EKSEN

‘Çin-Rusya işbirliği Amerika’nın istediği dünya düzenini sürdüremeyeceğinin garantisi’

Mehmet Ali Güller’e göre ABD’nin Çin’in Ukrayna girişiminden rahatsız olma sebebi inisiyatif alması. Süper güç olma koşulunun salt savaş çıkarmak değil, barış masası da kurabilmek olduğunu belirten Güller, “Amerika yıkıcı, Çin yapıcı. Böyle bir tablo var” dedi. Güller, Çin-Rusya işbirliğinin ABD’nin istediği dünya düzenine engel olacağını belirtti.
Sitede oku
Çin Halk Cumhuriyeti’nin, Ukrayna krizinin çözümü için diplomasinin yanı sıra küresel güvenlik mimarisi açısından tartışma temeli teşkil edecek 12 maddelik çerçeve planı, ABD öncülüğündeki Batı’yı rahatsız etti. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ‘planın olumlu unsurları bulunmakla’ birlikte Çin yönetimi Kiev’i desteklemediği için ‘içinin boş olduğunu’ söyleyerek burun kıvırdı. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in yanı sıra ABD’yle benzer tepkiler gösteren Avrupa ülkeleri de Çin’in ‘güvenilmez olduğu’ temasını işledi ve Pekin’in Rusya’ya silah tedarik ettiği yahut edeceği yönündeki iddiaları gündeme taşıdı.
Çin’in çözüm çerçevesine Batı’daki tepkileri ve Cumhuriyet yazarı ve CRI radyo yorumcusu gazeteci Mehmet Ali Güller ile konuştuk.

‘İçerikten değil, Çin’in inisiyatif almasından korkuyorlar’

Mehmet Ali Güller’e göre; Batı her ne kadar Çin girişimi için ‘ses getirmeyen bir plan’ algısı yaratmak istese de aslında korktu. Güller, bunun sebebinin Pekin’in ortaya koyduğu çerçeve değil bizzat Çin’in diplomatik inisiyatif alması olduğu görüşünde. Güller, bu girişimle birlikte Tayvan’ın yanı sıra Kovid-19 raporu ve Rusya’ya silah sağlama iddialarının gelmesine dikkat çekti:
“Çin 12 maddelik barış planı Batı’da ses getirmeyen, kabul görmeyen bir yaklaşımla karşılandı ama bu işin görüntüsü. Tersine Batı’nın oldukça ürktüğü bir plan bu. Sadece içeriği nedeniyle değil. Zaten 12 madde bir temel prensipler manzumesi. Fakat içeriğinden ziyade Çin’in inisiyatif alarak bu meselede öne çıkması esas Batı kampını ürkütüyor. Yani Çin’in devreye giriyor olması Batı kampını ürkütüyor. Zaten kanaatimce bu durumu en iyi özetleyen de Blinken’ın G20’de yaptığı açıklama; ‘Çin’in planı olumlu unsurlar içeriyor ama Kiev’i desteklemediği için içi boş’ demesi. Bu 12 maddeden olabildiğince ürküyorlar. Temel prensipleri içermesi ve Çin’in bu konularda inisiyatif almaya başlamasından sakınmak istiyorlar. Bu nedenle Batı, Çin’i bir süredir kıskaca alarak bir basınç uygulamaya çalışıyor. Tayvan meselesi bir boyutu, Kovid raporu bir boyutu, ‘Çin, Rusya’ya silah verecek’ kampanyası yürütüp bu konuda basınç uygulamaya çalışmaları işin başka bir boyutu. Bunların tamamıyla diplomatik bir basınç uygulayarak Çin’in Ukrayna meselesinde devreye girmesini, liderlik etmesini, inisiyatif almasını, doğunun bu konudaki sözcüsü olarak sahaya inmesinden oldukça çekiniyorlar.”

‘İkinci madde, ABD’nin 2000’lerin başından beri Ukrayna meselesini kaşımasının sebebi’

Güller, metindeki en önemli maddenin ‘Soğuk Savaş mantığını terk etmek’ vurgulu ikinci madde olduğu görüşünde. Burada ‘Avrasya’ vurgusuna dikkat çeken Güller, ABD’nin 2000’lerin başından beri Ukrayna meselesini kaşımasının ve hatta Yugoslavya’yı parçalamasının sebebinin de Soğuk Savaş sonrası Avrupa ve Asya’nın ‘Avrasyalaşmasını’ önleme çabası olduğunu söyledi. Güller’e göre ABD ‘Rusyasız bir güvenlik mimarisine’ soyunuyor:
“Bu öneri planının içinde 2. madde önemli. Aslında meselenin özünü de çözümünü de içeren bir madde. ‘Soğuk Savaş mantığını terk etmek’ başlığını taşıyor; ‘Dünyanın uzun vadeli barış ve istikrarını akılda tutarak dengeli, etkili ve sürdürülebilir bir Avrupa güvenlik mimarisi oluşturmaya yardımcı olmalıdır. Başkalarının güvenliği pahasına kendi güvenliğinin sağlanmasına karşı çıkmalı, blok çatışmasını önlemeli ve Avrasya kıtasında barış ve istikrar için birlikte çalışmalıdır’... Bu işin özü. Amerika’nın Ukrayna meselesini niye 2000’li yılların başından beri kaşıdığını, hatta Amerika’nın Yugoslavya’yı niye parçaladığını bile ortaya koyan bir şey. Çünkü Soğuk Savaş sonrasında Amerika, Avrupa ve Asya’nın 'Avrasyalaşmasını' önlemeye çalışıyor. Bugün Avrupa güvenlik mimarisinden Rusya’yı atarak ve bunun yolu olarak da Almanya-Rusya enerji işbirliğini keserek ve Ukrayna cephesi üzerinden de Rusya’yı geri hatlara çekilmeye mecbur eden bir strateji izlemeye çalışıyor. Çin’in bu önerisiyle Avrasya kıtasında barış ve istikrarın olabilmesinin yolunun Avrupa’da güvenlik mimarisinin sağlam şekilde oluşturulmasından geçtiğini söylüyor. Bu da bizim bir yıldır yaptığımız tartışmaları, yani Rusya’nın Avrupa güvenlik mimarisinin içinde olması gerektiği tartışmalarına gelmiş oluyoruz. Bu konuda Almanya ve Fransa’nın da Amerikan baskısı olmadan önceki görüşleri ortada. Her iki ülke de Rusyasız bir güvenlik mimarisi olamayacağını defalarca söylemişti. Ama Amerika basınçla bunu ortadan kaldırmaya çalışıyor.”

‘Amerika yıkıcı, Çin yapıcı, böyle bir tablo var’

Güller, Çin’in bir barış masası kurmasının ABD açısından istenmeyen bir durum olduğunu belirtirken, bunun artık savaş çıkaran ancak barış kuramayan bir büyük güç konumu sergilediği görüşünde. Güller, ABD’nin içinde bulunduğu durum yüzünden Çin’in inisiyatif almasını ortaya attığı iddialarla engellemeye çalıştığını dile getirdi:
“Amerika yıkıcı, Çin yapıcı. Böyle bir tablo var. Ve büyük kuvvetler olarak Amerika’nın geçmişte, tek süper güç olduğu 1990’ları düşünürsek, özelliği hem savaşı çıkarabilen hem de barış masasını kurabilen ülkeydi. Zaten büyük güç olmanın göstergesi tek başına savaş çıkarıyor olmanız değil, savaş çıkarıp gerektiğinde barış masasını da kurabiliyorsanız, büyüksünüz. Amerika bir süredir savaşı çıkaran ama barışı kotaramayan bir ülke durumunda. Çin’in bir barış masası kurma eğilimiyle ortaya çıkmış olması, bunun üstelik hem Avrupa içerisinde belli ülkelerde ama hem de güney dünyası dediğimiz dünyanın büyük kısmı tarafından da kabul görüyor olması Amerika açısından en istenmeyen durum.”

‘ABD müttefiklerinde barış masası kurulması gerektiği yönünde bir kamuoyu da ortaya çıkmaya başlıyor’

ABD’nin strateji belgesinde Rusya’yı yakın tehdit olarak koyup NATO üzerinden onunla uğraşırken esas hedefinin Çin olduğunu gizlemediğini anımsatan Güller, NATO’yu doğuya genişletmek ve paktlaşmalar yoluyla Asya’ya uzanmanın açıkça vurgulandığını belirtti. Ancak Güller’e göre bugünkü düzlemde Ukrayna krizinin tetiklediği Batı dünyasındaki zorlu ekonomik koşullar ve Avrupa’da oluşan ‘barış cephesi’ Washington’ı zorluyor ve müttefikleri üzerinde baskı oluşturuyor:
“Kaldı ki Amerika büyük stratejik planında Rusya meselesini bugün yakın tehdit olarak NATO belgesine koydu ve onunla uğraşıyor. Ama esas hedefi Çin ile karşı karşıya geleceğini düşünerek buna yönelik NATO’yu genişletmek, doğuya yaymak gibi zaten çeşitli planlamaları AUKUS, QUAD gibi sahada da uygulamaları var. Ama bugünkü düzlemde bir durum değişikliği de var. Bir örnek vermiştin, enflasyon Avrupa’da şöyle ama gerçekte bu değil diye. Mevcut enflasyon bile Avrupa açısından tahammül edilemez bir noktaya geldi. Alman Merkez Bankası 40 yıl sonra ilk defa zarar açıkladı. Alman ekonomisinin büyük devleri zarar açıkladı. Almanya’nın kaybı 100 milyar euro’yu buldu. Benzerleri diğer ülkeler için de var. Bu ülkeler içinde gittikçe barış masası kurulması gerektiği yönünde bir kamuoyu da ortaya çıkmaya başlıyor. Almanya’da sol partinin düzenlediği bir imza kampanyası var, 800 civarında imza topladılar. Ramstein üssünde -hem Amerika’nın sembolik Avrupa’daki merkezi olması bakımından da önemli- Almanların yaptığı ‘Amerika evine git’ eylemi var. Pek çok Fransa şehrinde Ukrayna’ya silah yardımı yapılmasını sağlayan Fransız askeri silah şirketinin önünde eylemler var. Bu eylemlerin artacağına dair hükümetlerin bazı öngörüleri var. Amerika’da da eylemler oldu, Ukrayna’ya silah göndermenin yanlışlığı üzerine açıklamalar yapan siyasetçiler var. Pentagon’un bütçesinin kesilmesi gerektiğini söyleyen siyasetçiler var. Bunlar kamuoyu oluşturmaya yavaş yavaş başlıyor.”

‘FBI’ı bile bu işlere sürüyor olmaları bu işi siyasallaştırmak istediklerinin göstergesi’

Güller, bu koşullarda ABD içerisinde de ‘uzun savaş’ stratejisinin sıkıntılarının Pentagon içerisinde veya Kongre’de dile getirilmesine dikkat çekti. Güller, bu yüzden Çin’in inisiyatif almasının daha büyük rahatsızlık yarattığını belirtirken, Pekin’e karşı yeni Kovid-19 raporu gibi meselelerle basınç oluşturmaya girişildiğini vurguladı:
“Tam bu esnada bir de Çin’in ortaya inisiyatif koyup liderlik edip bir barış meselesi nedeniyle ortaya çıkıyor olması, Amerikan yönetimini oldukça rahatsız ediyor. Amerikan yönetimi içinde de tam bir netlik yok. Temel strateji uzun savaş olmakla birlikte özellikle Pentagon içerisinde bir kanadın bu işin maliyetinin gittikçe sıkıntılar doğuracağına yönelik önerilerini uygun biçimde Kongre’deki çeşitli komitelerde ya da kamuoyu önünde dile getirdiği durumlar da yaşıyoruz. Sahada olanların saha gerçekleriyle daha açıktan şartlarda Pentagon, Amerikan Dışişleri’ne göre daha farklı sesler vermeye başladı. Bu şartlar içerisinde Çin’in inisiyatif alıyor olması Amerikan yönetiminde büyük rahatsızlık yarattı ve bunu engelleyebilmek için de basınç noktaları oluşturuyorlar. Bunlardan en komiği Kovid olayı. Laboratuvarda üretildiği iddiası 3 yıldır döne döne Amerika’nın gündeme getirdiği ama bir şey elde edemediği bir durum. DSÖ en son bununla ilgili gezdi, raporlar çıkardı, bir şey yok. Bir kez de bunu FBI dosyası haline getiriyor olmaları hakikaten vahim. Kovid başladı, pandemi var. Biz bir bilim kurulu kurmak yerine Hakan Fidan başkanlığında 4 kişilik bir istihbarat ekibi oluşturuyoruz mesela, böyle bir durum! Kovid meselesi bilimin konusudur, istihbarat konusu değil. FBI’ı bile bu işlere sürüyor olmaları bu işi siyasallaştırmak istediklerinin göstergesi. Zaten Amerikan bilim adamları da bilim ahlakıyla hareket etmek zorunda oldukları için ‘Kanıt bulun’ çabalarına destek vermediler, çünkü öyle bir şey yok. Tersine bazı yeni kanıtlar var. Kovid’in Çin’den aylar önce İtalya’da görüldüğüne dair kanıtlar var. Bütün meseleyi bu tartışmaya çevirmek isteyen Amerika esas olarak Kovid ile küresel mücadele konusunda Çin gibi büyük ülkelerle işbirliği yapmaktan kaçınarak bunun dünyaya faturasını daha da ağırlaştırdılar.”

‘Blinken'lar, William Burns'ler Rus deneyimiyle baş edecek çapta isimler değiller’

Çin ile Rusya arasındaki yakınlaşmanın ABD’yi rahatsız ettiğini anımsatan Güller, bu işbirliği gerçekleşirse Amerika’nın istediği dünya düzenini sürdüremeyeceği görüşünde:
“Lavrov diplomasinin kurdu. Blinken'lar, William Burns'ler Rus deneyimiyle baş edecek çapta isimler değiller. Zaten Blinken’ın açıklamasında da görülüyor; ‘Plan olmuş ama Kiev’i desteklemiyor’. Bu söylenecek laf değil ama söylüyorlar. Haliyle Lavrov bu tip muhatapların da olduğu koşullarda diplomasi arasından çeşitli göstergeler önümüze koymuş oldu. Zaten bir süredir Çin-Rusya işbirliği hem BMGK’nın geliştirilmesinden tutun hem de dünyanın diğer yapılarında Güney’in sesinin daha çok yükseltilmesine yönelik bazı öneriler getiriyorlar. Lavrov ve Qin görüşmesinde de bunun ipuçları var. Bugün iki dışişleri bakanı hem 2023 istişare planını imzaladılar hem Ukrayna’da Çin’in önerdiği barış planını konuşup şu noktaya geldiler. İki ülkenin BM başta olmak üzere uzak Asya-Pasifik ekonomik işbirliği örgütlerine kadar değişik formatlarda, örgütlerde dış politikada koordinasyonu geliştirme kararı da almış oldular. Bu alanda daha ikili işbirliği yapacaklarının işaretini vermiş oldular. Amerika’yı esas endişelendiren bu. 2019 Amerikan Kongresi’nde bir istihbarat oturumunda istihbaratın başındaki isim tam da bugünleri ifade etmişti. Rusya ve Çin işbirliğinin Amerika açısından en istenmeyen durum olduğunun, bunun adım adım gerçekleştiğini söylemişti. Geldik 2023’e ve öyle oldu. Geçen yıl ABD; Şi-Putin anlaşmasını, ‘Stalin-Mao anlaşmasından daha sağlam’ diyerek tedirginlikle yorumlamıştı. Çin ve Rusya’nın işbirliğinin Amerika’nın istediği dünya düzenini sürdüremeyeceğinin bir garantisi olduğu artık ortada. İşbirliğinin ivmelendirdiği de ortada.”
Yorum yaz