Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in ülkenin liderliğine 3. kez seçilmesinin ardından ilk görüştüğü liderin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin olması ve Ukrayna krizine yönelik bir ‘barış planı’ sunması Avrupa’dan Asya Pasifik’e yapılan ziyaretleri artırmış görünüyor. Mart sonunda İspanya Başbakanı Pedro Sanchez Pekin’e yaptığı ziyarette verdiği mesaj "Başkan Şi'yi barış planını Ukrayna hükümetinden ilk elden öğrenmesi için Devlet Başkanı Zelenskiy ile görüşmeye teşvik ettim" oldu.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ise Çin Devlet Başkanı Şi ile görüşmesi halihazırda devam ediyor. Liderlerin yaptığı ortak basın toplantısında Şi ‘çok kutupluluk’ vurgusu yaparak ‘Ukrayna'da meşru güvenlik çıkarlarını gözeten barış görüşmesi çağrısına hazırız’ ifadelerini kullandı. Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de Macron’un Pekin ziyaretine katıldı. Tüm bunlarla beraber Fransa ile Çin arasında havacılık, sivil nükleer enerji, yeşil kalkınma, bilimsel ve teknolojik yenilik alanlarında işbirliğine, Çin-Fransa karbon nötrlük merkezi inşa etme ve ortak yetenek eğitimini güçlendirmeye dair bir dizi anlaşmalar imzalandı. Mevcut durumu Dumlupınar Üniversitesi’nden Asya politikaları uzmanı Dr. Barış Adıbelli, Sputnik’e yorumladı.
‘Şi’nin Moskova ziyaretinde Batı Çin’in Rusya ile ilişkilerinin kolay kolay bozulmayacağını gördü’
Ziyaretlerin zamanlamasının özellikle önemli olduğuna dikkat çeken Dr. Adıbelli “Şi Cinping'in bir Moskova ziyareti oldu ve Putin'i Mayıs ayındaki Kuşak ve Yol Girişimi Zirvesi'ne davet etti. Muhtemelen Putin de gidecek gibi gözüküyor. Şimdi, Avrupa’da süren bir kriz, savaş var. Ancak Avrupa Birliği’nin son dönemde özellikle Amerika Birleşik Devletleri ile Ukrayna ve özellikle Rusya konusunda yavaş yavaş görüş ayrılığının başladığını görüyoruz. Bir takım yükümlülükler altına giriyor ama Avrupa giderek bu sürecin kendi ekonomisine zarar verdiğini gördü. Çünkü durum Avrupa’da neredeyse ekonomik hayatı durdurdu, bütün gündem savaş üzerine. En son Finlandiya'nın da NATO’ya üye edilmesiyle birlikte Rusya bunu yakından takip edeceğini ve gerekli karşılığı vereceğini söylemişti. Belarus da sürece dahil edildi, nükleer silahlar transfer edildi. Lukaşenko’nun Putin ile bir görüşmesi oldu, iki günlük bir ziyaret yaptı Moskova’ya. Tüm bu süreç içerisinde Şi Cinping’in Moskova’yı ziyaret etmesi Çin ile Rusya arasındaki ilişkilerin veya stratejik ortaklığın öyle kolay kolay bozulmayacağını gösterdi. Bunu Batı da gördü” diye konuştu.
‘AB kurumsal olarak Amerika’yla hareket eder gibi görünüyor ancak ülkelerin dış politikası bunu yansıtmıyor’
İlk ziyaretin Almanya Başbakanı Olaf Scholz tarafından gerçekleştirildiğini söyleyen Adıbelli “Aslında mesele Avrupa Birliği ve ülkelerinin Amerika ve NATO’nun Çin ile ilişkileri daha düşük seviyede tutma, ötekileştirme, düşman ve rakip ilan etme sürecine en başında beri karşı çıkması. Bunun sebebi en büyük ticari ortakları olması, çok önemli anlaşmalar yaptılar. 2019’un sonu 2020’nin başında Kapsamlı Yatırım Anlaşması’nı imzaladılar. Çin'le çok önemli ticari alanlarda yeni süreçler başlatacaklarken, Amerika bunu engelleme adına savaşı da bahane ederek yeni bir süreç başlattı. Avrupa Kuşak ve Yol Girişimi’nden en fazla faydalanan bölgelerden biri. Ana dağıtım merkezi 2019’da Yunanistan’ın Pire Limanı olmuştu. Gelinen noktada, Avrupa Birliği savaş, ABD’nin düşmanlaştırması gibi süreçleri tekrar masaya yatırdı. Kurumsal olarak Avrupa Birliği Amerika'yla hareket ediyor gibi gözüküyor. Ancak bireysel olarak bu birliği oluşturan ülkelerin dış politikaları bunu göstermiyor. Almanya Çin ile ilişkilerini geliştirmeye devam ediyor. Şimdi de Fransa var” dedi ve şunları ekledi:
‘Ziyaretin asıl nedeni, AUKUS ile Asya Pasifik’ten dışlanan Fransa’nın Rusya ve Çin ile yakınlaşma süreci’
“Fransa’nın resmi ziyaret nedenini Batılı kaynaklar ABD’nin, Fransa üzerinden Çin'den, Rusya'dan uzaklaşmasını talep ettiği şeklinde belirtiyor. Macron’un Şi Cinping’e ileteceği mesajın bu olduğu söyleniyor ki ben buna katılmıyorum. Belki Ukrayna barışı ile ilgili konuşacak ama Fransa cumhurbaşkanının Çin’e esas nedeni gitme nedeni ABD ve İngiltere tarafından AUKUS’tan, Asya Pasifik’ten dışlanan Fransa’nın Rusya ve Çin'le yakınlaşması süreci. Fransa Çin'le yakınlaşmaya çalışıyor. Zaten Fransa Rusya’yla da ilişkileri belli bir seviyede hep tutmaya çalıştı. Savaş boyunca arabuluculuk rolü üstlenmeye çalıştı. Bu sebeple dışlanan Macron adeta intikam alırcasına Çin'le, Asya Pasifik'te bir denge kurma arayışı içerisinde.”
‘AB dengelemek için von der Leyen’i dahil etti, Macron mesaj iletmeye değil vermeye gitti’
Adıbelli Macron’un ziyareti tek başına tasarladığını belirterek “Ancak Fransa’nın kafasındaki düşünceyi fark eden Avrupa Birliği hemen Ursula von der Leyen de buna dahil etti, birlikte gitmeleri yönünde bir baskı geldi. Ursula von der Leyen’in adı şu anda NATO genel sekreterliği için geçiyor. Yani müstakbel NATO genel sekreteri de şu anda Çin’i ziyaret ediyor. Dengeleme adına Avrupa Birliği Macron’u yalnız göndermedi. Macron oraya bir mesaj taşımaya değil, mesaj vermeye gitti. Bu çok önemli. ABD’den oraya bir mesaj göndermiyor aksine Çin ile birlikte ABD’ye mesaj vermeye çalışıyor. Verilen mesaj şu; Fransa Asya Pasifik’te sizinle ya da Çin ile bir şekilde var olacak. Bir sonraki adım, Çin bir blok olarak ortaya çıktığı için Rusya ile Fransa’nın da bu süreçte özel bir ilişki geliştireceğini bize gösteriyor” dedi.
‘Rusya-Çin bloku Avrupa’yı bölmüş durumda, Amerika için kendi çıkarlarını feda etmek istemiyorlar’
“Bu yorumum biraz marjinal ama buradan yola çıkarsak Rusya-Çin blokunun Avrupa’yı bölmüş durumda olduğunu görebiliriz” diye konuşan Adıbelli, şu şekilde devam etti:
“Avrupa artık Amerika Birleşik Devletleri'nin o eski gücünde olmadığını da gördü. Ukrayna savaşında ABD’nin o eski kudretli zamanında olmadığını çok net olarak gördüler. ‘Korkak’ bir Amerika’nın olduğunu düşünüyorlar. Körfez Savaşı’nda, 11 Eylül sonrası Irak’ın işgalinde, Afganistan’ın işgalinde daha kararlı olan ABD’nin Ukrayna meselesinde bu kararlılıkta olmadığının farkındalar ve bu Amerika için kendi çıkarlarını feda etmek istemiyorlar. Burada biraz rasyonel düşünmek gerekiyor. Kuzey Akım hattına düzenlenen saldırının ABD’ye hiçbir zararı yok. Bu hattın gitmesi Avrupa’ya, en çok da Almanya’ya zarar verdi. Dolayısıyla bunu Avrupalı liderler de değerlendiriyorlar. Ama en önemli şey artık Amerikan hegemonyasının eski gücünü kaybettiği, bu gücü canlı tutabilme adına zate NATO’yu devreye soktu. Biz biliyoruz ki Amerika geçmişte NATO'ya falan bir ihtiyaç duymuyordu, sadece meşrulaştırma adına NATO'yu hep yanında tutardı. Afganistan’ı hatırlayalım. Ama şimdi Amerika artık NATO'yu da öne sürerek hareket etmeye çalışıyor.”
‘Rusya trenini kaçıran Avrupa ülkeleri Çin meselesinde aynı şeyi yaşamak istemiyor’
Mevcut durumda dünyanın çok kutupluluk söylemi üzerine iki kutba bölünmüş durumda olduğunu söyleyen Adıbelli, Ukrayna krizinin Tayvan üzerinden genişletilmeye çalışıldığını “Dolayısıyla burada Çin önem kazanıyor. Nasıl Avrupa'da Rusya önemli bir pozisyona geldi ise, Asya Pasifik'te de bu sürecin merkezine Çin oturuyor. Şimdi benim anladığım Rusya trenini kaçıran Avrupa ülkeleri Çin meselesinde aynı şeyi yaşamak istemiyor. Bu sebeple Çin ile ilişkileri sıkı tutmaya başladılar. Avrupa'da gördük, Rusya-Ukrayna meselesinde treni kaçırdılar ve kendilerini Amerika'nın eline mahkum ettiler. Eğer bu dönemde Amerika’yı dinlemeyip Avrupa kendi diplomasi ve güvenlik sürecine işlerlik kazandırsaydı bu şekilde olmazdı. Rusya’nın da amacı buydu. Her zaman ‘Avrupa bizim ortak evimiz, dışarıdaki ülkelere müdahale ettirmeyelim’ dedi. Bu Sovyetler Birliği döneminden beri kullandığı kavram. Avrupa’nın da bunu artık anladığını düşünüyorum” şeklinde anlattı.
‘Fransa’nın Amerika-İngiltere bloğunun mesele üzerindeki etkisini kırma adına Zelensky’i Batı’dan koparıp Çin’e angaje etmeye çalıştığını düşünüyorum’
Adıbelli “Fransa’nın buradan Zelensky adına bir arabuluculuk yapacağı Zelensky ile Şi Cinping’i bir araya getirme arayışı içerisinde de olduğu söyleniyor. Bu Rusya-Çin blokunu bölmek adına değil, tam tersine sanki Amerika-İngiltere bloğunun mesele üzerindeki etkisini kırma adına Zelensky’i Batı’dan koparıp Çin’e angaje etmeye çalıştığını düşünüyorum. Burada Fransa ve birkaç diğer Avrupa ülkesinin katkısıyla barış görüşmesi sağlanabilirse Çin barış planı üzerinden yeni bir süreç olacak. Zelensky de Şi Cinping’i geçtiğimiz günlerde Ukrayna’ya davet etti, bu Washington'da pek hoş karşılanmadı. Zelensky’nin Finlandiya’nın NATO’nun 31. üyesi olması dolayısıyla ipleri kopardığı söyleniyor. Ukrayna ‘31. üyelik bizim hakkımızdı’ diyor. Dikkat ederseniz, Çin’e yönelik daha fazla açıklamalar gelmeye başladı. Zelensky’nin son dönemde Çin’e doğru göz kırpması, el sallaması ve buna da Macron'un aracılık etmesi önemli. Çin savaş başından beri Ukrayna’yı göz ardı ediyor, Fransa’nın da bunu teklif etmesi bekleniyor. Eğer bu gerçekleşirse merkezinde Rusya, Çin ve Ukrayna bir başka zeminde bir araya gelecekler ki bu da Amerika Birleşik Devletleri'nin istemediği bir nokta. Bunun farkında olan ABD sürekli bir barış masasından bahsediyor. Bu noktada bir gelişme olursa, yani kimin barıştıracağı yönünde bir rekabet oluşursa bence barış süreci hızlanacaktır” diye bitirdi.