Türkiye 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli 10 şehri etkileyen deprem felaketinin yaralarını sararken, afette anne ve babaları enkaz altında kalan çocukların tarikat yurtlarına götürüldüğü iddiası gündemi sarstı.
Radyo Sputnik’te Ata Arslan ve Çağlar Öner’in sunduğu Öğle Ajandası programına konuk olan Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, konu ile ilgili bilgiler verdi.
Erinç Sağkan: Çocukların farklı derneklere gönderildiği yönünde ihbarlar alıyoruz
Kendilerine ihbarlar geldiğini söyleyen Erinç Sağkan, Bakanlık incelemesinin sürdüğünü ifade ederek şu ifadeleri kullandı:
‘Basına ‘tarikatlara teslim ediliyor’ gibi yansıyor ama (çocukların) farklı derneklere de gönderildiklerine ilişkin ihbarlar da alıyoruz. Bir taraftan bu başvuruları yönetirken, bize somut olarak yapılan başvurular da var. Tabi bizim bir hukuk kurumu olarak gidip herhangi bir binada arama ya da tespit yapmak gibi bir yasal yetkimiz yok. Bu ihbarların başvurularını yapıp takibini sürdürüyoruz. Gerçeklik payını kendi imkânlarımız dahilinde soruşturduktan sonra bu başvuruları yapıyoruz. Her ihbarı da gerçekmiş gibi baştan kabulle hareket etmiyoruz. Şu anda buna ilişkin savcılık ve bakanlık incelemelerinin bitirilip tarafımıza bir veri ulaşmadığı için bu kapsamda bir bilgi paylaşımı bizler açısından çok doğru olmayacaktır.’
‘280 bin kişi koruyucu aile olmak istiyor’
Büyük yıkım getiren depremin ardından yetim ve öksüz kalan çocukların aile edinme konusu için de değerlendirmelerde bulunan Erinç Sağkan, 280 bin kişinin koruyucu aile olmak için başvuru yaptı. Koruyucu ailenin evlat edinme olmadığını ve devletin özellikle depremzede çocuklara yaklaşımlarında dikkat edilmesi gereken hususlara vurgu yapan Erinç Sağkan, sözlerine şöyle devam etti:
‘Sosyal medyada görüyoruz. ‘Ben koruyucu aile olmak istiyorum ama devlet çok prosedür çıkartıyor karşımıza’ deniliyor. Şu anda, depremden sonra 280 bin kişi koruyucu aile olmak için başvuru yapmış durumda. Bu aslında bizim toplumumuzun hassasiyetini ve toplumsal dayanışmayı gösteriyor bizlere. Maalesef, sosyal hizmetlerde normalde de çok fazla kayıtlı çocuk var. O zaman bu sayı 10 bindeydi. Koruyucu ailelikte devletin bakım yükümlülüğü devam eder, bu bir evlat edinme değildir. Haliyle koruyucu aile olmak isteyenlerin durumlarının incelenmesi, uygunluklarına bakılması, özellikle deprem travmasından çıkan bir çocuğu alıp onun bir anda size bağlanmasını beklemek gibi onların psikolojisini değerlendirmekten uzak bir bakış açısı içerisinde olmamalıyız. Bu anlamda ciddi değerlendirmelerle koruyucu aile müessesesi hayata geçirilebilir. Haliyle kurumların, özellikle bakanlıkların sosyal hizmetler uzmanı eşliğinde bu belirlemeleri çok sağlıklı yapmaları gerekiyor.’