Eski Avusturya Dışişleri Bakanı Kneissl, Milliyet gazetesinden Fatma Gülçin Kabasakallı'ya konuştu. Uluslararası medyada manşetlere yansıyan Putin’le dans fotoğrafına ve ülkesinden ayrılmak zorunda kaldığı koşullara değinen Kneissl, şu an Lübnan’da yaşıyor ve Rusya’da Moskova Ulusal Araştırma Üniversitesi, Ekonomi Yüksekokulu’nda (HSE) ders veriyor.
Nişantaşı Üniversitesi ve Harici Medya organizasyonunda bir panel için geldiği İstanbul’daki röportajımızda Avusturya’nın tarafsızlığını sorgulayan Kneissl, şu ifadeleri kullandı:
"Son 14 aydır, siyasi olarak tarafsız olmak değil, askeri olarak tarafsız olmak istiyoruz diyorlar. Fakat şu an Avrupa Birliği (AB) içinde Ukrayna gibi doğu ortaklarıyla iş birliği için ayrılmış olan 'Avrupa Barış Fonuyla', ki sivil toplum ve akademiye fon sağlamayı amaçlayan iyi bir inisiyatifti, milyarlarca euroluk fon mühimmat ve füze almak için kullanılıyor. Bu tarafsız ülkeleri büyük bir çıkmaza sokuyor. Tarafsız olduğunu söyleyen Avusturya’nın halkından alınan vergiler askeri amaçlarla kullanılıyor. Askeri yönü dahil, tarafsızlık tüm yönleriyle yok oldu."
'Türkiye tek taraflı yaptırımlara katılmıyor, dünyaya da bunu yapabileceklerini hatırlattı'
"Avusturya dolaylı yoldan Ukrayna’ya yapılan askeri yardımlara mali destek sağlıyor. Oysa Türkiye, tek taraflı yaptırımlara katılmıyor ve Mevlüt Çavuşoğlu da pek çok kez Rusya’ya karşı sadece BM Güvenlik Konseyi yaptırımlarını uyguladıklarını açıkladı. Dünyaya da bunu yapabilecekleri hatırlatmasında bulundu. Macaristan Başbakanı Orban da en azından haftada bir ateşkes çağrısında bulunuyor. Bugün öyle bir durumdayız ki, Türkiye gibi NATO’nun ikinci en büyük ülkesi, ABD dışında en önemlisi diyebiliriz, tamamen farklı bir politika izliyor ve tarafsız ülkelerden daha tarafsız davranıyor."
'Yaptırımlar Rusları birleştirdi'
Savaşın ve yaptırımların Rusları bir araya getirdiğini belirten Kneissl, “Yaptırımlar insanlar arasında safları sıklaştırdı, yaptırımlar her zaman bunu yapar. 1990’larda Sırbistan’da da gördüm. Bu yaptırımlar sadece askeri değil, çok büyük siyasi, ekonomik boyutu da var, bütün bir kültüre saldırıldığında, yaptırımlar safları sıklaştırır. Tabii ülkeyi terk eden binlerce Rus var, bazıları da ne olacağını bekliyor… Ama Rus halkı ülkelerine derinden bağlı. Alman hükümeti (Ukrayna’ya) tankları göndermeye karar verdiği gün, bu Rusya’da safları sıklaştırdı, çünkü pek çok hatırayı tekrar gündeme getirdi. Bu durum hafife alınmamalı, insanlar fedakarlık yapmaya hazır” dedi.
Tarihte savaşların, tarafların genellikle yorgunluğundan ve tükenmişliğinden sona erdiğini, Rusya’nın ise hafife alındığını da vurgulayan Kneisl, “Ruslar daha fazla baskı altında daha da güçleniyor ve ortak bir duyguya bağlılar… Hangi tarafın daha fazla yorgun olacağını bilmiyorum ama, Ruslar değil, diğerleri olabilir” dedi.
'Hayatım tek bir fotoğrafa indirgendi'
2018 yılındaki düğününde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le dansının ardından eleştirilerin hedefi haline gelen Kneissl, bu olayın ardından yaşadıklarına dair şunları söyledi:
“Putin’le o fotoğraftan sonra tehdit edildim, inanılmaz bir baskı altına girdim. Fotoğrafa verilen tepkiler, insanların akıllarındaki kirli fantezilerin yansımasıydı. Putin’le dans ettiğim yıl 2018’di, 2022-2023 yılına geldiğimizde, dans şeytani bir şey oldu. Sanki savaş suçuyla yargılanması gereken bir şey gibi, ve hayatımda yaptığım her şey tek bir fotoğrafa indirgendi. Rosneft’in yönetim kuruluna seçildiğimde 20 yıldır enerji alanında çalıştığım, kitaplar ve makaleler yayınladığım, bu konuyu öğrettiğim kimsenin aklına gelmedi… Sonunda Arapça da bildiğim ve 80’lerde bulunduğum için Lübnan’a taşınmaya karar verdim.”
'Fiziksel saldırılara maruz kaldım, Avrupa'da çok derin bir Rusofobi var'
Kendisine karşı baskıların savaştan çok önce başladığını vurgulayan Kneissl, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bana karşı saldıran medya kampanyası nedeniyle 2020 sonbaharında Avusturya’dan ayrılmak zorunda kaldım. Saldırılar aynı zamanda fizikseldi, sokakta “Rus domuzu” diye bağırıyorlardı. Her zaman vatansever biriydim, 55 yaşında tüm hayatım çekilmez hale geldiği için ülkemi bırakmak zorunda kalacağımı düşünmezdim. 18 ay (Dışişleri Bakanlığı) görevde kaldıktan sonra herhangi bir sözleşme yaparak çalışamadım ve hiçbir gelirim yoktu, bu sizi yavaşça öldürmenin farklı bir yolu. Avrupa’da çok derin bir Rusofobi var, bu aniden oluşmadı ve ben de ne yazık ki 'istenmeyen zaiyat' durumuna düştüm.”