ABD, ‘kendi hegemonyasına karşı duran ülkeleri dünya çapında kontrol altına almak için milyarlarca dolar harcadığını’ açıkça kabul ettiği bir belge yayınladı. 2022’nin son günlerinde ABD Dışişleri Bakanlığı Müfettişliği tarafından gizliliği kaldırılarak yayınlanan raporda, ‘Rusya’ya karşı’, Avrupa, Avrasya ve Orta Asya’daki sivil toplum kuruluşlarını ve diğer tüm grupları finanse etmek adına ayrılan 5 yıllık bedel verilere yansıdı. Buna göre, 2017’den 2022 mali yılına kadar Konsolide Ödenek Yasası kapsamında oluşturulan ‘Rus Etkisine Karşı Önlemler Fonu’ (CRIF) ile en az 30 ülkeye toplam 1 milyar 21 milyon dolar fon yollandığı ortaya çıktı. ‘Rusya’nın etkisine ve saldırganlığına karşı savunmasız’ olduğu iddia edilen ve ‘Ruslara etkili bir şekilde yanıt verecek ekonomik kapasiteye sahip olmayan’ ülkelere ‘yardım sağlama' amacı olduğu savunulan CRIF, Türkiye’nin de hedef alındığı ABD Düşmanlarına Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA) kapsamında belirleniyor.
En son yayınlanan rapora göre, NATO ve Avrupa Birliği üyesi olanlar ile bu kuruluşlara katılmak isteyen Arnavutluk, Bosna Hersek, Gürcistan, Kosova, Kuzey Makedonya, Moldova ve Ukrayna gibi ülkelere ayrıca yüklü fon ayrıldığı görüldü. Türkiye’ye de 239 bin dolar gönderildiği verilere yansırken, aldığı 98 milyon 172 bin dolar ile listenin başında ise Moldova yer alıyor. Rapordaki özel bir nota göre de, Haziran 2018'de bu listeye 30.46 milyon dolardan fazla fon gönderilmesi ile Ermenistan, yaklaşık 4.73 milyon dolar ile Azerbaycan ve 8.37 milyon dolarla da Belarus ekledi. Ayrıca bütçenin her yılki versiyonunda olduğu gibi, ‘Rusya Federasyonu'nun Kırım üzerindeki egemenliğini tanıyan her türlü faaliyetin finanse edilmemesi’ konusunda ise sert yasaklar hatırlatıldı.
Daha önce 20 Aralık’ta hazırlanan bir ek bütçede, ABD'nin 2023 yılı için ‘Rusya'nın etkisine karşı koymak’ amacıyla 300 milyon dolar ödenek oluşturulmuştu. Bu fonların 150 milyon dolarının ‘yabancı ordular finansman programına’, 95 milyon dolarının ‘Avrupa, Avrasya ve Orta Asya'ya yardıma’, 50 milyon dolarının ‘uluslararası uyuşturucu kontrolü ve mücadelesine’, 5 milyon dolarının ise ‘yabancı askeri eğitim ve öğretime’ ayrıldığı belgeye yansıdı. Böylece Avrupa, Avrasya ve Orta Asya ülkelerinde kolluk kuvvetlerinin ve güvenlik güçlerinin kapasitelerini güçlendirme ile güvenlik alanında işbirliğini artırma programları bizzat ABD tarafından organize edilmiş oluyor. Ayrıca belge ile tek hedefin Rusya olmadığı da ortaya çıktı. ‘Batı dünyasının kurallarına uymamanın bedelini’ Çin’e de ödetmek isteyen ABD’nin, ‘Hint-Pasifik bölgesindeki Çin etkisine karşı koymak’ için 1.8 milyar dolar fon ayırdığı görüldü.
ABD Dışişleri Bakanlığı Genel Müfettişlik Ofisi'nin raporunda, gönderilen fonların harcandığı genel görevler de listelendi. Bunlar; ‘ABD’nin yurtiçi ve yurtdışı güvenliğini korumak, ABD’nin liderliğini teşvik etmek, Avrupa'nın Doğu ve Güney sınırlarını güvence altına almak, rakiplerle rekabet etmek için Amerikan değerlerini teşvik etmek, bağımsız bir medyayı ve sivil toplum kuruluşlarını desteklemek, hukuk eğitimi, siyasal şeffaflık ve rekabet ile yasama süreçlerinin iyileştirilmesi’ şeklinde sıralanıyor. Böylece ABD’nin, hegemon olarak kalma, iradesini diğerler uluslara dikte etme ve Rusya gibi düşman belirlediği ülkelerin bazı alanlarda ABD'yi geçmesine izin vermeme yönündeki uğraşı da gözler önüne serilmiş oldu.
Konuyu Sputnik’e değerlendiren Dumlupınar Üniversitesi’nden Asya politikaları uzmanı Dr. Barış Adıbelli’ye göre, çok kutupluluğa karşı ABD’nin propaganda finansmanı sağlayarak toplumları kendi tarafına çekme amacı, ‘liderliğini’ kaybetmeme çabası içeriyor.
‘ABD, fon sağlayarak kendi çıkarlarının savunulmasını istiyor’
ABD’nin fon işine başlasa da bu konuda çok geciktiğini ifade eden Adıbelli, şu ifadeleri kullandı:
“2000’ler ve 90’lardaki gibi eski günlerde zaten ABD bunu yapıyordu ve bu tür şeyleri kaçırmazdı ama son dönemde çok ilgilenmiyordu. Bu belgeyle anlıyoruz ki gizliden gizliye bu işi tekrar başlatmış. Daha önce zaten ‘Medyalar ABD tarafından fonlanıyor’ diye söylenmişti, demek ki bu belgenin bağlamındaymış. ABD dış politikasında 50’lerden bu yana bu tür bir işleyiş var. Finansal olarak fonlama, Soğuk Savaş dönemlerinde ve ondan sonraki süreçte dernekler ile vakıflar üzerinden her zaman yapıldı. ‘Değerlerimizi koruma’ görevinin konusu da bariz belli. Daha önce ABD Senatör McCain, Suriye’ye asker göndermemenin ABD değerlerine aykırı olup olmadığı konusunda sorulan bir soru üzerine ‘Değerlerimiz çıkarlarımızdır, çıkarlarımız da değerlerimizdir’ demişti. Bu belgede de ‘ABD değerlerini savunun’ derken aslında senatörün değimi ile ‘ABD çıkarlarını savunun’ diyorlar. Bu muazzam bir ifade çünkü ABD’nin dış politikasını tek bir cümlede özetliyor. O nedenle bu belgede ortaya çıkanlar da sürpriz değil.”
‘ABD’nin propaganda finansmanı sağlayarak toplumları kendi tarafına çekme amacı var’
Farklı isimler ya da başlıklar adı altında ABD’nin uzun süredir fon sağladığını belirten Adıbelli, “Kendileri bunu ‘Amerikan dostlarını güçlendirme, ayağa kaldırma’ ifadelerini kullanarak yapıyor. Yerel unsurlar üzerinden ABD çıkarlarının küresel olarak savunulmasını sağlama, kamuoyu oluşturma, ABD liderliğinin desteklenmesi, tam tersine Çin ve Rusya’nın desteklenmemesi, onların aleyhinde taraftar olunması gibi amaçlar taşıyorlar. Tabii ki bu yumuşak güç stratejisine de giriyor. Yani propaganda ve bunun da finansmanını sağlayarak toplumları kendi tarafına çekme amaçları var. Bu NATO çerçevesi üzerinden belli protokollerle de yapılıyordur diye tahmin ediyorum. ABD bunu Türkiye’ye yaparken Yunanistan’a da yapıyor” dedi.
‘ABD, kurulmakta olan çok kutupluluğu bile kendi liderliğinde tek kutupluluğa çevirmek istiyor’
Avrupa, Asya, Ortadoğu ve Avrasya’dan görünen noktada uluslararası sistemin çok kutupluluğa gidişte olduğunu belirten Adıbelli, “Ukrayna Savaşı çok merkezli dünyanın ilanı oldu. Çünkü ABD istediği o birleşik cepheyi sağlayamadı. Örneğin Çin ve Hindistan bunun dışında kaldı, Avrupa’nın içinde Macaristan gibi ikna edemediği ülkeler bile var. ABD tek ses çıkar diye beklemişti ama çıkmadı. Aslında fiili olarak çok seslilik çoktan devreye girmiş durumda. Fakat ABD tarafından baktığınız zaman onlar açısından çok kutupluluğa gidiş değil, anarşizme giden uluslararası bir yapı var. Bu yapının kaosa dönüşmesini de Rusya ve Çin gibi ‘revizyonist’ ülkelere bağlıyorlar. Dolayısıyla ABD kendi patronluğundaki dünya düzeninin devam ettiğini düşünüyor. Ama Biden Mart ayında yaptığı bir açıklamada ‘Yeni bir dünya kurulmakta ve 1945 sonrası dünyasını kuran ABD nasıl o zaman liderlik ettiyse yeni dünyaya da liderlik etmeli’ dedi. Yani kurulmakta olan çok kutupluluğu bile ABD liderliğinde tek kutupluluğa çevirmek istiyorlar. ABD sistemin dönüşmesini engellemeye çalışıyor ve dayatmalarda bulunuyor ama bunlar son hamleleri ve çırpınışları. Bir şekilde bu fonlarla sistemin devam etmesini sağlamaya çalışıyor” ifadelerini kullandı.
‘Bir tarafta ABD’nin, diğer tarafta başka ülkelerin olduğu ve dünya sistemlerinin çarpıştığı bir süreç görebiliriz’
ABD’nin karşısında yükselen çok kutuplu sisteme dikkat çeken Adıbelli, “Dünya sisteminin ve düzeninin çarpıştığı, mücadele ettiği bir süreç görebiliriz. Bir yandan ABD’nin dünya düzeni, öbür taraftan da Türkiye, Çin, AB, Rusya, Hindistan ve Japonya gibi ülkelerin olduğu yeni bir dünya düzeni var. ABD’ye rakip olan bu yeni sistem, Huntington’ın Medeniyetler Çatışması kitabından şekil değiştirip dünya düzenlerinin çatıştığı bir zemine doğru gidişatta, bunu zaten söylüyorduk” dedi.