Fransa’da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un emeklilik yaşını kademeli olarak yükselten ve 43-44 yıl çalışmaya bağlayan yeni reform yasası tam bir isyan dalgası yaratmış durumda. Macron’un Fransız halkının iradesini yansıdan Ulusal Meclisi ise ‘yasayı geçiremeyeceği’ gerekçesiyle atlamış olması tepkileri yükseltiyor. Başkent Paris başta olmak üzere büyük kentlerde Fransızların grev ve gösterileri dinmiyor. Fransız polisininin silahsız göstericilere çok sert müdahalesi de dikkat çekiyor.
Diğer yandan Macron’un Fransız taşrasında köylülerle de başı dertte. Su havzalarının bulunduğu bölgeleri özelleştirmesi yüzünden ‘susuz kalan’ köylülerin protesto girişimlerinde de ağır şiddet olayları yaşandı. İki kişinin komada bulunması da tepkileri yükseltmiş durumda.
Macron ise bir kere daha aday olamayacağını söyleyerek emeklilik yasasından geri adım atmıyor. Paris sokaklarındaki protestocular ise ‘giyotinli maketlerle’ mesaj verirken, Macron için ‘kral’ yakıştırmaları yapıyorlar.
Fransa’daki gelişmeleri dış politika yazarı, gazeteci Çağlar Tekin ile konuştuk.
‘Macron emeklilik yasasını pandemi yüzünden çıkaramamıştı’
Çağlar Tekin’e göre Fransa Cumhurbaşkanı Macron, ülkesinin sokaklarına dökülmüş halkın ‘giyotin’ anımsatmalarını kavrayamıyor. Tekin, Fransız sermaye sınıfının mensubu olan Macron’un daha önce de emeklilik yasasını çıkarmaya çalıştığı ancak pandeminin etkisiyle başaramadığını belirtti:
“Saraydan çıkamadığı, sevdiği maçlara gidemediği, İngiliz kralını karşılayamadığı, bir yandan ülkede giyotin maketlerinin gezdiği ama bunu da Batı aydının ‘artık anlayamaz hale geldiği’ bir dünya resmi çizdiler. O giyotinler devrime bir göndermeydi. Bir Fransız direniş geleneği göstergesiydi. Macron daha önceki görev döneminde de Fransız sermaye sınıfının en temel eğilimlerini karşılamak üzere görev aldığını hiçbir zaman gizleyemedi. Bu yasa daha önce de gelmişti. Parlamento atlanarak geçirilmeye çalışılmıştı. Fransızların devletin pandemi döneminde yok gibi davranmasına yönelik öfkesiyle birleşmesini istemediği için aslında Macron’un imzalamadığı bir süreç yarım kalmıştı.”
‘Gençler 44 yıl boyunca çalışmak zorunda kalacaklarının farkında’
Kapitalist sistemde ülkelerde sosyal güvenlik sistemlerinin açık vermesinin doğal olduğunu söyleyen Tekin, kimsenin sürekli sermayedarlara teşvikler dağıtılmasını bu denli konuşmadığını belirtti. Krizin de etkisiyle Fransa’da da yoksullaşmanın arttığını vurgulayan Tekin, protesto eylemlerine katılan genç kesimin ise yasayla birlikte 44 yıl çalışmak zorunda kalacaklarını hesapladıklarına dikkat çekti.
“Bu sosyal güvenlikteki açık doğrudur. Sosyal güvenlik sistemi açık vermek zorundadır. Sosyal güvenlik sistemi sizin gelir adaletini sağlamaya çalıştığınız sistemlerden bir tanesidir. Zenginden alıp fakire verdiğiniz bir yönelim varsa açık verir. Ama Fransa’daki açığın temel sebebi bu da değil. Sosyal güvenlik sistemi de dahil bir bütün olarak sermayedarları teşvikler bütünü yağdırırsanız, sosyal güvenlik sisteminin adalet sağlama mekanizması sağlanmaz ve açık verir. Ama bu açık Fransız sermaye sınıfının aslında biraz daha karnını doyurmak için kullanılan kaynaklardan kaynaklı bir açıktır. Fransa’da aşağı yukarı yaşanan bu. Avrupa’nın bu anlamıyla en toplumsal direnci yüksek ülkelerinden bir tanesi. Ancak ciddi de bir yoksullaşmayla karşı karşıya. Bunu Paris’in zengin sokaklarında görme şansınız yok çünkü orada da sınıfsal ayrışma giderek derinleşmeye başlamış durumda. Ama Fransa’nın önemli bir kesiminde ciddi gelir düşüklüğünü görebiliyorsunuz. Üniversite öğrencilerinin yemek kuyruklarında saatlerini harcaması tesadüfi değil. Bunlar Fransa’da bir biçimde yaşanıyor. Batı medyasında da özellikle ABD medyası ‘Çoluğun çocuğun ne işi var eylemler, siz ne yapıyorsunuz orada?’ gibi çıkışlarda bulunuyorlar. 16 yaşındaki çocuk şunun farkında; bu yasayla beraber aşağı yukarı 44 yıl boyunca çalışmak zorunda kalacak. Bu çok ciddi uzun bir dönem. Macron’un bunu gerekçelendirmesi ‘Artık insan hayatı da uzadı, daha fazla çalışalım’ yönünde. Bu açıklamayı yaparken dahi kolundaki saati gizleme gereği duyması.”
‘Fransız medyasında da bizden çok farklı bir tablo görmüyoruz’
Tekin, Fransız medyasında da Türkiye’de rastlananlardan farklı bir tablo görünmemesine, olayların Fransızların ‘sol damarından’ ziyade şiddet olayları üzerinden yansıtılmasına dikkat çekti:
“Bizimle kıyaslamak çok gerçekçi değil. Bizimle en son kendini kıyaslayan İsraillilerdi, onlar da Netanyahu’ya karşı ‘Türkiye’ye benzemek istemiyoruz’ diyordu ve haksız da değiller. Türkiye’nin gerisinde artık fazla bir ülke bulamıyorum. En fazla Afganistan olabilir. Bir Fransız neden kendini Türkiye ile kıyaslamak zorunda kalsın? Fransız, önceki seneleriyle, toplumsal ihtiyaçlarıyla kendini kıyaslar. Macron’un saati 2 bin euro dediler ama bir Fransız bu yasayla 700 euro kadar bir emekli maaşı alacak. Bir insanın üç aylık maaşıyla saat sahibi olmak utanç sebebidir. Fransız geleneklerinde bu güçlüdür çünkü Fransız devriminden beri gelen bir toplumsal sol kültürü vardır. Fransız medyasında da bizden çok farklı bir tablo görmüyoruz. Çizmek istedikleri temel proje şiddet dolu eylemler, ortalığı yakanlar üzerine kurulu. Oysa 16 yaşında, 20 ve 60 yaşında bir insan şunun farkında; bu yasa geçtikten sonra 44 yıl çalışmak zorunda kalacak, üç kuruş emekli maaşı alacak ve bunların hepsi insan hayatını zorlaştıran şeyler olacak. Bir yandan da Fransa sermaye sınıfının nasıl bir zenginliği olduğunu biliyor. Siyasetin toplumdan kaçırılması gibi bir durum söz konusu.”
‘Yasayı parlamentodan ve halktan kaçırıyor’
Çağlar Tekin, Macron’un emeklilik yasasını parlamentodan geçiremeyeceği için kaçırmasının arkasındaki halk desteği eksikliğini ortaya koyduğu görüşünde.
“Bunun gerekçesi olarak ‘Eğer biz parlamentoya getirseydik geçiremezdik, o kadar vekilimiz yoktu’ gibi bir açıklama yapmak işin boyutunu çok daha fazla ortaya koyuyor. Senin o kadar vekilin yoksa halktan o kadar destek almamışsındır, eksikli bir parlamenter demokrasi çerçevesinde dahi… ‘Parlamentodan böyle bir destek alamayacağım’ diyorsun, ‘o yüzden anayasadaki bir maddeye yaslanarak bunu parlamentodan ve halktan kaçırıyorum’. Bu tam da halka rağmen siyaset yapmanın izdüşümü halinde geliyor. Eksikli bir parlamenter demokrasi sistemi içinde düşündüğümüzde dahi. Bu sadece Fransa’ya özgü değil, Türkiye, İngiltere ve İsrail’e de özgü. Bir bütün olarak artık halkın siyasette söz sahibi olmasının kapatılmaya çalışıldığı bir dönemden bahsediyoruz. Fransız devrimine yönelik göndermelere geniş bir tepkinin verilmesi, ‘Giyotinlerle idam mı edeceksiniz?’ tadında söylemler...”
‘Batı medyası ağırlıklı olarak sermaye sınıfıyla çıkar ortaklığı kurmuş durumda’
Tekin’e göre sadece Fransa’da değil Batı’da medya sermaye sınıfıyla çıkar ortaklığı halinde. O yüzden protestolara yüz verilmediğini belirten Tekin, medyanın yaşananları ‘şiddet’ üzerinden yansıtmasını eleştirdi. Tekin’e göre asıl ‘şiddet’, polisin icraatları, yasanın parlamentodan kaçırılması ve toplumsal hakların yok sayılmasında:
“Batı medyası ağırlıklı olarak sermaye sınıfıyla çıkar ortaklığı kurmuş durumda. O yüzden bu işte çok fazla yüz vermiyorlar. Borrell’in ‘vahşi ormana karşı medeni’ dediği ağırlıklı olarak sermaye sınıfının hakim olduğu, aslanların kükrediği, diğer hayvanların seslerinin çıkmadığı bir coğrafya beklentisi. O yüzden büyük oranda bu işi görmemeyi tercih ediyorlar. Gördüğünde de aslında bizdekine benzer şekilde, şiddet olaylarından... Fransa’da ‘şiddetten’ bahsedilecekse ilki eylemcilere yönelik şiddet, ikincisi halkın oyunu yok sayan Macron’un ve toplumsal hakların yok sayılması. Esas toplumsal şiddet varsa bu. Ggerçek rakamlara ulaşma şansınız yok, resmi açıklamalar gerçeği yansıtmıyor. İnsanlar temel demokratik haklarından birinin peşindeler. Ömürleri boyunca çalıştıklarında sokakta kalmamak için emeklilik haklarını savunuyorlar. Buna karşı bu seviyede bir şiddet, televizyonların tamamen bunun üzerine kurgulanması, bir yandan da iletişim özgürlüğünün gaspı anlamına geliyor. Biz gazeteciler haberleri objektif yansıtmak zorundayız. Bu objektiflik içinde toplumdan yana durmanın altın değerinde yeri var. Bunu yapmayıp ‘göstericiler çöp yaktı’ derseniz gerçekliği çarpıtma anlamına geliyor.”
‘Bunu bir Ortadoğu ülkesinin başkanı söylese tefe koyarlar’
Fransa’da anketlerin halkın yüzde 70’inin emeklilik yasasına itirazını ortaya koyduğunu aktaran Tekin, Macron’un İçişleri Bakanı’nın ‘geri adım atarsak dünyaya reform yapamadığımızı göstermiş oluruz’ söylemine sığındığını söyledi:
“Fransa’da son anketlerde yüzde 70 yasaya karşı çıkıyor. Bu medya gücünün de belli başlıklarda zorlandığını gösteriyor. Macron geri adım atmak istemeyecek. Bugün İçişleri Bakanı’nın bir açıklaması vardı, ironikti; ‘Biz geri adım atarsak, dünyaya reform yapamadığımızı göstermiş oluruz’ dedi. Bunu bir Ortadoğu ülkesi devlet başkanı demiş olsa tefe koyarlar. Aslında Fransa’da olan bu iş gerçekten bunun sınandığı noktalardan biri. Siyaset tamamen halkın dışında ve halka rağmen bir yere getirildi mi? Bu sorunun cevabını arıyoruz. Fransa’daki başlık bunun en önemli cevaplarından biri olacak görünüyor.”