Milliyet gazetesinden Aslıhan Altay Karataş'ın haberine göre ODTÜ'nün hazırladığı raporda, Kahramanmaraş depremleri, “son yüzyılın en büyük olmasa bile en yıkıcı depremleri” arasında gösterildi.
Binaların performansının değerlendirildiği bölümde, Hatay, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adıyaman ve Malatya illerinin faya yakınlıkları nedeniyle büyük hasar gördüğü kaydedildi.
Bölgedeki bina hasar dağılımı, sahadan elde edilen veriler doğrultusunda “2000 öncesi” ve “2000 sonrası” inşa edilmiş betonarme binalar olarak iki gruba ayrıldı. 2000 öncesi inşa edilen binalardaki ağır hasar ve göçmeye neden olan tipik eksiklikler “düz (nervürsüz demir) donatı kullanılması, yetersiz donatı detayı ve olası düşük beton dayanımı” şeklinde sıralandı. Ayrıca şu tespitlerde bulunuldu:
“Zemin kattaki veya subasman seviyesi üzerindeki yumuşak kat mevcudiyeti (binanın katları arasındaki rijitliğin farklı olması), birçok binada göçmenin anahtar nedenlerinden biridir. Kısmi dolgu duvarlı ya da dolgu duvarsız zemin katların iş yeri olarak kullanılması, kolonlarda plastik mafsallaşma oluşmasına bağlı olarak ‘pancake’ tipi çökmenin (binaların üst katlarının alt katların üzerine çökerek yıkılması) sorumlusudur. Birçok bina kiriş-kolon birleşim bölgesi hasarına maruz kalmıştır. İlginç diğer bir hasar durumu ise, binanın yatay yükleri temele transfer edemeyerek devrilmesidir."
'Detaylı incelenmeli'
2000 sonrası inşa edilmiş betonarme binaların performansı için ise, “Yönetmeliklere göre tasarlandığı ve inşa edildiği farzedilen bu binalar eski tarihli binalara göre daha iyi performans göstermiştir. Ancak, 2002 sonrası inşa edilmiş 1000’den fazla bina, yönetmelikçe belirtilen performans hedeflerini ihlal ederek ya ağır hasar almış ya da tamamen yıkılmıştır. Görünen odur ki, bu önemli gözlem bu binaların tasarım ve inşaat kalitesine dair daha detaylı incelenmelerini gerektirmektedir” denildi.
Bölgedeki tünel kalıp binaların, bağ kirişlerinde ve dolgu duvarlarındaki bazı hasarlarla birlikte diğer bina türlerine göre çok daha iyi bir performans gösterdiği belirtilirken, bunun nedenleri de “genellikle kat alanının yüzde 2,5’undan fazla perde duvar alanı kullanılması, genellikle sıkı/sert zemin koşullarına sahip yerlerin seçilmesi, orta (4 ila 8) katlı yapıların inşa edilmesi” şeklinde sıralandı. Raporda, “Gözlemlenen bu performans, yüksek derecede deprem riski taşıyan bölgelerde inşa edilen binalarda belirgin orandaki perde duvar alanı kullanımına daha fazla güven sağlamıştır” denildi.