Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 14 Aralık’ta yaptığı, “Biz şu an itibarıyla Suriye-Türkiye-Rusya üçlü olarak bir adım atalım istiyoruz” açıklaması hızla karşılık buldu ve dün Rusya’nın başkenti Moskova önemli bir görüşmeye ev sahipliği yaptı.
28 Aralık’ta sabah saatlerinde Ankara’dan hareket eden Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan, burada Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Suriye Savunma Bakanı Ali Mahmud Abbas ile Rusya ve Suriye istihbarat başkanlarıyla üçlü toplantıda bir araya geldi.
Toplantıda, Suriye krizi, mülteci sorunu ve Suriye topraklarında bulunan tüm terör örgütleriyle ortak mücadele çabaları ele alındı. Yapıcı havada geçen toplantı sonucunda, Suriye'de ve bir bütün olarak bölgede, istikrarın temin edilmesi ve sürdürülmesi için üçlü formattaki toplantıların devamı konusunda mutabık kalındı.
Suriye Savunma Bakanlığı da Moskova’da gerçekleşen görüşmenin olumlu geçtiğini açıkladı.
Bakan Akar detayları anlattı: Devam etmesi konusunda mutabakata vardık
İki saate yakın süren toplantının ardından Türkiye’ye dönüş öncesi toplantıya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Akar, "Toplantıda Suriye ve bölgedeki durumun bir an önce olumlu yönde gelişmesi, sulhun, sükunun, istikrarın sağlanması için neler yapılabileceğini görüştük" diye konuştu.
Üçlü toplantıların devam etmesi konusunda mutabakata vardıklarını açıklayan Akar, “Bizim toplantıda dile getirdiğimiz en önemli hususlardan biri terörle mücadele oldu. Başta Suriye ve Irak olmak üzere tüm komşularımızın toprak bütünlüğüne, egemenlik haklarına saygılı olduğumuzu, tek amacımızın terörle mücadele olduğunu, başka bir amacımızın bulunmadığını vurguladık. Suriye için de tehdit oluşturan PKK/YPG, DEAŞ gibi terör örgütü üyelerini etkisiz hale getirmeyi amaçladığımızı ifade ettik. Bu manada önümüzdeki günlerde gerçekleştirilecek çalışmaların bölgede ve Suriye’de barışa ve istikrara giden yolda ciddi katkılar sağlayabileceğini değerlendiriyoruz" dedi.
Sırada dışişleri bakanlarının bir araya gelmesi var
Cumhurbaşkanı Erdoğan, söz konusu açıklamasında ayrıca, “Önce istihbarat örgütlerimiz bir araya gelsin, ardından savunma bakanlarımız bir araya gelsin, daha sonra dışişleri bakanlarımız bir araya gelsin. Onların yaptığı görüşmelerden sonra da biz liderler olarak bir araya gelelim. Bunu da Sayın Putin’e teklif ettim. O da buna olumlu baktı. Böylece bir dizi görüşmeler zincirini başlatmış olacağız” ifadelerini kullanmıştı.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da bugün yaptığı açıklamada, “Hulusi Paşa ve Hakan Bey, dün Moskova’daydı malumunuz. Ben de Lavrov’la görüşeceğim" ifadelerini kullandı. "PKK/YPG terör örgütü bizim için tehdit, aslında daha fazla Suriye için tehdit çünkü bölücü ajandası var" diyen Çavuşoğlu, göçmenlerin güvenli bir şekilde Suriye'ye dönebilmesi için Suriye ile angajmanın önemli olduğunu kaydetti.
Çavuşoğlu, gelecek dönemde yol haritasının ikinci aşaması olarak dışişleri bakanları düzeyinde bir toplantının planlandığını ama toplantının zamanı ile ilgili somut bir tarihin olmadığını da ekledi.
‘Bu görüşme adımların ilki’
Suriye konusunda önemli çalışmaları bulunan Gazeteci – Yazar Ceyhun Bozkurt, Sputnik’e yaptığı değerlendirmede, “Tarihi bir görüşme olduğunu söylemek mümkün. 11 yıl sonra iki ülke arasında Bakan düzeyinde ilk resmi temas” diyerek şunları söyledi:
“Daha önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Suriyeli mevkidaşı arasında ayak üstü bir sohbet gerçekleşmişti ancak o sohbetin resmiyeti yoktu. Bu nedenle Milli Savunma Bakanlarının Moskova’da Rusya’nın girişimleriyle bir araya gelmesi önemli. Ayrıca ilk görüşmenin diplomatik değil de istihbarat dışında askeri boyutta yapılması, Suriye’de PYD/YPG terör örgütüne karşı ortak bir tutum belirlenmesi açısından önemli bir veri. Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Pazartesi günkü Kabine toplantısı sonrasında terör örgütüyle mücadelede silahlı kapasitenin imhasının yanında örgütün güç ve destek aldığı tüm altyapısını imha edecek yeni bir mücadele safhasına geçileceğini söylemişti. Bunun anlamı, örgütün işgal ettiği bütün alanlarda imha edilmesi. Yani silah, finans, militan, eğitim vs. tüm kaynak altyapılarının çökertilmesi. Bu temizlik için de iki ülkenin koordineli çalışması elzem. Ayrıca Suriye’de terör örgütleri temizlenmeden hiçbir adım atılamıyor. Ne insanları geri gönderebilirsin ne siyasi çözüm bulabilirsin. Diğer terör örgütlerinin de etkisizleştirilmesi şart. İşte bu görüşme artık bu sürecin adımlarının ilki.”
Adana Mutabakatı yeniden uygulanabilir mi?
Türkiye ve Suriye’nin terörle mücadele için güçlü bir ortaklık kurmasının zeminini 1998'de imzalanan ve terörle mücadelede işbirliği öngören Adana Mutabakatı sağlıyor. Ancak 2011’de iç savaşın ardından bu mutabakat kullanım dışı kalmıştı. Peki bu mutabakat yeniden canlanır mı?
Bozkurt, “Rusya, 2019 yılındaki Barış Pınarı Harekatı sırasında Türkiye ile Suriye arasında Adana Mutabakatı çerçevesinde bir işbirliğini desteklediğini açıklamıştı. Türkiye de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasıyla bu çağrıya sıcak bakmıştı. Yani Türkiye mutabakatın yeniden işlevli hale getirilmesinden rahatsızlık duymaz. Mutabakatın yapıldığı 1998 yılından Suriye iç savaşına kadar başarıyla işleyen mutabakat bugün de elbette çok sayıda sorunun çözümünü sağlar. Bu mutabakat Türkiye’ye terörle mücadele kapsamında sıcak takip hakkı, Şam ile Ankara arasında iki ülkeyi hedef alan terör örgütlerine karşı işbirliği gibi konularda ciddi avantajlar sağlamıştı. Bu nedenle mutabakatın imzalanmasından sonra, özellikle de 2000’li yılların ortalarına doğru terörle mücadelede işbirliği çok ciddi öne çıkmıştı. KCK terör örgütü bünyesinde Suriye’de 2003 yılında kurulan PYD terör örgütü, iç karışıklığa kadar nefes alamamış, PKK da, 1998’in öncesinin aksine Türkiye’ye karşı neredeyse adım atamamıştı. Ama iç savaşla beraber süreç bitti. Mutabakatın yeniden uygulanmasıyla terör örgütlerinin etkisizleştirildiği, siyaseten de çözümün geldiği bir ülke toprakları, yurt dışında yaşayan Suriyeliler için de artık geriye dönüşün güvenli olması anlamına gelir” değerlendirmesinde bulundu.
‘ABD ve Batılı müttefikleri bozmaya çalışacaklardır’
Türkiye, Rusya ve Suriye’nin üçlü görüşmesine yani bir anlamda normalleşme sürecine ABD ve Batılı ülkelerden henüz net bir açıklama gelmedi. Ceyhun Bozkurt, “Bölgeyi kaosa, kana, acıya sürükleyen planın sahibi zaten ABD ve Batılı müttefikleri. Türkiye, Rusya ve Suriye’nin attığı bu adım, bu planlara bir darbe anlamına daha gelir. Bozmaya çalışacaklardır” diyerek durumu özetliyor.
Bozkurt, ayrıca, “Terör örgütlerini ve başka bazı unsurları devreye sokup uzlaşıları bozmaya, yeniden kaotik ortamlar yaratmaya çalışabilirler. Suriye’ye Doğu Akdeniz’de tehdit edebilirler. Arap dünyasında da müttefik arayacaklardır. Ancak Arap dünyasında ABD’ye tepkiler artıyor. Bu nedenle orada da müttefik bulmaları kolay olmayacak. İran gibi bir mesele varken de Türkiye’ye yeni yaptırımlarla kızdıramayacaklardır. Zaten yaptıkları yaptırımlar ters tepki. Türkiye kendi silahını, aracını yaptı, yapıyor. ABD ve müttefikleri için süreç yeni bir Afganistan görüntüsüne doğru ilerliyor. Onların kullandığı aparatlar da uçaktan düşenler gibi olmaya mahkum görünüyor” ifadelerini de ekledi.
‘Türkiye ile Rusya, dünyada dengelerin değiştiği bir dönemde adeta kader birlikteliği yapıyor’
Moskova’daki buluşma, Türkiye ve Rusya’nın özellikle birkaç yıldır yürüttüğü yoğun işbirliğinin son örneği oldu. Ermenistan’la da yıllar sonra ilk kez Moskova’da masaya oturan Türkiye, bunu Suriye ile de yaptı. Türkiye ise Ukrayna krizi sırasında Rusya için hem bir nefes borusu hem de yürütülen müzakerelerin merkezi konumunda bulunuyor.
Superhaber yazarı Gazeteci-Yazar Bozkurt bu işbirliğini şöyle yorumluyor:
“Önemli bir nokta. Türkiye ile Rusya, dünyada dengelerin değiştiği bir dönemde adeta kader birlikteliği yapıyor. Bazı konularda ayrı politikalara sahip olsalar da, iki ülkenin birbirinin ulusal güvenliği konusunda ortak bir tutum izlediğini görüyoruz. Elbette burada saldırgan gücün kimliği, hedefleri de iki ülkeyi birleştiriyor. Örneğin ülkemizde ve komşularımızda teröristleri besleyen, eğiten, donatan ABD, aynı şekilde Rusya’yı da Ukrayna üzerinden hedef alıyor. Amaç iki ülkeyi de zayıflatıp, başarabilirse parçalayıp yeni bir dizayn gerçekleştirmek. Bunun için Rusya çok sayıda badire yaşadı. Türkiye de emperyalist kışkırtmalar ve desteklerle terör saldırıları, 15 Temmuz işgal girişimleri gibi olayları gördü. Hatta bu plan dahilinde Türkiye ile Rusya çatıştırılmak da istendi. İki ülke bunları gördükten sonra çok sayıda alanda işbirliğini artırdı. Ukrayna meselesinde NATO liderliği Rusya’yı hedef alırken Türkiye Rusya’ya destek verdi. Suriye konusunda da Rusya Türkiye ile dönem dönem ciddi gerilimler yaşamasına rağmen diyalogla sorunu çözme politikası izledi. Bunlar meyvelerini veriyor. İki ülke aynen 100 yıl önceki gibi dünya yeniden şekillenirken bu sefer tarih sahnesine güçlü çıkmanın planlarını beraber yapıyor. Önümüzdeki dönemde Doğu Akdeniz, KKTC’nin tanınması gibi konularda da önemli işbirliği olabileceğini düşünüyorum.”