Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kanal D ve CNN Türk ortak canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Seçim beyannamesinin en büyük bölümünü afetlerle mücadelenin kapsadığı belirtilerek "İstanbul dahil olmak üzere tüm Türkiye'nin güvenli hale getirilmesi için nasıl bir yol haritanız olacak?" sorusu üzerine Erdoğan, asrın felaketinin yaşandığı 6 Şubat'ın afetler konusunda bir milat olduğunu söyledi.
Depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara şifa dileyen Erdoğan, kararlı adımlar atılmasının şart olduğunu kaydetti.
İktidara gelmeden önce eğitim ve sağlık konularını en önemli başlıklar olarak öne çıkardıklarını, bugün sağlıkta dünyada en ileri ülkelerle yarışır hale gelindiğini anlatan Erdoğan, Türkiye'nin özellikle şehir hastaneleriyle örnek bir ülke haline geldiğini ama daha güçlü ve kararlı adımlar atılması gerektiğini dile getirdi.
Erdoğan öncelikle deprem bölgesindeki vatandaşların sağlam konutlara yerleştirilmesi gerektiğini belirtti.
Belediye başkanlığından itibaren dikey mimariye her zaman karşı çıktığını, hep yatay mimariyi savunduğunu ifade eden Erdoğan, "Şu anda dikey mimarinin karşısında olan bir cumhurbaşkanı olarak yatay mimari konusunda öyle zannediyorum ki artık vatandaşlarımız da bizim bu tezimizi kabullenir duruma geldi." diye konuştu.
Depremin ardından yapım sürecine başladıkları konut ve köy evi sayısının bugün itibarıyla 100 bine ulaştığını aktaran Erdoğan, toplamda 600 bin konut ve köy evi inşa edeceklerini, bunların 319 bininin 1 yıl içinde tamamlanıp vatandaşlara teslim edileceğini söyledi. Erdoğan köy evlerinin bir kısmını da bayrama kadar tamamlayıp teslim etme durumuna geleceklerini bildirdi.
'Söz vermişsek bunu yaparız'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Devletimiz hamdolsun böylesine büyük bir felaketin ardından 50-60 gün içerisinde bu konutları teslim eder noktaya gelme tezini Van'da ispat etti. Bingöl'de, İzmir'de ispat etti. Kütahya'da, Malatya'da, Elazığ'da, oralardaki afetlerde ispat etti. Antalya, Manavgat, Muğla, buralardaki afetlerde ispat etti. Aynı şekilde Karadeniz'de ispat etti. Biz bunları ispat etmiş bir iktidarız. Söz vermişsek bunu yaparız. Deprem bölgesinde evi yıkılan vatandaşlarım bize güvensinler, inansınlar her birini en kısa zamanda sağlam, dayanıklı konutlara yerleştireceğiz" ifadesini kullandı.
Bir yandan da Türkiye Ulusal Risk Kalkanı modelinin devreye alındığını dile getiren Erdoğan, bu modeli gelecek dönemde yer alan çalışmalar için yeni yol haritası olarak kabul ettiklerini söyledi.
Üniversitelerle bu konuda müşterek bir çalışmanın içerisine girdiklerini aktaran Erdoğan, yapılan üç toplantıyı hatırlattı ve bu çalışmayı belli aralıklarla sürdüreceklerini bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu:
"Tabii kolay değil; deprem, sel, yangın, kuraklık, bütün bunlar afetlerin çeşitleri olarak hep önümüzde, buna da her zaman hazırlıklı olmamız lazım. Zemin artı 3, bilemedin 4, bunlar en ideal yapı çeşitleri. Bir de tabii buralarda hafif malzemeler kullanmak suretiyle yapılacak olan bu konutlar bizi daha güvenli hale getirecektir. Bunun yanında ayrıca çelik konstrüksiyon bu çalışmaların içerisinde önemli yer tutuyor. Bilhassa 1999 öncesinde yapılan binaların risk analizini yapmaya başladık ve bunları yoğun bir şekilde çalışarak bitireceğiz. Hakkaniyete dayalı bir dönüşümle de sağlıksız yapı stoku ortadan kaldırılacak. Yeni yerleşim alanları tespit edilecek, denetimler sıklaştırılacak. Bütün bu konularda çalışmalarımızı sürdürüyoruz."
'Vatandaşımın devletine inanması, güvenmesi lazım'
İstanbul'un ayrı bir önem taşıdığını dile getiren Erdoğan, "İstanbul'un 39 ilçesinde tüm risk unsurlarını ele alacak şekilde bir harita çıkardık. Bugün İstanbul'da yaklaşık 1,2 milyon bina ve 5,9 milyon konut bulunuyor. Gördük ki İstanbul'da toplam 220 bin bina ve yaklaşık 1,5 milyon bağımsız bölüm risk altında. Bunlardan 300 bininin acil dönüşmesi gerekiyor" diye konuştu.
Vatandaşın devlete inanması, güvenmesi gerektiğini belirten Erdoğan, "vatandaşların kentsel dönüşüm yapılırken muhalefetin 'Bu kentsel dönüşüm değil, rantsal dönüşüm' propagandalarına kesinlikle aldanmaması gerektiğini" bildirdi.
Konuya ilişkin bir örnek paylaşan Erdoğan şöyle devam etti:
"İstanbul'da ben Üsküdar Burhaniye'de oturuyordum. Orada süratle kentsel dönüşüme girdik. Küplüce'de, Ferah Mahallesi'nde, yani Çamlıca Camisi'nin altındaki bölümlerde kentsel dönüşüme başladık ve bizim davetimize icabet edenler binalarını gerçekten yıktırdılar. Çünkü biz onlara 'Kiralarını vereceğiz.' dedik verdik. 'Nereyi beğeniyorsanız oralara yerleşin ve biz evlerinizi yaptıktan sonra gelip buralara döneceksiniz.' dedik. Bize 'Evet.' diyenler şu anda hallerinden çok memnun, 1'e 5, 1'e 10 fiyatları arttı. Bundan 15 gün, 1 ay önce yolumu kestiler, 'Başkanım biz yanlış yaptık, ne olur gelin bizimkileri de yıkın'. 'Ben size dediğim zaman bunu yapsaydınız sizin binalarınız da bitmiş olacaktı, siz de oralara yerleşmiş olacaktınız'. Şimdi, 'Yanlış yaptık, gelin bizim buraları da yıkın'. Belediye başkanıma da gerekli talimatı verdik, şimdi onlarda da aynı çalışmalar başladı. Ama şimdi orada yapılan binaları bir görseniz.
Peki bay bay Kemal ne diyordu? Diyor ki benim için, 'Boğaza nazır binalarımızı yıktı'. Yahu sorsan Küplüce neresidir, Ferah Mahallesi neresidir, inanın buraları bilmez, Burhaniye neresidir bilmez. Şu anda oradaki binalar, herkes halinden mutlu, memnun. Zemin artı 3, zemin artı 4 orada binaları yaptık. Hakikaten gören 'Keşke ben de buradan bir yer alabilseydim.' der."
Buranın geniş bir alan olduğunu belirten Erdoğan, "Şu anda da oranın havası, hele şimdi bir de çevre, peyzaj, ağaçlandırma, bu çalışmalar da bir taraftan devam ediyor ve her geçen gün daha da güzel bir hal alıyor. İnanıyorum ki bitince muhteşem olacak. Aynı durum Kadıköy ile Üsküdar ilçelerinin ortak bölgesi olan yerde oldu. O da tabii çok çok ilginç bir yer. Orada mesela Kadıköy Belediyesiyle maalesef uyum sağlanamadığı için orası halledilemedi, sonunda kabul ettiler ve orada da başladı" diye konuştu.
Buranın yapımını da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın üstlendiğini bildiren Erdoğan, "Orası da süratle gelişti ve inanıyorum ki orası da yine muhteşem olacak" dedi.
İstanbul'da rezerv şehir kurulmasına ilişkin takvimlendirme olup olmadığı sorusuna karşılık Erdoğan şunları söyledi:
"Rezerv şehir derken herhalde siz Kanal İstanbul'un sağını solunu kastediyorsunuz. Şimdi Kanal İstanbul ile birlikte o rezerv şehirler meydana çıkacak. O rezerv şehirler meydana çıktığı anda yoğun şekilde oralarda konut inşaatları başlayacak. Bu kentsel dönüşümü kabul eden, örneğin Avcılar'da kabul eden vatandaşlarımıza biz o rezerv şehirlerden yer vereceğiz, onları oralara çekeceğiz.”
Erdoğan, imar affına ilişkin bir soruya ise "Bu işin affı olmaz" yanıtını verdi.
Rezerv şehirler konusunda "Yeni bir nüfus mu gelecek İstanbul'a?" sorusu üzerine de Erdoğan, belediye başkanlığı döneminde İstanbul'a girişlerle ilgili vize önerisini dile getirdiğini hatırlattı. Buna tepki gösterenlerin dünyayı tanımadığını söyleyen Erdoğan, bunun Londra'da uygulandığını, şehre belli şartlarda girildiğini anlattı.
İstanbul'un o dönemde 8 milyon olan nüfusunun şimdi yaklaşık 16 milyona ulaştığını belirten Erdoğan şunları kaydetti:
"O gün bunu söyleyenler şehircilik nedir, göç nedir, bunlardan haberleri yoktu ve o gün bizim iddialarımız şimdi haklılığı getirdi. Eğer bizim o zamanki dediklerimize saygı duyulmuş olsaydı, o günkü planlamalarımız çok daha güçlü olacaktı ve o planlamalar neticesinde de İstanbul'a gelenler önce 'İş buldun mu, gerçekten belli imkana sahip misin, akraban vesairen var mı?' Bu şekilde sorularak gelecekti. Vizeye tabi oldukları için de öyle İstanbul'a herkes giremeyecekti. Ama şimdi öyle olmadı, rahatlıkla herkes İstanbul'a geliyor, giriyor. Dolayısıyla İstanbul'un nüfusu bu rakamlara ulaştı. Bir de kaçak yapılaşma çok ileri derecede, bu kaçak yapılaşma da tehdit ediyor. Bunları yaparken de maalesef zemin etütleri yapılmıyor veya yapanlar dikey mimariyle özellikle vurgun vuruyorlar, çünkü oradan rant elde edecekler, bunun adı rant ekonomisi ve buna tabii fırsat vermemek gerekiyor."
"Rezerv şehirler kuracağız" sözünden "İstanbul'a asla yeni bir nüfus gelmeyeceğinin mi anlaşılması gerektiğinin" sorulması üzerine Erdoğan, "Asla gelmeyecek" ifadesini kullandı ve şöyle konuştu:
"Rezerv şehir şudur, mevcudu bir yerden bir yere naklederek o mevcudun da zemin tahlillerini yapıp oralara müdahale... Şimdi biliyorsunuz, Avcılar aslında sağlam bir zemin değildir. Tehdit eden bir zemindir. Yani Avcılar'dan al Beylikdüzü vesaire o tarafa doğru oralar hep sıkıntılı yerlerdir. Zaten denize yakın bölgeler her zaman için çok çok sıkıntılı bölgeler."
"Oradaki nüfusu rezerv bölgeye taşıdığınızda Avcılar'a yeni bir nüfus gelmeyecek" denilmesine karşılık Erdoğan, "Hayır. Gelebilir, şöyle gelebilir, yani siz orada hakikaten bütün zemin etütlerini vesaire yapmak suretiyle sağlam bir zemin Avcılar'da varsa -ki vardır- o sağlam zeminde bir yapılanmaya gider ve orada kentsel dönüşümü yaparsınız" açıklamasında bulundu.
"O zaman seyreltilecek oradaki nüfus" sözlerine karşılık Erdoğan, "O kadar. Seyreltme zaten şart. Onu yaparsak kentimizi sağlama alırız" dedi.
AK Parti'de, 28. Dönem Milletvekili aday listesindeki değişime işaret edilerek, "Bu değişim neden yapıldı, neden ihtiyaç duyuldu? Listelerde göremediğimiz bazı isimler var, bu isimleri kabinede ya da yerel yönetimde görecek miyiz?" sorusu üzerine Erdoğan, AK Parti'yi kurduklarından bu yana hep yenilikten ve gelişmeden yana olduklarına dikkati çekti. Erdoğan, parti olarak dinamizmlerini de buradan aldıklarını söyleyerek, "Biz sıradan bir parti değiliz. Kongrelerimizde hep hücre yenilenmesi adı altında değişimlere gittik. Şimdi bu yenilenmeyi Meclis'e de yansıtmak istedik. En az üç dönem görev yapmış olan arkadaşlarımızdan böyle bir dönüşüm, değişim yapalım dedik" şeklinde konuştu.
"Hiç bir istisna yapmadınız değil mi?" sorusuna karşılık Erdoğan, "Hayır. Ara vermişse ayrı ama ara vermemişse değişime gittik. En yakın mesai arkadaşlarımda dahi bu adımı attık. Sağ olsun hiçbirisi de bu konuda 'niçin bizi yana koydun' demiyor. Ama hep senin yeni bir görevi var veya var olan bir görevi var. Bundan sonraki süreçte de bu tür görevler olmayacak diye bir şey yok. Eğer biz bir dava isek, öyle bakmışsak bu işe, o zaman zaten bugün burada, yarın bir başka yerde bu işi devam ettireceğiz" ifadesini kullandı.
Erdoğan, siyasi mücadelenin içinde tecrübenin önemli bir yerinin bulunduğunu, tecrübelilerle siyasi hareketi, parti çalışmalarını çok daha önemli bir şekilde sürdüreceklerini vurguladı.
Çalışmaları sırasında her seçim bölgesine, her adaya ilişkin kapsamlı değerlendirmelerinin olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bölgenin nüfus yapısından hassasiyetlerine, kadın ve genç temsiline kadar bütün demografik yapıyı masaya yatırmak suretiyle biz bu tespitleri yaptık. Mesela alt komisyonlarımızın çalışmalarını üst komisyonda değerlendirdik ve nihai karara öyle vardık. Bizim en üst komisyon ki başkanlığımda toplanmıştır, burada yaptığımız toplantılarımızda da yine bütün elemine edilerek önümüze gelen tabloyu orada da gözden geçirdik. Karşımızda haritalar ve bu haritaların karşısında demografik yapı, nüfus, seçmen sayısı, bütün bunları tabloya yatırdık ve bütün bunlara rağmen bir atlama olmuşsa gerekirse yine geri döndük. Eksiklerimiz, hatalarımız filan da olmuş olabilir. Doğrudur. Ama hassasiyetle buna dikkat ettik ve tespitlerimizi de buna göre yapmış olduk. Bütün bunlara rağmen çok da az olsa bazı hatalarımız bazı illerimiz de olmadı değil, oldu."
Erdoğan, "Düzeltme şansı yok değil mi?" sorusuna karşılık, 14 Nisan Cuma sona erecek siyasi partilerin aday listeleri ile bağımsız adayların başvuru evrakındaki eksiklikleri tamamlamaları için verilen süre ile bağımsız adayların adaylıktan vazgeçmeleri için belirlenen süreye işaret etti. Erdoğan, "Cumaya kadar değiştirebiliyorsunuz değil mi?" sorusuna da "Evet" cevabını verdi.
'CHP zihniyetinin yaptığı uygulamayı asla yapamayız'
Yeni dönemde cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanların sayısında bir değişiklik olup olmayacağı ile milletvekili adayı gösterilen bakanların seçimden sonra yeniden kabinede yer alıp almayacağı sorusunu yanıtlayan Erdoğan, "Sistem böyle bir şeye gerek duyulursa zaten adım atmaya müsait. Ama biz kalkıp da şu anda CHP zihniyetinin yaptığı uygulamayı asla yapamayız. O bizim temel ilkelerimizle de ters" dedi.
"Hangi uygulama?" sorusuna Erdoğan, altılı masadaki genel başkanların her birine cumhurbaşkanı yardımcılığı verileceğine ilişkin sözleri hatırlattı.
Erdoğan, "Bizim o kadar bol keseden atmak gibi bir anlayışımız yok. Biz, devlet nasıl yönetilir bunu bilen bir hareketiz. Bunu da başarıyla 2014'ten bu yana zaten yaptık. Demek ki bir cumhurbaşkanı yardımcısıyla bu iş yürütülüyor. Öbür tarafta da daha önceye gidelim. Başbakanlığım döneminde, 36 bakanla devraldım. Biz onu 17'ye kadar hatta 15'e kadar düşürdük. Cumhurbaşkanlığımız döneminde de bir cumhurbaşkanı yardımcısı, 17 bakanla işleri aldık, tıkır tıkır da yürütüyoruz" diye konuştu.
Koalisyon dönemlerinde 36 bakanın bulunduğunun aktarılması üzerine Erdoğan, "Orada da ulufe dağıtıyorlar. Onu, onu yanında tutabilmesi için ne yaptılar? Bol bol devlet bakanlığı ihdas ettiler. Peki bir işe yarıyor mu? Hayır, bir işe yaradığı yok. Şimdi mesela geliyorlar bize teklifler yapıyorlar. Diyorlar ki şu kurumu, bu kurumu bakanlık yapsak. O kurum, şu anda kurumsal olarak personeliyle A'dan Z'ye her şeyiyle yürüyor mu yürüyor. Niye kalkıp bunu bakanlık haline getireceksin? Mesele işin yürütülmesi değil mi yürütülmesi" yorumunda bulundu.
"Koltuk lazım demek ki" değerlendirmesine karşılık da Erdoğan, "Mesele o. Koltuk ver ki sana sadık olsun. Daha da ileri gidiyorlar. İşte, 'Cumhurbaşkanım size bağlasak.' Zaten hepsi bana bağlı değil mi? Hepsi bana bağlı. Bunların hepsini de cumhurbaşkanı olarak yürütmek durumunda değil miyim? Yürütmek durumundayım" ifadelerini kullandı.
'Tam anlamıyla finansın en ideal şekilde yönetilmesinin örneklerini biz verdik'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, altılı masanın, bir taraftan "israf" derken, öbür taraftan israf için yeni yollar aradıklarını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çünkü ulufe dağıtırsan sana sadık olur havasındalar. Ama bizim böyle bir derdimiz yok. Bu ülkeye bir daha o karanlık koalisyon dönemlerinin kirli bakanlık pazarlıklarını, meşhur Güneş Motel sendromlarını yaşatmak istemiyoruz. Bunlar şimdi ne yaptılar? Güneş Motel yerine ya partilerin merkezlerini aldılar veya Ahlatlıbel'de şurada, burada filan yeni yeni yerler ihdas ettiler, oralarda bu pazarlıkları yaptılar. Ama biz böyle şeylerin içerisine ülkemizi sokmadık sokmayacağız. 'İsraf' diyorlar. Asla, bizim kitabımızda israf yok. Tam anlamıyla finansın en ideal şekilde yönetilmesinin örneklerini biz verdik. Eğer bunun başarılı şekilde örneklerini veremeseydik şu deprem felaketinin altından kalkamazdık. Eğer biz bugün deprem felaketinin altından rahatlıkla kalkabiliyorsak, finans yönetimini başarıyla yürüttüğümüz içindir. Şu anda biz finans yönetiminde başarılı bir ülkeyiz."
'Merkez Bankamız hamdolsun muhtaç değil, rahatlıkla finansı yönetebilir durumda'
IMF'ye olan 23,5 milyar dolarlık borcu iktidara geldiklerinde ödediklerini anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"IMF'nin temsilcileriyle otellerde konuşan kimdi? CHP'nin yöneticileriydi. Biz 23,5 milyar dolar borçla devraldığımız IMF'yi 2013 yılında sıfırladık ve IMF'yi gönderdik. Şu anda o masanın etrafında olanlardan bir tanesi de, malum her yıl sonu Davos'ta bir araya gelinir, o zaman o da benim yanımda Davos'a gelmişti. O zamanki IMF'nin başında olan zatla orada bir görüşme yaptık. Dedim ki siz, bize memurlarınızı gönderebilirsiniz ama memurlarınız bize siyaseten akıl vermeye değil, sadece gelir, bütçe tahlillerini yapar, alacağı taksidini alır ve gider ama bize yön veremez. Çünkü Türkiye'yi yöneten benim, siz değilsiniz. 2013'te biz bunlarla işi bitirdik. Ondan sonra kaç kere CHP, hep meydanlarda, 'IMF ile ilişkiler tekrar kurulmalı' gibi bütün bu propagandaları yaptı. Biz kurduk mu? Kurmadık, kurmayız. Asla kimseye de tavsiye etmem. Çünkü IMF'ye eğer uçkuru kaptırırsanız yandı keten helva. Mesele o zaman 27,5 milyar dolar bizim Merkez Bankası döviz rezervimiz vardı. Başbakanlığım döneminde 135 milyar dolara kadar biz Merkez Bankası döviz rezervimizi yükselttik. Şu anda yine 3 haneli rakamlara yeniden döndük. İnşallah o rakamları yeniden yakalayacağız. Ama şu anda Merkez Bankamız hamdolsun muhtaç değil. Rahatlıkla o da finansı yönetebilir durumda. Bundan sonraki süreçte çok daha güçlü bir şekilde yolumuza devam edeceğiz. Ama bunlar israf ekonomisinin olmadığı ama verim ekonomisinin hayatta olduğu bir kabinenin, bir yönetimin icraatıdır. Bizim zaten tezimiz de israf ekonomisi değil, tüketim ekonomisi değil, verim ekonomisi."
'Kişi başı milli gelir şu anda 10 bin 600 dolara çıktı'
"Kabinede bakan sayısının, cumhurbaşkanı yardımcısı sayısının artmasını israf ekonomisi olarak mı görüyorsunuz?" sorusuna Erdoğan, bunların hepsinin "israf ekonomisi" olduğunu belirtti.
Erdoğan, şunları söyledi:
"Biz geldiğimizde kişi başı milli gelir 2 bin 600 dolardı. Ama şu anda 10 bin 600 dolara çıktı. Her bakan şu anda çok verimli çalışmaların içerisinde. Şu anda bizim Ticaret Bakanlığında ihracatı aldığımızda, ihracatta hamdolsun patlamamız var. Şu anda 240 milyar doların üzerine çıktık, daha da tırmanıyor, daha da iyi olacak bütün bu zor şartlara rağmen. Ama kamu mali disiplininden taviz vermedik. Türkiye bu şekilde büyüdü, zenginleşti. Bizim bir tezimiz var. 'Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyüme.' Şunu yapıyor musunuz, yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz. Sağ olsun kabinedeki arkadaşlarımın hepsi görevlerine sıkı sıkıya sadıklar.
Depremde arkadaşlarımızı gönderdiğim bölgelerde, canhıraş bütün bakan arkadaşlarım yoğun çalışma içerisinde oldular ve hepsi evlerini falan unuttular, çalışmalarını yürüttüler ve şimdi de kendilerine ikinci bir talimat. İkinci talimat da her bir arkadaşıma, seçim bölgelerinde görevler verdim. Şimdi onlar da o seçim bölgelerini inanıyorum ki hallaç pamuğu gibi atacaklar ve oralardan da gümbür gümbür inşallah gelecekler."
CHP'yi ve Millet İttifakı'nı koltuk pazarlıkları üzerinden eleştiren Erdoğan, "14 Mayıs'ta bütün tabloyu göreceğiz. Bu bir defa siyasi ahlakın iflasıdır. Bırakın, herkes rüştünü ispat etsin. Bu tür bir yolla siyasi mücadele veya demokrasi mücadelesi verilemez. Şu anki durumlarda kavgalar, gürültüler vesaire, her şey çıkıyor ortaya. Temenni ederiz ki 14 Mayıs'ta da herkes buradan öyle ya da böyle nasibini alacaktır. Cumhur İttifakı bunlara en güzel siyasi ahlak dersini verecektir" ifadelerini kullandı.
Cumhur İttifakı'nı oluşturan partilerin kendi isimleriyle seçime girmesinin avantaj olup olmadığının sorulması üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
"Onun takdiri bize ait değil. Onun takdirini biz yaparsak Cumhur İttifakı içerisinde yer alan liderlere müdahil oluruz. Bu, Cumhur İttifakı içerisindeki arkadaşlarımızın kendi takdiri. Yani kendi logosuyla girmek veya Cumhur İttifakı içerisinde bizim logomuzun altında girmek, hepsi kendi takdirleri. Bu bakımdan bizim Millet İttifakı ile benzer yanımız hemen hemen hiç yok. Sadece malum HÜDA PAR bu konuda bizim logomuzla giriyor. Mesajlar bakımından Cumhur İttifakı'nın içerisindeki partilerle de bu ittifakımızı koruyacağız."
'Meydanların dilini iyi bilirim'
Erdoğan, Millet İttifakı'ndaki Cumhurbaşkanı yardımcılıkları ve bakanlıklarla ilgili yapılan pazarlıkları eleştirerek seçimi kaybetmeleri halinde Millet İttifakı'ndaki partilerin genel başkanlarının parlamento dışında kalacağına dikkati çekti.
Programa katılan isimlerden gazeteci Ahmet Hakan'ın "Siz kazanacağınızdan emin misiniz?" sorusuna yanıt olarak katıldığı açılış törenlerinde halkın ilgisini net gördüğünü belirten Erdoğan, "Benim her zaman bir tezim var; meydanların dilini mevcutların içerisinde herhalde en iyi bu fakir anlar. Bu açılışlar, bizim doğal mitinglerimizdir. Meydanların dilini iyi anlarım, dili bize 'Yürüyün' diyor, 'Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkadan' diyor. Şu anda meydanlarda bunu görüyorum. Bunu Bağcılar'da, Pendik'te gördüm. Burada bir tecrübe var" diye konuştu.
"Siz ilk turda bu iş biter mi diyorsunuz, ikinci tura kalma ihtimalini gözetiyor musunuz?" sorusuna Erdoğan, "Ben milletimin bu noktada her şeyden önce işi zora sokmadan bitireceği inancındayım. Bu kararlılığı da özellikle gerek Bağcılar'da gerek Pendik'te gerek deprem bölgesinde gördüm. Milletim işi hiç zora sokmadan bitirecektir diye inanıyorum" yanıtını verdi.
'14 Mayıs bir kırılma noktası olacak'
Erdoğan, 14 Mayıs'taki seçimlerin yurt dışından da yakından takip edildiğinin belirtilip bu ilginin nedeninin sorulması üzerine, şunları söyledi:
"Bu, Türkiye'nin dünyadaki yerini göstermesi bakımından çok önemli. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinden (AKPM) bir grup gelmiş. 'Binali (Yıldırım) Bey ile görüşsünler' dedim. Fakat Binali Bey, 'Bunlar bizimle otelde görüşmek istiyorlar' dedi. Bunu üzerine 'Biz CHP değiliz, bunlarla bu tür görüşmeleri CHP yapabilir ama bunlar bizimle görüşmek istiyorsa daha önce bunlarla seçim karargahında görüştük, gelsinler partide görüş. Bizim otelde ne işimiz var.' dedim. Türkiye ile ilgili Batı'nın hesapları var. Şu anda (Emmanuel) Macron'un durumunu görüyorsunuz. Macron'un Çin seyahatinin acaba perde arkası nedir? Amerika ile ilişkilerdeki durum nedir? Macron niçin Çin'e gitti? Çok mu muhabbeti vardı? Bu soru işaretlerinin cevabını, o dosyanın ara yapraklarında neler olduğunu inceleyip görmek lazım. (Marine) Le Pen, şu anda Macron'un önüne geçmiş. Nasıl oldu bu? Demek ki grafiklerde bir değişim var.
Türkiye bu seçimle birlikte Batı'ya bir mesaj verecek. Bu mesajı çok iyi değerlendirmemiz lazım. Bu ülke artık terörle mücadele ederken de ekonomi politikalarını belirlerken de 'Batı ne der' diye bakmıyor. Bizim böyle bir derdimiz var mı? Yok. Biz şimdi işimize bakıyoruz. Savunma sanayiinde yerlilik oranı yüzde 20'den yüzde 80'e çıktıysa bu, bir başarının adımıdır. Batı dikkat ederseniz, Erdoğan'a karşı olduğunu söylüyor. Erdoğan'a karşı aldıkları bu cephe milletimize karşı aldıkları bir cephedir. Benim milletim bu oyunu 14 Mayıs'ta bozacaktır. 14 Mayıs adete bir kırılma noktası olacaktır. Bu kırılma noktasıyla da Türkiye'yi yeniden kendi çizgilerine kim çekecekse onlar, onlara mavi boncuk dağıtıyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Togg'un fabrikasının olmadığı iddiasına ilişkin soru üzerine, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ile fabrikayı gezme teklifinde bulunduğunu, fakat Kılıçdaroğlu'nun fabrikaya gelmediğini söyledi.
Kılıçdaroğlu'nun, Togg Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ile gezerse bu teklifi kabul edebileceğini söylediğini aktaran Erdoğan, bu beyanın özel bir nedeni olup olmadığının sorulması üzerine, "Teknoloji Bakanı Varank benim adım orada olacak. Bu tabii onu rahatsız ediyor. Fabrikanın yerini bilmiyor. Üretime inanmıyor. Kime satacaksınız? Nasıl satacaksınız? Millet sırada, şu anda herkes sırada" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kemal Bey'e de bir tane Togg hediye etmeyi düşündünüz mü?" sorusu üzerine, ödemesini yaparsa Kılıçdaroğlu'nun da bu araçtan alabileceğini söyledi.
"Togg için faizsiz özel bir kredi olabilir mi?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
"Öncelikle kamu bankalarımız niye var? Elbette Togg ile kampanya yapma noktasında kamu bankaları için bu iyi bir fırsat olacaktır. Buradan kendilerine çağrıda bulunuyorum, gerekirse tabii kendileriyle de bir ortak toplantı yapıp böyle bir zemini oluşturmaları hususunda inşallah bu adımı atmayı ben de düşünüyorum. Nasıl konutta böyle bir imkan hazırladıysalar, otomobilde de özellikle Togg'a yönelik böyle bir adım atılabilir. Tabii şu anda benim bütün endişem Togg'un araç yetiştirme noktasındaki durumu ne olur? Talep çok fazla. Ama bütün bunlara rağmen, şu anda Togg'un tüm yönetimiyle başta Sanayi ve Teknoloji Bakanım olmak üzere kendileriyle görüşmeleri yapıp, ondan sonra kamu bankalarımızı süratle bir araya getirip, çünkü önümüzdeki 7 yılda bir milyon Togg inşallah yollarda olacak. Bu ne demektir? Yani yollarda inşallah Togg'u görmek bize ayrı bir zevk verecek. Tabii bunları bir de tekamül ettirmek, yani şu anda tabii bu akıllı araç. Bunun yanında güçlü bir motora da sahip. Kendileriyle doğrusu şunu da konuşmak istiyorum, o da şu, acaba Togg'un zırhlısını da yapabilir misiniz? Makam araçları için olabilir, iş adamları için olabilir. Yani bu bir taleptir. Mesela BMW'nin ilk zamanlar böyle bir durumu yoktu ama daha sonra BMW bu zırhlıyı da yaptı. Zırhlıda en iyileri olan şu anda Mercedes. O da sürekli olarak onu geliştirmenin, tekamül ettirmenin gayreti içerisinde. Bakıyorsunuz mesela Maybach önce farklı çıktı, daha sonra Maybach bu zırhlı da bile yeni yeni geliştirmelerle yeni yeni adımlar attı. Şimdi Togg için de buna benzer bazı adımların atılmaması mümkün değil. Şimdi buradan tabii Gürcan Bey'e seslenmiş oluyoruz, bunun da çalışmasını mesai arkadaşlarıyla yapacaktır diye düşünüyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sizce bu seçim kritik bir seçim mi? Bu seçimi diğerlerinden ayıran ve kritik yapan fark nedir?" sorusu üzerine, parti olarak 21 yılda girdikleri 15 seçimin hepsini kritik ve önemli gördüklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı seçiminde karşısında bulunan Kılıçdaroğlu'nun bu seçimlerin tamamında mağlup olduğunu, tüm bu yenilgilere rağmen doymayıp yine devam ettiğini belirten Erdoğan, bu yenilgilerin bazılarını çizgiye getirmediğini gördüklerini aktardı.
"Şimdi 14 Mayıs seçimleri, bizim Türkiye Yüzyılı vizyonumuza ulaşmamız için hayati önemde. Bizim şu anda rakiplerimizden kaynaklanan bir şey yok, yani önemi oradan gelmiyor, önemi Türkiye Yüzyılı'ndan geliyor" diyen Erdoğan, Türkiye'nin son 21 yılda elde ettiği kazanımları, yapılan dev eserleri, getirilen hizmetleri heba etmek, yok etmek isteyen bir güruh bulunduğunu belirtti. Erdoğan, "Kim bu? Bu muhalefet. Hiçbir ideali, vizyonu, hedefi olmayan bu güruhun tek vaadi Türkiye vizyonumuzu hayata geçirmemize engel olmak. Önümüzdeki seçimin farkı ve önemi işte buradan geliyor. İnanıyorum ki vatandaşlarımız da bu seçimlerin önemini kavradı" diye konuştu.
Muhalefetin şehir hastanelerine yönelik beyanlarını da eleştiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ne diyorlar, işte hastanelerimizle, şehir hastanelerimizle ilgili 'Kimse gelip de bunlara talip olmasın.' Kim diyor bunu? Karşımızdaki aday. Hatta daha da ileri gidiyor, 'Yani bunlar alacaklarını dahi tahsil edemezler.' diyor. Devlette devamlılık esastır. Bu ifadeyi bir cumhurbaşkanı adayı nasıl kullanır? Seversin sevmezsin bu ayrı konu. Ama böyle bir alacağı varsa ihaleye girmiş almış bunu belli bir yere kadar getirmiş, tabii ki bunun ödemesini yapacaksın. Bir ülkenin güvenilirliği nereden gelir? İşte buradan gelir. Güvenilir olması için de Ahmet gitmiş, Mehmet gelmiş. Mehmet geldiyse ne yapacak, Ahmet'in bıraktığı yerden devam edecek. Ama bunlar bakıyorsun, ana muhalefet de yanındaki hanım da 'Biz bunları ödemeyiz.' diyor. Diyemezsin bunu. Ben buradan halkıma sesleniyorum, yani devletin devamlılığına leke sürecek, tüm dünyada ülkemizin itibarını zedeleyecek olanlara fırsat vermeyeceğinize inanıyorum."
'Terörist başını bırakacaklarmış, Selo'yu bırakacaklarmış'
Erdoğan, seçimin kritik olmasının nedenlerinden birinin, milli güvenlik olup olmadığının sorulması üzerine, "Milli güvenlik noktasında dediklerinize katılıyorum. Çünkü ne diyorlar, terörist başını bırakacaklarmış, Selo'yu bırakacaklarmış. Bu ülke bir hukuk devleti. FETÖ'nün içerideki uzantılarını bırakacaklarmış, KHK'dan suçları olanlar bırakılacakmış. Bu hukuk devletinin hukukiliği nerede? Bunu nasıl diyebilirsin?" değerlendirmesinde bulundu.
"Zaten sosyal medyada sürekli bir genel af isteği gündeme getiriliyor" hatırlatması üzerine Erdoğan, "İşte bunların hepsi oy saikiyle yapılan şeylerdir. Yani 'Biz gelirsek işte bunları serbest bırakacağız, onun için oylar bize.' Bunu karşımızdaki şahıs kaç kere Meclis kürsüsünden haykırdı, söyledi. Ama biz hukuk devletinin içerisinde bunu oya tahvil etmek için bu tür vaatlerde bulunamayız. Bu hukuk devletinin ahlaki anlayışına uygun değildir" diye konuştu.
'Zaten Selo'nun kendisi aslında Kürt değil, Zaza'dır'
"Siz genel af düşünüyor musunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, cumhurbaşkanlığı adaylığını genel af üzerine bina etmediğini belirterek, şöyle devam etti:
"Ama bay bay Kemal buralardan ne elde ederim bunun gayreti içerisinde. Ülkeyi terör örgütlerine teslim etmeye gayret ediyorlar. Diyarbakır'da 51 yavrumuzun ölümüne neden olan Selo değil mi? Şimdi bu 51 yavrumuz, bunlar Kürt kardeşlerimiz, evlatlarımız değil miydi? Zaten Selo'nun kendisi aslında Kürt değil, Zaza'dır. Ama ne yapıyor, Kürt evlatlarımızın da ölümü üzerinden kendisine bir rant devşirmeye çalışıyor. Sokağa döktü ve 51 Kürt yavrumuz öldürüldü. Hatta araçla üzerinden çiğneyerek geçtiler. Bütün bu gerçekler ortadayken maalesef şu anda bakıyorsunuz bay bay Kemal de Meral Hanım da diğerleri de bunları dışarı çıkarmak için bu tür vaatlerde bulunuyorlar. Aynı şekilde FETÖ ile ilgili vaatleri de var. Nitekim şu anda listelerine de zaten bu tür isimleri de koydular, koyuyorlar."
Başbakanlık yaptığı hükümetlerde görev alan bazı isimlerin, CHP'nin milletvekili adayı listelerinde bulunmasıyla ilgili soru üzerine Erdoğan, "Daha önce bunların söylediği bu sözler ve şimdi o denli hakaret eden, bırak bakan olmayı, 'Milletvekili dahi olamaz' dedikleri kişiyi şimdi ne yaptılar? Listelerinde en uygun yerlere koydular. Aynı şekilde diğer birkaç kişi için de bu tür ifadeleri var. Ama şimdi en uygun yerlere yerleştirdiler. Şimdi bunlar diyelim ki bize ihanet ettiyse, şimdi demek ki ihanet sırası onlarda. Onlara da gereken ihaneti yapacaklardır. Yani onlardan farklı bir şey bekleyemezsiniz. Bizim de onlardan zaten beklediğimiz bir şey olmadığı gibi de yani gitmek isteyene zorla 'Dur' demedik, demeyiz ve kapıyı açtık. Çünkü bunlar dış mihrakların siparişiyle bir araya gelen kuklalar" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, "Gençler Türkiye'yi terk ediyor, Türkiye'de durmak istemiyor" şeklindeki yorumların anımsatılması üzerine bunların hepsinin yalan olduğunu söyledi.
Seçilme yaşını 18'e indirdiklerini anımsatan Erdoğan, 14 Mayıs'ta yapılacak seçimlerde adaylarından bir veya ikisinin 18, birisinin de 19 yaşında olduğunu ve 30 yaş altı 25 adaya listelerde yer verdiklerini anlattı.
'Kamuya işe alımlarda, sınavlardaki başarı sıralamasını esas alarak tereddütleri gideriyoruz'
Gençlerle ilgili projelerinin hazır olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Kamuya işe alımlarda, sınavlardaki başarı sıralamasını esas alarak bu konudaki tereddütleri de gideriyoruz. Aslında pek çok alanda işe alımlarda bu yöntemi zaten şu anda uyguluyoruz. Her yıl on binlerce gencimiz ve engellimiz bu şekilde işe başlıyor. Mülakatların sebebi de kurumların ihtiyaçlarına en uygun insan kaynağına erişme gayesidir. Gereksiz tartışmaların içine düşmemek ve gençlerimizin kafasında herhangi bir soru işareti bırakmamak için zorunlu bazı alanlar dışında başarı sıralamasıyla işe alımı esas haline getireceğiz. Üniversite öğrencilerimizin aldıkları ilk bilgisayar ve cep telefonundan vergiyi kaldırıyoruz. Aile kurumuna özel önem veriyoruz. Bunun için de gençlerimizi aile kurmaya teşvik ediyoruz. Yeni evlenen çiftlere 2 yılı geri ödemesiz 48 ay vadeli 150 bin lira faizsiz evlilik kredisi vereceğiz. Bunun için 'Aile ve Gençlik Bankası' kuracağız. Kaynağı soracaklar ya, keşfini yaptığımız doğal gaz ve petrol gelirleriyle kurulacak bu banka ile gençlerimizi her alanda destekleyeceğiz."
Bunun örneğini Norveç'in yaptığına işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Kendi işini kurmak isteyen gençlerimizin hibe ve teşvik programlarıyla yanlarında olacağız. Gençlerimiz hayal kursunlar, onların hayallerini gerçekleştirecek iktidar görevi başında. Bu Cumhur İttifakı'dır. Şartların zorluğu, imkanların kıtlığı onları korkutmasın. Biz her şart altında gençlerimizin yanındayız, destekçileriyiz. Ben uygulamanın başında olan bir insan olarak konuşuyorum. Karşımdaki bay bay Kemal'in uygulamada yeri neresi? Onun yeri geçmişte biliyorsunuz SSK idi. SSK'yi ne hale getirdiğini rahmetli Savaş Ay hayatta olsa da tekrar anlatsa. Ne hale getirdi SSK'yi biliyorsunuz? Onun batırdığı, bitirdiği felaket olan o SSK'yi biz tamamıyla ele aldıktan sonra bütün hastanelerimiz pırıl pırıl oldu, şehir hastaneleriyle ayrı bir devrim yaptık, eğitim hastaneleriyle ayrı bir devrim yaptık ve şu anda dünya bizim bu hastanelerimizi gördüğü zaman diyorlar ki 'Gerçekten takdire şayansınız'. Hatta birçok ülke üst düzey kendi hastalarını bize gönderiyor. Şu anda Ankara'da mesela bizim gerek Etlik gerek Bilkent, bu iki tane şehir hastanemiz muhteşem. Her ikisinin de şu anda yatak sayısı itibarıyla olsun, odalarıyla olsun örnek bir durumları var."
'Şehir hastanelerimizi yaygınlaştıracağız'
İstanbul'da Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesi, Prof. Dr. Murat Dilmener Acil Durum Hastanesi ve Prof. Dr. Feriha Öz Acil Durum Hastanesinin bulunmaması halinde Kovid-19 salgınında işlerin zor olabileceğini ifade eden Erdoğan, şu anda Türkiye'nin 19 ayrı yerinde şehir hastanesi olduğunu belirtti ve "Her büyükşehre bir defa bir tane şehir hastanesini kuracağız. Cumartesi günü inşallah Kocaeli Şehir Hastanesini açıyoruz. Şu anda hasta alımına başladı. Ardından İzmir hazır şu anda, İzmir'i açacağız. Bütün bunlarla beraber bu şehir hastanelerimizi de yaygınlaştıracağız." dedi.
Erdoğan, şehir hastanelerini yap-işlet-devret modeliyle yaptıklarına işaret ederek, ayrıca şehir hastanelerinin alt segmenti olan eğitim hastaneleri de olduğunu ifade etti.
"Kamuya alımlarda mülakatı kaldıracağınızı açıkladınız. Bu ne zaman başlayacak?" sorusuna Erdoğan, "Şu anda tabii ki bugün, yarın denilmez. Ne zaman? Seçim bitecek. Seçimden sonra inşallah yeni dönemde, yeni planlamayla bunun adımlarını atmış olacağız. Burada zaten biz bu ülkeyi yine gençlerimizle büyütüp kalkındıracağımıza göre bir kez daha buradan söylüyorum, biz gençlerin çağının adeta misafiriyiz" yanıtını verdi.
'Her aileden en az bir kişiye iş imkanı sunacağız'
"Aile Koruma Kalkanı" ile ev hanımlarının emekli olmasının yolunun nasıl açılacağı sorulan Erdoğan, Aile Koruma Kalkanı programının, aileyi güçlendirmeye yönelik yenilikçi mekanizmalarından sadece biri olduğunu ve programın ilk aşamalarını zaten başlattıklarını söyledi.
Erdoğan, programı daha kapsamlı şekilde genişleteceklerini belirterek, şöyle konuştu:
"Programın yeniliklerinden biri, ev hanımlarının emekliliğine destek vermek olacak. Gençler öncelikli olmak üzere her aileden en az bir kişiye iş imkanı sunacağız. Yani şimdi ben en az 3 çocuk diyorum. Bu demektir ki ailelerde de çocuk sayısı artacak. Onların bir de geleceğini ne yapmamız lazım? Teminat altına almamız lazım. Dolayısıyla eğitiminden istihdamına, evliliğinden çocuk bakımına kadar her alanda ailelere maddi katkı vereceğiz. Amacımız aile yapımızı, aile birlikteliğini ve evlatlarımızı korumak. Ev hanımlarına yönelik bu tür yine aynı şekilde planlarımız var. Ev hanımlarının sigortalılığı konusunda da atacağımız adımlar olacak. Ev hanımlarının emeklilik primlerinin bir kısmını devlet olarak biz ödeyeceğiz."
"6284 sayılı kanundan geri adım yok değil mi?" sorusuna ise Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Aile, bir defa bizim kutsalımız, değerimiz. Bu kurumun korunması önceliğimiz. Anayasal değişiklik bile yapacak kadar bu konuya sahip çıkıyoruz. Aile yapımızı, kadınları ve çocuklarımızı korumak için her türlü mücadeleyi sonuna kadar vereceğiz. Bu alandaki kazanımlardan geri gitmek mümkün değil. Bizim mücadelemiz, ailenin ve kadınların haklarından geriye gidiş olarak gördüğümüz sapkın akımlardır. Yani LGBT gibi sapkın akımların ülkemizde varlık göstermesine, milletimize dayatılmasına izin vermeyeceğiz. Biz bunları yaparken bay bay Kemal sadece yalanlarla kadınları kandırmaya, milleti aldatmaya çalışıyor. Özellikle Kemal efendi kadın haklarını savunmaya önce kendi parti teşkilatlarında tacize, tecavüze uğrayan kadınların haklarını savunmakla başlayabilir. Şu anda kaç tane acaba bayan milletvekili adayı var? Bir araştırın bunu da, bakın bakalım. AK Parti'nin kadın milletvekili sayısıyla mukayesesi kabil mi? Tacizci, tecavüzcü CHP teşkilatından olunca bunların ağzını bıçak bile açmıyor. Partisindeki taciz, tecavüz olaylarını örtmek için gösterdikleri çabanın onda birini kadın hakları için göstermeyenler, bu konuda bize zaten söz söyleyemez."
2019'daki yerel seçimlerden sonra belediyelerden atılan sözleşmeli çalışanların durumuna ilişkin soruya Erdoğan, ülkede çözülmedik hiçbir sorun bırakmadıklarını ve bundan sonra da bırakmayacaklarını söyleyerek, "Haksız yere belediyelerden atılmış vatandaşlarımızı göreve getirmeyi ancak biz başarırız. Çünkü biz onlara yapılan bu zulme hiçbir zaman duyarsız kalmadık, bundan sonra da kalmayacağız" ifadelerini kullandı.
'CHP mağdurlarının da kimsesi biz olacağız
Muhalefet belediyelerinin, kimsenin işten çıkarılmayacağını belirtmelerine rağmen insanların işten atıldığını anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Günlerce, haftalarca gittiler belediyelerin önünde gösteriler yaptılar. Bunlar tekrar işe alındı mı? Bay bay Kemal bunları görmedi mi? Televizyon ekranlarında bunların hepsini izledik. İşten atılan vatandaşlarım, bunların çoluğu çocuğu haftalarca aylarca aç susuz kaldılar. Bunların bir kısmını devlette işe aldık. Ama bunları yeniden belediyelerde işe almadılar. İktidarımızda bu işin çözümünü yine biz getireceğiz. 2024 seçimi de geliyor ve bu yerel seçimde de bu ülkede bütün mağdurlar gibi CHP mağdurlarının da kimsesi biz olacağız."
TCG Anadolu Gemisine ilişkin soruyu yanıtlayan Erdoğan, savunma sanayisinde projelerin hiç bitmeyeceğini söyledi.
Türkiye'nin hayallerini gerçekleştirecek adımları atmaya devam edeceklerini vurgulayan Erdoğan, "Bütün olay araç gereç meselesi değil, bunları tetikleyen bunları güçlendiren mühimmat konusudur. Şimdi aracı yaparsınız girişi yaparsınız ama mühimmatınız yoksa tabi aracın olması hiçbir işe yaramaz. Ama bütünüyle bunların mühimmatını da yaparsanız bunu da üretimini gerçekleştirirseniz o zaman tabii karşı tarafa güç gösterisinde çok daha rahat bulunursunuz. Biz başardıklarımızı 'yapılamaz, edilemez' diyenlere inat başardık" diye konuştu.
TCG Anadolu Gemisi ile ilgili ağır hakaretlerin yapıldığını ifade eden Erdoğan, "TCG Anadolu'yu şu anda ordumuza teslim ettik. Gezdim, gördüm. Şu anda insansız hava araçları üzerinde ve bu insansız savaşların dışında helikopterler üzerinde. Bütün bunlar buradan iniş kalkış her şeyi yapabilecekler. Bunlar bizim dünya standardında çok daha farklı bir yere gelmemizi sağladı" değerlendirmesinde bulundu.
'TCG Anadolu Gemisinin bir misli büyüğünü daha inşa edeceğiz'
TCG Anadolu'nun Türkiye'yi denizlerde çok güçlü bir noktaya taşıyacağını dile getiren Erdoğan, "Yeni bir adım daha atıyoruz, görüşmeleri yapıyoruz. Bunun bir misli büyüğünü daha inşa edeceğiz. Bu bizim kendi tersanemizde üretildi" dedi.
TCG Anadolu ile dünyanın her köşesinde askeri ve insani operasyon yapılacağına dikkati çeken Erdoğan, "Egemenliğimiz için bundan daha önemli ne olabilir? Yani sen Akdeniz'e bununla çok daha rahat açılacaksın. Mavi Vatan aynı şekilde. Bunlar anlardan da anlamazdan da konuşuyorlar. Gurur duy ya" açıklamasını yaptı.
Savunma sanayisinde üretilen araç gereçlerin gelecek nesillere kalacağını söyleyen Erdoğan, "Ben gurur duyuyorum. Yapanlarla gurur duyuyorum, Allah rahmet etsin Özdemir abimizle oğullarıyla gurur duyuyorum" ifadelerini kullandı.
İHA, SİHA, Akıncı ve Kızılelma'nın üretim sürecine ilişkin bilgi veren Erdoğan, "Adamlar bununla iftihar etmiyor. Niye? Erdoğan'ın döneminde yapıldı diye. Ya siz yapın, biz de sizi alkışlayalım. Bugün CHP'nin elindeki büyükşehir belediyelerinde acaba Türkiye'nin iftihar edeceği eserleri var mı? Yok. 'Ya şunu da biz yaptık' diyebilecek eserleri var mı? Yani tutun şöyle köprülerden viyadüklere varıncaya kadar var mı? Ya biz Marmaray'ı yaptık, onun önünü kesmeye çalıştılar. Avrasya Tünelini yaptık, onun önünü kesmeye çalıştılar. Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü yaptık, onun önünü kesmeye çalıştılar. Tabi başaramadılar. Çünkü biz buna fırsat vermedik" diye konuştu.
Bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin uygulamadaki başarısını son 5 yılda güçlenen ekonomik istikrarda gördüklerini belirtti.
Afetlere müdahalede, terörle mücadelede ve birçok alanda önemli adımları yeni sistem sayesinde atabildiklerini vurgulayan Erdoğan, "Elbette sistem gerektiğinde dönüşüme, değişime, restore etmeye açık. Aksayan ya da eksik kalan yerlerini hızla tamamlamak da bizim görevimiz. İlk dönemdeki tecrübelerimizin ışığında sistemi daha ileriye taşıyacak adımları atmakta tereddüt etmeyeceğiz. Çünkü bu dinamik bir süreç" şeklinde konuştu.
Sistemdeki revizyonun, "yasamanın güçlendirilmesi, belirli sayıda vatandaşın kanun teklifi verebilmesi ve Anayasa Mahkemesine iptal için başvuruda bulunabilmesi, partilerin kapatılmasının Meclis iznine bağlanması" gibi konuları içerip içermediğine yönelik soru üzerine Erdoğan, "Bunların hiçbirisi aslında bizim hükümet sistemimizle ilgili değil. Aslında bunlar bizim demokratik reform önerilerimiz ve bu demokratik reform önerilerimizi aynı zamanda da biz toplumun, sivil toplum kuruluşlarıyla da görüşerek, bu alanda söz sahibi olan bütün akademisyenlerimizle de görüşerek bu adımları atma fırsatını bulacağız. Bunun için de geniş alanımız var" diye konuştu.
'Artık terör örgütü de o masanın ortağıdır'
Erdoğan, "Terör örgütleri FETÖ ve PKK'nın bu seçime ilişkin sürekli açıklamalar yapması ve sizin karşınızdaki adaya destek çağrılarını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Eskiden beri HDP'yi terör örgütünün parlamentodaki uzantısı olarak gördüğümüzü ve 'HDP eşittir PKK' demek olduğunu söyledik, söylüyoruz. Tabii şu anda terör örgütüne müzahir parti cumhurbaşkanı adayı çıkarmayarak masadaki yedinci ortak olduğunu ilan etti. Dolayısıyla artık terör örgütü de o masanın ortağıdır. Masada söz sahibi olan bir örgüt elbette oranın geleceğiyle ilgili açıklama yapacaktır, argo bir tabir olacak ama racon kesecektir. Terör örgütleri bu açıklamaları yaparken acaba CHP ne yapıyor? Kandil'den terör örgütüne destek gelirken, terör örgütünün parlamentodaki uzantısına destek gelirken acaba CHP yöneticilerinden birinin de çıkıp adıyla sanıyla ifade ederek PKK'yı, YPG'yi, HDP'yi eleştirdiğini gördünüz mü? Hayır. CHP'den bir ses çıktı mı? Hayır. Masanın etrafındakilerden bir ses çıktı mı? Hayır. Halka kendilerini kabul ettiremeyince terör örgütlerinden medet umar hale geldiler. Terör örgütüdür, kiralık katildir, kullanışlı aparattır, kim parasını verirse onun emrine girer. Ama siyasi partilerin terör örgütlerinin kucağına düşmesi utanç vericidir. Kandil'den destek alacaksın ve 14 Mayıs seçimine hazırlanacaksın, milletim bu oyunu bozar. Ne bu ülkeyi bu çapsız muhalefetin eline bırakır ne de terör örgütlerini söz sahibi eder. İnanıyorum ki 14 Mayıs'tan sonra CHP'ye gönül vermiş gerçek vatansever vatandaşlarım da partilerini terörist sevicilerin elinden kurtaracak."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Öcalan'a özgürlük söz konusu olabilir mi?" sorusu üzerine, "Bunu AK Parti olarak bize soruyorsanız böyle bir şey olamaz. Ama şu anda ana muhalefete sorarsanız ana muhalefet olabileceğini zaten açıkladı. Hem terörist başı ile ilgili açıkladılar hem de Selo'yla ilgili açıkladılar. Bizim kitabımızda böyle bir şey yok. Yani bunca insanı öldüreceksin, bunca insanın kanına gireceksin, ondan sonra da kalkıp buna özgürlük diyeceksin, böyle bir şey olabilir mi?" diye konuştu.
'SSK'yı batırmış, genel başkanı olduğu partiye tek bir seçim kazandıramamış'
Erdoğan, "Terör örgütlerinin elebaşlarının 'Erdoğan'ın gitmesi lazım. Bizim açımızdan çok önemli bu. Tarihi bir seçim. Cumhur İttifakı ortadan kalksın, Erdoğan gitsin' şeklinde açıklamalar yaptığı" ifade edilerek, "CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'Siz kimsiniz? Siz teröristsiniz. Erdoğan'la mücadele veriyoruz ama size ne oluyor?' demesini bekliyoruz mesela. Oradan da 'Biz terör örgütü şeflerini muhatap almayız' deniliyor. Bu yaklaşım hakkında ne düşünüyorsunuz?" sorusu üzerine şunları söyledi:
"HDP'ye ve dolayısıyla PKK'ya neler vaat ettikleri tek tek ortaya dökülüyor. Niçin gidip parlamentoda görüştüler de parti merkezlerine gidemediler. Çünkü partiye gittikleri zaman bir açıklama yapmaları lazım. Bu açıklamayı yapmadıkları gibi parlamentoda bu işi kapalı kapılar arkasında ne söylediler? Mesela içlerinden üst düzeyde bir yönetici yok ama bir kadın çıktı garip garip şeyler söyledi. Örneğin, Diyanet İşleri Başkanlığını kaldıracaklarmış, bunun yerine işte inanç, bilmem ne... Şimdi bunu özel görüşmelerinde orada bunları görüşmüşler. Kadın bu açıklamayı yapıyor. CHP olarak bununla ilgili; 'Hayır bizim böyle bir düşüncemiz yok. Biz Diyanet İşleri Başkanlığını kaldıramayız.' demedi. Bütün bunlarla 'Din ve ahlak dersleriyle alakalı olumsuz bir yaklaşımları var' diyemedi. PKK, HDP ne derse onu yapmaya amade bir bay bay Kemal var şu anda. Onun için terör örgütünün dağ kadrosundan bile yedili masaya, bay bay Kemal'e destek açıklamaları yapıldı. Bu ifadelerini okuttuğunuz kişi geçmişte CHP'ye alenen söven, hakaret eden kişidir. İşte bay bay Kemal böyle biri. O sadece partisindeki tecavüzcüleri, tacizcileri korumayı bilir. PKK'ya, FETÖ'ye, terör örgütlerine umut verin, başka çaresi yok. Şimdi bakalım bay bay Kemal'e. Allah aşkına ya ne başarısı var bu adamın? Genel müdürlük yaptığı SSK'yı batırmış, genel başkanı olduğu partiye tek bir seçim kazandıramamış. Aldıkları birkaç belediye, orada da işlerin yürümediğini cümle alem biliyor. Böyle bir partinin ülkeyi terör örgütüne teslim etme pahasına iktidara gelme ihtirası bir defa trajikomiktir. 14 Mayıs'ta sevgili vatandaşlarımdan, milletimden bunlara yol vermeyeceğini görüyorum. El ele vereceğiz ve inşallah yeni bir süreci güçlü bir parlamentoyla milletimle beraber yürüteceğiz." Erdoğan, "HDP'li Sırrı Sakık, Sayın Kılıçdaroğlu'na bir çağrı yaptı. 'Kapalı kapılar ardında verilen sözlerin kamuoyuna deklare edilmesi gerekir' dedi. Bu söze henüz bir cevap gelmedi. Siz kapalı kapılar ardında bir pazarlık yapıldığını düşünüyor musunuz?" sorusu üzerine, "Kesinlikle orada bir pazarlık yapıldı ve bunu kendi partilisi dahi bilmiyor. Hadi açıklayın. Niye açıklamıyorsunuz? Açıklayamadılar. Açıklayamazlar. Çünkü açıkladıkları anda taşlar yere dökülecek. Teröristlere umut verenlere ben inanıyorum ki benim milletim de iktidarı vermeyecektir" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "gazeteci olsaydı 14 Mayıs seçimine ilişkin nasıl manşet atacağı" sorusuna, "Türkiye Yüzyılı başlıyor" cevabını verdi.
Erdoğan, yarın Malatya'yı, cumartesi Kocaeli'yi, pazar günü ise Şanlıurfa'yı ziyaret edeceğini belirterek, "Durmak yok, yola devam" dedi.