‘Türk milleti mandacı zihniyetten rahatsız’
“Pentagon, CIA ve ABD’nin Şahinler Grubundaki herkesin açık açık ‘Erdoğan’ı devirecek her şeyi yapmalıyız. NATO’dan atmalıyız veya üyeliğini askıya almalıyız böylece muhaliflere bir şans vermiş oluruz’ diyor. Tabii cahilce ifadeler. NATO’da öyle bir madde yok. Siz o ülkenin isteği olmadan üyeliğini askıya alma hakkına sahip değilsiniz. Bu niyeti gösteriyor. Yeni değil bu. Aslında son 4-5 seneye baktığımızda cumhurbaşkanının 15 Temmuz’dan sonra bu FETÖ, PKK, Soros gibi Amerika’nın aparatı, temsilcisi olan gruplara soğuk duruşu doğal olarak AKP’den de Babacan ve Davutoğlu gibi Amerikancıların kopması sonucunu doğurdu. Aynı zamanda FETÖ, PKK, Soros’un temsilcileriyle bir mücadeleye evrildi. Burada cumhurbaşkanının yalnız olduğu saptamam var. Bana göre AKP seçimdeki söylemini saydığım dış güçlerle mücadeleye oturtacak ve bu oturttuğu zemin de doğru. Ekonomide oy kaybettiren zorluklara karşı tabii bir taraftan Türk milleti onurlu, gururlu, başı dik bir ülke hasretinde ve mandacı zihniyetten rahatsız oluyor. Toplumda sosyolojik olarak Atatürk’e bu büyük sevgi, saygı, hürmet Atatürk’ün ülkeye verdiği o tam bağımsız, onurlu, başı dik duruşa duyulan özlemdir. Bu noktada Tayyip Erdoğan avantaj sağlıyor. Çünkü dışarıdan açık bir şekilde saldırı altında.”
‘6’lı masanın seçim kazanma şansını görmüyorum’
‘AB Ukrayna’da ABD’nin 51. eyaleti gibi davrandı’
“ABD ve Avrupa Birliği soğuk savaş sonrası Rusya ile anlaşma imzaladıkları halde, NATO’nun kapsamı genişlememesi gerektiği halde 13-14 ülke ekleyerek Rusya’yı bir çevreleme harekatı yaptılar ve en son bu Ukrayna’da Rusya’nın ‘Yeter artık. Ben Moskova’ya NATO füzelerinin dönük olmasını kabul etmiyorum’ dedi. Bu yaşanan savaş ve Avrupa Birliği’nin karşı karşıya kaldığı ekonomik kriz, enerji krizi bilerek geldi. AB, ABD’nin 51. Eyaleti gibi emre amade bir halde Amerika’nın kışkırttığı bir savaşa balıklama daldı ve hakikaten insaniyet sınırları içerisinde olmayan yaptırımlar uyguladı. Şöyle ki; Rus bestecilerin bestelerinin çalınmaması, Rus yazarların kitaplarının okunmaması gibi dünyaya demokrasi ve insan hakları dersi veren Batı’nın aslında gerçek yüzünün ne olduğunu gördüğümüz bir süreçten geçtik.”
‘NATO’nun saldırıları Rusya ve Türkiye’ye yönelik’
“NATO dediğimiz şey ABD’nin başkanlığında AB’nin hizmet ettiği bir örgüt ve bu örgüte dahil olan ABD bize 35 senedir terör yaratan PKK, Yeni gelen yandaşı PYD/YPG’ye silah veriyor. Karargahı Amerika. Yetmiyor NATO’ya üye olan Yunanistan, Fransa, Almanya, Amerika’yı arkalarına almışlar Yunanistan’ı Dedeağaç başta olmak üzere ABD’nin silah deposu haline getirmişler. Türkiye’ye ‘Doğu Akdeniz’de olmayacaksın. Seni Anadolu’ya hapsedeceğiz’ diyorlar. ‘Kıbrıs’ı sana bırakmayız’ diyorlar. Şuanda NATO’nun yani ABD ve Avrupa Birliği’nin topyekün saldırısı Rusya ve Türkiye’yedir. İkisini hedef almıştır. Pasifikteyse ana hedefi Çin’dir. Çünkü Çin ekonomik olarak Amerika’yı bugün itibariyle ezmiş ve geçmiştir. Sadece doların rezerv para olması itibarıyla dolar kullanımı üzerinden ABD manipülasyonuna, ekonomideki varlığını sürdürmeye gayret ediyor. Yoksa ABD hegemonik anlamda gücünü kaybetmiştir. Dünyaya jandarmalık gücü kalmamıştır. Bu bağlamda baktığınızda Türkiye Cumhuriyeti’nin Azerbaycan’la kurduğu muhteşem işbirliği diğer Türk cumhuriyetlerine de yayılacak, yayılmalı ve mutlaka bölgede bir Türk-Slav işbirliğine ihtiyaç var. Çünkü karşı cephe; Amerika, Fransa, Almanya, Yunanistan toplu saldırıyor.”
‘Planlı ekonomiden başka çıkış yok’
“Ekonomide ‘sabah kalktık, karar aldık’ deyince o kararın etkisi olmaz. Eğer siz tarımı planlamak, üretimi artırmak, elinizdeki toprakları verimli biçimde kullanmak ve Türk halkı tekrar tarıma, üretime dönsün istiyorsanız bir plan yapmak zorundasınız. Yani mikro anlamda verimlilik haritaları çıkacak. Türkiye’nin ürün ihtiyacı ve ihracat yapacağı ürünlerdeki potansiyeli belirlenecek ona göre teşvik programı hazırlanacak buna göre boş araziler üretim yapmak isteyen çiftçi ile buluşturulacak. Bugün üstlerine inşaatlar diktiğimiz ve öldürdüğümüz mera alanlarına çok ihtiyacımız var. Bunları planlamadan böyle kalkınma olmaz. Tamamen günübirlik, piyasanın dönmesini sağlayacak zihniyet Türkiye’yi olması gereken dünyanın en güçlü 5-6. ülkesinden biri haline getirmez. Teknoloji üreten beyinleri yetiştirmek zorundasınız. Teknoloji üretecek beyinlerin, araştırmanın, geliştirmenin olmadığı bir ekonomik iklimde buradan üretim, teknoloji, katma değerli üretim çıkamıyor. Çıkamayınca sürekli dış ticaret açığı verir pozisyondasınız. Yani dolara bağımlı oluyorsunuz.”
‘Dünya Bankası ve IMF yoksul ülkelerin sömürülmesini sağlıyor’
“Bir ülkenin kalkınmasını Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) sağlamaz, Dünya Bankası sağlamaz, IMF sağlamaz. Bir ülke kalkınmak istiyor ise önce kendi milli kalkınma politikasını, planını, programını hazırlayacak elindeki potansiyel doğrultusunda tarım ve sanayi üretimlerini maksimize edecek, harekete geçirecek. Gelir dağılımında adaleti sağlayacak. Kıt kaynakların en çok ihtiyaç duyulan yerlere gitmesini sağlayacak bir biçimde plan yapacak. Bütün bunlarla birlikte piyasasını denetleyecek, düzenleyecek, rekabet eden ama uluslararası küresel çok uluslu şirketlerin altına girmeyecek şekilde bir ekonomik sistem oluşturacak. Dünya Bankası ve IMF gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelere bağımlı kalmasını sağlar. Yani sağılmasını sağlar. Dünya Bankası le IMF’nin fonksiyonu budur. Oradan bir fikir alıp, politika önerisi alıp kalkınan bir ülke dünya tarihinde görülmemiştir. Uluslararası örgütlerin uzmanları benim ülkemi benden daha iyi bilemezler ve benden daha çok düşünemezler.”