EKSEN

‘Muhalefetin Batıcılığı 2002 Türkiye'sinin dinamikleri üzerinden yanlış hesap, dünyayı okuyamamak’

Doç. Volkan Özdemir’e göre, Türkiye seçimlerinde güvenlik ve dış politika konularındaki kaygı ilk defa ekonomik sıkıntıların bu kadar önüne geçti. Küreselciliğe karşı dünyada milliyetçiliğin yükselişine dikkat çeken Özdemir, muhalefetin 2002 Türkiye’si varmış gibi yanlış hesap yaptığı, çok kutuplulun ortaya çıktığı dünyayı okuyamadığı görüşünde.
Sitede oku
Türkiye cumhurbaşkanlığı 28 Mayıs’taki ikinci tur seçimlere odaklanırken, 14 Mayıs’taki ilk turda ortaya çıkan sonuç hem ülke içinde hem de dünyada tartışılıyor. 21 yıldır iktidarda olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yüzde 49.5 oy oranına karşı Millet İttifakı’nın adayı Kılıçdaroğlu’nun yüzde 44.8’de kalan oy oranının nedenleriyle ilgili pek çok farklı değerlendirme yapılıyor. Seçimin ATA İttifakı’ndan üçüncü adayı Sinan Oğan’ın kitlesini kime yönlendireceği de merakla bekleniyor.
Seçimlerle ilgili AB’den yüzde 90’a varan yüksek katılım oranından ötürü tebrik ifade eden açıklamasının dışında Batı dünyasında ABD ve Almanya’dan açıklamalar geldi. Beyaz Saray açıklamasında ‘seçimin kazananı kim olursa olsun onunla çalışmanın dört gözle beklendiği’ vurgusu yapıldı. Almanya hükümeti sözcüsü de Türkiye seçimlerinin önemli uluslararası kararlarda bir etki yaratmadığı değerlendirmesi yaparken, demokratik sürecin sonucunun beklendiğini vurguladı. Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un Türkiye seçimi konusunda danışmanı Jens Plötner’den ayrıca bilgiler aldığı da kaydedildi.
Daha önce Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov da Türk halkının tercihine saygı duyduklarını belirterek sandıktan hangi sonuç çıkarsa çıksın ikili işbirliğinin derinleşeceği ve genişleyeceği inancı dile getirilmişti.
Türkiye seçimleri değerlendirmesi ve dünyanın önde gelen ülkeleriyle ilişkiler ve bunların Türkiye’ye yansımalarını ATA Platformu Direktörü Doç. Volkan Özdemir ile konuştuk.

‘Güvenlik ve dış politika konularındaki kaygı ekonomik sıkıntıların ilk defa bu kadar önüne geçti’

Doç. Volkan Özdemir’e göre 21 yıllık bir iktidara, ekonomik krizin Türk halkının canını yakmasına rağmen Cumhur İttifakı’nın parlamentoda aldığı oy ve Erdoğan’ın ilk turu önde bitirmesi ulusal güvenlik kaygılarının öne çıkmasının sonucu.
“Seçimlerle ilgili en önemli mesaj; 21 yıllık bir iktidara rağmen, ekonomik krizin Türk halkının canını yakmasına rağmen, muhalefetin seçimi kazanamaması büyük bir başarısızlıktır. Seçimlerdeki bu konuyla ilişkili olarak seçmen Türk halkı, bu kadar ekonomik krize rağmen ulusal güvenlik kaygılarından dolayı muhalefeti desteklememiştir. Erdoğan açık farkla ilk turu önde kapatmıştır. Bence en önemli sonuç Türk halkının bu seçimde ilk defa bu kadar ciddi anlamda rol oynadığını düşündüğüm güvenlik ve dış politika konularındaki kaygısının ekonomik sıkıntısının önüne geçmiş olmasıdır. Bu seçimin Batı ile Rusya arasında ciddi anlamda jeopolitik bir güç mücadelesine dönüşmüş olduğunu da biliyoruz. Bu ana faktör müdür bundan emin değilim. Nihayetinde her siyaset çıktısı iç ve dış politikanın birleşimidir. En önemlisi içerideki güvenlik kaygılarında YSP olarak seçimlere giren HDP’nin Kılıçdaroğlu’na vermiş olduğu açık destek, seçmenlerin önemli bölümünde kaygıya neden olmuştur. Güvenlik kaygısı öncelikle bununla ilgilidir.”

‘Milliyetçilik ve küreselcilik arasında ciddi bir mücadele var; dünyada milliyetçilik yükselmekte’

Özdemir’e göre sonuçlar CHP’nin kendi seçmen grubunun yeterli olmayacağından hareketle kimi tarikat ve cemaatlere de göz kırparken, YSP’nin desteğiyle iktidarın geleceği tezinin çökmesi anlamına geliyor. Dünyada da milliyetçilik ve küreselcilik arasında bir mücadele olduğunu söyleyen Özdemir, “Böylesi bir ortamda bir oy alır iki oy kaybedersiniz” dedi:
“Altılı Masa’da Kılıçdaroğlu, eski hükümet temsilcileri olan Davutoğlu ve Babacan gibi isimlerle yola çıktı. Aslında şu tez işlendi ve teoride o çöktü. CHP’nin kendi seçmen grubunun iktidarı kazanmak için yeterli olmayacağı, dışarıya açılması gerektiği, kendini dönüştürmesi gerektiği ve bu bağlamda Türkiye’de geçmişte hükümette görev yapan tarikat ve cemaatlere de göz kırpan unsurlarla bir araya gelmesi ama en önemlisi YSP desteğiyle ve Batı ve ABD ile işbirliği yaparak aynı 2000 koşullarında olduğu gibi iktidara gelebileceği tezi işlendi. Batı ile dışarıda, içeride YSP ile işbirliği yapılarak ancak iktidara gelir tezi çöktü. Milliyetçilik ve küreselcilik arasında ciddi bir mücadele var. Dünyada milliyetçilik yükselmekte. Bu ortamda siz etnik bölücü bir hareketle birlikte siyasi kampanya yürütürseniz bir oy alır iki oy kaybedersiniz. HDP’nin yüzde 10 oyu var, bunlar blok halinde muhalefete gelirse iktidar olunur, matematik böyle söyledi ama siyaset matematik değil. HDP seçmeni yoğun şekilde Kılıçdaroğlu’na destek verdi ama bu toplumun daha çok milliyetçi kesimlerinde çok büyük bir kaygıyla izlendi. Tam da bu nedenle bu güvenlik kaygıları nedeniyle muhalefetin seçimi kaybettiğini düşünüyorum.”

‘21 yıllık iktidardan usanmışlık, muhalefete güvensizlik nedeniyle üçüncü bir adres arandı’

Özdemir, Sinan Oğan’a giden yüzde 5’lik oyun ise iktidardan usanan ancak muhalefete güven duymayan kesimin göstergesi. Oğan’ın ortaya konulan ilkeler düşünüldüğünde iki ittifaka katılımın da sorgulanacağını belirten Özdemir, Millet İttifakı ile hareket edilse bile Erdoğan’a daha fazla şans verdiğini kaydetti:
“Üçüncü aday olarak Sinan Oğan’ın yüzde 5’lik oy almasını iyi anlamak lazım. Burada 21 yıllık iktidardan usanmışlık, öbür taraftan da muhalefete güvensizlik nedeniyle ciddi bir kesim de iki adaya oy vermek istemedi ve üçüncü bir adres arandı. Muharrem İnce’nin operasyonlar sonucu adaylıktan çekilmesi burada tamamıyla bu oyları Sinan Oğan’a yönlendirdi. Oğan’ın kendi başarısından ziyade iki adaya oy vermek istemeyen geniş bir kesim üçüncü bir isme yöneldi. İkinci turda Oğan böyle bir pazarlık yapacak mı, hangi ittifakla konuşacak henüz net değil. Seçimden önce geliştirmiş olduğu bir argüman var, Ata İttifakı’nın argümanı şuydu: ‘Biz HÜDAPAR’ın olduğu yerde de HDP’nin olduğu yerde de durmayız’. Fakat ikinci turda pazarlık masası açıldığı için tercihlerini bu iktidardan birinde bile kullansalar dahi o söylem sorgulanacak. Millet İttifakı’nın yanına gitmesi de sürekli eleştirdiği eski hükümet bakanlarının olduğu, HDP destekli bir yapıyla birlikte hareket etmek olacak ki kendini inkar edecek, keza öbür tarafa giderse yine kendini inkar edecek. Ama siyaset pazarlıklarla dönüyor, çoğu isim için iktidarın nimetlerinden yararlanmakla ilgili oluyor. Dolayısıyla ben henüz daha bir kararın verilmediğini, siyasetin pazarlıklara açık olacağını fakat ikinci turda Oğan, Millet İttifakı ile hareket etse bile artık açık bir oy farkı olduğu için Erdoğan’ın ikinci turda da bırakmayacağını, çok da şanslı olacağını öngörüyorum. Çünkü arada 2.5 milyon gibi bir oy farkı var.”

‘Yanlış hesap bu sefer Bağdat'tan döndü’

Doç. Özdemir’e göre Millet İttifakı’nın ABD ve Avrupa tercihi stratejisi en baştan yanlıştı. Bunun 2002 Türkiyesi’nin dinamikleri üzerinde yapılan yanlış bir hesap olduğu görüşündeki Özdemir, ekonomik ve siyasal açıdan çok kutupluluğun ortaya çıktığı bir dönemde bunun ‘dünyayı okuyamamak’ olduğunu dile getirdi:
“Zamanlaması da önemli. Ama ondan önce Millet İttifakı kesin bir şekilde tarafını seçmişti. Batı ile birlikte hareket ediyordu. Kılıçdaroğlu ciddi anlamda ABD ve Avrupa başkentleri ve yayın organlarından destek söz konusuydu. Buradaki strateji 2002 Türkiye'sinin dinamikleri üzerinden yanlış hesaptı. Yanlış hesap bu sefer Bağdat’tan döndü. O hesap 2002’deki o tek kutuplu düzen, bugün yerini yenilenen uluslararası sistemde çok kutupluluğa bırakmıştı. Amerikan hegemonyasının yerine Rusya, Çin gibi aktörler de son derece etkili ve Türkiye üzerinde de son bir yılda artan ticaret sürekli eleştirdiğim dış politikada belki de tek başarılı olan alan Ukrayna savaşındaki Rusya-Batı arasında tutmuş olduğu pozisyondur. İki tarafla da iletişimi kesmemiştir. Rusya karşıtı yaptırımlara katılmamıştır. Rusya karşıtı yaptırımlara, Türkiye katılırsa ekonomiyi zorlayacağı gibi Rusya’ya mal satan ihracatçımızı, turizm emekçilerimizi etkileyecek boyuttadır. Kılıçdaroğlu’nun seçimlerden hemen önce Batı basınına konuşmasında bu konuda sinyal verdi. Rusya karşıtı verdiğini düşünürsek olumsuz haneye yansıdı. Kafalar 2002’de kaldığı için bence muhalefet de dünyayı okuyamamaktadır.”

‘Türkiye’ye uygun olan bağımsız, tarafsız dış politika ile kendine has bir model’

Özdemir, kaset operasyonları, ifşaatlar ve montajlarla ortalık karışmışken Kılıçdaroğlu’nun seçime üç gün kala attığı tweet’in ise akıl almaz bir tutum. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in kalkınmacı, ulusal güvenlik ve bağımsızlıkçı çizgisine işaret eden Özdemir, bunun gereğinin Batı ve Doğu ile mesafeli tarafsız dış politika olduğunu belirtti.
“En vahimi zamanlama konusunda 3 gün önce atmış olduğu tweet... Siyasette kaset operasyonları, ifşalar, montajlar bunlar devam ederken, elimizde hiçbir kanıt yokken hedef şaşırtarak Rusya’yı suçlaması gerçekten akıl almaz bir tutumdur. Ben bunların da rol oynadığını düşünüyorum. CHP demek Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in temellerinin atıldığı, Türkiye’nin toplumsal gelişiminin, kalkınmasının, ulusal güvenliğinin ve en önemlisi bağımsız olmasının, tarafsız dış politika izlemesinin, Batı ile de Doğu ile de mesafeli, Sovyetler ile de Avrupa ile de ilişkili ticaretin devam ettiği, kendine has bir modeldir. Fakat bugünkü CHP’nin başındaki isim Atatürk’ün Sovyetler ile kurmuş olduğu kuvvetli işbirliğinin aksine, yani Türkiye’nin menfaatleri için Sovyetler ile uyumlu bir politika izlemesinin aksine akıl almaz şekilde Moskova’yı düşmanlaştırma üzerinden bir strateji güttü. Zamanlama olarak da üç gün önce bunu yapması akıl alır değil. CHP kendi özünden saptığı için içeride ve dışarıda bunun bir faturası olacaktı. Nitekim bu son derece yanlış politika seçimin kaybedilmesinde de bir faktör olarak yerini aldı.”

‘Kim Türkiye’de dünyayı doğru okursa…’

Özdemir’e göre dünyanın doğru okunması, çok kutupluluğun yerleştiğinin görülmesi, Rusya ve Batı ile ülkenin düşmanlaştırılmaması ve Türkiye’nin çıkarlarının gözetildiği bir pozisyon Türkiye’nin kazanımı olacak:
"Muhalefet ve iktidarı desteklememiş bir insan olarak şunu diyebilirim. Kim Türkiye’de dünyayı doğru okursa, çok kutupluluğun yerleştiğini görürse, Rusya ve Batı ile Türkiye’yi düşmanlaştırmayacak, her iki tarafın çıkarı uğruna Türkiye’nin çıkarlarını görmezden gelmeyecek bir pozisyon izlerse bence dış politikada önemli bir kazanım olacaktır ülkemiz adına. İkinci turda çok bir değişim olmayacağını görüyorum. Çünkü kurucusu Atatürk’ün aksine CHP bugün Kılıçdaroğlu’nun izlediği politikayla içeride ve dışarıda daha çok ABD ve Batı’ya uyumlu şekilde gidiyor. Ben bu şekilde olmasının da kendilerine kaybettireceğini düşünüyorum.”
Yorum yaz