Çağdaş Gazeteciler Cemiyeti tarafından verilen ‘Yılın Başarılı Gazetecisi Ödülü’nü iki kez alan Tuğba Tekerek, Radyo Sputnik’te Serhat Sarısözen’le Gündem Dışı’nda stüdyo konuğu oldu.
Tekerek, “Siyasi iktidarın uzantısı olarak faaliyet gösteren, akademisyen alımlarının da konferansların da kulüp kuruluşlarının da siyasi iktidarın talimatları doğrultusunda yapıldığı taşra üniversitelerinin artık binlerce lisansüstü öğrencisi de yetiştirdiği, lisanstan sonra lisansüstü eğitimin de değersizleştirildiği, taşradaki ‘siyasi iktidarın uzantısı üniversite’ modelinin büyük şehirlerde iyiden iyiye yerleştiği, ülkenin tamamında yükseköğretimin taşralaştığı bir dönemdeyiz” ifadelerini kullandı.
Tuğba Tekerek, taşra üniversitelerinin akademik ve sosyal hayatını, amfilerden kampüs camilerine, kafelerden yurtlara, ayrıntılı bir şekilde ‘Taşra Üniversiteleri’ adlı kitabında okuyucusuyla paylaştı.
Tekerek, şöyle konuştu:
“Üniversiteler, toplum için bir güç noktası. Dolayısıyla tüm iktidarlar üniversite denilen kurumu kontrolleri altına almak istiyorlar. Kontrolleri dışına çıktığında ya da oralardan kendilerine eleştiri yöneltildiğinde özerklikleri ellerinden alınıyor ya da kurumun yapısı değiştiriliyor.
Bu kitabın yazılması sekiz yıl sürdü. Kitabın içeriği zorlayıcıydı ama dışarıdaki koşullar da pek kolaylaştırıcı sayılmazdı. Her şeyden önce, gazeteci olmanın aynı zamanda ciddi bir mücadele vermek anlamına geldiği bu ülkede, bir yandan günlük gazetecilik faaliyetini sürdürmeye çalışırken yazdım bu kitabı. Ayrıca, bu çalışmadaki üniversite meselesinin ana hatlarını oluşturan din, taşra, erkek egemenliği gibi konular benim hayatıma da hiç yabancı konular değildi. Kitapta bunları ele almak aynı zamanda kendi dünyamdaki meselelere bakmak anlamına geliyordu. Bu da durumu biraz çetrefilleştirdi. Bunların yanı sıra hakkaniyetli olmak, kolaycılığa kaçmadan resme bakıp aktarabilmek, üzerinde özellikle çaba sarf ettiğim hususlar oldu. Öte yandan ülkenin boğucu ortamında üniversite gibi bir konu üzerine çalışmanın teskin edici bir tarafı vardı. Zira üniversite üzerine çalışmak demek, gençlerle konuşmak, onlarla haşır neşir olmak, onlarda –şartlar ne olursa olsun– var olan umudun size de bulaşması demek. Zorluklara rağmen işini severek yapmaktan vazgeçmeyen akademisyenlerle tanışıp konuşmak da işin cabası."