Enver Aysever’le Yolcu Yolunda Gerek programının konukları Sanatçı Suavi, Şair Ataol Behramoğlu ve BirGün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Aydın oldu.
Suavi: Hiçbir kurumu getiremedim, o kadın öldü ellerimde
Deprem bölgesinde arama-kurtarma çalışmalarına katılan Suavi, orada yaşadığı bir anıyı gözyaşlarıyla anlattı:
‘Başının altına yastık koyduğum, üzerini iki gece battaniyelerle örttüğüm ama dizinin altı göçüğün altında kalan bir anneyle iki gün diyalog kurdum. Bana elini uzatıyordu, ben onun saçını tutuyordum ama ben yardım getiremedim oraya. Hiçbir kurumu getiremedim ve o kadın öldü ellerimde.’
Bu olay üzerine başka bir şey yapması gerektiğini düşünen Suavi, “Bir çadır kent kurmaya başladık. İnsan onuruna yakışır bir çadır kent olacak. İçinde depremzedelerin bir nebze olsa daha rahat edebilecekleri altyapı ve gereksinimler olacak. Bunun için uğraşıyoruz” dedi.
Ataol Behramoğlu: Aydın düşmanlığı kadar aydın kaypaklığı da var
Bir diğer konuk ise Şair Ataol Behramoğlu oldu. Behramoğlu, bölgede yaşanan acılardan bahsetti ve aydın sorumluluğunu hatırlattı. Behramoğlu, depremle ilgili bir şiir yazmayı düşünmediğini de ‘Ölen çocuklar, kalan çocuklara yapılanlar ve yapılması tasarlananlar… Bu konularda dil yetersiz kalıyor. Deprem üzerine bir şiir yazmayı düşünmedim’ sözleriyle anlattı.
Türkiye’deki ‘aydın düşmanlığı’ tartışmalarına değinen Behramoğlu, ‘Aydın düşmanlığı kadar aydın kaypaklığı da var. Nasıl oldu da Cumhuriyet devriminin yaşandığı bir ülkede aydın zümresi bu kadar kaypaklaştı? Bizim belki de bunu tartışmamız gerekiyor, aydınların silkelenmesi gerekiyor’ ifadelerini kullandı.
Behramoğlu, depremde ölenler ve depremden etkilenenler için ‘Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum’ adlı şiirini okudu.
İbrahim Aydın: Türkiye’de vicdan sahibi insanların etkilendiğini ve harekete geçtiğini görüyorum
Son olarak programa BirGün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Aydın konuk oldu. Aydın, sol örgütlerin örgütlediği dayanışmanın önemine vurgu yaparak bölgede yaşananları eleştirdi:
‘Herkes sanki görevini yapmış. İktidar da ‘asrın felaketi’ diyerek sanki buna insanlar, devletler hiçbir şey yapamazmış gibi kendini savunmaya çalışıyor. Bizim gibi geri kalmış ülkeler hariç son 50 yılda böyle bir deprem yıkımı söz konusu değil. Maalesef bizim gibi geri bırakılmış, bütünüyle sağın yönettiği, insanların ‘kafamı sokacak bir konutum olsun’ diye hayal ettirildiği bir toplumda; ne doğru dürüst bir afet yönetimi ne de afet durumunda ortaya çıkan bir sosyal devlet var maalesef. Insanları büyük ölçüde tekrar tekrar düşündüren temel olgu bu. Biz sürekli ve sürekli dayanışmayı vurguladık. Vicdanlı insanların -özellikle sol, sosyalist örgütlerin müdahil olmasıyla- dayanışmayı mükemmel gerçekleştirdiğine tanık oldu. Malatya, Kahramanmaraş, Hatay’da büyük ölçüde hâlâ gönüllü sol, sosyalist partilerin örgütleri var. Bu sadece o örgütlerle sınırlı değil. Binlerce insan, elindekini imkanlar dahilinde oraya göndermeye çalışıyor.’