Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Kişisel Verileri Koruma Kurumu'nca (KVKK) 28 Ocak Veri Koruma Günü dolayısıyla Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesinde düzenlenen programda yaptığı konuşmada, Kur'an-ı Kerim'e karşı yapılan saldırıların kabul edilebilir bir durum olmadığını belirtti.
İsveç Ceza Kanunu'na göre dinlere karşı yapılan basit fiillerin iki, ağır fiillerin dört yıla kadar hapisle cezalandırılması gerektirdiğini vurgulayan Bozdağ, şöyle konuştu:
"İsveç'in başsavcısı, 'Soruşturmaya gerek bir şey görmedim.' diyor dosyayı kapatıyor. Ben, Türkiye'nin Adalet Bakanı olarak İsveç'in Adalet Bakanına, hükümetine, kanunları uygulamakla görevli savcılarına buradan soruyorum. Sizin kanunlarınızı Türkiye olarak biz mi yazdık, meclisimizde biz mi kabul ettik. Siz yazdınız, sizin meclisinizde kabul edildi. Öyleyse sizin meclisinizde kabul edilen kanun hükümleri açık açık, 'Basitse iki yıla kadar, ağır ve vahimse dört yıla kadar hapis cezası yaptırımı uygulanabilir.' diyorsa İsveç'in savcısı nasıl 'Ben bunu soruşturmaya değer görmüyorum, burada suç yok.' diyebilir. Milyarlarca Müslüman'ın inandığı, kutsal saydığı bir kitaba karşı alçakça bir saldırıyı gerçekleştirenin fiilini, failini görmezden gelmek, izin vermek, koruma altına almak İsveç'in kendi yasalarını bile isteye çiğnemesi demektir. Madem hukuk devletiyiz, madem adalet diyoruz, madem insan hakları diyoruz, Kur'an-ı Kerim yakılırken, seyirci kal, Tevrat'ı yakmak için birisi geldiği zaman ona engel ol. Biz Tevrat yakılsın demiyoruz. Engel olma kararı da doğru bir karar ama neden Müslümanların kutsal kitabı Kur'an-ı Kerim'e bu saldırı yapılırken aynı tutumu ortaya koymuyorsunuz. Tevrat'a, İncil'e karşı fiil olunca hukuk ayağa kalkıyor, Müslümanlara saldırı olduğunda hukuk ve devlet suspus oluyor. Bu kabul edilebilir bir durum değil."
Bakan Bozdağ, dünyanın hiçbir yerinde bir başkasının kutsalına hakaretin hürriyet kapsamında olmadığını dile getirerek şunları kaydetti:
"İslam'a dönük kutsallara sövmeyi, hakareti ifade hürriyeti kapsamına alıyorlar. Bu, onların İslam düşmanlığının somut göstergesidir. Esasında Avrupa'da artan ırkçılık, yabancı düşmanlığı biraz yumuşatarak 'İslamofobi' diyorlar ama ben çok net söylüyorum bu İslamofobi falan değil, bal gibi İslam düşmanlığı, Müslüman düşmanlığıdır."
Bozdağ, Türkiye'de son 20 yılda her alanda büyük değişiklikler yaşandığını, bu kapsamda hak ve hürriyetlerin korunması, güçlendirilmesi ve geliştirilmesi alanında da reformlar yaşandığını belirtti.
Vatandaşlara yönelik hak arama yollarının artırıldığını, Türkiye'de kişisel verilerin korunması hakkının anayasal güvenceye kavuşturularak KVKK'nın kurulduğunu anımsatan Bozdağ, "Bilgi edinme hakkının kullanmasıyla ilgili yasal düzenlemeyi çıkardık. Vatandaşlarımızın herhangi bir konuda bilgi edinmek istediği zaman devletin her kurumuna müracaat etme imkanı var. Müracaat edilen kurumların da belli bir süre içerisinde derhal bu müracaatlara cevap verme zorunluluğu var" diye konuştu.
Bozdağ, günümüzde kişisel verilerin korunmasının yaşam hakkının korunmasıyla eş değer bir durumda olduğuna dikkati çekerek saygın bireyler olarak yaşamanın, kişisel verilerin hukukun gereklerine uygun şekilde korunmasıyla mümkün olabildiğini vurguladı.
'Devletin bütün kurumlarını vatandaşın denetimine açtık'
Türk Ceza Kanununda iletişimin hukuka aykırı şekilde kaydedilmesinin, kişisel verilerin elde edilip başkalarına verilmesinin suç olduğuna değinen Bozdağ, şöyle devam etti:
"Son 20 yılda yeni ihdas ettiğimiz hak arama yollarıyla bir yandan hukuk devletini güçlendirdik, bir yandan da insan haklarımız için daha güvenceli anayasal imkanlar ortaya koyduk. Öte yandan da belki de en önemlisi devletin bütün kurumlarını yasama, yürütme, hepsini doğrudan vatandaşın denetimine açtık. Eskiden sadece müfettişler denetlerdi ya da yasada kim yetkiliyse onlar bakardı ama şimdi bu düzenlemelerle hakları ihlal edilen ya da bilgi edinmek isteyen ya da idarenin işleyişinden şikayeti olan her bir vatandaşımız doğrudan verdiği dilekçelerle hak arama yollarını kullanmak suretiyle devleti, meclisi, yürütmeyi denetleme hakkına sahip oldu. Eleştiriyorlar, 'Türkiye'de demokrasi yok.' diyorlar. Yahu bunları 'Demokrasi yok.' denilen dönemde, 'Demokrasiye aykırı işler işlemler yaptı.' denilen dönemde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde bizler yaptık. Kendilerine demokrat diyenlerin döneminde bunların hiçbiri yok. Devleti doğrudan milletin denetimine açmak, hak arama yollarına sonuna kadar açmak ve destek vermek bunlarla ilgili kurumlar kurmak demokrasimizi de güçlendirdi, hukuk devletimizi de güçlendirdi, insan hak ve hürriyetlerinin daha güvenli bir biçimde kullanılmasını da temin etti. Bu yolların öğrenilmesi ve gereklerinin yapılması elbette önemli."
'İftira eden cezasını göze alsın'
Sosyal medyanın, yalan ve manipülasyonun merkezi haline geldiğine, vatandaşların buradaki mecraları takip ederken gerçeği göz ardı etmemesi gerektiğine işaret eden Bozdağ, şu değerlendirmede bulundu:
"Sosyal medyada terör örgütleri cirit atıyor. İstihbarat örgütleri ve troller cirit atıyor. Türk vatandaşları bilerek veya bilmeyerek onlardan alıyorlar, yayıyorlar veya öbür taraftan troller, parayla çalışan ekipler, parayı verenin istediği iftirayı atıyor. Allah korkusu, kuldan utanmaları, hukuktan korkuları yok. Bunlarla Türkiye'nin huzuru, milletin onur ve haysiyetinin korunması için kişisel verilerinin hak ve hukukunun korunması için amasız, fakatsız, lakinsiz bir mücadele şarttır. Çünkü sosyal medya, kişisel verilerin her bir vatandaşımızın haysiyetinin, itibarının yok edildiği bir alana maalesef dönüştü. Onun için buradan bir kez daha söylüyorum, yeni dönemde bu alanda ağır cezai yaptırımları koyacağımızı Nevşehir'den bütün Türkiye'ye ilan ediyorum. Çünkü bu konuda koyduğumuz cezai tedbirlerin yeterli olmadığı ortaya çıktı. Onun için cezaları ağırlaştıracağız. İftira eden cezasını göze alsın. İnsanların onur ve haysiyetini yok etmek için, para almak için bu mecraları kullananlar bundan sonra bir defa değil, bin defa düşünmek zorunda kalacaklar. Çünkü biz bunlarla hukuk yoluyla mücadele etmezsek, bizim aziz vatandaşlarımız bunun mücadelesini yapamazlar. Devlet olarak bu konuda gereken adımları atacak, dünya örneklerine bakarak yeni dönemde bunlara farklı bir gözle yaklaşacağımızı da buradan ifade etmek isterim."
"Mavi Vatan"ın yanı sıra "siber vatan"ın var olduğunu dile getiren Bozdağ, Türkiye'ye ait verilerin güvenliğinin yabancı ülkelere teslim edilmesinin söz konusu olmayacağını söyledi.
Yerli ve milli üretimlerle verilerin güvenliğinin sağlanması için adımlar atıldığını belirten Bozdağ, "Siberle alakalı ciddi birimler kuruldu, ciddi adımlar atıldı. Önümüzdeki dönemde bunları daha da geliştireceğiz. Bir ülkenin, siber güvenliğini yabancı ülkelere emanet etmesi, o ülkenin sınır güvenliğini kendi askerine değil yabancı askerlere emanet etmesi kadar tehlikelidir. O ülke için büyük bir tehdittir, kabul edilemez bir durumdur. Onun için de bu güvenlik konusunda devlet elbette gereğini yapacaktır. Yapmaya da devam ediyor ama vatandaşlarımızın da kendi kişisel verilerinin güvenliği için de dikkatli olmaları lazım" diye konuştu.