EKSEN

‘ABD’nin bu savaşı bitirme niyeti yok, Avrupalılar Çin’e gideceklerine Amerika’ya gidip ikna etmeli’

Hasan Erel’e göre Macron ve von der Leyen’in Çin ziyaretinden sonuç alma şansları yoktu. ABD’nin Rusya’dan sonra Çin’in üzerine gitme hesabına atıf yapan Erel, “Avrupalılar Çin yerine Amerika’ya gitmeliydi” dedi. Erel, ABD’nin iki büyük ülkeyi karşısına almasının küresel sonuçlarının Şi’nin işaret ettiği büyük dönüşümlerin önünü açtığı görüşünde.
Sitede oku
Ukrayna üzerinden ‘Rusya Federasyonu’nu mutlak yenilgiye uğratma’ temalarıyla ‘varoluşsal tanımlar’ yapan ABD ve Avrupa, dünyanın geri kalanından arzu ettikleri kadar destek görememenin sıkıntısı içinde. Batı kamuoyunda Rusya Federasyonu’na karşı açılan siyasi, askeri ve ekonomik savaşın ardından Çin’in ‘üzerine gidilmesi’ açıkça tartışılırken, Avrupa diplomasisi dikkatini Çin Halk Cumhuriyeti’ne çevirdi.
Rusya ve Çin liderlerinin 20-22 Mart’taki Moskova zirvesi ve iki ortak bildirinin ardından Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen Pekin’i ziyaret etti. Macron’un ziyaret öncesinde ABD Başkanı Joe Biden ile telefonda konuşması da dikkat çekti.
Çin yönetiminin Ukrayna çatışmasına çözüm için 12 maddelik tutum belgesi açıkça ‘burun kıvrılıp’ reddedilmişken, Macron ile von der Leyen Şi Devlet Başkanı Şi Cinping’e Rusya’ya desteği kesmesi talebinde bulundular. Ancak Çin yönetimi Ukrayna çatışmasına barışçı çözüm içeren tutumunu tekrarlarken, ‘tüm tarafların meşru güvenlik çıkarlarının’ altını çizdi. Şi Cinping’in Macron ile von der Leyen’e Ukrayna çatışmasında ‘mucize çözüm bulunmadığını’ vurgulaması da dikkat çekti.
Şi’nin devasa bir yuvarlak masanın iki kenarına oturttuğu Macron ile von der Leyen’le temaslarının ardından Çin liderinin Ukrayna lideri Zelenskiy ile ‘kendi uygun göreceği bir zamanda görüşebileceği’ yine Batılı kaynaklar tarafından aktarıldı. Von der Leyen’in Tayvan temalı mesajlarına ise Şi’nin sert mesajları Çin Dışişleri açıklamasına yansıdı.
ABD ile koordineli olarak Pekin’e taşınan Avrupa diplomasisi ve yansıttığı küresel durumu dış politika yazarı Hasan Erel ile konuştuk

‘Çin ve Rusya kendi işbirliklerinin altyapısını oluşturdu’

Hasan Erel’e göre, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Çin ziyaretinin somut bir sonuç elde etmesi mümkün değil. Çin’in de Rusya’nın da Batı’nın Ukrayna için barış planını kabul etmeyeceğini bildiklerini, aralarında kendi işbirliklerinin altyapısını da oluşturduklarını söyleyen Erel, ABD’nin ise iki ülkeyi aynı anda karşısına alarak yanlış yaptığını kaydetti:
“Avrupalılar kendi aleyhlerinde hareket ediyorlar. Çin ve Rusya, 20 Mart’taki Moskova zirvesinden de önce başladılar. Çünkü Ukrayna meselesi, Çin’i de ilgilendiriyordu. Eğer Rusya yenilecek olsaydı sıra Çin’e gelecekti. Çin bunu iyi biliyordu, ona göre bir strateji kurguladılar. Moskova zirvesi öncesi Çin, 12 maddelik bir barış planı ortaya koydu. O planın kabul edilmeyeceğini Rusya da Çin de biliyordu. Bir ateşkese doğru ilerletecek bir şeydi. Ama Batı’nın kabul etmeyeceğini biliyorlardı. Ama bu, bundan sonra Rusya ile yapacağı işbirliğinin bir nevi altyapısını oluşturdu; ‘Ben elimden geleni yaptım ama siz yanaşmadınız. Ben de Rusya’nın dostuyum, bana da karşısınız’. Tayvan meselesi var. Çin ile Rusya aynı anda çevrilmeye çalışılıyor. NATO, Pasifik’e yayılmaya çalışıyor. Tamamen Rusya ve Çin’i birlikte kapsayan bir strateji var. Çok yanlış bir strateji, her aklı başında bir insan Amerika gibi bir ülkenin aynı anda bu iki ülkeyi karşısına almasının ne kadar yanlış olduğunu bilebilir.”

‘Batı sona gelmenin paniği içinde’

Batı savaş çıkarmaya yönelerek panik içinde davrandığını söyleyen Erel, karşılarında bir Irak veya Afganistan olmadığını unuttuklarını belirtti. Erel, Artyomovsk/Bahmut’un düşmek üzere olduğunu anımsatırken, Zelenskiy yönetiminin olası karşı saldırı sonrası Kırım’ı Rusya’yla müzakere etmekten söz etmesine atıf yaptı:
“Burada sanki sona yaklaşmanın, gerilemenin getirdiği bir panikle davrandılar. Batı’nın durumu ekonomik ve siyasi açıdan kargaşa içindeyken, savaş çıkarıp bu işi nasıl götürürüz gibi davrandılar. Ama karşılarında bir Irak, Afganistan yok. Karşılarında nükleer güç olan, nüfus olarak da dünyada sayılı olan iki ülke var. Bu korkuttu. Von Der Leyen, NATO Genel Sekreteri olacak sanırsam, ona oynuyor. Seymour Hersh yazılarında, ‘NATO Genel Sekreteri olan hiç kimse CIA tezgahından geçmeden gelemez’ demişti. Burada bir aracılık var. Rusya’nın Bahmut’ta kazanımları da var. ‘Yeniliyoruz’ paniğiyle de bir hareketlenme var. Zelenskiy’nin ofisinden bir yetkili, ‘Kırım’ın Rusya’da kalmasını kabul edebiliriz’ şeklinde bir şey demiş. Onlar da vaziyetin kötü olduğunu artık görüyorlar. Bahmut kıyma makinesine döndü. Ukrayna’da ne kadar erkek varsa oraya ölüme gönderiliyor. Zelenskiy’nin koltuğu ne kadar sağlam o da tartışılan bir şey. Amerika ve Avrupa’daki krizleri görüyoruz. Bugün Fransızlar BlackRock'ı işgal etmiş. 1789 Bastille-2023 BlackRock...”

‘1999’da elçilikleri vurulan Çinliler, Batı’nın ne kadar fütursuz olduğunu iyi bilir’

Diğer yandan Batı’da aynı panikle Polonya, Litvanya ve Ukrayna’dan bir devlet yaratmanın dahi tartışıldığını aktaran Erel, Finlandiya’nın NATO üyeliğinin de çatışma sürecinin derinleşmesine katkıda bulunduğunu vurguladı. ABD’nin Rusya’dan sonra Çin’in üzerine gitme hesaplarına işaret eden Erel, Pekin’e taşıyan AB diplomasisi için “Çin’e gideceklerine Amerika’ya gitmeleri lazımdı” değerlendirmesinde bulundu:
“Foreign Policy’de çıkmış, ‘Polonya, Litvanya, Ukrayna tarihi kral devleti olacakmış. Bu uyanıklıkla Ukrayna’yı da NATO’ya almış olacaklar’ gibi formüller yer alıyor. Savaş daha ne kadar kızışabilir. Finlandiya 1300 km’lik sınırıyla NATO üyesi oluyor. Burada Amerika’nın hiçbir şekilde bu savaşı bitirme niyeti yok. Çin’e gideceklerine Amerika’ya gitmeleri, onları önce ikna etmeleri lazım. Savaşı başlatan Amerika oldu. Bu konuyu iyi bilen insanlar bunu biliyor. Amerika bu işi başından beri ilerleterek Rusya’yı gere gere savaş için uğraştı. 2014’teki Maydan darbesinden önce Baltıklarda Doğu Avrupa’yı Romanya, Polonya’yı NATO üyesi yapması, zamanında Gorbaçov’a verilen ‘Bir inç bile Doğu’ya ilerlemeyecek’ sözünün yutulduğu ve Rusya’nın bir kemere alınmak istediği, rejimin değiştirilmek istendiği, Rusya’nın topraklarının bölünmesinin amaçlanan projelerin olduğunu, Nazilerin İkinci Dünya Savaşı’ndan beri Ukrayna’da beslenerek büyütüldüğünü bugün çeşitli kaynaklarda okuyoruz. Çinliler’in 99’da NATO tarafından Belgrad’da büyükelçilikleri vurulmuştu. Çinliler, karşılarındakinin ne kadar fütursuz olduğunu iyi bilir.”

‘Şi Cinping’in dediği gibi ‘Yüzyılda olabilecek gelişmelerin bugünlerde yaşanmasının göstergeleri’

Moskova zirvesine yakın önemde diğer jeopolitik gelişmenin İran-Suudi Arabistan anlaşması olduğunu belirten Erel, Riyad’ın Suriye ile de ilişkileri normalleştirme kararına atıfta bulundu. Erel’e göre bölge ülkeleri bir araya gelip gereksiz savaşlar yerine komşularıyla ticaret yaparlarsa ABD de bölgede daha fazla böl-yönet politikası uygulayamaz ve bu durum dünyanın diğer bölgelerine de yansıyabilir:
“Şu anda Moskova zirvesine yakın bir jeopolitik gelişme nedir diye sorsanız, Suudi Arabistan ile İran’ın barışma noktasına gelmesi derim. Suudiler ve diğer Körfez ülkeleri, İsrail ve Amerika tarafındaydı, İran, Suriye ile Irak, Lübnan ve Yemen ile başka bir cephedeydi. İsrail ile Amerika’yı çıkarırsak iki cephe bir araya gelebilir. Suudilerin Suriye’de elçilik açması da Türkiye’nin Suriye ile tekrar normalleşmeye başlayacak olması yeni bir süreç başlatıyor. Moskova’da görüşmeye başladılar. Bir zaman bir noktaya ulaşılacak. Komşularımızla ticaret yapacağız, gereksiz yere savaşmayacağız. Hele bölge ülkeleri bir araya gelirse Amerika da fazla böl ve yönet politikasını uygulayamazsa ona engel olacak büyük güçler devreye girerse, ki giriyor, bu iyi bir şey. Bu başka yerlere de yansıyacak. Çok alakasız gibi görünse de Meksika, ABD’ye kafa tutmaya başladı. Meksika Cumhurbaşkanı, ‘Biz sizin koloniniz değiliz’ dedi. Amerika işgal tehdidi yaptı, Putin de ‘Çok taraflı, barışçıl tutumunuzu destekliyoruz’ diye mesaj göndermiş. O da bir taraftan ABD sınırında bir cevap olmuş. Amerika’nın gerileyen tek kutuplu hakimiyet çabaları karşısında çok kutuplu bir Asya, Afrika küresel odaklı bazı yeni dünya düzeninin kurulması, Şi Cinping’in dediği gibi ‘Yüzyılda olabilecek gelişmelerin bugünlerde yaşanmasının göstergeleri’.

‘Avrupa ekonomik açıdan Çinsiz yapamaz ama Çin, Avrupasız yapabilir’

Avrupa ülkelerinin Ukrayna çatışmasında açtıkları yaptırım savaşından ucuz enerjiden olarak olumsuz etkilendiklerini anımsatan Hasan Erel, Çin ile çalışmak zorunda oldukları görüşünde:
“Bu Avrupalıların Çin’e gitmelerinde ikincil ve daha önemli olan konu da bu olabilir. Görünüşte bir arabuluculuk olsa da bir mecburiyet var. Avrupa ekonomileri, ambargolardan, Rusya’nın dışlanmasından, enerji kaynaklarından mahrum kalmaktan dolayı Ukrayna savaşından çok kötü etkilendi. Çin ile dünyanın iş yapmama gibi bir şansı yok. Çin artık ekonomiye çok hakim oldu. O yüzden Avrupa, Çin ile bir şekilde çalışmak zorunda. Ekonomik açıdan Avrupa, Çin'siz yapamaz ama Çin, Avrupa'sız yapabilir. Çin kendini teknolojik olarak da çok geliştirdi, artık onu tutacak bir şey kalmayacak. Önümüzdeki 20 yıl içinde Avrupa’nın da Avrasya bloku içinde yer alacağını düşünüyorum. Amerika geriledikçe Avrupa da kendi çıkarlarına, kendi coğrafyasına daha çok sahip çıkacak.”
Yorum yaz