Kültür ve Turizm Bakanlığı, İletişim Başkanlığı, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından düzenlenen '3'üncü Uluslararası Medya ve İslamofobi Forumu' Ankara Ticaret Odası (ATO) Fuar ve Kongre Merkezi'nde gerçekleşti. Forumun açılışına, Bakan Ersoy, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ve RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin katıldı.
Forumda konuşan Ersoy, şu ifadeleri kullandı:
"Avrupa merkezci bir anlayışla Batı'nın büyük bir bölümü kendisini efendi, karşısındaki toplumları köle olarak konumlandırarak dilediği gibi tanımlama hakkını kendinde görüyor. Bu üstenci tavrı reddediyor ve meselenin doğru anlaşılması açısından kendi tanımlarımızı geliştirmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha belirtmek istiyorum.
"Avrupa merkezci bir anlayışla Batı'nın büyük bir bölümü kendisini efendi, karşısındaki toplumları köle olarak konumlandırarak dilediği gibi tanımlama hakkını kendinde görüyor. Bu üstenci tavrı reddediyor ve meselenin doğru anlaşılması açısından kendi tanımlarımızı geliştirmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha belirtmek istiyorum.
Bu açıdan İslamofobi, İslam korkusu değil İslam nefreti demektir. Bugün Batı dünyasında İslam nefretinin tek bir noktadan üretilmediğini görüyoruz. Sadece aşırı sağcı siyasi partilerin politik alanda ürettiği bir nefretten söz edemeyiz. Uzun yıllar dünya sinemasına yön veren Hollywood, bu algının oluşmasında önemli bir rol üstlendi. Batı medyası; Müslümanları şiddeti savunan, insan haklarına saygısı olmayan, dünyanın en tehlikeli insanları olarak sundu. Medya, Müslümanlara karşı ırkçı bir dil geliştirdi.
'Kutsala hakaret etmek ifade hürriyeti değildir'
Kitleler adeta İslam'ın aleyhine bir kampanyanın parçası haline getirilmiş durumda. Ancak Batı coğrafyasında, üniversitelerinde, medyasında Antisemitizm olarak kabul edilen Yahudi karşıtlığı bir suç olarak kabul edilirken İslam'a ve Müslümanlara dönük tüm hakaretler ifade özgürlüğü olarak kabul ediliyor. Bu samimiyetsizliği kabul etmemiz mümkün değil. Buradan bir kez daha söylüyorum; bizim açımızdan ne Yahudilik'e ne Hıristiyanlık'a ne de İslam'a ve bu dinlerin kutsallarına hakaret mazur görülemez. Dine, kutsala, toplumların inançlarına hakaret etmek, alay etmek bir ifade hürriyeti değildir. Antisemitizm nasıl bir insanlık suçu ise İslam korkusu adı altında yürütülen İslam düşmanlığı da aynı şekilde bir insanlık suçudur.
Kutsal kitabımıza dönük saldırıya ifade hürriyeti diyenler, Tevrat'a dönük saldırıyı Antisemitizm bağlamında bir suç olarak görüp izin vermediler. Tüm bu yaşananları gördükten sonra halen bizim İslamofobi'yi, İslam nefreti olarak değil de İslam korkusu olarak görmemizi kimse beklemesin. Biz ilkesel bir tutum içindeyiz. Kimsenin kutsalına, inancına hakaret etmeyi kabul etmediğimiz gibi bizim inancımıza hakaret edilmesine de izin veremeyiz. Bizim bu konudaki tavrımız nettir. Kutsala hakaret, bir nefret suçudur, ırkçılıktır, hastalıklı bakış açısının yansımasıdır."