Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremler bölgede 232 bin 632 binanın acil yıkılacak veya ağır hasarlı olduğunun tespiti yapıldı. Arama kurtarma çalışmalarının sona erdiği deprem bölgesinde ise enkaz kaldırma devam ediyor. Bölgede yıkılan evlerin yerine yapılacak yeni yapıları inşaatlarına da başlanacak.
Öte yandan, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası’nın hazırladığı ‘Deprem Bölgesinde Atık Yönetimi’ adlı raporda, deprem bölgesinde en yoğun atık türünün binaların oluşturduğu inşaat ve yıkıntı atıkları olduğu ve bu neticede 104 milyon ton inşaat ve yıkıntı atığı oluşması beklendiğinin altı çiziliyor. Aynı raporda asbestin de ‘tehlikeli bir atık’ olduğu ve diğer atıklardan ayrıştırılarak bertaraf edilmesi gerektiğine dikkat çekiliyor. Türk Tabipleri Birliği yaptığı bir açıklamada ise enkaz kaldırma çalışmaları sırasında ortaya çıkan asbestin ciddi sağlık sorunlarına yol açacağını ifade etti. İş Sağlığı ve Güvenliği Federasyonu ve Asbest Söküm Uzmanları Derneği Başkanı (ASUD) Mehmet Şeyhmus Ensari bölgede yaşananları ve asbest konusunda yapılması gerekenleri Sputnik’e anlattı.
‘Zaten kentsel dönüşümden kaynaklı bir asbest maruziyetinden bahsediyorduk’
Asbest kullanımının yasaklandığını ancak işlenmiş halinin hala satıldığını aktaran Ensari “Ülkemizdeki yapı stoğunun sıkıntılı olduğu bilinen bir gerçek. Yapı stoğu ya toplu şekilde kentsel dönüşümle ya da binaların münferit olarak eskisinin yıkılıp yenisinin yapılmasıyla yenileniyordu. Zaten kentsel dönüşümden kaynaklı bir asbest maruziyetinden bahsediyorduk. Eğer belediye bu işe niyetliyse, güzel örneklerden Şişli, Beşiktaş, Kadıköy, Ataşehir, Maltepe gibi, önceden yapının asbest raporunu alıyordu. Ana yıkımdan önce asbestli malzemeler sökülerek tehlikeli atık depolama merkezlerine bertarafa gönderiliyordu. Kentsel dönüşümden kaynaklı asbeste maruz kalmamak bizim elimizde” diye konuştu.
‘Keşke tek tehlike asbest olsa’
Moloz yığınlarındaki tek tehlikenin asbest olmadığını söyleyen Ensari “Biliyoruz ki o binaların yapımında kullanılan sadece asbest değil. Keşke sadece asbest olsa. Kurşun var, boyalarda kullanılır. Cıva gibi ağır metaller var, bunlar hep kullanıldı. Beton çok ciddi miktarda radon gazı barındırır, bu açığa çıktı. Hatta daha tehlikelisi eski yapılarda küf mantarı olur, bunlar da ortama yayıldı. Bir anda ortaya çıkan tozlarla ve tehlikeli maddelerle ilgili yapacağımız şeyler vardı. Biz bunu defalarca AFAD’a anlatamadık. Arama kurtarma ekipleri bunlara maruz kaldı. Asbesti bilen muhabirlerimiz dahi orada maske kullanmadı. Burada bir akıl tutulması oldu. Bunlardan ziyade biz yöneticileri çok eleştirdik. Afetlerden sonra ikincil afetlere maruz bırakılmaması için yöneticilerin bu konuda hassas olmalarını bekledik. Israrla maske, maske, maske dedik. Bu tozları solumamamız gerekiyor. 99 depreminde arama kurtarma faaliyetlerinde bulunanların çoğunda kanserojen hastalıkları oluştuğunu biliyoruz” dedi.
‘Şehir merkezlerinden uzağa dökülmeli, bölgede yaşayanların tamamı maruz kaldı’
Asbestin havada asılı kalabildiğini ve rüzgarla taşındığını ifade eden Ensari, bina yıkıntılarının şehirlerden uzağa dökülmesi gerektiğini “Adıyaman’da köyün dibine dökülüyor ve organize sanayi bölgesine çok yakın, 10 kilometre mesafede diyorlar. Burada 15 bin kişi çalışıyor. Asbest lifleri de havada asılı kalabiliyor. Diyelim ki Esenler’deki bir asbestli yıkımın rüzgarı Bakırköy’e de taşınır. Bu yüzden şehir merkezlerine uzak yerlere dökmek lazım. Niye uzak yerlere dökmekten imtina ediyorlar? Birincisi, yakıt yakmak, yine ranta kurban gidiyoruz. İkincisi, bir kamyon günde diyelim ki 20 sefer atıyorsa, uzak mesafe olunca 10 kere yapabilecek. Özellikle yıkım firmaları ve nakliyeciler kestirme yerler tercih ederler. Asbesti bilmezler, bilseler bile işlerine gelmez. Onların derdi maalesef kazançtır” şeklinde ifade etti ve ekledi:
“Binanın alttan kolonunu kırıyor, bina olduğu gibi toz bulutu. Bu resmen toplu katliam, o bölgede yaşayanların tamamını maruz bırakıyorsunuz. Zaten doğru düzgün sulama göremiyoruz. Islatırsanız tozlar yayılmaz.”
‘Amerika’daki öldürüyor, kanser yapıyor da Türkiye’dekiler niye göz ardı ediliyor?’
11 Eylül saldırılarından sonra ABD’de yapılan asbest araştırmasını hatırlatan Ensari “LÖSEV Başkanı Üstün Ezer ‘lösemi hastalığı artacak’ diye bir açıklama yaptı. Niye? Tozların arasındaki kurşundan; bu lösemi hastalığına sebep olur. Amerika’daki İkiz Kule saldırıları sonrası bir araştırma yapıldı. 11 Eylül saldırılarında çalışan arama kurtarma, itfaiye, temizlik işçilerini ve 1.5 mil çapında yaşayan 63 bin kişinin kaydını devlet tuttu. Yıllarca sağlık gözetimi yaptılar. Amerika 2021 yılında araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Sonuçlarda 24 bin kişinin kansere yakalandığını açıkladı. Kas ve iskelet sistemi hastalıkları da görüldü. Çok insanda da Dünya Ticaret Merkezi Öksürük Sendromu diye bir hastalık tanımladılar. Önümüzde bu kadar önemli bir istatistik varken; Amerika’daki kurşun, asbest kanser yapıyor da Türkiye’deki Allah’tan efsunlanmış olarak mı geliyor? Amerika’daki öldürüyor, kanser yapıyor da Türkiye’dekiler niye göz ardı ediliyor? Zamana yayılan sorunları sümen altına atarız. Nitekim bunu yapa yapa deprem çok kötü intikam aldı bizden. Bu tehlikeli maddeler de yıllar sonra bizden intikamını çok kötü alacak” diye konuştu.
‘Yetkilileri uyardık, gelip temizleyelim diye çağrı da yaptık’
Asbestin çok dayanıklı bir mineral olduğunu ve yasaklanmadan önce yapılarda çokça kullanıldığını belirten Ensari “Asbest Yunanca’dan gelir, asbestos. Bu yok edilemeyen demektir. Çok lanet ve aynı zamanda mucizevi bir mineral. Çok yerde kullanıldı. Isıya, aşınmaya, neme dayanıklı, çürümüyor. Fakat öyle sinsi ki, öldürüyor. Erime noktasının 1200 derecenin üzerinde olan bir mineralden bahsediyoruz” dedi ve sözlerine son verdi:
“Biz haklı çıkacağız ama haklı çıkmak istemiyoruz. Bizim haklı çıkmamız demek birçok insanın ölmesi demek. Biz yetkilileri de uyardık. Çağrı yaptık; bizler oradaki asbesti temizleyebilecek uzmanlarız. Gelelim, o molozların içerisinde asbestli parçaları, yapabildiğimiz kadarını, temizleyelim. Tüm bilim adamları burada asbestin, kurşunun, kimyasalların olduğunu ve çevreyi de kirleteceğini, yeraltı sularına, baraj göllerine de karışabileceğini söylüyor.