"Bu ülkenin insanı onurludur, ona hak ettiği yaşamı kurmak da bizim boynumuzun borcudur. İşte bu yüzden halkımızın neyle karşı karşıya olduğunu, bu Saray siyasetinin nereye getirdiğini ve bu sözde siyaset üstü dayatmasını neden asla kabul edemeyeceğimi size bu sefer resmi bir rapor üzerinden anlatacağım.
İnanın siyaset üstü demek en kolayıdır, ama ben öyle bir yerdeyim ki ben artık kolayı yapamam. Ben artık bu kırık cam parçaları üzerinde çıplak ayaklarımla yürümek zorundayım. Çünkü ben halkımın kavgasıyım. Bakın, elimdeki rapor bu raporun giriş bölümündeki bir cümleyi okuyorum, neden bu raporun hazırlandığı burada yazılı; 'Afet risklerinin çok yüksek olduğu ülkemizde meydana gelebilecek benzer olaylarda afet yönetimine katkı sunması amacıyla hazırlanmıştır.' Evet, katkı sunması amacıyla hazırlanmıştır. Ne diyor; 23 Kasım'da 2022'de, yani sadece 2 buçuk ay önce, Düzce'nin Gölyaka ilçesinde 5.9 büyüklükte bir deprem oldu. Can kaybı yoktu. 96 vatandaşımız yaralanmıştı. Görece küçük bir depremdi. Deprem sonrası AFAD tarafından bir analiz raporu hazırlandı. Peki o raporda AFAD ne diyor, özetliyorum; koordinasyon sağlayamadık diyor. Toplanma alanı yanlış seçildi diyor. Yardımlar geç geldi diyor. Çadır takibini yapamadık diyor. Görevli personelin takip ve koordinesini sağlayacak birim yoktu diyor. Koordinasyon birimi oluşturulamadı diyor. Yemek dağıtımında sorunlar yaşadık diyor. Personel ancak iki gün sonra Düzce'ye ulaşabildi diyor. Deprem sonrasında zarar tespit sürecine bile yetersiz kaldık diyor. Düzgün bir zarar tespit ekibi kuramadık diyor. İnşaat mühendisleri yerine, öğretmen ve imamlardan ekip kurduk diyor.
Sevgili halkım, AFAD kendi röntgenini çekmiş. AFAD'ın onurlu bürokratları tümüyle bunları yazmışlar. Ama dinleyen kim? Şimdi ben nasıl susayım? Söyleyin bana Allah aşkına, ben bunlara karşı nasıl susayım? Siyaset üstü mü diyeyim? Bunları görmeyeyim mi? Kader planı mı diyeyim?"