YOLCU YOLUNDA GEREK

Aksoy Araştırma Başkanı: Muhalefet oy ve moral üstünlüğünü geri kazandı

Ertan Aksoy, muhalefetin cumhurbaşkanı adayını belirlemesinden sonra hem oy hem de moral üstünlüğü yeniden ele geçirdiği kanaatinde. Aksoy’a göre; Kılıçdaroğlu’nun, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Başkanı Mansur Yavaş ile sahaya çıkması da olumlu bir katkı sağladı.
Sitede oku
14 Mayıs seçimlerine sayılı günler kala, kamuoyunda en çok merak edilenlerin başında seçim anketleri geliyor. Son gelişmelerin seçmen tercihini ne yönde etkilediğini, hangi söylemlerin karşılık bulduğunu, toplumun ne beklediğini Aksoy Araştırma Başkanı ve CHP Milletvekili Aday Adayı Ertan Aksoy, Radyo Sputnik’te değerlendirdi.

‘Kılıçdaroğlu’nun adaylığı kesinleştikten sonra muhalefet oy ve moral üstünlüğünü geri kazandı’

Aksoy, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Millet İttifakı’nın adayı olmasının ardından yaptıkları ilk ölçümde, rakibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yüzde 11,2 fark attığını, ikinci ölçümde ise bu farkın yüzde 13,6’ya yükseldiğini söyledi. Aksoy, muhalefetin oy ve moral üstünlüğünü de sürdürdüğünü ifade ederek şu değerlendirmelerde bulundu:
“Seçimde muhalefetin hem oy hem de moral üstünlüğü devam ediyor. Bunu iki veriye dayanarak söylüyoruz; Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı kesinleştikten sonra, yaptığımız ölçümlerde sürekli Sayın Kılıçdaroğlu’nu anlamlı bir farkla önde buluyoruz. İlk ölçtüğümüzde aradaki farkı yüzde 11,2 bulmuştuk, ikincide 13,6 bulduk. Bir başka önemli veri de aday açıklanmadan önceki iklimde yeniden iktidarın kazanabileceği görüşü hâkim olmaya başlamışken, adayın takımla birlikte açıklandıktan sonra yeniden muhalefetin kazanacağına dair beklentinin çoğunluğa geçtiğini görüyoruz. Öte yandan şöyle bir durum da var; bulgularımız içindeki en anlamlı verilerden biri, ekonomik gidişata dair beklentinin ilk kez iyileşmeye başlaması. Şimdi seçim yaklaşırken ‘ekonomi daha kötü olacak’ yanıtı yüzde 70’ten yüzde 45’e kadar geriledi. Ekonomide beklentiler iyileşiyor. Bunu muhalefetin kazanma ihtimaliyle bağdaştırabiliriz. Ekonomide beklentileri iyileştiremediğiniz takdirde, hiçbir şeyi iyileştiremezsiniz. Seçim sonrası, muhalefet kazanırsa, ekonomide de zor olan işini bu açıdan biraz daha kolaylaştırabilir.”

‘Ekip olarak sahaya çıkmak ‘yönetebilme kapasitesine’ dair seçmene mesaj veriyor’

Kılıçdaroğlu’nun, İBB Başkanı İmamoğlu ve ABB Başkanı Yavaş ile sahaya çıkmasıyla birlikte seçmene ‘ekip’ ve ‘yönetebilme kapasitesi’ mesajları verdiğini söyleyen Aksoy şöyle konuştu:
“İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nın da, birçok seçmen grubunda seveni ve beğeneni var. Dolayısıyla takım olarak çıkmak bana göre bir yetenek kapasitesini de işaret ediyor. Bu nedenle seçmende karşılığı daha anlamlı hâle geliyor. Mesela bugün Muharrem İnce’ye sorulan sorulardan biri ‘ekibinizde kimler var’. Dolayısıyla burada da bir ekip görüntüsü veriliyor. Şimdi ekipte masanın diğer liderleri de var. Kimi başbakanlık yapmış, kimi bakanlıklar yapmış, kimi belediye başkanlıkları yapmış… Dolayısıyla bir yönetebilme kapasitesine dair seçmene bir mesaj veriyor.”

‘Yoksullaşma hâlini ortadan kaldıracağına ikna edemeyen siyaset, siyasal iletişimle sorunu çözemez’

Son dönemlerde sıklıkla konuşulan ‘siyasal iletişim’ kavramını da değerlendiren Aksoy, toplumun siyasal iletişimden öte siyasete göre hareket ettiğini savundu. Aksoy, iktidar için asıl sorunun ‘yarattığı yoksullaşmayı çözememesi’ olduğunu söyleyerek kalan sürenin de bunun için yeterli olmadığını savundu:
“Siyasal iletişim özne olamaz, kimse siyasal iletişimle iktidara da gelemez. Bana göre özne siyasettir. Örneğin Ecevit’in ‘Toprak işleyenin, su kullananın’ açıklaması bir siyasal iletişim değil, siyasettir. Siyasal iletişimi topyekûn yok saymak değil kastım ama gücünü de olduğundan büyük anlamamak gerekir. Bilimsel çalışmalar var. Sadece iletişimle yüzde 7’ye kadar oy artırılabildiği yönünde. Siyasetin özne olduğunu düşünüyorum. Toplum da bence buna göre hareket ediyor. Böylesine bir dönemde, Türkiye’nin temel sorunu Cumhuriyet boyunca biriktirilen insan kaynağı ve sermaye birikimi açısından yoksullaşması. Her açıdan yoksullaşma hâlini ortadan kaldıracağına ikna edemeyen bir siyaset, siyasal iletişimle sorunu çözemez. Araç başında poz vermek mesela bu tür büyük sorunların telafisi değil. Dolayısıyla sorunun etrafından dolanmak, sorunu ortadan kaldırmıyor. İktidarın temel sorunu yarattığı yoksullaşmayı çözememek. Önümüzdeki süre, bunun çözümü için imkansız bir süre. Hatta gerçekçi olmak gerekirse, bu bozulan yapıyı düzeltmek bir yılda da mümkün değil. Seçim bir yıl ertelense ya da yeni bir iktidar gelse, canhıraş çalışsalar da bir yılda düzelmez. Elbette iyileşecek ama topyekûn zararı ortadan kaldırma bu kadar kısa sürede gerçekleşmez.”
Yorum yaz