Türkiye’yi derinden sarsan Kahramanmaraş depremlerinin neden bu kadar çok yıkıma ve ölüme sebep olduğuna ilişkin tartışmalar gündemdeki yerini koruyor. Önceki akşam bir televizyon programında verilen bazı istatistikler gündeme oturdu.
Hürriyet yazarı Sefer Levent bu istatistiklerden yola çıkarak konunun uzmanına sorduğu soruları ve yanıtları yazısında şöyle aktardı:
Kürşad Oğuz moderatörlüğünde Haberturk TV’de yayınlan Olaylar ve Görüşler programına katılan Yapı ve Zemin Laboratuvarları Derneği Başkanı Yavuz Poyraz Türkiye genelinde hazır beton mikserlerinden (hazır beton taşıyan kamyon) alınan numunelerin ortalama yüzde 26’sının standarttan daha düşük özelliğe sahip olduğunu açıkladı. Poyraz’ın İstanbul’daki standarttan düşük kalitede beton numunesi oranın yüzde 40 olduğunu açıklaması ise şok ediciydi. Dün Yavuz Poyraz’ı bizzat aradım. Sorularıma verdiği cevapları aktaracağım ama önce programdan alıntılarla başlayalım.
Bakın Türkiye’de beton mikserlerinden alınan numunelerin istatistikleri nasıl oluşmuş. Yavuz Poyraz’ın sözlerini aynen paylaşayım: “Türkiye’de yaklaşık 380 tane laboratuvar var. Bunun 320 tanesi sadece beton testi yapıyor. Diğer 60 tanesi zemin değerleri inceliyor. Zaman zaman veri alıyor. Yaklaşık 200 tanesi üyemiz. Onlara soruyoruz. Geçtiğimiz ay kaç tane beton numunesi aldığını soruyoruz. Örneğin 300-500 tane aldığını söylüyor. Kaç tanesi standart değerinin altında diye soruyoruz. Elimizde 2022 verileri var. Öncelikle belirteyim, Yapı Denetim Kanunu ilk geldiğinde standarttan düşük beton oranı Türkiye genelinde yüzde 40’ın üzerindeydi. Şimdi bu Türkiye genelinde yüzde 26’lara kadar düştü. Ama İstanbul’da yüzde 40. Çünkü İstanbul’da olay çok daha farklı. Öyle firmalar var ki ürettiği hatalı beton oranı yüzde 1’in bile altında. Ama öylesi de var ki yüzde 67’si düşük standartta. Bakanlık Elektronik Beton İzleme Sistemi (EBİS) sisteminde alınan bütün beton kayıtları var.Kim üretti, alan şantiye firması, getiren beton firması, alınış saati hepsi kayıtlı.”
'Betoncu da bu marjı kullanıyor'
Poyraz’ın anlattıklarının tek cümleyle özeti şu. Hazır beton şirketlerinden beton alarak inşaatlara taşıyan beton mikserlerinden alınan numuneler gösteriyor ki, İstanbul’da inşaatlara dökülen betonların ortalama yüzde 40’ı standarttan daha düşük değerde.
Geldiğimiz noktada şunu belirtmeliyim. Numune alınsın alınmasın her mikserin taşıdığı beton inşaata dökülüyor. Çünkü alınan numunenin test süreci minimum 28 gün sürüyor. Yani Türkiye genelinde yüzde 26 İstanbul’da ise yüzde 40 standart orandan düşük kalitedeki beton inşaatlara boca ediliyor. Sonrasında yaşananları da gelin şimdi bizzat Poyraz anlatsın: “Sizin yönetmelikleriniz eğer taze beton değeri düşük çıktığı zaman, karot yöntemi ile doğrulamaya geniş bir marjla imkân tanıyorsa, betoncu da bu marjı kullanıyor.”
Karot testindeki değerler de standart dışıysa o zaman o betonun döküldüğü bölüm kırılıyormuş. Peki bu şekilde kırım olan inşaat ne kadar diye soracak olursanız onun da cevabını vereyim, yüzde 1’in altındaymış. Mühendis, mimar değilim ama ortada bir gariplik olduğunu söyleyebilirim. Mikserlerle taşınan standart dışı taze betonlar inşaatlara döküldükten 28 gün sonra standart hale geliveriyor.
'Yasak olmasına rağmen beton, işlemin hızlı olması için sulanıyor'
Poyraz başka bilgiler de verdi. Mikserlerden vibrasyon sistemi ile boşaltılması gereken betonların yasak olmasına rağmen ‘işlemin hızlı olması için’ işçiler tarafından sulanarak indirildiği gibi... Tüm bunların dernek başkanlarının anlamazdan geldiği, ‘pasif mühendislik’ kavramıyla gündem olan yapı denetim firmalarının gözü önünde yaşandığını, yaşanabildiğini de belirtmek isterim. İstatistikler ürkütücü. Olası depremlerin Kahramanmaraş ve 10 ildeki gibi binlerce ölüme neden olmamasını istiyorsak, en ince ayrıntısına kadar her şeyi gözden geçirmemiz şart. İnşaatların temelinde beton olduğuna göre sanırım işe de buradan başlamak gerekecek.
Poyraz’a İstanbul’da düşük kaliteli beton oranının neden Türkiye genelinden çok daha fazla olduğunu sordum. Poyraz İstanbul’daki rekabet faktörüne vurgu yaptı ve, “Küçük illerde bu oran yüzde 2-3’lere kadar geriliyor. Çünkü 1-2 firma var. Kötü geldiği zaman adı çıkacak. Dolayısıyla öyle bir rekabete giremiyor. İstanbul’da ise 50-60 tane firma var. Hangi biri nasıl denetlenecek? On binlerce metreküp günde beton üretiliyor” dedi.
Kötü beton nasıl engellenir?
Dün Yapı ve Zemin Laboratuvarları Derneği Başkanı Yavuz Poyraz’ı aradığımda standarttan düşük oranlarla üretilen betonun nasıl engellenebileceğini de sordum. Piyasa denetiminin çok daha sıklaştırılması gerektiğine dikkat çekti ve şunları söyledi: “Beton üretiminin Yapı Denetim Sistemi (YDS) üzerinden denetlenmesi gerekiyor. Firmalar standartların verdiği bir takım avantajları kullanıyor. Düşük değerdeki beton Türkiye genelinde yüzde 26 civarında. Yaklaşık bir yıl önce yaptığımız bir istatistik. Yani güncelde de pek fazla fark etmez. İnsanlar beton üretirken karot değerlerini baz alıp nasıl olsa yüzde ‘15’lik bir marj aralığım var’ diye hareket ediyor. Dolayısıyla kurtarmış oluyor. Beton standardının karot standardı ile birbirine daha uyumlu olması lazım. Bu aralık eskiden daha dardı. Şimdi geniş hale getirdiler. Dolayısıyla daha rahat hareket ediyor. Bu tabii standardı hazırlayan bilim insanları. Kural Türk Standartları’nda geçerli.”
'Üretimi askıya alınmalı'
Poyraz ayrıca Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın firmaları belli periyotlarda habersiz gidip denetlediğine de dikkat çekerek, “Üretim tesisinden numune alıyor, test ediyor. Uygun değilse para cezası uygulanıyor. Başka yaptırım yok. Ticari faaliyetini durdurmuyor, askıya almıyor. Aslında bir ay içerisinde üç tane betonundan oran düşük çıkarsa seni bir ayı askıya alırız’ denilse hiç kimse böyle bir işe yeltenmez. Yani böyle bir cezai yaptırım gerekiyor” diye konuştu.