EKSEN

'ABD, Tayvan Boğazı'nda varlık göstermek istiyor, 2023'ün en yıkıcı konularından biri olacak'

Gökhun Göçmen'e göre ABD'nin Çin'i 'stratejik meydan okuma' olarak görmekteki kararlılığı eşliğinde Tayvan 2023'ün en yıkıcı konularından birisi olacak. Göçmen, Pekin'in kışkırtmalara karşı tutumunu incelikle hesaplayacağını belirtti. Göçmen, Rusya-Çin ilişkilerinin derinleşeceğini öngörmenin mümkün olduğu görüşünde.
Sitede oku
Birleşmiş Milletler (BM) onaylı Minsk anlaşmalarını gömerek 2022'de Ukrayna çatışmasını tetikleyen ABD yönetimi, Asya'da 'stratejik hasım' olarak gördüğü Çin Halk Cumhuriyeti'ne karşı Tayvan'da attığı adımlarla dikkati çekti. Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin 'Tayvan'a uçma' macerası ile 'barışçı birleşme' hedefleyen Pekin'in sinirleri gerilirken, yıl ABD ve Çin liderlerinin Bali buluşmasıyla tamamlandı. ABD'nin 2023'te Çin'e yönelik tutumunun yeni yılda yeni bir çatışma zemini yaratıp yaratmayacağı tartışılıyor. 2022'de 20. Kongresi'ni tamamlayan Çin Komünist Partisi (ÇKP), yeni yıla Şi Cinping'in yeni dönem liderliğiyle girerken, Dışişleri Bakanlığı'nda da görev değişimi gerçekleşti. 20. Kongre'de Siyasi Komite'ye seçilen Vang Yi, koltuğunu Çin'in ABD Büyükelçisi Çin Gang'a barıktı. Çin-Rusya ilişkileri bağlamında ise 2022 senesi son yıllarda gelenekselleşen Putin-Şi görüşmesiyle noktalandı.
2023'de Çin-ABD ilişkileri, Pekin-Moskova hattındaki yakınlaşması, Asya'ya yönelik Çin diplomasisi ve Kovid-19 tartışmaları eşliğinde gazeteci ve yazar Gökhun Göçmen ile konuştuk.

'Bence 2023’ün en yıkıcı konularından biri olacak'

Gökhun Göçmen'e göre ABD yönetiminin Çin'i 'stratejik meydan okuma' olarak görmekte çok kararlı olması Pekin'in tutumunu etkiliyor. ABD'nin geçen yıl özellikle Tayvan konusundaki adımlarını anımsatan Göçmen, Pekin yönetiminin 2023'te yeni kışkırtmalara karşı adımlarını incelikle hesaplayacağını vurguladı:
"Çin dış politikası temel düsturundan vazgeçmeyecek. 'Yıl 2023 oldu, Amerika ile hesaplaşacağız' gibi bir denklem kurmuyorlar. Ama ABD çok kararlı çünkü Çin’i stratejik bir meydan okuma olarak tanımlıyor. Biden ve Trump döneminde böyleydi, Obama döneminde sinyallerini görmüştük. Dolayısıyla 2022 bir tık 2023’e geçince Amerika dış politikasında tavır değiştirmeyecek. Çin de yavaş yavaş netameli bir hal alacağının farkında. Tekrar gemilerini gönderiyor, Tayvan Boğazı’nda varlık göstermek istiyor. Bence 2023’ün en yıkıcı konularından biri bu olacak. Çünkü Tayvan Boğazı’nda sular ısınacak gibi. ABD, Tayvan’a savaş gemilerini ilk kez Kore krizi zamanında göndermişti. Zaten ondan sonra da Tayvan’da boğaz krizi yaşandı. ABD’nin denizlerde seyrüsefer serbestliği adı altında bölgeyi militarize etmek istediği ortada. Diğer taraftan Tayvan liderliğini siyasi olarak da güçlendirmek istiyor. Çin’in yakından takip ettiği diğer mesele Temsilciler Meclisi başkanı kim olacak? Amerika’da yine bir kriz ortaya çıktı, ama Çinliler belki şu noktadan izliyorlardır; Acaba Pelosi’nin yaptığı gibi yeni Temsilciler Meclisi başkanı da bir çıkartma, kışkırtma yapabilir mi? ABD, Tayvan Boğazı’nda yeni bir normal yaratmaya mı çalışıyor? Çin’in 2023’te dikkatle izleyeceği konulardan bir tanesi bu olacak. Pelosi’nin ardından da siyasi temaslara devam ettiler. ABD’nin arkasına saklandığı retorik de basit şekilde ‘Biz Temsilciler Meclisi’ne karışamayız, bireysel olarak karar alıp gitti’. Ama Pelosi, ABD hiyerarşisinde 3. sırada. Şimdi yerine diyelim ki McCarthy gelecek. 2023 senesinde de tekrar böyle bir kışkırtma yaşanabilir mi? Eğer olursa, Çin nasıl yanıt verecek? Bunlar oldukça incelikle hesaplanıyordur."

'Çin’de kişilerin rolü Batı’daki kadar geniş değil'

Yeni dönemde Çin'in Dışişleri Bakanı Wang Yi'nin ÇKP'nin siyasi bürosuna seçilerek, emekliye ayrılan Dışişleri Komisyonu Ofisi Direktörü Yang Cieçi'nın yerine geçmesinin ardından bakanlık koltuğuna Başkan Şi'ye yakın bir isim olan ABD Büyükelçisi Çin Gang gelirken, Göçmen, Çin'de kişilerin rolünün Batı'daki gibi olmamasına dikkat çekti:
"Wang Yi’den önceki kişi de şahin tutumuyla bilinen bir isimdi. Şimdi ABD, ‘Çin’in yeni büyükelçisi bize nasıl davranacak?’ sorusunu tartışıyor. Politico’da çıkan makalede ‘Bu kişinin yeni dışişleri bakanı olacağı belliydi ama Amerikalı siyasiler kulaklarının üzerine yattılar, iyi ilişkiler inşa etmediler ve gelinen noktada Çin büyükelçisine davranışları nedeniyle ters tepecek bir atmosfer oluşturdular’ sözleri yer aldı. Amerikalılar en azından bunu tahmin ediyorlardı diye düşünüyorum. Aynı zamanda yeni dışişleri bakanı Şi Cinping ile ortak çalışan bir isim, daha önceki uluslararası organizasyonları düzenliyordu. Tam anlamıyla güvenoyu almış bir kariyer diplomatı. Aslında sürpriz olmadı. ABD ile ilişkilerde nasıl tavır alacak? En son ayrılmadan önce WP’de makale yazmıştı, iyi niyet temennileri var. Yeri geldiğinde şahince üslup takınabilir. Bir rock konserinde Çin ile ilgili olumsuz sözler sarf ediliyor. Bu grup hakkında ne düşünüyorsunuz diye sorulduğunda ‘Bence iyi müzik yapmıyorlar, gürültü patırtı yaptıklarını düşünüyorum’ diye karşılık veriyor. Burada şunu bilmek lazım, Çin’de kişilerin rolü Batı’da olduğu kadar geniş alan ayrılan şeyler değil. ÇKP komitesi bir yol haritası belirlediğinde aslında beklenti kişilerin o politikayı layıkıyla yerine getirmesi. Mesele şu ki; Çin ile ABD arasında temaslar arttı. 2022’nin son çeyreğinde Bali’de bir görüşme gerçekleşti. Ardından Blinken’ın ziyareti söz konusu. Buralarda diplomasinin kolaylaştırıcı etkisini göreceğiz. Çin basını genelde şunu söylüyor; ‘ABD’nin eylemleri ve sözleri uyumlu değil’. Bu da Türk kamuoyunun yakından bildiği bir gerçek."

'Rusya-Çin ilişkilerinin derinleşeceğini öngörmek mümkün'

Çin ve Rusya liderlerinin 2022 sonundaki telefon görüşmelerini değerlendiren Göçmen, Şi'nin 'tarihsel dönüm noktasına' vurgu yapan sözlerine işaret etti. Göçmen'e göre, Pekin ilişkileri ittifak sistemi içinde tanımlamasa bile Rusya ile ilişkileri derileştireceğini öngörmek mümkün:

"Şi Cinping Putin ile konuşmasında, ‘Tarihsel bir dönüm noktasındayız’ diyor. Bu noktada ABD’yi üstü kapalı şekilde eleştirerek kimi ülkelerin soğuk savaş zihniyetini tekrar canlandırmaya çalıştığını belirtiyor, ülkeleri kamplara ayırmaya çalıştığından bahsediyor. Çin'in, Rusya ile ilişkilerini, bir ittifak-müttefik ilişki sisteminde tanımlamıyor. Ama elbette Almanya ve Fransa gibi de tanımlamıyor. ABD’nin hangi ülkeyi ne kadar hedef aldığının farkında. Çin ve Rusya arasındaki stratejik işbirliği her ne kadar iki ülke de bunu bir müttefiklik ilişkisi olarak tanımlamasa da -ki çok haklılar, soğuk savaşa karşılar ve olası bir kamplaşmayı tetikleyebileceğinden korkuyorlar- bu ilişkilerin de derinleşeceğini öngörmek mümkün. Zaten ortak askeri tatbikat da gerçekleşti bu görüşmenin ardından."

'Çin'e ilk ziyaretin ABD'nin kama sokmak istediği Marcos'tan gelmesi önemli'

Çin’e yeni yılın ilk ziyareti Filipinler lideri Ferdinand Marcos'tan gelirken, Göçmen, ABD'nin son dönemde bu ülke üzerinden 'kama sokma' hamlelerine dikkat çekti:
"ABD’nin esasen kama sokmak istediği noktalardan biri Filipinler ve Çin arasında Güney Çin Denizi’ndeki anlaşmazlıklar. Her iki taraf da bu konuda anlaşmazlıkların olduğunu kabul ediyor. Ama yeni yılın ilk ziyaretini Çin’e yapması önemli. Daha önemlisi Pekin’de yaptığı açıklamalar. Marcos'un ‘İkili ilişkiler bir başlığa indirgenecek kadar basit değil. Sadece Güney Çin Denizi bağlamında ilişkilerimizi ele almamalıyız’ mesajıydı bu. Pekin yönetimini de memnun etmiştir. Karşılıklı mutabık kaldılar. ABD’nin Çin’e karşı kışkırtmak istediği ülke Vietnam’da kimi noktalarda anlaşmazlıklar olduğunu görüyoruz. Onlar da hemen Çin Komünist Partisi’nin Ulusal Kongresi’nin ardından Pekin’i ziyaret etmişlerdi. Diplomatik anlamda bunlar Çin’e güç veriyordur. Pandemiden hızlı biçimde çıkıldı. Çin’de diplomasi de kapılarını sonuna kadar açtı. 2023 tahminlerini yaparken Çin’in muhtemel diplomatik atağını da düşünmek gerek."

'Çünkü ekonomisinin dayanabildiği kadar çok fazla insanı kurtarmaya çalıştı'

Batı'da Çin son dönemde yeniden Kovid-19 önlemleriyle anılır ve yeni salgın riski üzerinden adımlar atılırken, Göçmen bu meselenin sürekli siyasileştirildiği görüşünde. Çin'in nüfusa oranla en az kaybı veren ve en son açılma sürecine giren ülke olduğunu anımsatan Göçmen, Pekin'in başarısını teslim etmek yerine uygulanan çifte standartlara atıfta bulundu:
"Çinlilerin uzunca bir süredir kızdığı nokta şu. Çin en son açılma sürecine giren ülkeler arasındaydı. Çünkü ekonomisinin dayanabildiği kadar çok fazla insanı kurtarmaya çalıştı. Nüfusuna oranladığımızda dünyadaki en az kaybı veren ülke. Bu başlı başına büyük bir başarı. Bizim 2 yıl önce yaptığımız şeyleri Çin şimdi yapmaya başladı. Ama insanlar Çin’de sokağa çıkıp eylem yaptığında, yasaklardan memnuniyetsizliği dile getirdiğinde ‘Çin’in kapanması ne kadar totaliter’ diyen Avrupa, Çin tekrar açılınca ‘Böyle açılmaz yeni bir dalga getiriyorsunuz’ demeye başladı. Çin karantinayı ilk ilan eden ülkeler arasındaydı. WP, ‘İşte totaliter bir ülkeden manzaralar, sokaklar bomboş’ dedi. İtalya’da bir patladı. Bırakın kendileri karantina ilan etmeyi, diğer ülkelerin maskelerini çalmaya çalışan bir Batı ile karşılaştık. Pandemi ilan edilmemişti, salgın birkaç ülkede görülüyordu. Dönemin ABD ticaret bakanı, Çin için ‘Kovid’in çıkması bizim için Çin ile rekabette iyi oldu’ demişti. Bugün yine WP’de bir makale vardı. Artık bilim insanları meselenin bundan iki yıl önceki gibi olmadığının altını çiziyorlar ve bu uygulamaları gereksiz bulduklarını söyleyenler mevcut. Çin içinde yaşanan problem ise aşılamayla ilgili. Devasa bir nüfus ve onunla orantılı olmak zorunda olan bir sağlık kapasitesi. Elbette Çinliler de aralarında tartışıyorlar. Çin, devlet olarak en büyük fedakarlığı yapmaya çalışıyor çünkü muazzam derecede devletin sırtına ekonomik yük bindirdi."
Yorum yaz