ABD yönetiminin öncülüğünü yaptığı Batı, Ukrayna çatışması üzerinden açtığı yaptırım savaşı ve ekonomik kıskaçla Rusya Federasyonu’na diz çöktürememişken, Batı’da yüksek faiz, yüksek enflasyon sarmalı eşliğinde tartışmalar yoğunlaşıyor. Aynı şekilde doların rezerv para birimi olarak sorgulandığı bir süreç de tetiklenmiş görünüyor. Geçtiğimiz iki hafta içinde Çin’i odağına alan diplomasi turunda dikkat çekici gelişmelerden birisi de bu oldu. Fransa Cumhurbaşkanı’nın nisan başındaki Pekin ziyaretinde ‘Avrupa’nın ABD dolarının ülke dışı hakimiyetine bağımlılığını azaltması gerektiği’ ve bunun ‘vasallık yarattığı’ saptamalarına geçen hafta sonu Çin’de üst düzeyde ağırlanan Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva’nın ‘doları sorgulayan’ çıkışları eklendi. Lula açıkça BRICS para birimi çağrısında bulunurken, IMF’ye alternatif yapı yaratılması ve doları devre dışı bırakacak ticaret mekanizmaları tesis edilmesini önerdi.
Küresel düzeyde doların hegemonyasında henüz bir azalma olmasa bile pek çok ülkenin alternatiflere yöneldiği artık ABD ve Avrupalı yetkililer tarafından da teslim ediliyor.
ABD Hazine Bakanı Yellen, Rusya'ya karşı yaptırımlar ve ‘doların silaha dönüştürülmesinin’ doların hegemonyasının zayıflaması riski getirdiğini kabul ederken, bunu koşullara uygun kullanmaya çalıştıklarını söyledi. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Lagarde ise bazı ülkelerin ticarette alternatif para birimi arayışlarının dolar yahut Euro için yakın zamanda hakimiyet kaybına işaret etmediğini söylese de "Ancak bu gelişmeler, uluslararası para birimi statüsünün artık hafife alınmaması gerektiğini öne sürüyor" dedi. Lagarde, ‘çok kutuplu bir dünya görülebileceğini ve yeni ticaret modellerinin ödemeler ve uluslararası döviz rezervleri için sonuçları olabileceğini’ de ekledi. Eski ABD Hazine Bakanı Lawrence Summers “Bretton Woods sistemi dünya çapında önemli sonuçlar getirmezse ciddi sorunlar doğacak ve alternatifler sunulacak” vurgusu yaptı.
Bu konudaki tartışmaları Cumhuriyet gazetesi yazarı Mehmet Ali Güller ile konuştuk.
‘Niye Fransa ve Brezilya doları hedef alan açıklamalar yapıyorlar?’
Mehmet Ali Güller’e göre, son dönemde Çin başkentine yapılan tüm ziyaretlerde ‘dolarsızlaşma’ öne çıkıyor. Macron’un Pekin ziyareti sonrası açıklamalarının bir kısmının da bu konuda olduğuna işaret eden Güller, benzer açıklamaların Brezilya lideri Lula’dan da gelmesine dikkat çekti. Biri Batı’dan diğeri Küresel Güney’den iki ülkenin bağımlılıktan ötürü ‘canlarının yandığını’ söyleyen Güller, Fransız sermayesi sınıfının da AUKUS ile ‘kazık yediğini’ anımsattı:
“Son dönemde yapılan tüm ziyaretlerde merkezi mesaj dolarsızlaşma denilen kavram. Daha önce Macron, Çin’i ziyaret etti, dönüş yolunda Politico’ya yaptığı Batı kampında büyük tepki gören açıklamalarından biri dolarla ilgiliydi. Avrupa’nın dolara bağlılığı azaltması gerektiğini söyledi. Dolara bağımlılık sürerse Avrupa ya Amerika’nın vasalı olacaktı ya da dolardan özerkleşecekti, stratejik özerklik de kazanacaktı. Benzer açıklamaları Lula da yaptı. O da BRICS para sistemi önerdi, IMF’ye alternatif bir yapı önerdi. Doları devre dışı bırakacak çeşitli ticaret mekanizmaları hedeflenmesi gerektiğini söyledi. Niye Fransa ve Brezilya’da doları hedef alan açıklamalar yapıyorlar? Her iki ülke de Amerika’dan bağımlılığın koparılması gerektiğini düşünen devletler. Biri Batı kampı içinde biri küresel güney dediğimiz dünyanın içinde. İkisi de bağımlılıktan canı yanan ülkeler. Fransa’da kapitalist sermaye sınıfının canının yandığı durumlar da var, en son AUKUS’ta yaşamıştık. O hakim sınıf, diğer hakim sınıfın kazığını yemişti. Fransa’da kapitalist sermaye sınıfının canının yandığı durumlar da var, en son AUKUS’ta yaşamıştık. O hakim sınıf, diğer hakim sınıfın kazığını yemişti.”
‘Henüz doların saltanatı sürse de gelişmeleri gören Amerika da telaşı yaşıyor’
Emperyalist ABD’nin inşa ettiği istemin iki ana sütunundan birisinin siyasi güç, diğerinin ise petro-dolar sistemi olduğunu vurgulayan Güller, şimdi çok kutupluluğun gelişmesiyle hegemonyanın zayıflamaya başladığına vurgu yaptı. Sadece Suudilerin değil Fransız TOTAL’in de Çin petrol şirketiyle alışverişte ilk kez dolar dışı para kullanmasına işaret eden Güller, durumun henüz doların saltanatını kaldıracak büyüklükte olmasa da ABD’nin şimdiden telaşa düştüğünü belirtti:
“Bu, emperyalist Amerika’nın inşa ettiği sistemi de anlamamızı sağlıyor. Emperyalist Amerika temelde iki ana sütunun üzerinde duruyor. Biri siyasi güç, bir diğeri de petro-dolar sistemi. Petro-dolar sisteminin son döneminde Amerikan hegemonyasının zayıflaması ve çok kutupluluğun da gelişmesiyle birlikte zayıfladığı bir sürece giriyoruz. Petro-doların petrol boyutu da dolar boyutu da bir değişim getiriyor. Petrol boyutunun geçirdiği değişim OPEC+’ın Amerika’ya rağmen beş ayda iki kez aldığı üretimi kısma kararı var. Bu konuda Amerika’nın eski hazine bakan müsteşarının saptaması var; ‘Suudi Arabistan gibi OPEC+ ülkelerinin de başka para birimlerinde petrol satmaya karar vermesi, Amerikan ekonomik sisteminin çökmesi büyük bir felaket haline gelir. Çünkü soğuk savaş dönemi boyunca Amerika bu petro-dolar üzerinde ayakta duruyordu. Suudi Arabistan, Çin’e sattığı petrolü Yuan ile satmayı konuşuyor. Fransız TOTAL şirketiyle Çin petrol şirketi arasındaki alışverişte ilk kez dolar dışı para kullanıldı. Bu Amerika’yı müthiş rahatsız ediyor. Henüz doların saltanatını ortadan kaldıracak büyüklükte diğer paraların devrede olduğu bir durum yok. Amerika da bunları görerek o telaşı yaşıyor.”
‘Ulusal paralarla ticaret eğilimi ve alternatif para birimleriyle birlikte dolar daha da zayıflayacak’
Güller’e göre önümüzdeki süreçte zaten başlamış olan ulusal paralarla ticaret eğilimi hızlanacak. Lula’nın işaret ettiği gibi yeni para birimleriyle birlikte doların daha da zayıflayacağını belirten Güller, şimdiden pek çok Amerikalı yetkilinin bu durumun ABD ekonomisine başka birçok sorunla birlikte risklerine işaret ettiklerini vurguladı:
“Önümüzdeki süreçte 10 yıldır başlamış olan ulusal paralarla ticaret eğilimi hızlanacak. Sadece ulusal paralar değil Lula’nın da önerdiği gibi BRICS para birimi gibi alternatif para birimleri de ortaya çıkabilecek. Bunlar olduğu takdirde dolar daha da zayıflayacak. Eğer dolar zayıflarsa Amerika’nın rezerv para olma gücüyle kullandığı doları basabilme özelliği elinden alınmış olacak. Bu kez Amerika bastığı doları enflasyon ve başka sorunlar olarak karşısında bulunacak. Amerika’nın GSYİH’sinin aşağı yukarı yüzde 125’ine ulaşmış bir borçluluğu var. Ama Amerika açısından bu borçluluk o kadar önemli değil, dolar basıyor. Kendisine maliyeti sadece para karı, matbaa giderleri, boya vs. Ama şimdi dolar rezerv para olma durumunu adım adım kaybetmeye başlarsa Amerika istediği gibi rahat rahat dolar basamayacak, temel sıkıntı var. Trump’tan tutun eski hazine bakanlarına kadar pek çok Amerikan yönetiminde görev almış isimler ciddi risklerle karşı karşıya olduklarını söylüyorlar.”
‘Türkiye’de bu yeterince tartışılan bir konu olmadı’
Güller ‘dolardan kaçma’ eğilimi tartışmalarının Avrupa’da da Ortadoğu’da ve hatta İsrail’de bile gündeme taşındığını ve yansımaları olduğunu anımsatırken, Türkiye’de bu konunun yeterince tartışılmamasına atıfta bulundu:
“Avrupa içinde de çeşitli isimler Atlantik kampını ilgilendiren bir mesele olduğu için bu konuya odaklanmış durumdalar. Türkiye’de bu yeterince tartışılan bir konu olmadı. Fakat Türkiye’nin de gündeminde olacak. Türkiye de ulusal paraları örneğin Rusya ile çeşitli başlıklarda yapılan ticaretlerde kullanma eğiliminde. Sadece BRICS ülkeleri Çin ve Rusya, Brezilya gibi ülkeler değil Asya ülkeleri, Suudi Arabistan, Türkiye gibi bölge kuvvetlerinin de adım adım ulusal paralar kullanma eğilimine girdiği bir süreç yaşıyoruz. Bu nedenle doların öngörülebilir tarihte ciddi bir rezerv para olma tehdidi ile karşı karşıya olacaktır. Bu zaten başladı. İsrail geçen yıl tarihinde ilk defa merkez bankası rezervine yüzde 2.5 oranında yuan koydu. Bütün bu gelişmeleri dikkate aldığımızda ciddi bir durum değişikliği var.”
‘Amerika’nın doları bir yaptırım silahı olarak kullanma gücü oldukça zayıflamış olacak’
Güller, doların zayıflamasıyla ABD yönetimlerinin yaptırım savaşları ve varlıklara ‘çökme’ dahil rezerv para birimini başka ülkelere karşı silah olarak kullanamaz hale geleceğini vurguladı:
“Rusya’nın merkez bankası rezervlerindeki yaklaşık 300 milyar dolara ‘çökmüş’ bir Atlantik kampı durumu olmayacak. Amerika’nın doları bir yaptırım silahı olarak kullanma gücü oldukça zayıflamış olacak. İstediği şekilde dolar manipülasyonları ile geçmişte ülkeleri devirebilecek şekilde birtakım finansal operasyonlar yapma aracı elinden alınmış olacak. Amerika borcu arttığı ve o borcu kapatmak için daha rahat dolar basamayacağı için biraz daha ayağını yorganına göre uzatmak zorunda kalacak. Doların egemenliği zayıfladıkça Amerikan hegemonyası daha da zayıflayacak. Amerikan hegemonyası zayıfladıkça çok kutupluluk daha da gelişecek. Bunlar arasında doğru orantı var.”
‘Kapitalizmin büyük sıkıntısı Davos’ta görüldü’
Güller, kapitalist sistemin 2008’de girdiği krizden çıkamaz hali eşliğinde büyük sıkıntılarının son Davos forumunda da görüldüğüne işaret etti:
“Zaten kapitalizmin 2008’de girdiği krizden çıkamadığı bir durum var. Pandemiyle bu daha da kökleşmiş oldu. Bu yıl dünyanın en zenginlerinin toplandığı Davos’ta, temel olarak şunlar üzerinde duruldu. ‘O kadar çok kar yaptık ki bir kısmını paylaşmazsak bu sistem üzerimize çökecek’ dendi. Bill Gates en zenginlerin servetlerinden bir miktar dağıtması gerektiğini söyledi. Amerika’daki en zengin 127 kişi, servetlerinin bir kısmından vazgeçmek zorunda kalma durumlarını ortaya koyan toplu bir mektup yazdılar. Yani kapitalizm açısından da sistem büyük bir sıkıntıda.
‘Çin ve Rusya liderleri ortak bildirilerinde ortaya koydular’
Güller, doların rezerv para olma halinin zayıflaması ve ticaret ile ekonominin merkezi olmuş Asya-Pasifik’te yeni para biriminin çıkmasının uluslararası ilişkilerin mantalitesini değiştireceği görüşünde. Çin ve Rusya liderlerinin ortak bildirilerinde işaret ettikleri ‘uluslararası ilişkileri demokratikleştirmek’ vurgusuna atıf yapan Güller, daha şimdiden IMF ve Dünya Bankasında reform talepleri ile alternatif yeni yapılar eşliğinde işlerin değişmeye başladığının altını çizdi:
“Doların rezerv para olma durumunun zayıflaması ve bunun karşısında ticaret ve ekonominin yeni merkezi olarak Asya-Pasifik’te yeni bir para biriminin çıkacak olması dünyadaki ekonomik tabloyu baştan aşağı değiştirecektir. Ekonomik tablodaki değişiklik önce kurumlara yansıyacaktır. Kurumlardan sonra da uluslararası ilişkilerin mantalitesini değiştirecektir. Bunu zaten Çin ile Rusya liderleri birlikte imzaladıkları ortak bildirilerde de uluslararası ilişkileri demokratikleştirmek diye ortaya koyuyorlar. Uluslararası kurumlarda gelişen dünyada Çin başta olmak üzere ülkelerin rolleri artmaya başladı. Çin’in liderliğinde BRICS başta olmak üzere gelişen dünya ülkeleri bu yapıların karşısına kendi yapılarını koymaya başladı. Bu kurumların içinde ağırlıklarını artırması demekten kastımız şu, IMF ve Dünya Bankası içindeki rolleri artıyor. Çin son 10 yıldır Dünya Bankası’nı reforma zorlayan bir politika izliyordu. Amerika ise buna direniyordu. Ama öyle bir nokta geldi ki geçen hafta Amerikan Hazine Bakanı Janet Yellen, Dünya Bankası için reform çağrısında bulunmak durumunda kaldı. IMF ve Dünya Bankası’nın karşısına Asya Altyapı Kalkınma ve BRICS Kalkınma Bankası gibi küresel güney, küresel doğu alternatiflerini koymaya başladı.”
‘Küresel güç mücadelesinin ekonomi ve siyasete yansımasındaki somut tezahürleri karşımıza çıkıyor’
Güller, IMF ve Dünya Bankası’nın karşısında Asya Altyapı ve BRICS Kalkınma Bankası gibi yapıların çıkmasının yapısal bir düzen değişikliğinin adımları olduğunu vurguladı. Güller’e göre bütün bunların toplamı çok kutupluluk demek olacak:
Bu dünyada yapısal bir düzen değişikliğinin adımları aslında. Bütün bunların toplamı çok kutupluluk demek olacak. Bazılarının iddia ettiği gibi çok kutuplulukta pazarlıkla durum değişikliğinin kabul edildiği bir durum yok. Öyle bir şeyin olması İkinci Dünya Savaşı gibi bir savaş durumunun sonrasındaki düzende olur. Şu mevcut düzende bu pazarlıkla yapılan bir iş değil, küresel güç mücadelesinin ekonomi ve siyasete yansımasındaki somut tezahürü olarak karşımıza çıkıyor. Çin ve Fransız şirketlerin Yuan kullanımından Suudi Arabistan ve Çin arasındaki petrol alışverişinde Yuan kullanılmasına, Rusya’nın Hindistan ve Türkiye ile bazı kalemlerde Ruble kullanmasına varan birtakım yeni işler, Singapur ve Malezya’nın kendi aralarındaki ticarette ulusal paralarını kullanmak istemesi, Malezya Başbakanı’nın Asya Para Fonu kurulması gibi öneriler yapması toptan dünyadaki ekonomik köklü bir değişikliğe başladığının işaretleri olarak okunmakta.”
‘BRICS, G7’yi geçti. Amerika’nın rahatsızlığının bir yanı bu’
Güller, üçü de BRICS’in önemli üyeleri olan Çin, Rusya ve Brezilya’nın yöneticilerin son dönemdeki diplomatik trafiğine de atıfta bulundu. BRICS’in ekonomik faaliyet büyüklüğünde G7’yi geçtiğini anımsatan Güller, ABD’nin bir rahatsızlığının da bu olduğu görüşünde:
“Çin, Rusya ve Brezilya üç önemli büyük kuvvet. Son dönemde BRICS içerisinde bu üçü arasında diplomasi trafiği var. Lula, Çin’deydi, Brezilya’ya döndü. Lavrov, Brezilya’ya gitti. Çin Savunma Bakanı, Rusya’ya giderek Putin’le görüştü. Bu üçlünün ekonomik olarak zaten önemli ilişkileri ve büyüklükleri var. BRICS’in ekonomik faaliyet büyüklüğü bir nevi muadili olan en zengin yedili G7’ninkini geçmiş durumda. BRICS, G7’yi geçti. Amerika’yı bu kadar endişelendiren durum olarak söyleyelim. Brezilya lideri Lula, Çin ile yeni bir anlaşma yapıyor. Çin ve Brezilya ticaretin tamamını Yuan’a geçirme kararı alıyorlar. Bu büyük bir ekonomik büyüklük demek. Geçen seneki iki ülkenin ticaret hacmi 170 küsur milyar dolardı. Bu büyüklükte bir paranın dolardan Yuan’a geçmesi çok önemli. Dolayısıyla Amerika’nın rahatsızlığının bir yanı bu.”
‘Lula’nın tekrar önemli bir aktör olması Amerika’yı rahatsız ediyor’
Güller, solu temsil eden Lula’nın Brezilya’da başkanlığa geri dönmesinin Latin Amerika’yı manipüle ederek kendisine bağımlı kılmaya alışkın olan ABD’yi ‘kalpten’ rahatsız ettiğinin altını çizdi:
“Lula, BRICS üyesi olarak Ukrayna gibi krizlerde bir barış kulübü anlamına gelecek G20 benzeri bir model öneriyor. Bu da Amerika’yı rahatsız ediyor. Lula, solu temsil eden bir lider olarak yeniden Güney Amerika’da ikinci defa cumhurbaşkanlığına gelmiş olması zaten Amerika’yı kalpten rahatsız ediyor. Çünkü Güney Amerika’da sürekli bir Bolivarlaşma rüzgarının karşısına Amerika’nın müdahale ederek ABD’ye bağımlı Bolsonaro gibi tiplerin yeniden iktidar yapılmaya çalışıldığı, bazı ülkelerin bazı ülkelere karşı kullanılmaya çalışıldığı dönem oldu. Solun rüzgarının yükseldiği ve indiği durumlar var. Lula’nın tekrar buralarda önemli bir aktör olarak öne çıkması Amerika’yı rahatsız ediyor. Çünkü Brezilya, Güney Amerika’nın sadece coğrafik değil ekonomik olarak da dünyanın en büyük ülkesi. Brezilya’nın bir sol lider tarafından yönetiliyor olması Amerika açısından kuşkusuz endişe veren bir durum.”
‘Brezilya tahterevallinin bu tarafına girdiğinde oyun değiştirici etkisi var’
BRICS para birimini tabloyu değiştirme potansiyeline dikkat çeken Güller, Çin, Hindistan, Rusya ve Brezilya gibi ülkelerin ekonomik ağırlıklarıyla ABD’nin kurallarını koyduğu dünya düzeninin değişme potansiyelinin altını çizdi:
“Çin, Rusya, Brezilya üçgeninin yapacağı işler açısından BRICS para birimine geçilecek olması tabloyu olağanüstü değiştirecek. Bazı öngörülmüş tablolar var. Bundan 10 yıl önce dünyanın en gelişmiş 10 ülkesinden çoğunluğu Batı kampından ülkelerken önümüzdeki yıldan itibaren Güney veya Doğu dediğimiz ülkelerin, Kuzey ya da Batı dediğimiz ülkelerden sayıca daha fazla olacağı yeni bir dünyaya giriyoruz. Yani altıdan dörde gelmiş olacak. Buralarda Çin, Hindistan, Rusya, Brezilya gibi ülkelerin ekonomik ağırlıkları küresel güç mücadelesinde Amerika’nın kurallarını kurduğu dünya düzeninin değişmesinde önemli faktör olarak Çin, Rusya hanesine yazılmış olacak. Brezilya tahterevallinin bu tarafına girdiğinde oyun değiştiriciliği bakımından Batı kampında büyük rahatsızlık yaratıyor. Buna bir de Çin’in son dönemde barış inisiyatifi alan bir rolü benimsemiş olması ve bunun da Rusya ve Brezilya tarafından destekleniyor olması ekleniyor.”
‘Küresel Güney’in barış girişimlerini hızlandırması ABD’yi endişelendiriyor’
Güller, Çin lideri Şi’nin 2022’de ortaya koyduğu ‘Küresel Güvenlik Girişimi’ne paralel olarak somutlanan ‘barış girişimlerine de atıf yaptı. Ukrayna çatışması için 12 maddelik tutum belgesini Lula’nın da desteklediğini anımsatan Güller, son dönemde Ortadoğu’da Suudi-İran-Yemen-Suriye hattında hızlanan müzakere süreçlerine son olarak Pekin yönetiminin İsrail-Filistin gibi son derece zor bir soruna dair hamlesinin de eklendiğini vurguladı:
“2022 yılında Çin Devlet Başkanı Şi bir küresel güvenlik girişimi ilan etmişti. O girişim, bölgesel ve küresel sorunların çözümü için bir yol haritasıydı. İttifakların değil ortaklıkları esas alan toplamı o oyunu değil kazan-kazanı esas alan bir yol haritasıydı. Ona dayanarak Çin, son dönemde birtakım barış atakları yapmaya başladı. Ukrayna krizi için Lula’nın da desteklediği 12 maddelik bir barış planı önerdi. Çin, Suudi-İran barışını bir anda kotarmış oldu. Bunun hızla yan etkileri ortaya çıktı, Yemen sorunu çözülüyor. Çin Dışişleri Bakanı ile İsrail Dışişleri Bakanı’nın telefon görüşmesi vardı. Çin, İsrail ve Filistin anlaşmazlığına da el attı. Bunun çözümü için de kolaylaştırıcı olacağını söyledi. Bu diğerleri kadar kolay bir iş değil, daha zor. Bu meselede de Çin’in adım atıyor olması önemli. Son 5 aydır neredeyse her ay düzenli bir şekilde Çin hükümeti sürekli Suriye’deki Amerikan varlığını petrol ve gıda hırsızlığıyla suçlayarak çıkmasını istiyor. Orada da Suriye’nin siyasi yol haritasının ilerleyebilmesi için Suriye barışına da katkı vermeye çalışıyor. Zaten Astana platformuna gözlemci üye olmak istemişti. Tüm bunlara Brezilya’nın destek veriyor olması Amerika’yı oldukça endişeye düşürüyor.”