ANKARA FARKI

Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu Başkanı Serter: Kentleri toptan taşımak en büyük hata olur

Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu Başkanı Gencay Serter, depremzedelerin hem yakınlarını hem de kentlerini kaybettiklerini vurguladı. Serter, belirli mühendislik müdahaleler sonrasında kentlerin kurulması gerektiğini, kentleri toplu bir şekilde taşımanın daha büyük sorunlara yol açabileceğini iddia etti.
Sitede oku
Radyo Sputnik’te yayınlanan İsmet Özçelik’le Ankara Farkı programına Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu Başkanı Gencay Serter konuk olarak katıldı. Serter programda, Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve 10 ili etkisi altına alan depremi kentleşme ölçeğinde değerlendirdi ve çözüm önerilerini sıraladı.

‘Sadece konut değil, kent planlaması da yapılmalı’

Yeni kurulacak kentlerde ‘yatakhane siteler’ kurulmaması gerektiğini, günlük yaşam standartlarının korunmasının önem arz ettiğini bildiren Serter, şunları kaydetti:

“Şu an orada depremzede vatandaşlarımızın bir an önce konutlara kavuşması için mümkün olduğunca hızlı hareket etmek lazım. Ama bu mümkün olduğunca hızlı hareketin içinde şu yok; bilime aykırı, jeolojik etütler, zemin etütleri yapılmadan, uygun plan kurgusu dahilinde inşa etmeden buralarda sadece binalar kurarak bu kentleri ayağa kaldıramayız. Biz meslek camiası olarak şunun özellikle altını çiziyoruz; depreme güvenli kentler yaratmak zorundayız. Ancak bu kuracağımız kentler bizim bundan sonrasında yüzlerce yıl yaşayacağımız mekanlar olacak. Dolayısıyla günlük yaşam standartlarının da burada birçoğunun burada kurgulanması lazım. Bunun planla yapılması lazım. Ticaretin, sanayinin, ulaşımın, haberleşmenin, eğitimin, sağlığın hepsinin düşünülmesi lazım. Konut üzerinden gidersek hakikaten bir yerde oluşturulmuş yatakhane siteler kuracağız. Ama kent kurgusu ortadan kalkmış olacak. Kenti bütüncül olarak yeniden ayağa kaldırmamız lazım. Bu kent afetlere karşı dirençli olacak, nitelikli olacak, yaşanabilir kentler olacak. Bunların olması lazım.”

‘İnsanlar yakınlarının yanında, kentlerini de kaybetti’

Depremzedelerin yalnızca yakınlarını değil, yaşam sürdükleri kentlerini de kaybettiğini ifade eden Serter, kentlerin toplu bir şekilde mevcut yerleşim alanı dışarısına taşınmasının yanlış olacağı görüşünde:

“İnsanlar yakınlarını kaybettiler. İkinci aşamada kentlerini, mahallelerini, sokaklarını kaybettiler. Doğal olarak o eski yaşam alanlarını talep edeceklerdir. Önlemli alan dediğimiz belli mühendislik müdahaleler ile yapılaşabileceğimiz alanlar uygun alanlar ve uygun olmayan alanlar ortaya çıkacak. Bütün bunlar çıktıktan sonra da halkımızın talepleri tabii ki en insani ihtiyaçlardır eski yerlerini talep etmesi. Ama bütün bu veriler ortaya çıktıktan sonra uygun yerlerde bu kentlerin kurulması gerekiyor. Bunun içerisinde dönüştürülerek yapacağımız yerler olacak, tamamen yapılaşamayacağımız yerler olacak veya aynen koruyacağımız yerler de olacak. Bunun içerisinde kentleri bir anda toptancı bir şekilde alıp bir yerden bir yere taşımanın yapılabilecek en büyük hatalardan birisi olacağını düşünüyoruz biz de.”

‘Fay hattı tek başına temel belirleyici değil’

Depremde can kaybını artıran nedenlere değinen Serter, bunları; ‘deprem şiddeti’, ‘zemin özelliği’ ve ‘bina kalitesi’ olarak sıraladı. Serter, şu uyarılarda bulundu:

“Fay hattı da tek başına temel belirleyici değil. Deprem fay hattının yarattığı enerji zemin ile yüzeye ulaşıyor. Yani; depremin şiddeti, zeminin özelliği ve binanın kalitesi. Bu üçlü içerisinde siz gerekli çalışmaları yapamazsanız ve fay hattında yaratılan kırığın yüzeydeki enerjisine dayanabilecek bina kurgusu ve şehir kurgusu yaratamazsanız ilk başta yaşadığımız bunca hayat kaybıyla karşılaşıyorsunuz. Daha sonrasında da daha öncesinde kurduğunuz kentler bu depreme hazırlıklı olmadığı zaman da hayatta kalanlar için de yaşam çok zor hale geliyor. Şu anda yaşadığımız görüntülerde de o tür sıkıntıları görüyoruz. Bu noktada mesela deprem toplanma alanlarının olmaması, belirli kamu binalarının zamanında yeterince güçlendirilmemiş olması bu anlamdaki o depremin sonrasında koordinasyonu ve iaşelerin dağıtılması noktasında önemli bir husus. Bu konu ile ilgili yeterli hazırlıkları yapmadığımızı görüyoruz.”

‘Deprem meselesi bina ölçeğinden kurtarılmalı’

Deprem konusuna bina ölçeğinde değil, kent ölçeğinde yaklaşılması gerektiği, kent ölçeğinde yaklaşırken de doğanın koyduğu sınırlar doğrultusunda hareket edilmesi yönünde görüş bildiren Serter, Deprem meselesi tamamen bina ölçeğinden kurtarılması gereken bir meseledir. Sizin bu konuya kent ölçeğinde yaklaşmanız lazım. Çünkü mesele şu; yıkım kentler boyutunda oldu. Dolayısıyla kentlerin kurgusunda bir sıkıntı var. Oraya yardım gidemedi. Binadan bağımsız bunu düşünmeniz lazım. Ulaşım yollarının uygun olup olmadığı, bunların rasyonel şekilde kurgulanıp kurgulanmadığı meselesi var. Bu doğaya karşı yapılacak bir mühendislik mücadelesi değildir. Bunun estetik boyutu da, sağlık boyutu da, sosyal boyutu da vardır. Dolayısıyla biz doğanın bize verdiği sınırlar doğrultusunda, ona saygı göstererek ve insan ihtiyaçlarına yönelik, nitelikli, yaşam kalitesi yüksek kentler kurgulanmasını istiyoruz. Dolayısıyla bu kent ölçeğinden öte bu tartışmanın bina boyutuna indirgenmesine biz meslek camiası olarak karşı çıkıyoruz’ dedi.

‘İmar affı kaldırılmalı’

Türkiye deprem bina yönetmeliğine uyulduğu takdirde binaların yıkılmadığını dile getiren Serter, “İmar barışı elbette ki etik, ahlaki ve hukuki açıdan sıkıntıları olan bir düzenlemedir. Umarım bundan sonra da gelen hiçbir siyasi iktidar tarafından ve siyasetçi tarafından bu bir daha dile getirilmez. Çünkü biz bunların acısını çok yaşadık. İmar affı aslında devletin kendi kendiyle çelişen bir tutumu. Devlet bir yanıyla yönetmeliklerini sürekli güncel gelişmelere göre yeniliyor ama bir anda bunların hepsi affediliyor. Dolayısıyla siz istediğiniz kadar nitelikli planlar yapın, istediğiniz kadar nitelikli yönetmelikler hazırlayın, ki birçok uzman Türkiye deprem bina yönetmeliğinin dünya standardında olduğunu söylüyor. Uygulandığı zaman da yıkılmayan binalar olduğunu gördük. Ama bunları istediğiniz kadar yapın sizin imar affı ile yaptığınız zaman planlarınızda, yönetmeliklerinizde, kanunlarınızda birden bire geçerliliklerini yitiriyor. Bu noktada halkımızın da artık talepleri olmaması gerekiyor. Biz artık bundan sonra bu müjdeler verildiği zaman alkış tufanını görmeyiz umarım” şeklinde konuştu.
Yorum yaz