‘Hatay’ı yeniden ayağa kaldıracağız’
“Gittikçe daha organize oluyoruz hem birbirimizle hem diğer kurumlarla daha fazla gittikçe birlikte çalışma imkanımız oluyor. İnşallah daha iyi olacak. Tek temennimiz bu yaşayan insanlarımızın hastalanmadan 3-5 ayı geçirmesini sağlamak ve olabildiğince yıkıntı altındaki insanlarımızı kurtarabildiğimiz kadar kurtarmak. Tabii ki çok yıkılmış evimiz var. Bunların tekrar ayağa kaldırılması lazım. Önce şu pansumanı yapacağız ama daha sonra radikal bir işlemden sonra çok iyi bir yapılanma ile tekrar şehrimizi ayağa kaldırmak zorundayız. Bu azmimiz hem bizim hem Türk milletinin azmi ile biz Hatay’ı tekrardan inşa ederiz. Bu deprem insanoğlunun muhtemelen 40-50 nesilde bir göreceği depremdi. Ben İstanbul’u, Ankara’yı, Eskişehir’i, Adana’yı, Hatay’ı yaşadım. Son bütün depremlerden nasiplendim. Ama hepsini toplayın. Hepsi Pazartesi saat 04:17’de olan depremin inanın 4’te 1 etkisini etmez. Şu var; fiziken Hatay’ı tekrar yerine getirebiliriz ama can kaybımız çok oldu en büyük üzüntümüz bu. Ama geride kalanları ve Hatay’ı yaşatmamız lazım.”
‘Hayati önemdeki sorunları çözmeye çalışıyoruz’
‘Binalar kağıttan evler gibi bir bir çöktü’
“Bugün ben dakikaların, anların ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım. 3 dakika önce çıkmasaydım otelden şu anda ya enkaz altındaydım ya da onu düşünmek bile istemiyorum. 04:14’te otelden ayrıldık. Yaklaşık 3 dakika sonra da ilk deprem gerçekleşti. Bir baktım karşıdaki, yandaki binalar kâğıttan evler gibi bir bir çöküyor. Sonra bir baktım ki insanların ‘İmdat, kurtarın bizi’ çığlıkları var. Deprem olduğunu anladık. Binalar, ağaçlar yıkılıyordu. Korku filmi gibiydi. Yani bir dehşet anıydı. Her yer yıkılmıştı. Biz birbirimize sarıldık ve dua ettik yolun ortasında. Yollar enkazlardan dolayı kapalıydı. Bir noktaya kadar arabayla geldik, sonra yürümeye başladık. 1500 yıllık Habibi Neccar camisi yıkıldı. Hava -5 derece ve inanılmaz yağmur yağıyordu. Bir baktık ki annesinin kucağında bir bebek; 40 günlük Aslan bebek. Eşim arabayı getirdi, bebeği aldık, annesini aldık. Sonra Bir kız çocuğu geldi 12-13 yaşlarında. Ayağında çorap yok, ıslanmış. Annesi göçük altında kalmış. Abisi getirdi. Her tarafı buz gibiydi. ‘Abi anneme ışık yap, annem çok korkuyor’ diye ağlıyordu. Onları koruma altına aldık. Hava aydınlanınca biraz görüntü aldık ama Hatay artık yoktu.”
‘Fırıncı esnafı seferberlik ilan etti’
“Yapması mümkün değil. Biz çalışan fırınlarımızda un fabrikalarından gelen un yardım desteğini kabul etmiyoruz. Çünkü biz ürettiğimiz ekmeği makul fiyatta, fiyatı neyse üretip vatandaşa satıyoruz. Tüm Türkiye’de fırıncı esnafı o bölgeye gönderdiği ekmek için kimseden para almadı. Yani adam sadece kendi yardım etmek istiyorsa, bir işletmeden kendisi almak istiyorsa o ayrı. Bizim toplu gönderdiğimiz ekmeklerden hiçbir şekilde fırıncı esnafı seferberlik ilan ederek kendisi bizzat arabasıyla götürüp toplama noktasına bırakıyor. Günde 300-400 bin ekmek yalnız uçakla gönderildi. Yani bunların hiçbir ücretini talep etmemiz mümkün değil, aklımıza da gelmedi. Ekmeği iki katı fiyatına satma konusu da iki kat ekmek üretip vatandaşa daha fazla ekmek üretmek amacıyla yapılmış bir şey. Daha sonra oradaki belediye başkanımız denetim yaparak bunun gerçek olmadığını kamuoyuna duyurdu zaten. Bizim amacımız oradaki vatandaşımızın ekmeksiz, gıdasız kalmaması.”