Radyo Sputnik'te Enver Aysever ile Yolcu Yolunda Gerek programının gündeminde seçim tartışmaları, birbiri ardına yaşanan afetler ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Meclisi'nde yaşanan 'Vahdettin' tartışması vardı. Programa tarihçi Sinan Meydan, Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan ve gazeteci Tuncay Öz konuk oldu.
Tuncay Öz: 'AK Parti 21 yıllık iktidar sürecinde ilk defa tüm kamuoyuna verdiği mesajla kaybetmeyi satın alıyor'
Gazeteci Tuncay Öz, seçime doğru giden Türkiye'de safların gün geçtikçe netleştiğine işaret ederek Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'toparlayıcı bir rol oynayacağını' düşündüğünü aktardı. AK Parti'nin 21 yıllık iktidarı sürecinde ilk kez kamuoyuna verdiği mesajlarla 'kaybetmeyi' satın aldığını savunan Öz'e göre iktidar sırf Kürtlerin oyunu alabilmek 150 bin oy alan HÜDAPAR'ı yanına çekme planları içinde:
Türkiye seçim noktasına yaklaşıyor. Herkes rengini bir şekilde belli ediyor. Bugün ortaya çıkan sonuç, Kemal Kılıçdaroğlu çok büyük bir kesim tarafından toparlayıcı bir rol oynayacağını her geçen gün kamuoyuna gösteriyor. Fakat bence daha önemli olan; AK Parti 21 yıllık iktidar sürecinde ilk defa tüm kamuoyuna verdiği mesajla kaybetmeyi satın alıyor. Kaybetmemek için elinden gelen tüm kartları oynuyor. EYT buna benzeyen bir karttı. “Asla EYT’yi çıkarmam” diyorlardı, çıkardı. Yetmedi, HÜDAPAR’ı yeniden gündeme soktu. 150 bin oy alan partiyi sırf Kürt oylarını almak için yanına çekme hesapları içinde. AK Parti, iktidar olabilme ihtimalini çok zor bir sürecin sonunda olabileceğini görerek hiçbir tarafı boş bırakmamaya çalışıyor. Bunun karşılığında Sayın Kılıçdaroğlu bu denklemi çok uzun zamandır kuruyor. Bu denklemin son aşamasına gelmiş durumdayız. Kılıçdaroğlu’nun ne kadar usta bir siyaset insanı, ne kadar deneyimli bir siyasetçi olduğunu görüyoruz. Bu noktada Kılıçdaroğlu en sağdan en sola kadar, en İslami yapıları da bir arada tutuyor. Bütün bu çevresinde oluşturduğu iklimin ana merkezinde durmayı beceriyor. Emek ve Özgürlük İttifakı’ndan çıkan sonuçtan benim anladığım HDP ve sol partiler Kılıçdaroğlu’nu destekleyebilir.
'Altılı Masa'daki kriz çözülünce AK Parti'nin tüm dengeleri bozuldu'
Altılı Masa'da yaşanan krizi de değerlendiren Öz, AK Parti'nin sürecin başından beri masanın aday belirleme sürecinde anlaşmazlık yaşayarak çözüleceğini düşündüğünü ifade etti. Öz'e göre Akşener'in masaya geri dönmesi, AK Parti'nin planlarını da suya düşürdü:
AK Parti, aslında Altılı Masa’nın kendi arasında anlaşamayacağını ve bir şekilde aday belirleme sürecinde çökeceğini düşünmüştü. Kriz zamanını hatırlayalım. Cuma akşamı, Sayın Meral Akşener masayı bıraktığı anda aslında AK Parti’nin oyun planı tutmuştu. Altılı Masa dağılmaya doğru gidiyordu, beş lider bir tarafta altıncı lider diğer taraftaydı. Bu, AK Parti’nin stratejisinin tuttuğuna işaretti. O masa bir şekilde krizi çözebildi. Krizi çözebilme noktası bence AK Parti’nin tüm dengelerini bozdu. Neden, çünkü büyük olasılıkla o krizin sonucunda Kürt oylarının ve diğer Altılı Masa’nın koyduğu denklem üzerindeki diğerlerinin de sarsılacağını düşünüyorlardı.
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan: 'Bolu'da hasarlı bina yok'
Bolu'da 4.8 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Kahramanmaraş merkezli depremlerle yaşanan yıkımların ardından, Kuzey Anadolu'daki bu deprem, hem endişe yarattı hem de akıllara 99 depremini getirdi. Yolcu Yolunda Gerek'e bağlanan Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, kentteki son gelişmeleri aktardı. Özcan, bilim insanları veya yetkililerin bir risk uyarısında bulunmadığını ve depremin müstakil bir deprem olduğunun düşünüldüğünü söyledi:
Bolu’da bugün 13.55 sıralarında 4.8 büyüklüğünde bir deprem yaşadık. Çok şükür hasarlı veya ağır hasarlı binamız yok ilk tespitlere göre. Ucuz atlattık. Arkasına da artçıları geldi. Müstakil bir deprem. Bolu’nun kuzeyinde meydana geldi. Kuzeyde tahmin ettiğimiz bir fay var, henüz kesin olmamakla birlikte o fayın kısmen veya tamamen kırılmış olabileceğini düşünüyoruz. Tabii incelemelerden sonra bu anlaşılacak. Esas itibarıyla Kuzey Anadolu Fay Hattı'nda büyük bir deprem beklenmiyor. Doğudan başlayarak yakın tarihte depremler yaşandı. Bu tarihi bir fay, 99 depreminden sonra bilim insanlarımız bugünkü depremin olduğunu düşündüğümüz fayı incelemiş ve en fazla 6 büyüklüğünde deprem oluşabileceğini söylemişti.
'Bolu'da 99 sonrası binaların yüzde 75'i yenilendi, riskli yapılar var ama mevcut kentsel dönüşüm yasasıyla dönüştürmek mümkün değil'
Özcan, Bolu'da 99 depreminden sonra binaların yüzde 75'inin yenilendiğini söyleyerek, buna karşın riskli yapıların olduğuna da dikkat çekti. Mevcut kentsel dönüşüm yasasıyla riskli yapıların dönüştürülmesinin ekonomik olarak pek mümkün olmadığını söyleyen Özcan, şöyle konuştu:
Bolu olarak biz 99 depreminden sonra her 4 binadan 3’ünü yeniledik. Birçok şehre göre bu sağlam bina oranı yüksek demek. Ama riskli yapılarımız da var. Mevcut kentsel dönüşüm yasasıyla bunları dönüştürmek mümkün değil. Maksimum 18 ay kira yardımı yapacaksınız, insanlar bu ekonomik şartlarda nasıl yeni bina yapacaklar?
Sinan Meydan: Bırakın laik cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyeti yerine ‘Yeni Türkiye’ diyorlar
İBB Meclisi'nde AK Parti ve MHP grubu bir caddeye Osmanlı'nın son padişahı Vahdettin'in adının verilmesini teklif etti. Buna tepki gösteren İYİ Parti grubu ise sokağın isminin, öldürülen Ülkü Ocakları eski Başkanı Sinan Ateş'in adının verilmesini istedi. Daha sonra mecliste gergin anlar yaşandı. Çoğunlukta bulunan AK Parti-MHP grubunun oylarıyla caddenin ismi 'Sultan Vahdettin Caddesi' oldu. Cumhur İttifakı'ndaki Vahdettin ısrarının perde arkasını tarihçi Sinan Meydan anlattı. Falih Rıfkı'nın ‘Geçmişten ders alınmazsa, geçmiş geçmeyen olur’ sözlerini hatırlatan Meydan, Türkiye'de dönüp dönüp hep aynı konuların konuşulduğundan yakındı.
Meydan, Cumhur İttifakı'nın 'Yeni Türkiye' vurgusuna dikkat çekerek ‘Bırakın laik cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyeti bile demiyorlar. Onun yerine Yeni Türkiye diyorlar’ dedi ve Atatürk'ün kurduğu laik, bağımsız Türkiye Cuhmuriyeti'nin dönüştürülmek istendiğini savundu:
‘Türkiye Cumhuriyeti demiyorlar, bırakın laik cumhuriyeti. Yeni Türkiye diyorlar. Mesela Cumhurbaşkanı demiyorlar, yerine başkan diyorlar. Atatürk’ün kurduğu laik, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti dönüştürülmek isteniyor. Siyasal islamcı iktidar ve ortakları tarafından dönüştürülmek istendiği gerçeğini görmemek için dünyada yaşamamak lazım. Siyaseten Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiye etmeye çalışanlar yerine bir şeyler koymalı. O da yeni Osmanlıcılık. Osmanlı’yı yeniden diriltmeye çalışıyorlar. Osmanlı diyemiyorlar, onun yerine Yeni Türkiye diyorlar. Osmanlı İmparatorluğunun sembollerini kendilerince belirlemeye çalışıyorlar. İkinci Abdülhamit’i ön plana çıkarmaya çalışıyorlar. Abdülhamid’in bir islamcılık politikası vardır. Bugünkü siyasal islamcı iktidar, Abdülhamid’in halifelik eliyle islamcılık politikasını öne çıkarmaya çalışıyorlar. Bu politika tarihsel bağlamda hiçbir işe yaramadı. Abdülhamid döneminde Osmanlı çok toprak kaybetti. Ruslar İstanbul’a kadar geldi. İstanbul’da anıt açtılar Ayastefanos’ta. Tunus, Mısır kaybedildi. Balkanların tamamı neredeyse kaybedildi. Rumeli komple elimizden gitti. Osmanlı İmparatorluğunun ekonomik anlamda tamamen dışa bağımlı hâle geldiğini görüyorsunuz. Düyun-u Umumiye kuruldu ve yabancılar gelip tüm gelir kaynaklarına el koydu. Almanya, İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya Abdülhamid üzerinde baskı kurup istediklerini alıyorlar. Batılı güçler ne istediler de alamadılar? Almanlar Bağdat’a inmek istiyorlardı, demiryolları inşa edip Bağdat’a indiler. Abdülhamid’e suikast düzenleyen suikastçı Batı’nın baskısıyla serbest bırakıldı. İmparatorluk çözüldü, dağıldı. Abdülhamid neden sembol? Çünkü İslamcılık politikasını uygulamaya çalıştı. Sonuç itibarıyla devlet çöktü. Bir istibdad dönemi de var.’
Sinan Meydan: 'İngiliz Muhipleri Cemiyeti'ne üye bir padişah olur mu? Vahdettin, TBMM'de de hain ilan edildi'
Vahdettin'in Kurtuluş Savaşı döneminde işgalci İngilizlerle birlikte hareket ettiğini anlatan Meydan, Şeyhülislam Dürrizade'ye padişahın onayıyla Mustafa Kemal ve arkadaşlarının öldürülmesi fetvası verdirildiğini de hatırlattı. Kurtuluş Savaşı döneminde, Saray eliyle verilen fetvaların ve yapılan propagandanın Anadolu’daki mücadeleye ciddi zarar verdiğini söyleyen Meydan, Atatürk'ün Nutuk'ta Vahdettin için sarf ettiği 'soysuzlaşmış yaratık, alçak, ulusunu hiçe sayan hain' sözlerine de atıf yaptı. Ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 1920 yılının eylül ve ekim ayındaki zabıtlarını işaret eden Meydan, burada Vahdettin'in kurucu meclis tarafından 'hain' ilan edildiğini söyledi. Kuvay-i Milliye'nin üzerine Saray emriyle paralı askerlerin gönderildiğini ve bu nedenle iç savaş çıktığını söyleyen Meydan, dönemin iletişim imkânları nedeniyle Anadolu’daki insanların da padişaha karşı bir ayaklanma olduğunu düşünerek Kuvay-i Milliyecilere tepkili olduğunu ifade etti. Meydan, ‘Böyle bir aymazlık olabilir mi? O zaman yarın da Ahmet Anzavur’un adını versinler bir sokağa. Mustafa Kemal’in üzerine gönderilen o hainin’ diyerek Cumhur İttifakı'nın tutumuna tepki gösterdi:
‘Vahdettin’in emriyle Atatürk’ün milli mücadeleyi başlattığı iddiasını biz çürüttük. Vahdettin, İngiliz işgalcilerle kurulan işbirliğini temsil ediyor. 13 Kasım 1918’deki fiili işgalden itibaren, 17 Kasım 1922’de İngiliz zırhlısıyla kaçana kadar İngiliz politikasının aleti olmuş durumda. Tacını, tahtını, sarayını kurtarmak için İngilizlere yaranmakla uğraşıyor. Vatanı kurtarmak gibi bir düşüncesi yok. İngilizler merhamet gösterirse belki Yunanları Anadolu’dan çıkarırlar diye düşünüyor. Mustafa Kemal’in başlattığı milli hareketi, İngilizler öfkelendiği için saltanata bir tehdit olarak görüyor. Çünkü ‘İngilizler sinirlenirse İstanbul’u da elimden alırlar’ diye düşünüyor. Kuvay-i Milliye’ye karşı, halkın kurduğu ordunun üzerine paralı ordu gönderiyor. Allah’tan Kuvay-i Milliyeciler bunları tepeliyor. İhanet fetvaları yayımlatıyor. 11 Nisan 1920, TBMM’nin açılmasına 12 gün var. Sarayın fetvacısı Şeyhülislam Dürrizade, Damat Ferit ve padişahın onayıyla bir fetva yayımlıyor. Kuvay-i Milliyecilerin isyan ettiğini ve katlinin caiz olduğunu söylüyor. ‘Mustafa Kemal’i ve arkadaşlarını öldürenler, eğer yaralanırlarsa gazi olacaklardır’ diyorlar. Bu fetvalar düşman uçaklarıyla Anadoluya atılıyor. Anadolunun birçok yerinde müslüman, mütedeyyin insanlar ‘Padişah bunu dediyse haklıdır’ dediler ve isyan ettiler. Kardeş kardeşi boğazladı, iç savaş çıktı. Kuvay-i Milliyecilere İstanbul’da kurulan uyduruk mahkemelerle idam cezaları çıkardılar. İletişim koşulları tabii o dönem çok farklı. Fetvalar ve fermanlar gazetelerde yayımlanıyor, bildiriler dağıtılıyor, halk meydanlara toplanıyor İngilizler tarafından ve okuyorlar. Düşünebiliyor musunuz Anadoludaki insanları? Padişaha karşı bir ayaklanma var diye düşünüyorlar ve “Mustafa Kemal padişaha ayaklandı, bu Kuvay-i Milliyeciler zararlı” diyorlar. Vahdettin bu faaliyetleri nedeniyle Kurtuluş Savaşı devam ederken TBMM tarafından hain ilan edildi. Eylül-ekim 1920’deki Meclis zabıtlarına bakın. Atatürk de ‘Onun ihanetini biliyoruz ama sırası değil’ diyor. İngiliz Muhipleri Cemiyetine üye bir padişah olur mu Allah aşkına? Mustafa Kemal Nutuk’ta ‘soysuzlaşmış yaratık, alçak, ulusunu hiçe sayan hain’ diyor Vahdettin için. Durum buyken bugün iktidar ve ortakları bu adamın adını caddelere veriyorlar. Böyle bir aymazlık olabilir mi? O zaman yarın da Ahmet Anzavur’un adını versinler bir sokağa. Mustafa Kemal’in üzerine gönderilen o hainin. İskilipli Atıf’ın adına okul, hastane var. Atatürk için idam istemişti o da. Bu bir intikam. Bir öç alma duygusu. Mustafa Kemal’den ve Kurtuluş Savaşı’nı veren kahramanlardan intikam alma hissi içindeler. Bu doğru değil. Vatan hainlerini, tarihi çarpıtarak çocuklarımızın önüne koyamaz, kahraman göstermezsiniz. Bu hiçbir şeyle açıklanamaz.’