Afrika’nın kuzey doğusunda Kızıldeniz kıyısıyla stratejik önemi büyük ülkesi Sudan’da diktatör Ömer el-Beşir’i deviren 2019 darbesinden bu yana sular durulmuyor. Darbe sonrası ordunun sivil partilerle kurmaya çalıştığı geçiş yönetimi bir türlü işler kılınamadı.
Sonunda başında vaktiyle Darfur’da görev yapmış ve katliamlarla anılan ‘Hamedti’ lakaplı Muhammed Hamdan Dagalo’nun bulunduğu paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) ile kriz koptu. Geçiş hükümetini kurulmasının şartlarından birisi HDK’nın orduya entegre edilmesiyken, Dagalo’nun güçleri 15 Mart’ta iktidarı ele geçirmeye kalkıştı. Sudan ordusu ile HDK arasındaki çatışmalarda yüzlerce kişinin hayatını yitirdiği haberleri geliyor. Tatbikat için Sudan’a gönderilmiş Mısır askerleri de bir süre HDK’ya rehin düştü. Mısır ordusunun bu nedenle HDK’nın elinde bulunan kuzeydeki Meravi havaalanını vurduğu iddiaları yansıda
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve ordu komutanı Orgeneral Abdülfettah el-Burhan, HDK’nın feshedildiğini duyurmuş durumda. BM başta olmak üzere pek çok ülke ateşkes çağrıları yapıyor. BM çatışmalar nedeniyle insani operasyonlarını durdurmak zorunda kaldı.
Krizin başında el Burhan’ın bulunduğu yönetimin geçiş hükümetinin onayına sunulacak şekilde Kızıldeniz kıyısında Rusya’yla bir ikmal üssü anlaşması yapmasının ardından gelmesi dikkat çekti. Kısa süre öncesinde de Hamedti’nin ABD’lilerin de bulunduğu Batılı bir heyetle görüştüğü iddia ediliyor.
Gelişmeleri dış politika yazarı Ramazan Bursa ile konuştuk.
‘Mısır’dan ayrıldıktan sonra bir türlü sağlıklı bir devlet otoritesi inşa edilemedi’
Ramazan Bursa’ya göre, Sudan’daki krizin en önemli sebebi bağımsızlıktan bu yana kabileler arası iç çekişmelerin de etkisiyle bir türlü sağlıklı bir devlet otoritesi inşa edilememiş olması. Bursa bugün ordu ile çarpışan Hızlı Destek Kuvvetleri’nin de iç savaşın bir ürünü olduğunu belirtti:
“Bunun birinci nedeni aslında Sudan’ın bağımsızlığından bugüne tam anlamıyla bir devlet otoritesi inşa edilememesi. Bu bölgelerde aşiretlerin ve kabilelerin güçlü olduğunu biliyoruz. Hem bu nedenden dolayı hem coğrafyanın kendisine mahsus şartlarından dolayı Sudan’da Mısır’dan ayrılmasının üzerinden yarım yüzyıldan fazla zaman geçmesine rağmen bir türlü sağlıklı bir devlet otoritesi inşa edilemedi. Kabilelerin silahlı olması, kabileler arasındaki çatışmalar, siyasilerin bu çatışmalara dönük pozisyon alması, yine aynı şekilde komşu ülkelerin bu çatışmalarda yer yer bazı grupları desteklemesi, hatta komşu olmayan ülkelerin bile iç çatışmalarda pozisyon alması dolayısıyla bu süreç Sudan’ın bölünmesine neden oldu. Güney Sudan diye bir devlet oluştu. Sudan’da sağlıklı bir devlet otoritesi oluşturulamadı. Bugün yaşanan krizin temel nedeni budur. Bu hızlı destek kuvvetleri de zaten iç savaşın bir ürünü olarak ortaya çıktı, daha sonra resmileşmiştir. Darbeden sonra da darbeci generallerin, hızlı destek kuvvetleri komutanlığına bir pozisyon vermesiyle gücünü arttırmıştır.”
‘Komşu ülkeler ve bölgesel güçler krize müdahil olabilir’
Bursa’ya göre Sudan’ın komşuları ve Suudilerle BAE gibi bölgesel aktörlerin de ülkenin iç krizine müdahil olabilecekleri görüşünde:
"Sudan’da yaşanan bu iç kriz genişlemeye müsait. Çünkü içten gelen böyle bir potansiyele sahip. Bu bölgesel bir soruna da neden olabilir. Sudan’ın komşuları bu krize müdahil olabilir. Etiyopya, Mısır, Güney Sudan birinci komşu ülkeler olarak soruna dahil olabilir. Bölgesel aktörler de bu iç krizde pozisyon alabilir, Suudiler ve BAE gibi. Hızlı Destek Kuvvetleri’nin Yemen savaşında Suudiler ve BAE’nin yanında Ensarullah’a karşı savaşacak güçler gönderdiğini biliyoruz. Dolayısıyla bölgesel krize dönüşme ihtimalini de göz ardı etmemek lazım."
‘Hamedti Blinken ile görüştü’
Bursa, orduya meydan okuyan paramiliter grup Hızlı Destek Kuvvetleri’nin başındaki ‘Hamedti’ lakaplı Dagalo’nun Ömer el-Beşir’e yapılan darbenin ardından darbeci askerlerin geçiş konseyinde pozisyon elde ettiğini, bundan yararlanarak küresel güçlerle de görüştüğünü vurguladı:
“Hamedti, Nisan 2019’da Ömer el-Beşir'e yapılan darbeden sonra bölgesel ve küresel etkinliğini güçlendirdi. Darbeci askerlerin kurduğu geçiş konseyinde başkan yardımcısı görevi verildi. Destek kuvvetleri ordunun bir parçası gibi bazı imtiyazlar verildi. Hamedti bu unvanla birçok dış seyahat yaptı. Çok önemli küresel siyasi aktörle ilişki geliştirdi. Bu krizden sonra Hamedti, Blinken ile görüştü. Krizden evvel Avrupalı, Amerikalı veya daha farklı bir ülkenin yetkiliyse görüşüp görüşmediğini netleştirememiş olsak da Hamedti’nin bu ilişkileri kurabilecek bir ilişki ağının olduğu çok açıktır. Blinken görüşmesi bunun net bir kanıtıdır. Bu ilişkileri krizden önce yapma ihtimalinin olduğu kuvvetle muhtemel.”
‘Rusya’ya dair yaygın kanaatler var ama rolünü net biçimde ortaya koyabilmek mümkün değil’
Hamedti’nin belli ülkelerin desteği için hareketlilik içine girdiğinin konuşulduğunu aktaran Bursa, Afrika bölgesinde Rusya özel askeri rolünün epeydir konuşulduğu ve yaygın kanaatler olduğunu ancak iddiaların kanıtlarının bulunmamasından ötürü net bir şey ortaya koyulamayacağını dile getirdi:
“Afrika bölgesinde şöyle bir kanaat var. Eskiden Sudan’da çok önemli görevler alan bazı isimlerle bir araya geldik. Sudan’daki iki dışişleri bakanıyla ve 2019-14 yılları arasında istihbarat bakanlığı yapmış, daha sonra darbe olana kadar ABD büyükelçiliği yapmış bir isim. Bu önemli görevlerde bulunan diplomatlarla yaptığımız görüşmede Hamedti’nin belli ülkelerin desteği üzerinden birtakım hareketlilik içine girdiğini net şekilde içeriden olan isimler bunu söylüyorlar. Rusya’nın açıklamaları mühim ama sadece Sudan özelinde değil. 12 yıldır Afrika bölgesinde darbe veya darbe girişimlerinin arkasında Rusya’nın direkt veya dolaylı desteği olduğuna dair yaygın bir kanaat var. Dolayısıyla bu Afrika bölgesinde de sık konuşuluyor. Bu münasebetle Sudan ile olan bu krizde Rusya’nın isminin geçmesi gayet doğal. Bunu net şekilde ortaya koyabilmek bugün mümkün değil.”
‘Rusya’ya ikmal üssü verilmesi sonrası ABD’nin harekete geçtiği bir iddia, henüz net kanıtlar yok ama mümkündür’
Bursa, Sudan’da geçiş yönetimi oluşturmaya çalışan ordunun Rusya’ya ikmal üssü için liman sunma anlaşmasının ABD’nin hamlesine yol açtığı yolundaki iddiaları da değerlendirdi. Bursa ortada net kanıtlar olmasa bile bunun mümkün olabileceğini vurguladı:
“’ABD’nin Hızlı destek kuvvetlerini, Rusya’ya ikmal üssü verilmesi üzerine geçirdiği’ iddiaları tamamen iddiadır. Bunlar mümkün olabilecek şeylerdir. Biz bu gibi olayları ilk kez yaşamıyoruz ve bunları her zaman ikiz kulelerin saldırıya uğramasından sonra başlayan savaş sarmalı sürecinde yaşadıklarımızı göz önünde bulundurduğumuz zaman bunun mümkün olabileceği kanaatindeyim. Ama elbette ‘Rusya’ya verilen üs sonrası Amerika harekete geçirerek böyle bir kriz çıkardı’ dememiz için net şekilde ispatlar olması lazım. Bazen süreç bittikten sonra elde edilen sonuç da daha sonra bunun nasıl olduğunu görmemiz açısından önemli. Fakat bugün itibarıyla böyle oldu dememiz mümkün olmasa da bu mümkündür. 2001’den günümüze yaşananlara baktığımızda, Afganistan süreci, Irak süreci, Arap Baharı süreci... Çok daha ağır hadiseler bunlar. Dolayısıyla dünyanın değişik coğrafyalarında bu tip hadiseler oluyor.”
‘Türkiye’nin Sudan ile dengeli bir ilişkisi var’
Türkiye’nin gerek Ömer el-Beşir döneminde gerekse yerini alan askeri yönetimle ilişkilerinin devam ettiğini belirten Ramazan Bursa, Ankara’nın krizde arabuluculuk rolü de oynayabileceği görüşünde:
“Sudan, Türkiye açısından çok önemlidir. Tarihsel bağları vardır. Türkiye’nin Kuzey Afrika politikası açısından Sudan’ın konumu önemli. Türkiye, Sudan’dan tam da Süveyş kenarında ada kiralamıştı, Osmanlı’nın gözlem noktasıydı. Hem Ömer el-Beşir nedeniyle hem darbeden sonra Türkiye’nin aldığı pozisyon itibarıyla Sudan ile dengeli bir ilişkisi var. Hem Ömer el-Beşir tarafı hem sonradan darbe yönetimi de bu tarihsel bağları önem atfettiler. Birkaç ay evvel Hakan Fidan da Sudan’a giderek Burhan ile görüştü. Hem Libya hem Mısır politikamız hem de Türkiye’nin Afrika açılımı açısından da önemli. Türkiye’nin burada hem iç krizde askeri geçiş hükümetiyle destek kuvvetleri arasında istihbarat teşkilatımız bir arabulucu rol üstlenebilir. Diğer taraftan belli ki bu süreç devam ettiği takdirde Sudan ve Mısır, Sudan ve Güney Sudan arasında da birtakım sıkıntılar oluşabilir. Tam da bu sıkıntılar oluşmaması açısından Türkiye kritik bir rol üstlenebilir. Türkiye şartlar oluştuğu takdirde böyle bir destek sunmaktan da geri durmayacak.”