EKSEN

'ABD, YPG’nin varlığını koruyup muhalefet üzerinden Türkiye’de operasyon yapmak istiyor'

Prof. Mehmet Yuva'ya göre, Türkiye'nin Rusya ve Suriye'ye düşman olma lüksü yok. Süreci asker ve istihbaratçıların yöneteceğini belirten Yuva, ABD'nin bunu baltalamak için PKK/YPG üzerinden Şam'a teklifler götürdüğünü söyledi. Ancak Şam'ın kararını verdiğini kaydeden Yuva, İran'ın yanı sıra Suudiler ve BAE'nin dahil olacağı bir süreç öngördü.
Sitede oku
Türkiye'nin Suriye sorununda, Rusya Federasyonu'nun arabuluculuğunda 28 Aralık'a 11 yıl sonra ilk kez Türkiye ve Suriye savunma bakanlarının, istihbarat şefleri eşliğinde bir araya gelmesi yeni sürece dair tartışmaları tetikledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yıllar sonra aşamalı bir 'normalleşme' sürecini gündeme taşımasıyla, savunma bakanlarından sonra önce dışişleri bakanları ardından liderler düzeyinde görüşmeler için umut ışığı belirdi.
Türkiye'deki sığınmacı sorunu ve seçim süreci iktidarı adım atmaya sevk etmiş görünürken, Suriye yönetiminden de uzlaşma için gereken koşulların vurgulanmasına karşılık kapı aralık bırakılıyor. ABD öncülüğünde yürütülen Şam'da rejim değişikliği ajandasının boşa çıkarılmasından sonra Suriye yönetimiyle ilk ilişkiyi kurmuş olan Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) de devreye girmesi dikkat çekici.
Ancak ABD yönetimi, Türkiye'nin Suriye'de rejim değişikliği ajandasından tümden vazgeçmesi ve Şam ile uzlaşma olasılığından rahatsız. Dikkatler Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun ABD ziyareti ve 18 Ocak'ta ABD'li mevkidaşı Antony Blinken ile görüşmesine çevrilmiş durumda.
Sürecin nasıl şekilleneceğini Şam Üniversitesi eski Öğretim Görevlisi Prof. Mehmet Yuva ile konuştuk.

'Süreci askerler ve istihbaratçılar yönetiyor ve yönetecek Siyasilere bırakılmayacak kadar önemli'

Prof. Mehmet Yuva'ya göre, Türkiye-Suriye görüşmeleri kaçınılmaz; süreci askerler ve istihbaratçılar yönetecek. İran'ın 'dışlanma' görüntüsünün giderilmesi çalışmalarına dikkat çeken Yuva, Cumhurbaşkanı Reisi'nin Türkiye'nin ardından Suriye'yi ziyaret edeceğini kaydetti:
"Suriye, Rusya ve Türkiye arasında şahit olduğumuz bu süreci askerler ve istihbaratçılar yönetiyor ve yönetecek. Zira siyasilere bırakılmayacak kadar önemli bir işbirliğinin gündemde olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca bu sürece İran da dahil edilecek. İran Devlet Başkanı İbrahim Reisi’nin Türkiye'nin ardından Suriye'ye ziyareti olacak. Bu ziyaret ertelenmişti ama vuku bulacak. Türkiye’yi ziyaret ettikten sonra Şam’da Beşar Esad ile bir araya gelecek. Birçok çevrenin bu süreci sadece Türkiye, Rusya ve Suriye arasında mahsur kaldığı, İran’ın bir nebze soyutlandığı ve rahatsızlık duyduğu yönünde yorumlarını duymuştuk. Putin’in Reisi ile görüşmelerinde şüphesiz Suriye meselesi ve üçlü çalışmaların konuşulduğunu söylemek mümkün."

'Sürece BAE ve Suudi Arabistan dahil olabilir'

Yuva'ya göre İran'ı dışlayarak, Suudileri de sürecin dışında tutarak ilerlemek mümkün görünmüyor. Son dönemde Suriye'nin BAE ile ilişkilerindeki hızlı gelişmelere ve Arap dünyasında özgül ağırlıkları olan ülkelerin varlığına olumlu bakmasına atıf yapan Yuva, bölgede son dönemde İran'ı da içeren gerilimin azalması dahil meydana gelen değişimlere vurgu yaptı:
"İran’ı dışlayarak Suudi Arabistan’ı sürecin dışında tutarak ilerlemek mümkün görünmüyor. Son dönemlerde Suriye-BAE ilişkilerinde yaşadığımız hızlı gelişmeler de düşünülürse... Doğrusu Şam’dan edindiğimiz bilgilere göre, Suriye'nin özellikle Türkiye, Rusya ve İran ile sürdürdüğü süreci, Arap dünyasının iki özgül ağırlığı olan BAE ve Suudi Arabistan’ı içinde görme niyeti Şam tarafından birçok kez ifade edildi. Son dönemlerde Suudi Arabistan’ın Çin, İran ve İsrail ile BAE’nin ise hem Çin hem İran ile ciddi ticari ilişkileri var. BAE’de mevcut yabancı direkt sermaye yatırımının en önemli payını İran teşkil etmektedir. Bu çok ilginç gelebilir ama durum bundan ibaret. Bu anlamıyla Körfez’de bazen yaşadığımız ister Sünni-Şii kamplaşması çerçevesinde ister İran ile Körfez’deki bazı adalarla ilgili rekabetten mütevellit, bazen Amerika ve İsrail’in teşvikleriyle ortaya çıkan İran’a karşı Körfez ülkelerinin aldığı tutumlar çerçevesinde olsun bu gerilimin son dönemde azalmaya başladığı ve Suudi Arabistan ve BAE’nin İran ile bu ilişkileri başka bir boyuta taşımak niyetinde olduğunu görmekteyiz. Bu sebeple bu iki ülke de Rusya, Türkiye ve Suriye arasında şahit olduğumuz yeni sürece katkıda bulunacakları ve bunun parçası olacaklarını öngörmek mümkün.

‘Sihir sihirbazı vurdu’ tabirinden hareketle, BOP tarihte, ABD’nin sonunu getiren projenin adı olarak anılacak'

Suriye'yi 'önemli bir fay hattı' diye niteleyen Prof. Yuva, ABD'nin Suriye'de başlattığı sürecin bugün tersine işlemesine dikkat çekti ve aktörlerin çıkarlarının farklılığını vurguladı Yuva, Suriye ile barışma sürecinin Türkiye'ye büyük siyasi ve ekonomik rahatlama getireceği değerlendirmesinde bulundu:
"Arapça ve Türkçede deyim olarak kullandığımız ‘Sihir sihirbazı vurdu’ tabirinden hareketle, aslında Büyük Ortadoğu Projesi, tarihte, ABD’nin sonunu getiren bir projenin adı olarak anılacak. Zira Şam çok önemli bir fay hattıdır. Bu ilahi midir, dünyevi midir, uluslararası savaşların merkezinde olmasından mı mütevellittir bilinmez ama bu coğrafya devletlerin kaderini elinde tutan ilginç bir coğrafya. Bu sebeple Suriye’de başlayan ve BOP’un doğumunu müjdeleyen o süreç bugün tersine işlemektedir. Bu 'neden bu süreç bu kadar buraya geldi ve devam edecek mi' sorusunun da cevabıdır. Bu sürece her devletin ve aktörün kendi penceresinden baktığımızda burada bir çıkar görmektedir. Hükümetin Rusya ve Suriye ile başlattığı bu sürecin bir siyasi kazanımı olacak, ticari kazanımı da var. Elini özellikle Amerika’ya ve başka ülkelere karşı da güçlendirecektir. Bu olumlu gelişme çok önemli bir siyasi rahatlama getirecektir; özellikle Suriye-Türkiye sınırı boyunca yaşayan vatandaşlarımızın nazarında. Bu da hiç şüphesiz sandığa olumlu yansıyacaktır ve kazanım elde edecektir."

'Tarihi önemde bir süreç var, muhalefetten çıt çıkmıyor. Davutoğlu'nun açıklamalarına rağmen...'

Prof Yuva, Türkiye'de muhalefetin Suriye sorununu çözümü için geçmiş söylemlerine karşılık tarihi önemde bir süreç yaşanırken sergilediği tutuma dikkat çekti. 'Altılı Masa'dan Davutoğlu'nun olumsuz söylemleri dışında çıt çıkmadığını anımsatan Yuva, ABD ve NATO lehine Rusya, Çin ve İran'a karşı alınan olumsuz tavra vurgu yaptı:
"Bu sebeple muhalefet başından itibaren Suriye ile görüşmek istiyoruz, mülteci sorununu sürekli gündemde tutarak ‘Bu sorunu biz çözeriz’ çıkışları vardı. Bu kadar tarihi önem taşıyan bir süreç yaşıyoruz. Esas itibarıyla böyle bir olay yaşandığında bütün medya, 'altılı masa' sadece bu konuyu gündemde tutar, konuşur, olumlu-olumsuz bir ifade bulunur diye beklenirdi Ama çıt yok, herkes sessiz bir şekilde takipte. Davutoğlu’nun sadece bir açıklamasını duyduk. Buna itiraz da olmadı. ‘Rusya, Türkiye’yi buna zorluyor. Aslında Türkiye, Suriye ile oturmamalı, Esad ile görüşmemeli’ şeklinde açıklamaları oldu. Altılı masada Rusya’ya karşı bir pozisyon mevcut, ister Ukrayna, ister NATO ile ilgili olarak Rusya ile dostane ilişki içinde değil. Muhalefetin Çin ile de sıkıntısı var. Özellikle Uygur meselesini meclise taşımaları, Çin’e karşı başlatılan propagandalar. Amerika, İngiltere ve NATO’ya daha yakın bir söylem içinde olması, Çin, Suriye, İran ve Rusya’yı da muhalefetle ilgili olarak ciddi bir şüpheye düşürmekte. Bu işin muhalefetle değil mevcut hükümetle götürülmesi bu ülkelerin kendi stratejik çıkarları açısından daha uygun görülmektedir."

'Türkiye’nin Rusya ve Suriye ile düşman olma lüksü yoktur'

Yuva, Suriye sorununun çözümü için girişimleri salt seçim yatırımı yahut iç siyaset meselesi olarak görmemek gerektiğini görüşünde. Yuva hem Türkiye hem Suriye açısından güvenliğin yanı sıra ticari ve ekonomik faydalara dikkat çekerken, "Türkiye'nin Rusya ve Suriye ile düşman olma lüksü yoktur" vurgusu yaptı:
"Bu çerçevede okuduğumuzda bunu sadece bir seçim yatırımı ya da iç politika meselesi olarak görmemek gerekir. Suriye’nin de çıkarı var. Suriye’nin Türkiye ile anlaşması, Türkiye ile bu meseleyi çözmesi, Suriye’deki hem siyasi-askeri sorunları, kangrenleşmiş birçok meseleyi çözmek için yararlı olacaktır hem de eğer Türkiye ve Suriye dışişleri bakanları ve olası zirveden sonra ticari ve ekonomik anlaşmalar söz konusu olursa, kapılar açılırsa ve Türkiye eskiden olduğu gibi Suriye üzerinden Ortadoğu’ya mal taşıma konusunda anlaşırsa ve Suriye’nin yeniden onarılmasında katkıda bulunursa bu da Suriye’nin çok önemli bir menfaatine katkıda bulunacaktır. Öte taraftan Rusya’nın Türkiye ile iyi ilişkilerini koruması, Suriye ile barışmasını istemesi kendi stratejik amaçları açısından önemlidir. Türkiye için de çok önemli. Türkiye’yi gerçekten ciddi olarak Suriye’nin kuzeyinde tehdit eden bir varlık söz konusu. Ama bu tehdit Doğu Akdeniz ve Ege’de de var. Türkiye’nin Rusya ve Suriye ile düşman olma lüksü yoktur. Bu sürece baktığımızda Türkiye terör başta olmak üzere sorunlarla boğuşan bir coğrafyaya dönüşmektedir. Bunun kökünden çözülmesi için bu coğrafyada Suriye ve Türkiye’nin bir arada olması çok önemlidir.

'ABD YPG’nin varlığını koruyup Türkiye’de operasyon yapabilir'

ABD ile PKK/YPG'nin bu gelişmelerden kaygılı olduğunu söyleyen Yuva, Şam'a heyet göndererek özerklik ve ayrı askeri yapılanmanın kabulü karışısında petrol ve su kaynaklarının yeniden Suriye devletine verilmesi önerileri götürüldüğünü aktardı. Ancak Yuva'ya göre Şam, ABD'nin bölgedeki varlığı üzerinde psikolojik üstünlüğü, Türkiye ile uzlaşmanın sağlayacağını görmüş durumda. Yuva, ABD'nin artık eskisi gibi Türk hükümetinin BOP'daki görevleri yerine getirmesini sağlayamadığı için muhalefet üzerinden hamle yapabileceği görüşünde:
"Amerika ve PKK/YPG de çok kaygılı. Onlar Türkiye’ye ‘Sakın Esad ile görüşme’ telkinleri yaparken kendileri heyet göndermekte ve Suriye tarafının YPG ile anlaşması karşılığında petrol ve su kaynaklarının yeniden Suriye devletinin iradesine bırakılması önerilerini yapmaktadır. Buna mukabil Suriye’nin en azından YPG ile masaya oturup özerklik taleplerini görüşmesi, henüz bu aşamada silah bırakmaması yönünde Şam'ı ikna etmeye çalışmaktadır. Ama Suriye tarafı nihai kararını vermiş. Türkiye ile stratejik işbirliği, Rusya ve İran garantörlüğünde toprak bütünlüğü ve üniter devlet yapısının korunmasının, bölgedeki Amerikan varlığının üzerinde ciddi bir psikolojik üstünlük sağlayacağını görmektedir. Amerika bölgede Suriye ile anlaşmak ama YPG’nin varlığını korumak, bu esnada da Türkiye üzerinde bir hükümet değişikliği yaratabilir mi, muhalefet üzerinden bir operasyon yapabilir mi, Erdoğan hükümetine tavizler vererek kazanabilir mi, bütün bu çalışmaları sürdürmektedir. Ama geldiğimiz noktada şunu görüyoruz. ABD, Türkiye’den istediğini alamadığını gördüğü için Türkiye üzerinde bir uyuşturucu, iki misket bombalarının Ukrayna'ya gönderildiği çok ilginç bir tablo var. Amerika, 'stratejik dostum' dediği Türkiye için açık açık 'bu silahları Ukrayna’ya veriyor' ifadesini kullanırken ve Rusya’ya karşı kullanıldığını söylerken, Kremlin sözcüsü Peskov ‘Bu konu iyice araştırılmalı, bir medya operasyonu olabilir’ dedi. Sadece Türkiye’yi koruma altına almıştır. ABD mevcut iktidardan ciddi rahatsızlık duyuyor. Ama BOP'ta eskiden sahip olduğu görevini tekrar bu hükümete yaptırma şansını da yitirdi. Bu sebeple özellikle bu yaptırımını muhalefete yapmaktadır. Bu muhalefet ile ABD, Türkiye’nin Suriye ile başlattığı bu süreci tersine çevirebilir mi? Öbür taraftan YPG’yi koruyabilir mi? Çok zor bir durumda ve zor bir imtihandan geçmektedir. Bu sebeple odaklanılması gereken tablo şu; Türkiye-Suriye-Rusya eşgüdüm ilişkiler zenginleşerek devam edecek. Bu görüşmelerin aksaması için ciddi bir çaba olacak. Ama bunlara rağmen bu birliktelik sağlıklı yürütüldüğü takdirde ABD’nin Suriye’den çekilmesi ve YPG’nin Suriye devletine teslim olması veya ABD ile birlikte gitmesi sürecini de başlatacak."
Yorum yaz