Kahramanmaraş'ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen depremler, 11 ilde büyük yıkıma neden olurken, binlerce insan hayatını kaybetti. Depremlerin ardından bazı bölgelerin tamamı neredeyse enkaz yığınına dönerken, çok sayıda vatandaş da çevre illere göç etmez zorunda kaldı. Ana depremlerin ardından artçı sarsıntılar da devam ederken, vatandaşlar bilim insanlarından gelen açıklamaları bekliyor.
Mersin Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Selim İnan, Kahramanmaraş'ı depremleri ve depremin zararlarını en aza indirmeyle ilgili açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. İnan, Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğunu söyledi:
“Buna alışık olmamız gerekiyor. Son deprem Doğu Anadolu fayının üzerinde Pazarcık ve Elbistan'da meydana geldi. Biz yeri bilimciler olarak yıllardan beri gerek yayınlarla gerek sözlü bildirilerle o bölgede bir deprem bekliyorduk. Kırılacak parçayı da aşağı yukarı tahmin ediyorduk ve 7 üzeri bir deprem olabileceğini düşünüyorduk. Ancak bir kez daha söyleyeyim bu depremlerin zamanını asla bilemiyoruz. En son Pazarcık da deprem 1513 yılında oldu. O yıldan beri çok büyük deprem orada olmadı ve büyük bir enerji birikimi oldu. 500 yıllık bir enerji birikimi var, bu süreçte o bölgenin sürekli sıkıştığını düşünün. Enerji birikti ve en sonunda patladı.”
İlk depremi bekledikleri için şaşırmadıklarını kaydeden İnan, “Bizi asıl şaşırtan olay hemen o depremden 9 saat sonra Pazarcık'ın hemen kuzeyinde bulunan Elbistan'da 7.6 büyüklüğünde bir depremin meydana gelmesi oldu. Biz gerçekten o depremin olmasıyla büyük bir sürprize uğradık. Bunu beklemiyorduk. Oda birinci depremde hasar görmüş olan bölgelerin tamamen de yıkılmasına neden oldu. Birinci depremin ilk arazi çalışmalarına baktığımızda yüzey uzunluğunun çok fazla olduğunu tahmin edemedik. En fazla 100-150 kilometre olabilir dedik fakat günler geçtikçe araziden gelen veriler Doğu Anadolu fayının 317 kilometre boyunca kırıldığını gördük. Elbistan'daki fay ise yaklaşık 170 kilometre boyunca kırıldı. Dolayısıyla çok büyük bir kırık söz konusu. Depremler bu kırıkların uzunluğuna bağlı olarak büyüklükleri artar. Ya da büyük depremler çok uzun yüzey kırığı oluştururlar. Dolayısıyla bu bölgede 11 tane kenti etkileyen bu deprem çok büyük bir depremdi. Biz gerçekten çok şaşkınız” ifadelerini kullandı.
İnan, Kahramanmaraş'ın ardından en son Hatay'da 2 depremin olduğunu hatırlattı:
“Bu şekilde baktığımızda da Doğu Anadolu fayının Malatya'nın hemen güneyinden Hatay'a kadar kırıldığını ve dolayısıyla da gelecek yıllarda öyle çok büyük o bölgede deprem beklemiyoruz. Ama kuzey kesimlerinde deprem olabilir. Biz hangi bölgede depremlerin olabileceğini tahmin edebiliyoruz ama gününü, saatini söyleyemiyoruz. Bunu bazı şeylere bakarak söylüyoruz. Öncelikle o bölgelerde kaç yılda bir deprem olmuş. Dolayısıyla gelecekte de kaç yılda deprem olabilir diye bakıyoruz. Eğer o bölgedeki depremler her 30 yılda bir oluyorsa ona göre değerlendirme yapıyoruz. Ancak bir daha belirtmek istiyorum depremlerin gününü, saatini söylemek mümkün değil. Bazıları çıkıp gün, saat verebiliyor. Bunlar tamamen halkımızı kandırmak amacıyla ortaya atılmış komple teorileridir. Lütfen vatandaşlarımız buna inanmasınlar. Birde boğazdan geçen gemilerin depremlere neden olduğunu söyleyenlerde oldu. Böyle bir şeyin olması da mümkün değil. Çünkü depremler levha hareketlerine bağlı olarak oluşuyorlar.”
Artçıların depremin doğasında olduğunu dile getiren İnan, sözlerine şöyle devam etti:
Türkiye'deki birçok deprem bölgesine gittiğini belirten İnan, “Orada yaptığımız incelemelerde binalarda kullanılan çimentonun da demirin de son derece kalitesi olduğunu gördük. Bina yaparken en önemli şeylerden biri de zemindir. Eğer zemininiz gevşek, sulu bir zeminse bu sefer binanız sağlam dahi olsa büyük bir sallantı da yıkılır. Dolayısıyla zemin ve bina kalitesini sağlam yaptığımız sürece depremden korkmayacağız. Eğer buralara bu yüksek binaları diktirmeseydik bunlar olmazdı. Hatay'da bunlar çok belirgin. Gevşek zeminin üzerine çok katlı binaları yerleştirmişler. Aynı şekilde Kahramanmaraş'ta, Adıyaman ovasında öyle. Bu binaları böyle yerleştirdiğiniz zaman siz depremi zaten çağırıyorsunuz. Ancak o gevşek arazileri ekim alanı olarak kullansak, binaları zemini daha sağlam yerlere ve az katlı yapsak bunları yaşamayız” dedi.