Radyo Sputnik’te yayınlanan Meliha Okur’la Anlat Bana programının konuğu Tırport Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Akın Arslan oldu. Kahramanmaraş merkezli yıkıcı depremlerin yol açtığı felakete dair değerlendirmelerde bulunan Arslan, lojistik konusuna dikkat çekerek şunları söyledi:
“Deprem olduğu 04.18 itibarı ile alarmın verilmesiyle beraber hangi kurumun, hangi seviyede, hangi tedbirleri alacağının uçtan uca belli olması ve öncelikle hasarın kabaca tespit edilmesine yönelik hangi bölgelerde zayiatın bulunduğunun belirlenmesi gerekir. Öncelikle bunlar toplandıktan sonra ilgili birimler eş zamanlı olaya müdahale ederler. Bütün yapı bunun üzerine kurulur ve aslında iş saat gibi çalışır. Olayın ilk saatleri için kimse kimseden talimat beklemez.”
Akın Arslan: Kararları zamanında alamadılar
Bu tür bir kriz yönetimi ile bölgesel destekleme sistemlerinin nasıl devreye alınması gerektiği konusunda çok iyi bir ön hazırlığın olmadığını savunan Akın Arslan, sözlerini şöyle sürdürdü:
‘Genellikle afetin yaşandığı bölgenin çevre illerinin ona destek olması gerekir. Ama burada bölgesel olarak 500 km uzunluğunda, 100 km derinliğindeki bir aksta çok büyük bir yıkım meydana geldi. Bu yıkımla beraber bu yıkımı ortadan kaldıracak mekanizmaların hızlı bir şekilde devreye girmesi, karar alması ve kararları otomatik olarak devreye alması zor oldu. Bu kararları zamanında alamadılar diye düşünüyorum. Normalde bir otonom aracın ilk hareketi aldığı andan itibaren hedef bölgeye gitmesi gibi depremin olduğu an itibarı ile harekete geçilmeliydi. Elinizde ne var? Öncelikle envanterin çok net ve güncel olması gerekiyor. Hangi kamyonların, şoförlerine kadar, nerede hazır olacağına kadar bilgilerin elinizde olması lazım. Elinizde ne kadar çadır envanteriniz var; bunların biliniyor olması lazım.’
‘Silahlı Kuvvetler mantığında bu Kıta Yükü olarak tanımlanır’
Arslan, afetler için global planlamalarda temel varsayımların tecrübelerle belirlendiğini söyledi ve süreci şöyle anlattı:
‘Önemli olan konu afetin boyutuyla alakalı ilk tedbirlerdir. 11 ilde yaklaşık 14 milyon insanın yaşadığı bir bölgede afet meydana gelecekse bu afet bölgesindeki insanların yüzde 10’u için çok hızlı bir şekilde, 24 saat içinde temel korunma ve arınma hizmetleri verecek çadır, konteyner ve diğer altyapıları devreye sokacak asgari stok seviyesinin olması gerekiyor. Silahlı Kuvvetler mantığında bu Kıta Yükü olarak tanımlanır. Yani olağanüstü bir durumda bir ülkenin tamamında afet durumu olsa, Türkiye’yi yaklaşık 90 milyon nüfus olarak kabul edersek, 9 milyon insanın acil bir durumda 48 saat içinde yağmurdan, soğuktan korunması, bölgeden arındırılması, kurtarılmış bölgeye gönderilmesi ve emniyete alınması konuları dahil olmak üzere tedbirlerin alınmış olması gerekiyordu. Kriz yönetiminin en önemli konularından bir tanesi; ‘elinde ne var? Ve buna nasıl müdahale edeceksin?’ Günümüzün aktüel ifadesiyle bunu bir pazar yeri gibi düşünün. Çadıra mı ihtiyacınız var? O anda, ‘sıfır’ anında ülke olarak stok seviyeniz nedir, ne kadar çadırınız var? Bu gibi temel konuların biliniyor olması gerekiyor.’