Yayımcı Meslek Birlikleri Federasyonu’nun (YAYFED) internet sitesinde yer alan Kasım 2022 bandrol verileri raporunda, “2022 yılı Haziran ayı sonrası sektördeki kitap üretimindeki düşüş, kasım ayı ile birlikte ardışık olarak beş aydır devam etmektedir” ifadelerine yer veriliyor ve “Önceki aylara kıyasla sektördeki küçülme oranının düşmüş olduğunu görmekteyiz. Yılın on bir aylık döneminde kitap üretimdeki düşüş 59 milyon adedi aşmıştır. Yılın son ayı ile başlayarak önümüzdeki aylarda sektörümüzün tekrar üretim adetlerini arttırarak yeniden büyüme trendi yakalaması en büyük dileğimizdir” deniliyor.
Henüz 2022 yılının 12 aylık verileri gelmemiş olsa da 2022 Kasım verileri de sektörde durumu anlatıyor:
2022 yılının Kasım ayında geçen yılın aynı ayına göre kitap üretiminde yaklaşık yüzde 10 oranında düşüş oldu.
2021 yılının ilk 11 ayında yayımlanan toplam kitap sayısı 414 milyon 860 bin 228 adet olarak gerçekleşmişti. 2022’nin 11 ayında ise yayımlanan kitap sayısı 355 milyon 303 bin 568 adet oldu. Bu da 2021 yılının aynı dönemine göre sektörün kitap üretiminin yaklaşık yüzde 14.4 oranında düştüğünü ve kitap sayısının 59 milyon 556 bin 660 adet azaldığını gösteriyor.
Tabii aynı zamanda Türkiye’deki yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı sorunları da yaşanırken kitap satışları da hem bu etkenler de hem de yüksek fiyatlar nedeniyle düşüyor.
YAYBİR: Süreç bizim açımızdan kabusa dönüştü
Yayıncılar Telif Hakları ve Lisanslama Meslek Birliği (YAYBİR) Başkanı Mustafa Aksoy da Sputnik’e yaptığı değerlendirmede, “2022 kabus gibi bir yıldı. Karabasan görmüş gibi olduk” diyerek şunları söyledi:
“Maliyetler ciddi oranda arttı. Ana girdi maddemiz olan kağıdı ithal ediyoruz ve döviz kurundan kaynaklı ciddi maliyet artışları var. Öte yandan diğer ana girdilerimiz mürekkebinden kalıbına kadar diğer şeyler de ithal. 2021’de 80 liraya bastığımız kalıp 280 liralara kadar çıktı. 700 euroya aldığımız kağıt bin 700’e kadar çıktı. Tabii buna Türkiye’deki döviz kuru artışları da eklenince süreç bizim açımızdan kabusa dönüştü. Bunlar domino etkisi gibi başlayınca sektör emekçilerine, yazarlara, şairlere kadar herkese sirayet etti.”
‘İçerik üretilmediği sürece kültür hayatımız körleşecek’
Sektörden ayrılanların çok olduğunu ve yerlerine yeni çalışanların alınamadığını vurgulayan Aksoy, şunlara da dikkat çekti:
“Maliyet baskıları bu şekildeyken bir de kitabı alacak insanların gelir seviyesi düştü. Dolayısıyla satışlar da düştü. Bir tarafta maliyet baskısı diğer yanda da satış baskısı var. Maliyetlerimiz üçe katlandı ama bizim üç katı fiyat koymamız mümkün değil. Alım gücü düşen halk zorunlu giderlere para ayırıyor ve kitap da zorunlu gider olmaktan çıkıp bir fanteziye lükse dönüştü. Yayıncılar da ayakta durabilmek için talep bazlı üretime geçtiler yani sipariş gelirse basarım diyorlar. Konvansiyonel anlamda matbaada basılacak kitap dijitale evrilmeye başladı. Kitap bir lüks olurken diğer taraftan içerik üreticileri de çok ciddi bir şekilde etkilenecekler. Yazılı kültür dediğimiz kuşaktan kuşağa aktarılan bir kültür çölleşecek. İçerik üretilmediği sürece o gelenek kesintiye uğrayacak. İçerik üretilemediği sürece kültür hayatımız körleşecek. Bu beklentilerden en kötüsüdür.”
Aksoy, henüz resmi bandrol rakamları gelmemiş olsa da “Kitaplarda adet bazında 2022’de 2021’e göre yüzde 15 civarında eksilme var gibi görünüyor” değerlendirmesini de ekledi.
‘İnşaata verilen desteğin onda birini yayıncılara, kitapçılara, okurlara verilirse eğer…’
Şair ve yazar Şükrü Erbaş da Sputnik’e yaptığı değerlendirmede, şunları söyledi:
“Melih Cevdet, ‘zaten okumayan bir toplumduk, gittikçe kara cahil bir topluma döndük’ demişti yıllar önce. Birazcık okumaya yüzümüzü çevirmiştik ki, bu kez de dibe vurmuş bir ekonomik yıkım, kültür ve sanatın anlamından uzak bir siyasi akıl, edebiyatı, müziği, resmi, tiyatroyu, kitabı hayatın dışına sürmeye başladı. Cehalet bedeni sarınca akıl, ruh, düşünce, iyilik, sevgi, güzellik... Topluca terk ediyor insanı sanırım. Sorun sadece kağıt fiyatları olsaydı keşke. Gelinen yer ya da gidilen yer, bir siyasi iktidarın kültürel iflasıdır. Kocaman bir ülkenin alacakaranlık fotoğrafıdır. Tabii ki pek çok çıkış yolu var. Ben bir tanesini söyleyeyim: devlet dediğimiz aygıtı, müteahhitleri ağzına kadar paraya boğarak ayakta tutmaya çalışan bir müflis akıl, inşaata verdiği desteğin onda birini yayıncılara, kitapçılara, okurlara verirse eğer, bu süreç olabilecek en az hasarla atlatılır.”
‘Her bakımdan tam bir kıskaca dönüştü’
Sputnik'e konuşan şair ve yazar Haydar Ergülen ise “Okur için de bizler için de korkunç bir durum var” diyerek şunları anlattı:
“Geçen Ekim ayında bir kitabım çıktı, 100 lira fiyatını görünce yayınevine sordum bu yanlışlıkla mı yazılmış diye. Doğru dediler. Ben de o güne kadar 100 liraya kitap alan biri değildim. Çok nadir alıyordum. Yayınevi ‘sen bizim diğer kitapları gördün mü’ diye sordu, gerçekten baktım roman 150 lira falan. Şiir okuyanlar, gençler, öğrenciler, onlara parayı veren anne babaların durumu belli. Az çok kitaba para ayıranlar, okuyanlar için diyorum. Onlar yine bir şeylerden kısıp kitaba verir ama iki alacağına bir alacak, üç alacağına iki alacak. Yeni yeni yayınevleri çıkıyor, şiir, öykü basıyorlar ben de çok destekliyorum onları ama nereye kadar sürdürebilirler bunu? Her bakımdan tam bir kıskaca dönüştü.”
‘Halkın sevdiği yazarları şairleri okumasına müdahale ediliyor’
Ergülen “Sonuç olarak şunu da söylemek mümkündür; gerici kuşatma bir anlamda kendisini böyle de gösteriyor. Halkın sevdiği yazarları şairleri okumasına bir anlamda siyasi müdahalenin yanında ekonomik olarak da müdahale ediliyor. Bu aynı zamanda ekonomik darbedir. Kendilerine yakın yazarlara belediyeler üzerinden vs. destek olunuyorken muhalif yazarlara köstek olunuyor. Muhalif belediyelerin durumu maddi olarak zor olsa da onlar kütüphanelerini zenginleştirerek destek olabilirler. Okumak isteyenler oradan ödünç kitap alıp okuyabilir, biz çocukken öyle yapardık. Kolektif dayanışmaların yeniden gündeme gelmesi gerekiyor. Tabii bu okuru rahatlatsa da yayınevleri açısından yine zor durum devam edecek” diye de ekledi.