HAFTA SONU HALLERİ

Ayşe Köse: 'Kentleşme ve gecekondu siyaseti Türkiye'de siyasi patronaj ilişkileri ile şekilleniyor’

Türkiye'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olan, Sabancı Üniversitesi bünyesindeki İstanbul Politikalar Merkezi’nde Kentleşme ve Yerel Yönetişim Koordinatörü olarak çalışan Ayşe Köse Badur, Hafta Sonu Halleri’ne konuk oldu ve depremle tekrar gündeme gelen “Türkiye’nin kentleşme sorunları” hakkıda dikkat çekici bilgiler paylaştı.
Sitede oku
Sabancı Üniversitesi bünyesinde, özerk bir düşünce kuruluşu olan İstanbul Politikalar Merkezi; İklim Değişikliği, Demokratikleşme ve Kurumsal Reform, Çatışma Çözümü ve Arabuluculuk ile koordinatörlüğünü Ayşe Köse Badur’un yaptığı Kentleşme ve Yerel Yönetişim alanlarında çalışmalar yürütüyor. Merkeziyetçi kentleşme, gecekondu siyaseti, deprem sonrası yapılan evler ve ormanlık alanların inşası gibi konulara da odaklanan merkez, Türkiye ve dünya politikalarına çözüm önerileri sunuyor ve toplumun karşı karşıya olduğu meydan okumalara çözüm önerileri geliştiriyor.
İstanbul Politikalar Merkezi Kentleşme ve Yerel Yönetişim Koordinatörü Ayşe Köse Badur, Hafta Sonu Halleri’nde şu bilgileri paylaştı:

TÜBİTAK ile kent çalışmaları

Üniversite ile birlikte TÜBİTAK projelerini gerçekleştiriyor, kent çalışmalarında kent bölge kavramlarına odaklanıyoruz. Kentlerin kendi çevresindeki kentleri etkileyerek önemli şehirler haline gelmesiyle ilgili çalışmalar yapıyoruz. TÜBİTAK ile birlikte dokuz kent bölgesinde hem yerleşme içi ilişkiler hem kırılgan gruplardan yerleşme içi ekonomiye, iklim konusundaki çalışmalardan yaşam kalitesine kadar bütün konuları ayrıntılı bir şekilde inceleyen hem nicel hem de niteliksel araştırmalar yapıyoruz.

Türkiye'de kentleşme ve gecekondu siyaseti

Türkiye, çok kısa sürede kırsaldan kente göç yaşadı ve bu göçün karakteri kimi zaman değişti. 1950 ile 1980 arasında farklı, 1980'den sonra özellikle 1990'da, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki çatışma nedeniyle çok hızlı göç süreçleri yaşandı. Kentlerde gecekondulaşma başladı ve bu gecekondulaşmaya baktığımız zaman siyasi bir patronaj ilişkisi görüyoruz; yani ben sana ruhsatı veririm, sen bana oy verirsin; sen bana oy verirsin, ben sana elektrik getiririm, okul inşa ederim gibi.
Hızlı bir göç var ve bu göçün kentlerde emilmesi çok zor. Bir yandan da 1980'den sonra küreselleşmeyle beraber neoliberal ekonomi politikaları gündeme geldi, kamu politikalarının karakter değiştirmesi ve taşeronlaşma gibi süreçlere evrilmesi söz konusu oldu. Bütün bunların Türkiye'de eksik yapılması, anlık yapılması, bazı baskılarla örneğin IMF'ye, Avrupa Birliği'ne yetişmek için her şeyin çok hızlı yürütülmeye çalışılması sonradan bazı sorunların ortaya çıkmasına neden oldu. Türkiye'deki kentleşme çok katmanlı bir süreç; sadece kırdan kente göç ve konut yapımı değil, bununla birlikte çok daha farklı süreçlerde birlikte yaşandı.

Merkeziyetçi kentleşme ve kamu yönetimi

Son yıllarda Türkiye'de neoliberal ve merkeziyetçi bir kentleşme trendi gözlemleniyor. Osmanlı döneminden gelen güçlü merkezi yönetim anlayışı hala etkisini sürdürüyor ancak 2007'den sonra daha da belirginleşti. Şu an Çevre Şehircilik ve İklim Bakanlığı gibi birimler var, ancak asıl kararları kimin aldığına dair bir belirsizlik söz konusu. Günün sonunda en tepedeki kurumun sözü geçiyor. Deprem sonrası en çok konuşulan konu ise yerel yönetimlerle merkezi yönetim arasındaki çatışma. Örneğin, ilçe belediyesinin merkezi yönetimden farklı bir partiye mensup olması, ciddi anlaşmazlıklara yol açıyor. Merkeziyetçilik kentlerde ciddi sorunlara sebep oluyor. Kamu yönetimi ise deprem sonrası en önemli sorun olarak karşımıza çıkıyor.

Kent kültürü ve değişim

Kentlerin köy ve kasabalardan farkı, biraz da anonim olmalarıdır. Kimse sizi tanımıyor olmasının verdiği bir rahatlık vardır. Komşunuzu tanırsınız ama kentte bir mesafe vardır. Kentin kendine ait bir kültürü vardır. Gaziantep, Kahramanmaraş ve Hatay gibi şehirlerin kendine özgü bir kültürü ve tarihi var. Ancak ne yazık ki Türkiye'de, kırk yılı aşkın bir süredir var olan bir kafeteryanın bile yerinde duramadığı, her şeyin çok hızlı bir şekilde değiştiği bir süreç yaşanıyor.

Ormanlık alanların kullanımı ve deprem sonrası yapılan evlerle ilgili sorunlar

TOKİ, İzmir depremi sonrasında 5.000 ev yapmayı planlamıştı ancak sadece 2.500 ev inşa edilebildi. Bu nedenle insanlara kısa sürede başlarını sokacak evler vermek mümkün olmamıştı. Planlar arasında orman vasfını yitirmiş bölgelerin kullanılması da yer alıyor. Bu bölgeler doğa, çocuklarımızın geleceği ve bizim için anlam ifade ediyor. Ormanın yanındaki orman vasfını yitirmiş alanların kendine özgü bir ekosistemi vardır ve üzerine inşa etmek uygun değildir. Yapılabilir ancak bu hayatın tüketilmesi anlamına gelir. Zaten depremle birlikte bu bedeli zaten ödedik ve yeniden ödememeliyiz.
Yeni planlar oldukça belirsiz ve önceki depremlere baktığımızda verilen sözlerin zamanında yerine getirilmediğini görüyoruz. Van depremi sonrasında TOKİ tarafından yapılan evler için insanlar para ödemek zorunda kalmıştı ve eve yerleştikten sonra da aidat ödemesi yapmaları gerekiyordu. Bu meblağlar pek çok insan için yüksek ve bu bölgelerde yaşayan ailelerin de oldukça kalabalık olduğu göz önüne alındığında, bu küçük evlere sığmaya çalışmak yaşam kalitesi açısından oldukça zorlu.

İstanbul Politikalar Merkezi hakkında bilmeniz gerekenler

Türkiye'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olan İstanbul Politikalar Merkezi (İPM); siyaset, ekonomi, teknoloji, enerji ve çevre gibi farklı alanlarda politika analizleri ve önerileri sunarak Türkiye ve dünya gündemine katkıda bulunmak amacıyla 2001'de Sabancı Üniversitesi bünyesinde kuruldu.
Akademisyenler, politika yapıcılar, sivil toplum temsilcileri ve medya mensuplarından oluşan geniş bir ağa sahip olan İPM, bu sayede yerel ve uluslararası politikaların belirlenmesine yönelik bilgi ve tecrübelerini kullanarak, toplumun karşı karşıya olduğu meydan okumalara çözüm önerileri geliştiriyor. Ayrıca, konferanslar, seminerler ve çalıştaylar düzenleyerek, katılımcılara bilgi paylaşımı ve fikir alışverişi imkanı sağlıyor.
Özellikle Türkiye ve Avrupa Birliği ilişkileri, demokrasi, insan hakları, enerji politikaları, sürdürülebilir kalkınma ve iklim değişikliği gibi konulara odaklanan kuruluş, politika belirleyicileri ve kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla, düzenli olarak raporlar, makaleler ve analizler yayımlıyor.
Türkiye ve dünya politikalarına yönelik analizler, araştırmalar ve öneriler sunan önemli bir düşünce kuruluşu olan İstanbul Politikalar Merkezi, kapsamlı çalışmaları ve etkinlikleriyle, ülke ve dünya gündemine katkı sağlamayı hedefliyor.
Yorum yaz