EKSEN

'Suriye liderliğini tanımadan yapamayız, Esad'a Esed demekle olmaz'

Ünal Atabay’a göre, ABD’nin Arap ülkelerine tehditlerine rağmen Suriye meselesi çözüme gidiyor. Atabay, Türkiye’nin Şam’la görüşmesinin şart olduğunu belirtti. “Suriye liderliğini tanımadan yapamayız. Esad’a Esed demekle olmaz” diyen Atabay, sığınmacı sorunu ve güvenlik tehdidi yaratan radikal grupların tasfiyesi işinin aşılması gereğini vurguladı.
Sitede oku
Suudi Arabistan öncülüğünde Cidde’de ve Ürdün’ün ev sahipliğinde Amman’da düzenlenen toplantılarla birlikte Arap ülkeleri, Suriye’nin askıya alınan Arap Birliği üyeliğine dönüşünü karara bağlamak açısından baş döndürücü bir diplomasiye girişti. Arap Birliği son olarak ‘acil kodlu’ bir toplantı düzenlenmesi kararı aldı.
Arap ülkeleri 19 Mayıs’taki zirve öncesi adeta seferber olmuşken, ABD’deki Biden yönetimi Suriye’nin birliğe dönüşünü engellemeye çalışıyor. Son olarak ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Mısırlı mevkidaşı Semih Şükrü ile telefonda görüştü. Blinken’in Kahire yönetimine ‘uyarıda’ bulunduğu kaydedildi.
Arapların toplantılarında açıklanan bildirilerde isim vermeden de olsa Türkiye’nin Suriye topraklarından çıkması talepleri dile getiriliyor. Rusya arabuluculuğunda başlayan Dörtlü bakanlar görüşmelerinin dışişleri ayağı henüz yapılabilmiş değil. Bu toplantı için 10 Mayıs’ı anan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye topraklarından çekilmesinin atılacak en son adım olacağını söylemesi dikkat çekti.
Diğer yandan 12 yıl sonra İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’yi ağırlayan Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın, Moskova’da planlanan dörtlü toplantıya atfen, "Toplantının önemine vurgu yaptık. Görüşmemizde herhangi iki ülke arasında ilişkilerin normale dönmesi için toplantının ekseninin ve hedefinin işgalci güçlerin çekilmesi ve terör örgütlerine desteğini kesmesi olduğunu vurguladık" ifadeleri dikkat çekti.
Arap dünyasında hızlanan süreç ve sorunun uzamasının Türkiye’ye etkilerini emekli kurmay albay, Ulusal ve Uluslararası Güvenlik Politikaları uzmanı Ünal Atabay’la konuştuk.

‘Bir defa Türkiye’nin Esad yönetimini kabul etmesi gerekir ki görüşmeler başlayabilsin’

Ünal Atabay’a göre, Türkiye Suriye sorununda çözüm iradesi ortaya koyarsa mesele hızla çözülebilir; bunun için Ankara’nın önce Esad yönetimini kabullenmesi gerek. Atabay, Ankara’nın bunu kabul etmemesinin ABD gibi ortamı manipüle eden aktörlerin yolunu açtığını vurguladı:
“Bütün iç savaşlarda ülkeler iç savaş uzadıkça sorun yumaklaşmaya başlar. Uzadıkça da sorunun çözümü zorlaşır. Çünkü iç savaşa müdahil olan ülkeler artar, birçok aktör devreye girer ve sorunun çözümü gittikçe zorlaşır. Suriye iç savaşı 13 yıldır devam ediyor, birçok aktör devreye girdi. Türkiye burada aslında sorunun çözümü noktasında Rusya ile birlikte bir kilit ülke. Türkiye, sorunun bir an önce çözümü noktasında bir irade ortaya koyarsa Suriye meselesi daha hızlı çözülebilir. Bir defa Esad yönetimini Türkiye’nin kabul etmesi gerekir ki görüşmeler başlayabilsin. Bunu kabul etmediğiniz zaman görüşmeler sürüncemede kalıyor veya zamana yayılıyor. Böyle oldukça aktörlerin pozisyonları da değişiyor. Mesela ABD bu süreç uzadıkça başka versiyonlarla sorunun çözülmemesi adına devreye girebiliyor ya da manipüle edebiliyor, orada yeni bir senaryonun devreye girmesini sağlayabiliyor ya da yeni bir kanal açabiliyor.”

‘Dışarıdan Arap ülkelerine Suriye konusunda tehdit ediyor, çekimser kalmalarına çalışıyorlar’

Arap ülkelerin son manevralarının Suriye meselesini çözme yönünde olduğunu anımsatan Atabay, Şam 19 Mayıs’taki zirveye davet edilirse Arap Birliği’nin Türkiye ve ABD gibi tüm aktörlere önemli mesaj vereceği görüşünde. Atabay, bazı Arap ülkelerinin bu yönde gidişatı etkilemek üzere dış odaklar tarafından tehdit edildiklerini ve çekimser kalmalarına yol açıldığının altını çizdi.
“Suriye meselesi çözüme doğru gidiyor. Arap Birliği’nin adım atması değerli. Arap dünyasının oluşturduğu o birlik Suriye’yi tekrardan kendi içine alması veya ilişkilerin yeni bir düzleme oturtulması Suriye’nin geleceği açısından son derece önemli. Arap liginin Suriye’yi bünyesine alması şu demek; Arap Birliği, bir defa dünyaya önemli bir mesaj vermiş olacak, hem Amerika hem Türkiye dahil bütün aktörlere. Dolayısıyla sorunun bir an önce çözümü noktasında bir işlev ortaya koymuş olacaklar. Çünkü Arap Birliği içinde de ayrılıklar var. Katar, Kuveyt istemiyor ama bunları manipüle eden ülkeler de var. Dışarıdan ‘Arap Birliği’ne Suriye’nin dönmesini istemeyin, ret oyu kullanın, oy birliği olmasın’ şeklinde tehdit edildiklerine dair bilgiler var. Onlar da çekimser davranıyorlar. Ama 19 Mayıs’ta Arabistan’daki toplantıya Esad davet edilir ve giderse bence sorun çözülmüş demektir. Şu an Amman’da dörtlü toplantı yapıldı; Mısır, Irak, Ürdün ve Suriye. İkili görüşmelerle Arap Birliği hazırlanıyor. Esad’ın Riyad’a davet edilmesi, Arap Birliği ile normalleşmesi bence önemli bir adım.”

‘Seçim sonrasında artık nasıl bir siyasi irade ortaya çıkarsa çıksın…’

Atabay, Türkiye’deki 14 Mayıs seçimi sonrasında nasıl bir siyasi irade ortaya çıkarsa çıksın Suriye meselesinin bir şekilde çözülmek zorunda olduğunu vurguladı. Ülke menfaatinin bu sorunun sürdürülmesini kaldırmayacağının altını çizen Atabay, IŞİD, sığınmacı meselesi ve güvenlik sorunlarına atıfta bulundu.
“Rusya-Türkiye denklemine baktığımızda önemli bir çaba var. Moskova’da dışişleri bakanları seviyesinde tekrar bir toplantı olacak, savunma bakanları seviyesinde yapıldı. Ama seçimin yarattığı atmosfer şu anda önemli bir adım atılmasını sınırlıyor. Seçim sonrasında artık nasıl bir siyasi irade ortaya çıkarsa çıksın Suriye meselesi bir şekilde çözülmek zorunda. Bu Türkiye ve bölge ülkelerinin menfaati açısından bu daha fazla sürdürülemez. IŞİD meselesini yaşıyoruz, göçmen meselesi var, güvenlik sorunu var. Bölge ülkeleri arasındaki o dayanışmanın kırılganlığını yaşıyoruz. Bütün bunlar bize Suriye ile bir an önce normalleşmemizin, burada Esad yönetimiyle görüşmemizin son derece isabetli olacağı noktasına gelindi artık.”

‘Bu silahlı muhalif güçler ya lağvedilecektir ya yeni bir entegrasyon yapılacaktır, bunun aşılması gerek’

Ünal Atabay, Türkiye’nin çekilme vaadini kağıda geçirdiğini anımsatırken, PKK/PYD’nin yanı sıra Ankara’nın desteklediği ‘milli ordu’ gibi oluşumların silahsızlandırılması ve Suriye ordusuna entegre edilmesi gereğinin altını çizdi. Atabay, Suriye’nin kendi geleceğine dair kararının dışarıdan dayatılamayacağını vurguladı:
“Türkiye elbette buradan çekilecek. Toprak bütünlüğü ve Suriye’nin egemenliği konusu konuşuluyor ve buna imza attık. Bunun yapılabilmesi için burada çekilmek gerekiyor. Değişik senaryolar üretilebilir. Bizi en çok yakından ilgilendiren PKK/PYD’nin oradan bir terör üretmesi meselesidir. Ayrıca bir muhalif grup üzerinden oluşan bir silahlı yapı var, Türkiye’nin desteklediği Ulusal kurtuluş cephesi dediğimiz, Suriye Milli Ordusu dediğimiz... Bunların silahsızlandırılması ya da Suriye ile görüşmeler neticesinde bunların kendi iç işlerine uygun bir Suriye ordusuna entegre edilmesi düşünülebilir. Suriye’nin kendi geleceğine dair vereceği bir kararla ilgili bu. Bunu dışarıdan dayatamazsınız. Neticede Suriye bağımsız, bugün BM üyesi olan, tanınmaya da devam eden bir ülkeden bahsediyoruz. O zaman bu silahlı muhalif güçler ya lağvedilecektir ya yeni bir entegrasyon yapılacaktır. Bunların aşılmasına bence herkes takılıyor. Bunun aşılması gerekiyor.”

‘Suriye liderliğini tanımadan yapamayız. Esad’a Esed demekle olmaz’

Atabay, sığınmacı meselesinin Suriye olmadan çözülemeyeceğini Çavuşoğlu’nun da ifade ettiğini anımsatırken, geri dönüşlerin Şam ile koordine edilmesi gerektiğini vurguladı:
Türkiye’de 4 milyon civarında olan göçmen Suriyelilerin de kendi ülkelerine dönüşleri sağlanmış olacak. Biz bunu Suriye ile görüşmeden yapamayız. Suriye liderliğini tanımadan yapamayız. Esad’a Esed demekle olmaz. Bu yönetimde, bu bir gerçek, kabul etmemiz gerekiyor. Bunu Çavuşoğlu ifade etti, ‘Biz geri dönüşleri Suriye ile koordine etmeden yapamayız’ dedi. Bunu baştan beri savunuyoruz. Mal mülk meselesi doğar. Ara bölge 30 km derinliğe bir kısmını yerleştirmeye çalışırsanız yarın mal mülk meselesi olur. 40 yıldır Kıbrıs ile çözemiyoruz bunu. İleride bunlar başka sorunlar açar. Bizden sonraki nesile aktarılan sorunlar olarak ortaya çıkar.

‘Çünkü Amerika’nın Suriye’deki varlığının ortadan kalkması anlamına gelir’

Atabay, ABD’nin Türkiye’nin Suriye ile görüşmesini açıkça istemediğini dile getirdiğini belirtirken, bunun Suriye topraklarındaki varlığının sonu anlamına geldiğini bildiğini anımsattı:
“ABD, Suriye ile Türkiye’nin görüşmesini istemiyor. Bunu açıkça da ifade ediyorlar. Çünkü Amerika’nın Suriye’deki varlığının ortadan kalkması anlamına gelir, bunun bilincindeler. Esad yönetimiyle Türkiye’nin birlikte hareket etmesi, yine Suriye sahasında Rusya ile hareket etmesi hem radikal İslami grupların tasfiye edilmesi demek hem PKK/PYD’nin yine buradan tasfiye edilmesi, Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması demek. Suriye’nin tamamının kontrolünün Esad yönetimine geçmesi demek, Amerika’nın da buradan çıkarılması demek. Bunu bildiği için özellikle Suriye meselesini biraz kaos ve istikrar üzerinden devam ettirilmesinden yana görüyorlar.”

‘Öldürülen IŞİD liderleri bizim kontrol alanımızda çıktı. Türkiye’nin güvenliğini de sarsıyorlar’

Atabay, öldürülen dört IŞİD liderlerinden üçünün Türkiye kontrolündeki bölgeden çıkmasına, her gün İstanbul’da Ankara’da yapılan operasyonlara dikkat çekerken, Suriye’de güvenlik sağlanmasının olmazsa olmaz hale geldiğini belirti. Atabay, bu sağlanırsa domino etkisiyle durumun Irak’a da yansıyacağını vurguladı:
“IŞİD liderine operasyon yapıldı. Daha öncekiler de var. 4 IŞİD lideri de Suriye’de öldürüldü. Üçü bizim kontrol ettiğimiz alanlarda çıktı. Bunlar demek ki o kadar bölgede altyapı ve etkinlik kurmaya çalışıyorlar ki gizlenebiliyorlar, saklanabiliyorlar, Suriye sınırından Türkiye’ye geçebiliyorlar. Türkiye’nin güvenliğini de sarsıyorlar. İstanbul’da operasyon yapıldı, 30 kişi gözaltına alındı die haberler okuyoruz. Bunların kaynağı Suriye ve Irak. Suriye’de istikrarın sağlanması güvenliğimiz açısından olmazsa olmaz. O açıdan sürüncemede bırakılmaması gerekiyor. Zaten Suriye’de istikrar sağlandığı takdirde Irak’ta da istikrarın sağlanacağı anlamına gelecek. Bu domino etkisi yaratacaktır. Dolayısıyla istikrar açısından Suriye’ye odaklanmamız gerek.”

‘Radikal İslamcı grupların rant düzeni var, istismarcı küresel odaklar var’

Radikal İslamcı grupların kurdukları kaçakçılık ve rant düzenini dikkat çeken Atabay, bunları istismar eden küresel odaklara vurgu yaptı. Atabay, Türkiye’nin kendi güvenliğini düşünerek bir an önce Şam ile görüşmesi gerektiğini vurgulayıp “Artık o bir Suriye devlet başkanı, oradaki iradesini korudu, kim ne derse desin” dedi:
“Normalleşmenin hızlandırılmasına ihtiyaç var. Çünkü burada radikal İslami gruplar, cihatçı gruplar, hepsi orada adeta bir talan, kaçakçılık, her türlü rant sistemi kurmuşlar ve oradan da çıkmak istemiyorlar. Bunları da istismar eden küresel odaklar var. Amerika ile ilişkiler var, Batı ile bazı entegrasyon ilişkileri var, bir şekilde istihbarat örgütleri de bunları kullanıyor. Bunu aşmamız gerekiyor. Yoksa IŞİD’in 20 kilometre dibimizde ne işi var? Bunu sorgulamamız son derece önemli. Dolayısıyla burada enine boyuna samimi şekilde ülkemizin güvenliği açısından, güney koridordaki sınır hattı güvenliği açısından Türkiye’nin bir an önce Esad ile görüşmesi gerekiyor. Artık o bir Suriye devlet başkanı, oradaki iradesini korudu, kim ne derse desin. Gerçeği kabul etmek gerekiyor. Muhatabımız da dolayısıyla orası. Suriye’de iktidar değişirse yine bizim muhatabımız o olacaktır. Neticede kendi güvenliğimiz açısından bize sağlanan fayda neyse ona bakmalıyız.”

‘İran da etkili aktör, İsrail faktörü de unutulmamalı’

Rusya ve İran’ın Suriye hükümetinin davetiyle Suriye’de bulunduğunu, ABD’nin ise uluslararası hukuktan doğan bir hakkı olmadığını söyleyen Atabay, ABD’nin bölgede istikrar istemeyen tutumuna dikkat çekti. Atabay, İran’ın da İsrail’in de bölgede etkili aktörler olduğunu anımsatırken, bu ülkelerin güvenliğini de ürkütmeyecek bir çerçeve gerektiğini vurguladı:
“Burada Rusya, Suriye hükümeti tarafından davetli olarak bulunuyor, bu zaten yeni değil. Sovyetler döneminde de oradaydı. İran da davetli olarak duruyor. Biz kendi güvenliğimiz açısından BM hukukundan kaynaklanan bir altyapıyla oradayız. Ama ABD davetli değil, uluslararası hukuktan kaynaklanan bir hakkı da yok. Ama orada istikrar olmasın istiyor. Dolayısıyla buradaki bu oyuna dikkat etmemiz gerekiyor. İran da bölgede etkili bir aktör. İran ile de ilişkilerimizi Suriye noktasında geliştirmeliyiz. Ama İsrail faktörünü unutuyoruz. Burada en önemli oyuncu. İran milislerine yönelik zaman zaman bölgeye saldırılar düzenliyor ama İsrail de kendi güvenliği açısından olaylara bakmaya çalışıyor. Dolayısıyla onu da ürkütmeyen ama o güvenliğini karşılıklı bir güven duygusuna oturtacak bir Suriye’yi oluşturmamız lazım. Yoksa burası cadı kazanı gibi kaynar. Burası kaynadıkça Türkiye bundan rahatsız olur. Türkiye bundan rahatsız oldukça bunu kullanacak olan Batı dünyasında birçok aktör var. Bunlara fırsat verilmemesi önemli.”
Yorum yaz