“Kent alüvyon veya yumuşak zeminde yükselmiştir ancak asıl sorun Samandağ sahilinden çekilen tuzlu kumun binalarda kullanılmış olmasıdır. 30-40 yıllık binaların neredeyse tümünde sahilden çekilen tuzlu kumlar kullanıldı. 1997’de yaşanan depremden sonra yapı stoğunun daha büyük bir depremde ayakta duramayacağı anlaşılmıştı. Herkesin ortak fikri tuzlu kumla yapılmış, mühendislik hizmeti almamış yapıların yıkılarak yerine yenilerinin yapılmasıydı ama yapılamadı. Kentte çok az sayıdaki bina kentsel dönüşüme girdi. Atatürk Caddesi’ndeki tek katlı betonarme evlerde tahribat olmazken, 80’li, 90’lı yıllarda tuzlu kumla yapılan binaların birçoğu çöktü. Kentimiz çok yıkıcı bir deprem yaşadı ancak zemine uygun yapılar olsa böylesi bir felaket yaşanmayabilirdi.”
“Mühendislik yerine klasik müteahhitlik anlayışla inşa edilen yapıların birçoğu ağır hasarlı veya yıkıma uğradı. Maalesef eski yapıların birçoğunda Samandağ sahilinden alınan tuzlu kum kullanıldı. Deniz kumu kullanılmasa belki bu kadar yıkım olmayacaktı. Nerede hata yaptığımızı oturup düşünmek gerekiyor. İvme değerleri hesaplananın çok üzerinde geldi. İnşaat mühendisi olarak projelerimizi bina yıkılmayacak diye yaparız. Mühendislik hizmeti alınmadığından bu tabloyu yaşadık. Mühendislik hizmeti almış bazı binaların yıkılması malzeme ve denetim eksikliğinden kaynaklanıyor olabilir. Tarım arazilerinin imara açılmaması konusunda uyarılarımız olmuştu. Dağılmış vaziyetteyiz. Kent yerle bir oldu. Hatay zor toplanır.”
“Tuzlu kum, inşaatın demir ve donatılarında korozyona neden olduğu gibi yeterli mukavemeti gösterecek sıkılaşmayı sağlayamıyor. Hatay’da yapıların inşasında her şey düzgün olarak ilerlese böylesi bir felaket ve zarar yaşanmazdı. Son 15 yılda yeni imara açılan alanlarda bile zemine bağlı riskler gözetilmedi.”