzdeki dönemde Türkiye başta olmak üzere bütün ülkeler büyük ihtimalle yeni baştan bir hedefleme yapılacak, ‘Bizim mi onların mı yanında olacaksınız?’ diye. Böyle bir ikilem içinde kalacağız diye değerlendiriyorum. Denge politikası yürütebilir miyiz buna çok iyi bakmamız lazım. Ama Rusya ile çok yakın ilişkilerimiz var, nükleerden doğalgaza kadar. Öbür tarafta da Batı ve Amerika var, taleplerimiz var. Biden hala F-16’ları esir konumda tutuyor. Türkiye’nin özellikle seçimlerden sonra bu konularda çok daha zorlanacağını düşünüyorum.”
‘Aklıselim galip gelmezse bu çatışma bir nükleer savaşa doğru gider’
İtalya’nın baskıyla Çin’le anlaşmasından vazgeçmesine atıf yapan Pekin, diğer yandan Batı’da derinleşen ekonomik kriz eşliğinde iklim değişikliği ve dünya çapında yeni göç risklerine dikkat çekti. “Eğer bu hızda kutuplaşma devam ederse, büyük ihtimalle iş kötüye varır” diyen Pekin, ABD’deki seçimler eşliğinde ‘aklıselimin galip gelmesi’ umudunu dile getirdi:
“İtalya’ya baskı yaptılar. İpek Yolu’ndan o yüzden çekildi. Amerika ve Avrupa’da önemli gelişmeler var, enflasyon yükseliyor. Fed’e göre bir duraksama dönemi bekleniyor. Borçlar var. Amerika’nın temerrüde düşme olayı gündemde. Bütün bunlar olurken dünyada iklim değişikliği ve bir göç dalgası var. Göçten şikayet ediliyor ama bize bundan çok daha fazlası gelecek. Afrika’daki savaşlar, kuraklık derken göç dalgası var. Eğer bu hızda kutuplaşma devam ederse, büyük ihtimalle iş kötüye varır. Ben aklıselim insanların bazen galip geleceğini değerlendiriyorum. Amerika seçimlerinde kim alır? Bu bizim için belki bir şeyi değiştirir. Cumhuriyetçiler bize daha yakın. Demokratlar daha uzak. Belki Demokratlar, İran’a daha yakın. Onun için bu sıkışıklığı görüp ‘Daha fazla devam etmeyelim’ şeklindeki aklıselim galip gelebilir. Böyle bir şey olmazsa bu çatışma bir nükleer savaşa doğru gider.
‘Bir de Amerikalıların şu anda ısrarla bize empoze ettikleri bir genişletilmiş Karadeniz projesi var’
Asıl büyük çatışma için Asya’yı işaret eden Pekin’e göre bu felaket olabilir. Diğer yandan Amerikalıların Türkiye’ye ‘genişletilmiş Karadeniz’ projesi empoze ettiğini belirten Pekin, aynı şekilde Ankara’yı Çin ve Rusya arasında iki ülkeye ‘engel teşkil edecek’ şekilde koyma emellerine atıfta bulundu:
“Pasifik’te güçleri daha toparlayamadılar. Oradan başlar çünkü Pasifik’te konvansiyonel silahla yapacak fazla bir şey yok. Mesafeler çok uzun, böyle olunca mecburen nükleer silahları, konvansiyonel dışı silahları kullanmak zorunda kalabilirler. Bu da büyük bir felakete yol açar. Ben Avrupa ve Karadeniz’den çok bunu Pasifik’te kullanacağını değerlendiriyorum. Bir de Amerikalıların şu anda ısrarla bize empoze ettikleri bir genişletilmiş Karadeniz projesi var. Bu tamamen Rusya’yı kıtaya itip Orta Asya ülkelerini ayırmak ve Çin ile Rusya arasına Orta Asya ve Türkiye’yi koymak suretiyle hem Çin’in gelişmesini hem de Rusya’nın gücünün devam etmesini önlemeyi sağlamak. Şimdiye kadar bunu başaramadılar ama yarın bozuk ekonomik durum, Amerika’nın ekonomik durumu buna müsaade eder mi? Dünyaya yön veren zengin insanlar, küresel sermaye buna razı olur mu? Dünya savaşının çıkmasını ister mi, bütün bunlara bakmak lazım.”
‘Türkiye’nin bu dönemdeki yumuşamaya girmesi lazım’
İsmail Hakkı Pekin’e göre Türkiye’nin güvenliği Suriye ile Irak’ta güçlü merkezi hükümetlerin bulunmasıyla alakalı. Arap ülkelerinin gidişatı fark ederek bir yandan İsrail diğer yandan İran ile uzlaşırken aralarında da dayanışmaya yöneldiklerini söyleyen Pekin, Türkiye’nin dış politikasında yeni dönemde ‘yumuşamaya girmesi’ ve Suriye için dörtlü anlaşmanın sürdürülmesi lazım:
“Türkiye’nin bölgedeki güvenliği, Suriye ve Irak’ın merkezi hükümetlerinin güçlendirilmesiyle alakalı. Siz ne kadar güç kullanırsanız kullanın Suriye hükümetini güçlendirmediğiniz ya da Filistin sorununu çözmediğiniz sürece Türkiye’ye bu bölgeden tehdit gelecek. Arap ülkeleri işin farkına varıp yavaş yavaş hem İsrail ile İbrahim anlaşmalarını yaparak hem de kendi aralarında Arap birlikleri ve Arap olmayan İran, Suudi Arabistan ile bir anlaşma yaptı. O anlaşma sonucunda ‘Biz niye boşu boşuna para harcıyoruz, kendi kendimize savaşıyoruz’ demiş oldular. Suudiler, ABD’ye büyük meblağlar veriyor. F-15, F-35 ve diğer uçakları alacaklar. Yemen’de büyük paralar harcanıyor. İran 2 bin km menzilli füze denemesi yaptı, oraya harcanan büyük paralar var. Bütün bunlar Orta Asya ülkelerinin uyanmasına neden oldu. Hiç olmayacak ülkeler kendi aralarında hem ikili anlaşmalar yaptılar ve bazı ülkeler de İsrail ile anlaşmalar yaptılar. Bu bizim için önemli. Türkiye’nin bu dönemdeki yumuşamaya girmesi lazım. Suriye, İran, Türkiye, Rusya anlaşmasının devam etmesi lazım. Oraya ne kadar kuvvet yığarsak yığalım orası merkezi hükümet gerçekten güçlenmediği sürece terör belasından kurtulmamız çok zor. Daha büyük bir istikrar ortamının yaratılması lazım. Şu anda öyle bir ortam var.
‘Bölge ülkeleri ABD’nin eline bölgeyi tekrar yangına çevirecek bir koz vermemek için birleşiyorlar’
Pekin, ABD’ye karşı Çin’in etkisinin arttığı Ortadoğu’da Arap ülkelerinin gelişmeleri görerek ABD’nin eline bölgeyi tekrar yangına çevirecek bir koz vermemeye uğraştıkları görüşünde. Pekin “Türkiye de ‘Esad gitsin, o gitmeden şunu yapmam’ demeden bu fırsatı değerlendirmeli” vurgusu yaptı. “Gözünün üzerinde kaşı var demekten uzaklaşmamız lazım” diye ekleyen Pekin’e göre, iktidara kim gelirse gelsin seçim sonrası dış politikayı gözden geçirerek hareket etmeli:
“Dünyada bir de enerji konusu var. Enerji jeopolitiği ister istemez bu ülkelerin dost olmasını gerektiriyor. İran’ın söylediği gibi ‘Avrupa’ya doğalgaz satarsak Türklere satarız’ diyor. Bu Türkiye’nin konumu açısından önemli bir konu. Türkiye ile İran arasında şu anda Basra Körfezi’nden demiryolu ulaşımları yapılmaya çalışılıyor. Başka başka bölgeler birleşebiliyor. Çin’in bölgede büyük bir etkisi var. ABD, Çin’in bu bölgeye girmesini istemiyor. Bölge ülkeleri bütün bunları görüp Amerika’nın eline bu bölgeyi tekrar yangına çevirecek bir koz vermemek için birleşiyorlar ya da ikili anlaşmalar yapıyorlar. Arap Birliği’nin Suriye’yi almasını da böyle görmek lazım. Türkiye’nin de buna uyması lazım. Türkiye de ‘Esad gitsin, o gitmeden şunu yapmam’ demeden bu fırsatı değerlendirmeli. Bizim şu anda savaşa ihtiyacımız yok. Savaşırsak çok şey kaybederiz. Ama barışla ilgili devam edip ekonomimizi geliştirirsek Türkiye bu yumuşak gücü çok daha fazla kullanabilir. Rusya ile çalışmalarımız var. İran ile rekabet halindeyiz ama onlarla da ilişkilerimiz var. Suriye ile ilgili çalışmalara katılıyoruz. Irak konusu var. Mısır ile yeni anlaşmalar yapmaya çalışıyoruz. Gözünün üzerinde kaşı var demekten uzaklaşmamız lazım. Seçimlerden sonra dış politikamızı gözden geçirip hareket etmemiz lazım. İktidara kim gelirse gelsin bunu yapmak zorunda. Ne Rusya’yı ne Amerika’yı ne Avrupa’yı göz ardı edecek durumda değiliz. Ekonomik durumumuza baktığımızda bu ülkelerle yaptığımız ticaret hacminin Türkiye’nin ana ekseni olduğunu görüyoruz. Seçimlerin ilk turunda yükselen bir milliyetçilik gördük. Bu daha çok Turancı, yayılmacı milliyetçilik olarak görünüyor. Bu sonuçlarıyla Türkiye’yi zorlayabilir.”